
- Nerelisin?
- Ben mi?
- Evet sen, nerelisin?..
- Ben, bizzat kendim, nüfus kayıtlarına göre 1971 senesinden beri Erzurum’un Oltu ilçesindenim. Öncesi zaten yok. Merkezdenim, Aslanpaşa mahallesinden. Orada, Söğütlü Sokak’ta büyüdüm. Kalenin hemen dibinde. Hükkeşe Emmi’ni hızar atölyesi vardı tam orada. Bununla birlikte ruhen, gönülden Erzurum’un Oltu ilçesinin Dutlu köyündenim. Bizim köyün doruğu, Yasak dağının tepesindeki o yalnız ağaç, ‘Tek Doruk’ dedikleri o şaman anıtı gibi. Ben de çocukluğumdan beri köklerimin Dutlu toprağına sokulduğunu, tutunduğunu hissederim. Kendimi oralı addederim. Hoş, beş altı yıl önce köy adı gitti, mahalle ifadesi geldi; ben de artık köylü değil, mahalleliyim zahar...
…
Eminim, bir kısmımız gurur duyarak veririz böyle yanıtları.
Belki bir kısmımızda kompleks yaratıyordur köylü olmak, kasabada büyümüş olmak, ne bileyim işte…
Var öyleleri, var. Biliyoruz, var…
Ama harbî çok saçma bir komplekstir o.
Aksi olmalı çünkü. Övünmeli insan köyde büyümüş olmakla. Böyle deyince de yedi göbek şehirlileri incitmiş olmayalım ama…
O da ayrı gurur tabii...
★★
- E, yani nerelisin?
- Dünyalıyım. İnsan medeniyeti diyorlar. Bildin mi?
- Bilmem mi? Hani şu 50 bin yıllık tarihine irili ufaklı 150 bin savaş sığdıran insan. Oradansın ha? Sadece 1940’lı yıllarda kendi soyundan 60 milyon insanı boğazlayan, şimdilerde Akdeniz kıyılarına yavrularının cesetleri vuran insan… Sen de onlardansın demek?
- He ya, onlardanım. Aşiretimiz biraz hiddetlidir. Biraz açgözlüdür. Biraz merhametsizdir. Ama iyisiyle de kötüsüyle de Allah’ın kuludur.
Söylemesi kolay değil mi?
Allah’ın kulu…
Peki ya Allah’ın dört kitaba önsöz yaptığı o ‘Öldürme!’, ‘Çalma!’, ‘Oku!’ emirleri?..
Ve yani yaratıcısını unutan medeniyet…
Ya da aşiret…
★★
Gerçekten, nerelisin?
- Yersiz yurtsuzum!
Öyle mi?
Bir yeri sana yurt, öteki tarafları gurbet yapan sınırları sen çizmedin mi? Niye öyle yaptın?
Ha, tabii, mülkiyet sahibi olmanın dayanılmaz çekiciliği.
Ama bak, aldandın ve hayatı zehir ettin kendine, dünya koskocaman ama sen gerçekte bir parçasına bile sahip değilsin.
Ne yazık!
★★
Nerelisin sahi?
- Galiba bunu artık bilmiyorum!
Tamam. Haklısın.
Bilinebilecek bir şey değil bu. Soru çok saçma!
Verilecek bütün yanıtları doğru sayalım!
★★
“Bir ağaç bir kuşa ‘Nerelisin?’ diye sormaz.
Sadece kuşun söylediği şarkıyı dinler…”
Harikulade…
Şiir Halil Cibran’ın.
Ortada bir serçe cesedi gibi duran şu hayatsa bizim. Öyleyse nereli olduğumuz ne fark eder?
…
(Yazarımız Savaşkan İlmak’ın Ayarsız Dergisi Kasım-2021 sayısında yayımlanmış yazısından alıntıdır.)
- Ben mi?
- Evet sen, nerelisin?..
- Ben, bizzat kendim, nüfus kayıtlarına göre 1971 senesinden beri Erzurum’un Oltu ilçesindenim. Öncesi zaten yok. Merkezdenim, Aslanpaşa mahallesinden. Orada, Söğütlü Sokak’ta büyüdüm. Kalenin hemen dibinde. Hükkeşe Emmi’ni hızar atölyesi vardı tam orada. Bununla birlikte ruhen, gönülden Erzurum’un Oltu ilçesinin Dutlu köyündenim. Bizim köyün doruğu, Yasak dağının tepesindeki o yalnız ağaç, ‘Tek Doruk’ dedikleri o şaman anıtı gibi. Ben de çocukluğumdan beri köklerimin Dutlu toprağına sokulduğunu, tutunduğunu hissederim. Kendimi oralı addederim. Hoş, beş altı yıl önce köy adı gitti, mahalle ifadesi geldi; ben de artık köylü değil, mahalleliyim zahar...
…
Eminim, bir kısmımız gurur duyarak veririz böyle yanıtları.
Belki bir kısmımızda kompleks yaratıyordur köylü olmak, kasabada büyümüş olmak, ne bileyim işte…
Var öyleleri, var. Biliyoruz, var…
Ama harbî çok saçma bir komplekstir o.
Aksi olmalı çünkü. Övünmeli insan köyde büyümüş olmakla. Böyle deyince de yedi göbek şehirlileri incitmiş olmayalım ama…
O da ayrı gurur tabii...
★★
- E, yani nerelisin?
- Dünyalıyım. İnsan medeniyeti diyorlar. Bildin mi?
- Bilmem mi? Hani şu 50 bin yıllık tarihine irili ufaklı 150 bin savaş sığdıran insan. Oradansın ha? Sadece 1940’lı yıllarda kendi soyundan 60 milyon insanı boğazlayan, şimdilerde Akdeniz kıyılarına yavrularının cesetleri vuran insan… Sen de onlardansın demek?
- He ya, onlardanım. Aşiretimiz biraz hiddetlidir. Biraz açgözlüdür. Biraz merhametsizdir. Ama iyisiyle de kötüsüyle de Allah’ın kuludur.
Söylemesi kolay değil mi?
Allah’ın kulu…
Peki ya Allah’ın dört kitaba önsöz yaptığı o ‘Öldürme!’, ‘Çalma!’, ‘Oku!’ emirleri?..
Ve yani yaratıcısını unutan medeniyet…
Ya da aşiret…
★★
Gerçekten, nerelisin?
- Yersiz yurtsuzum!
Öyle mi?
Bir yeri sana yurt, öteki tarafları gurbet yapan sınırları sen çizmedin mi? Niye öyle yaptın?
Ha, tabii, mülkiyet sahibi olmanın dayanılmaz çekiciliği.
Ama bak, aldandın ve hayatı zehir ettin kendine, dünya koskocaman ama sen gerçekte bir parçasına bile sahip değilsin.
Ne yazık!
★★
Nerelisin sahi?
- Galiba bunu artık bilmiyorum!
Tamam. Haklısın.
Bilinebilecek bir şey değil bu. Soru çok saçma!
Verilecek bütün yanıtları doğru sayalım!
★★
“Bir ağaç bir kuşa ‘Nerelisin?’ diye sormaz.
Sadece kuşun söylediği şarkıyı dinler…”
Harikulade…
Şiir Halil Cibran’ın.
Ortada bir serçe cesedi gibi duran şu hayatsa bizim. Öyleyse nereli olduğumuz ne fark eder?
…
(Yazarımız Savaşkan İlmak’ın Ayarsız Dergisi Kasım-2021 sayısında yayımlanmış yazısından alıntıdır.)