
İnsanda tek bir realite var; Yaratıcı’nın insana üflediği ve adına ruh dediği emir.
Ruhun zuhuru beden ile. Bedenin içi var dışı var. Ruh bedenin içini ve dışını kullanarak aşikâr olmakta.
Geleneksel bilgide yapılan bir tasnife göre, insanın zahirinde ve batınında pek çok duygu bulunmakta. Tamamı ruhun özellikleri: İnsanın şuhudu (zahir; biyolojik yapı, fizik varlık), işitme (kulak), görme (göz), koklama (burun), tatma (dil), dokunma (beden) duygularına sahip, içiyse (batın; manevi varlık), akıl, kalp, vicdan, hafıza, kelam, irade, arzu ve haz, neşe ve şaka vb. ile donanmıştır.
İnsan ruhu, dış ve iç donanımla hareket edip hayatı ve nesli devam ettirir.
Aslında iç ve dışla beraber insan tek bir manadır: Ruh. Ruh; bedeni içten ve dıştan kullanır. ‘Dıştaki içtekinin zahiri, içteki dıştakinin bâtını ve hakikati.’
Ruh, iyi kötü, doğru yanlış, arzu-aşk, öfke gazap gibi nice hislerle hareket eder. Bu hareket esnasında ortaya çıkan olumsuz hallerin adı nefstir. (ruhun nefs mertebesi.) Ruh, nefs mertebesinde şeytani dürtülerin etkisi altında olduğundan insanın ahiret hayatı tehlikeye girer.
Hak Din İslam, bir yönüyle, nefsin, insanı ele geçirip cehenneme götürmesine engel olan ilahî bir programdır. İnsan, ruhun, akıl ve vicdan özelliklerini kullanıp ilahî kurtuluş programını edinerek –batınında ve zahirinde- programı aktif ettiğinde, nefsin ıslahı gerçekleşeceğinden, kişi cennete gider.
Kuran ve Sünnet programıyla içteki ve dıştaki duygular ıslah ve terbiye edildiğinde -nefs kontrol altına alındığında- ruhun, kâmil insan mertebesi zuhur eder.
Öte yandan, Kuran ve Sünnet programı yüklü her ruh, esma-ı hüsna’nın hazine sandığıdır. Bu hazine sandığından istifade eden ruhlar, evrendeki nizama katılmış ve Allah Teâlâ’ya, kâinat gibi, neşe içinde kulluk yolunu (sırt-ı müstâkim) tutmuştur.
Ruhun zuhuru beden ile. Bedenin içi var dışı var. Ruh bedenin içini ve dışını kullanarak aşikâr olmakta.
Geleneksel bilgide yapılan bir tasnife göre, insanın zahirinde ve batınında pek çok duygu bulunmakta. Tamamı ruhun özellikleri: İnsanın şuhudu (zahir; biyolojik yapı, fizik varlık), işitme (kulak), görme (göz), koklama (burun), tatma (dil), dokunma (beden) duygularına sahip, içiyse (batın; manevi varlık), akıl, kalp, vicdan, hafıza, kelam, irade, arzu ve haz, neşe ve şaka vb. ile donanmıştır.
İnsan ruhu, dış ve iç donanımla hareket edip hayatı ve nesli devam ettirir.
Aslında iç ve dışla beraber insan tek bir manadır: Ruh. Ruh; bedeni içten ve dıştan kullanır. ‘Dıştaki içtekinin zahiri, içteki dıştakinin bâtını ve hakikati.’
Ruh, iyi kötü, doğru yanlış, arzu-aşk, öfke gazap gibi nice hislerle hareket eder. Bu hareket esnasında ortaya çıkan olumsuz hallerin adı nefstir. (ruhun nefs mertebesi.) Ruh, nefs mertebesinde şeytani dürtülerin etkisi altında olduğundan insanın ahiret hayatı tehlikeye girer.
Hak Din İslam, bir yönüyle, nefsin, insanı ele geçirip cehenneme götürmesine engel olan ilahî bir programdır. İnsan, ruhun, akıl ve vicdan özelliklerini kullanıp ilahî kurtuluş programını edinerek –batınında ve zahirinde- programı aktif ettiğinde, nefsin ıslahı gerçekleşeceğinden, kişi cennete gider.
Kuran ve Sünnet programıyla içteki ve dıştaki duygular ıslah ve terbiye edildiğinde -nefs kontrol altına alındığında- ruhun, kâmil insan mertebesi zuhur eder.
Öte yandan, Kuran ve Sünnet programı yüklü her ruh, esma-ı hüsna’nın hazine sandığıdır. Bu hazine sandığından istifade eden ruhlar, evrendeki nizama katılmış ve Allah Teâlâ’ya, kâinat gibi, neşe içinde kulluk yolunu (sırt-ı müstâkim) tutmuştur.