
Hayatı değiştirmek ‘farkındalık’ ile başlıyor.
Olaylara, durumlara, olgulara bakış açımızı değiştirmek de keza ‘gerçeğin, bir durumun ve bir duruma bağlı gereksinimlerin farkına varmak’ ile başlıyor. Başka bir deyişle ‘detaylarının farkına varamadığımız şey, bizim istediğimiz doğrultuda değiştirme şansına sahip olamayacağımız şeydir’!
Öyle şeylerle yüzleşmeyi hiç sevmeyiz.
FOX TV’nin ilgiyle izlenen dizisi ‘Mucize Doktor’, farkındalık konusunda televizyon kanallarının neler yapabileceğine, ne denli pozitif roller üstlenebileceğine ilişkin çok çarpıcı bir örnek.
İlerleyen bölümlerin bizi hangi duyguya sürükleyeceğini şimdiden kestiremesek de dizinin, sırf bugün ortaya koyduğu mesajla bile, sosyal sorumluluk açısından oldukça önemli adımlar attığını söyleyebiliriz.
‘Dizi çöplüğüne’ dönüşmüş kanallara herhangi bir akşam hızlıca göz attığımızda aslında bu tezin doğruluğunu daha iyi anlayabiliriz.
***
İnternet yayını yapan www.diziseti.tv’de az evvel atıfta bulunduğum Mucize Doktor dizisi hakkında şu bilgiler yer alıyor:
“Hangi Diziden Uyarlanıyor?
Mucize Doktor dizisi, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2 sezon ve 36 bölüm olarak yayınlanan The Good Doctor adlı diziden uyarlanıyor. Mucize Doktor dizisi bir tıbbi-drama dizisi ve bu uyarlamayı MF Yapım gerçekleştiriyor.
Mucize Doktor Yapımcısı Yönetmeni Senaristi:
Uyarlamayı daha önce Anne ve Bir Litre Gözyaşı gibi dizileri başarıyla uyarlayan MF Yapım; senaryo uyarlamasını ise başarılı senarist Pınar Bulut gerçekleştiriyor. Mucize Doktor dizisinin yönetmeni ise Yusuf Pirhasan. Genç yönetmen Yusuf Pirhasan, daha önce Kalp Atışı ve Seviyor Sevmiyor dizilerini de yönetmişti.
Mucize Doktor Dizisinin Konusu:
Mucize Doktor dizisinde Otizm ve Savant Sendromu hastası olan bir cerrahın hikayesi ekranlara taşınıyor.
Bu genç cerrahın özel bir hastalığı vardır: Savant Sendromu
Savant Sendromu ‘genel zeka düzeyi ortalama durumda olmasına karşın bir ya da birden fazla alanda aşırı düzeyde bilgi sahibi olan kişilere konulan bir psikolojik tanıdır’.
Öte yandan; çevresindeki insanlarla iletişim kurmakta zorlanan bu genç doktorun (Dr. Ali Vefa’nın) ilginç bir hikayesi vardır:
Ali Vefa daha çocukken babası onu abisinin ölümünden sorumlu tutar. Ona şiddet uygular ve evlatlıktan reddeder…
Ali Vefa, tam da o günlerde Doktor Adil ile tanışır ve Adil Hoca, Ali Vefa’yı evlat edinir. Yıllar sonra Ali Vefa kendisini evlatlık edinen Doktor Adil’in Başhekim olduğu hastanede asistan doktor olarak çalışmaya başlar
Ve olaylar da bu çerçevede gelişir”.
***
Dizi, hiç kuşkusuz her izleyenin kafasında farklı deneyimlerle, dolayısıyla da farklı yargılarla veya önyargılarla buluşarak anlam kazanıyor ve daha da kazanacak.
Benim için de elbette öyle…
Ben, yolun yarısını geçmiş hatta sonuna yaklaşmış bir eğitimci olarak Doktor Ali Vefa’nın karşılaştığı her güçlükte kendi geçmişimdeki isimlerle, farklı -ve özel- psikolojik durumları olan öğrencilerimle yeniden buluşmuş gibi oluyorum.
Durum sadece otistiklerle sınırlı değil:
Klasik yöntemler uygulandığında öğrenme güçlüğü yaşayan süper zeki öğrenciler…
Deha düzeyinde sanat veya spor yetenekleri olan hiperaktifler…
Dikkat eksikliği yaşayan potansiyel şampiyonlar ve mucitler…
Ve tabii Mucize Doktor’un gündeme taşıdığı otistikler…
Onların hepsinin ortak özelliği ise ‘bizim kendilerini çok kolay anlayamıyor olmamız’!
Halbuki herkes biliyor: Onları anlamak için yorulmayı göze almamız ve özel çaba göstermemiz şart. ‘Onlara inmek’ yanlış bir ifade olur; onların paradigmasına ‘yükselmemiz’ gerekiyor.
Fakat bu bile yetmiyor.
Çok sabırlı ve anlayışlı olmak dışında; onları doğru düzgün, kendilerine uygun biçimde eğitebilmemiz ve bunu yapabilmek için de önce program ve müfredatlarımızı, sonra da okullarımızı yeniden biçimlendirmemiz gerekiyor.
Şurası kesin: Altını çizdiğimiz bu gereksinimin ne denli önemli olduğunu en iyi o çocukların aileleri biliyor. Biz de o çocuklarımızı aileleri -ya da dizideki Adil Hoca- kadar iyi anladığımızda reaksiyon zaten başlamış olacak.
***
Hayat bizi bu kadar yormuşken ‘anlamak için çabalamak’ eğer gözümüzde büyüyorsa o zaman ‘sorunu hafife almamakla’ başlayabiliriz:
2 Mayıs 2017’de CNN Türk’te yayınlanan ve ‘OECD-2015 PISA İlerleme Raporuna’ dayandırılan habere göre “Türkiye’de 100 çocuktan 15'i psikolojik sorunla yaşıyor:
OECD'nin PISA 2015 raporunun, 15 yaşındaki Türk öğrencilerin dünyadaki akranları arasında ‘en mutsuz ve kaygılı’ olan çocuklar olduğunu ortaya koymasının ardından; 8-12 yaş grubu çocuklara ilişkin veriler de gündemde. Buna göre, 8-12 yaş aralığındaki her 100 çocuktan 15’inde bir psikiyatrik bozukluk var. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği de bu doğrultuda ‘Türkiye Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları’ haritası hazırladı. (…)
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD’nin ilk ikisini 6 Aralık 2015’te yayınladığı ‘2015 Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) üçüncü raporu olan ‘Öğrenci Refahı’, 72 ülkede 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin refah durumlarını incelemiş ve Türkiye, son sırada yer almıştı.
Verileri incelenen 28 OECD ülkesi içinde ‘yaşam memnuniyeti’ sıralamasında 10 üzerinden 6.12 puanla son sırada yer alan 15 yaş grubu Türk öğrenciler, akranlarına oranla dünyanın en mutsuz ve kaygılı öğrencileri çıkmıştı.
Türkiye’de çocuklar neden mutsuz?
Raporda yer alan bir veri, dikkatleri 8-12 yaş grubuna çeviriyor. Rapor, 8-12 yaş aralığında da her 100 çocuktan 15’inde herhangi bir psikiyatrik bozukluk olduğunu ortaya koydu. (…)”
Tamamını internette rahatlıkla bulup okuyabileceğiniz bir rapor bu.
Tabii konu ilginizi çekiyorsa.
***
Mucize Doktor dizisine dönerek bitirelim:
Uyarlanırken içine edebiyatın ve psikolojinin çok başarılı biçimde işlendiği bu dizi, aslında sadece Dr. Ali Vefa karakteri etrafında dönmüyor.
Her 100 çocuğun 15’inin ve her 100 yetişkinin 20’sinin benzer sorunlar yaşadığını düşününce dizi ve uyandırdığı farkındalık daha da anlam kazanıyor, etki çemberi daha da genişliyor.
Olaylara, durumlara, olgulara bakış açımızı değiştirmek de keza ‘gerçeğin, bir durumun ve bir duruma bağlı gereksinimlerin farkına varmak’ ile başlıyor. Başka bir deyişle ‘detaylarının farkına varamadığımız şey, bizim istediğimiz doğrultuda değiştirme şansına sahip olamayacağımız şeydir’!
Öyle şeylerle yüzleşmeyi hiç sevmeyiz.
FOX TV’nin ilgiyle izlenen dizisi ‘Mucize Doktor’, farkındalık konusunda televizyon kanallarının neler yapabileceğine, ne denli pozitif roller üstlenebileceğine ilişkin çok çarpıcı bir örnek.
İlerleyen bölümlerin bizi hangi duyguya sürükleyeceğini şimdiden kestiremesek de dizinin, sırf bugün ortaya koyduğu mesajla bile, sosyal sorumluluk açısından oldukça önemli adımlar attığını söyleyebiliriz.
‘Dizi çöplüğüne’ dönüşmüş kanallara herhangi bir akşam hızlıca göz attığımızda aslında bu tezin doğruluğunu daha iyi anlayabiliriz.
***
İnternet yayını yapan www.diziseti.tv’de az evvel atıfta bulunduğum Mucize Doktor dizisi hakkında şu bilgiler yer alıyor:
“Hangi Diziden Uyarlanıyor?
Mucize Doktor dizisi, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2 sezon ve 36 bölüm olarak yayınlanan The Good Doctor adlı diziden uyarlanıyor. Mucize Doktor dizisi bir tıbbi-drama dizisi ve bu uyarlamayı MF Yapım gerçekleştiriyor.
Mucize Doktor Yapımcısı Yönetmeni Senaristi:
Uyarlamayı daha önce Anne ve Bir Litre Gözyaşı gibi dizileri başarıyla uyarlayan MF Yapım; senaryo uyarlamasını ise başarılı senarist Pınar Bulut gerçekleştiriyor. Mucize Doktor dizisinin yönetmeni ise Yusuf Pirhasan. Genç yönetmen Yusuf Pirhasan, daha önce Kalp Atışı ve Seviyor Sevmiyor dizilerini de yönetmişti.
Mucize Doktor Dizisinin Konusu:
Mucize Doktor dizisinde Otizm ve Savant Sendromu hastası olan bir cerrahın hikayesi ekranlara taşınıyor.
Bu genç cerrahın özel bir hastalığı vardır: Savant Sendromu
Savant Sendromu ‘genel zeka düzeyi ortalama durumda olmasına karşın bir ya da birden fazla alanda aşırı düzeyde bilgi sahibi olan kişilere konulan bir psikolojik tanıdır’.
Öte yandan; çevresindeki insanlarla iletişim kurmakta zorlanan bu genç doktorun (Dr. Ali Vefa’nın) ilginç bir hikayesi vardır:
Ali Vefa daha çocukken babası onu abisinin ölümünden sorumlu tutar. Ona şiddet uygular ve evlatlıktan reddeder…
Ali Vefa, tam da o günlerde Doktor Adil ile tanışır ve Adil Hoca, Ali Vefa’yı evlat edinir. Yıllar sonra Ali Vefa kendisini evlatlık edinen Doktor Adil’in Başhekim olduğu hastanede asistan doktor olarak çalışmaya başlar
Ve olaylar da bu çerçevede gelişir”.
***
Dizi, hiç kuşkusuz her izleyenin kafasında farklı deneyimlerle, dolayısıyla da farklı yargılarla veya önyargılarla buluşarak anlam kazanıyor ve daha da kazanacak.
Benim için de elbette öyle…
Ben, yolun yarısını geçmiş hatta sonuna yaklaşmış bir eğitimci olarak Doktor Ali Vefa’nın karşılaştığı her güçlükte kendi geçmişimdeki isimlerle, farklı -ve özel- psikolojik durumları olan öğrencilerimle yeniden buluşmuş gibi oluyorum.
Durum sadece otistiklerle sınırlı değil:
Klasik yöntemler uygulandığında öğrenme güçlüğü yaşayan süper zeki öğrenciler…
Deha düzeyinde sanat veya spor yetenekleri olan hiperaktifler…
Dikkat eksikliği yaşayan potansiyel şampiyonlar ve mucitler…
Ve tabii Mucize Doktor’un gündeme taşıdığı otistikler…
Onların hepsinin ortak özelliği ise ‘bizim kendilerini çok kolay anlayamıyor olmamız’!
Halbuki herkes biliyor: Onları anlamak için yorulmayı göze almamız ve özel çaba göstermemiz şart. ‘Onlara inmek’ yanlış bir ifade olur; onların paradigmasına ‘yükselmemiz’ gerekiyor.
Fakat bu bile yetmiyor.
Çok sabırlı ve anlayışlı olmak dışında; onları doğru düzgün, kendilerine uygun biçimde eğitebilmemiz ve bunu yapabilmek için de önce program ve müfredatlarımızı, sonra da okullarımızı yeniden biçimlendirmemiz gerekiyor.
Şurası kesin: Altını çizdiğimiz bu gereksinimin ne denli önemli olduğunu en iyi o çocukların aileleri biliyor. Biz de o çocuklarımızı aileleri -ya da dizideki Adil Hoca- kadar iyi anladığımızda reaksiyon zaten başlamış olacak.
***
Hayat bizi bu kadar yormuşken ‘anlamak için çabalamak’ eğer gözümüzde büyüyorsa o zaman ‘sorunu hafife almamakla’ başlayabiliriz:
2 Mayıs 2017’de CNN Türk’te yayınlanan ve ‘OECD-2015 PISA İlerleme Raporuna’ dayandırılan habere göre “Türkiye’de 100 çocuktan 15'i psikolojik sorunla yaşıyor:
OECD'nin PISA 2015 raporunun, 15 yaşındaki Türk öğrencilerin dünyadaki akranları arasında ‘en mutsuz ve kaygılı’ olan çocuklar olduğunu ortaya koymasının ardından; 8-12 yaş grubu çocuklara ilişkin veriler de gündemde. Buna göre, 8-12 yaş aralığındaki her 100 çocuktan 15’inde bir psikiyatrik bozukluk var. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği de bu doğrultuda ‘Türkiye Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları’ haritası hazırladı. (…)
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD’nin ilk ikisini 6 Aralık 2015’te yayınladığı ‘2015 Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) üçüncü raporu olan ‘Öğrenci Refahı’, 72 ülkede 15 yaş düzeyindeki öğrencilerin refah durumlarını incelemiş ve Türkiye, son sırada yer almıştı.
Verileri incelenen 28 OECD ülkesi içinde ‘yaşam memnuniyeti’ sıralamasında 10 üzerinden 6.12 puanla son sırada yer alan 15 yaş grubu Türk öğrenciler, akranlarına oranla dünyanın en mutsuz ve kaygılı öğrencileri çıkmıştı.
Türkiye’de çocuklar neden mutsuz?
Raporda yer alan bir veri, dikkatleri 8-12 yaş grubuna çeviriyor. Rapor, 8-12 yaş aralığında da her 100 çocuktan 15’inde herhangi bir psikiyatrik bozukluk olduğunu ortaya koydu. (…)”
Tamamını internette rahatlıkla bulup okuyabileceğiniz bir rapor bu.
Tabii konu ilginizi çekiyorsa.
***
Mucize Doktor dizisine dönerek bitirelim:
Uyarlanırken içine edebiyatın ve psikolojinin çok başarılı biçimde işlendiği bu dizi, aslında sadece Dr. Ali Vefa karakteri etrafında dönmüyor.
Her 100 çocuğun 15’inin ve her 100 yetişkinin 20’sinin benzer sorunlar yaşadığını düşününce dizi ve uyandırdığı farkındalık daha da anlam kazanıyor, etki çemberi daha da genişliyor.