
Hoşgeldin yeni Dekan!
Yeni Nesil Üniversite projesi adı altında tasarım ve vizyon arayışlarını sürdüren Erzurum Atatürk Üniversitesi, tıpkı ODTÜ gibi, tıpkı İTÜ gibi yeni bir dekanlığı daha vizyona soktu. Öğrenci Dekanlığı! Tarihinde ilk defa yeni bir dekanlığı devreye sokan Rektör Prof.Dr. Ömer Çomaklı, çiçeği burnundaki bu dekanlığın başına da daha önce Mühendislik Fakültesinde bir dönem dekanlık yapan Prof.Dr.Yaşar Totik’i getirdi. Öğrencilerin başta eğitim olmak üzere, her türlü sosyal ve kültürel sorunları ile de ilgilenecek olan Öğrenci Dekanlığı’na, ay itibariyle start verildi. Dekan Yardımcılığına da Doç.Dr. Meral Oltulu ve Dr.Öğretim Üyesi Fuat Karabulut’un getirildiği dekanlık şimdilik kampüste yeralan Mühendislik Fakültesinin bulunduğu binada hizmet verecek. Bu Dekanlık sayesinde rektör olarak Prof.Dr. Ömer Çomaklı, dekan olarak da Prof.Dr.Yaşar Totik tarihe geçtiler. Bir nevi Öğrenci İşleri Dairesi’nin görevini de yürütecek olan Öğrenci Dekanlığı’nın kurulmasına kuşkusuz en çok da öğrenciler sevindi. Bu dekanlık ihdası ile Atatürk Üniversitesi aynı zamanda çok uluslu öğrencileri bünyesinde barındıran Türkiye’de ki bir çok Üniversitelerin arasına girmesiyle de daha da kıymet kazandı, popüleritesini artırdı. Sanırım aşağıda görevlerini izah edeceğim yeni dekanlık ile ilgili haberi ilk yazan olarak da ben fakir de tarihe geçmiş olacak!

Eveet. Özetleyecek olursak, bu dekanlığın amacı; Üniversitenin misyonu ve vizyonu doğrultusunda, öğrencileri doğrudan ilgilendiren konularla ilgili olarak akademik ve idari birimler arasında Atatürk Üniversite'sinde geçirdikleri eğitim süresince koordinasyonu sağlamak, öğrenci sorunlarını gözlemlemek ve bulguları çözüm önerileri ile birlikte yönetime sunmaktır. Ayrıca verimli, sorunsuz bir öğrenme ortamının oluşturulması ve eğitim-öğretimin niteliğinin artırılmasına yönelik dekanlıklar, bölüm başkanlıkları ve üniversitedeki tüm birimler ile işbirliği yapmaktır. Öğrenci Dekanlığı, öğrencilerin karşılaşacakları barınma, yemek, ulaşım ve sağlık gibi temel sorunları tespitinde ve çözüme kavuşturulmasına katkı, kültür-sanat-sportif faaliyetlere kazanım sağlamak ve kampüs hayatına uyumlarını kolaylaştırıcı faaliyetlerde bulunur. Bu kapsamda Dekanlık, öğrencilerin üniversitedeki akademik ve yaşam kalitesi ile ilgili önerilerini, soru ve sorunlarını paylaşabilecekleri çözüm odaklı bir birimdir.
Şaşmamak elde değil..
Yıkmak için yakmak mı lazımmış?
2 hafta önce bu köşede şehir merkezindeki özellikle kamuya ait metruk binalardan sözetmiş ve mutlak surette yıkılması gerektiğini, aksi halde bir çok tehlikeye davetiye çıkaracağını yazmıştım.
Bu binalardan birisinin de Ali Ravi Caddesi’nde İller Bankası’na ait terkedilmiş olan hizmet binasını göstermiştim.
Yıllardan beridir bu bina da metruk haldeydi ve tinerciler ile sarhoşların barınağı haline gelmişti.
Yöre sakinleri her fırsatta burası ile ilgili şikayetlerde bulunuyordu ama bir netice alınamıyordu.

Daha yazının mürekkebi kurumadan.
Daha yazı ilgililerin eline ulaşmadan
Daha mesele kafalara dank etmemişken.
Olan oldu, İller Bankası’na ait olan bu binada büyük bir yangın çıkmıştı.
Özellikle çatı katında çıkan yangın sonrasında bölgede panik yaşanmıştı.
Çünkü etraf konutlardan oluşuyordu, alevlerin insanlara ulaşması an meselesiydi.
Ancak.
Sağolsunlar, İtfaiyenin duruma anında el koymasıyla kısa sürede yangın söndürülmüştü fakat acı gerçek de ortaya çıkmıştı.
Mesele anlaşılmıştı ki, ilgililer hemen harekete geçti.
Derhal durumdan vazife çıkardılar.
Daha bir dakika bile durmanın anlamı yoktu.
Ne kadar çabuk hareket edilirse insanlık için o kadar iyi olacaktı.
..Ve yıllardır dillere yıkılsın diye pelesenk olan binanın yıkımı başladı, çok da iyi oldu.
Bu açıdan.
Demek ki neymiş.
Yıkılması için galiba yakılması gerekiyormuş.
Demek ki neymiş, her şerde bir hayır varmış.
Darısı diğer metruk binaların başına.
Bu benim son kararımdır.

Yurt dışına ayağı ilk benimle basmıştı!
Ben onu Slovakya’ya götürdüm, o bizi Pekin’e götürüyor!
Afedersiniz, sosyal medyamda da paylaştım dün.
Sürat pateni tarihinde ilk defa bir olimpiyata katılma hakkı elde ettiğimiz sporcumuz Furkan Akar’ın hepimizi gururlandıran bu başarısı tesadüf değil.
Olamaz da zaten.
Yakınen tanıyorum.
Tesadüf olamaz, çünkü o Furkan daha 2 yıl önce yine ülkemize hem de EYOF gibi bir organizasyonda tarihinde ilk defa iki ayrı mesafede bir ikincilik bir de üçüncülük madalyası kazandıran sporcuydu.
İlklerin adamı oluşu daha o gün Saraybosna’da belliydi.
[caption id="attachment_268564" align="alignright" width="332"]
Furkan Akar, ilk antrenörü Zeynep Nazlı Erkılıç ile...[/caption]
Federasyon Başkanımız Gökhan Özdemir başta olmak üzere yöneticilerimizin üzerinde el bebek, gül bebek titrediği Furkan’ın sayesinde bir gün olimpiyata katılacağımıza emindik.
Diğer sporcularımız gibi onu da pamuklar içinde sarıp, sarmalamamız o yüzdendi.
Dün havaalanında çiçekler ile karşıladığımız milli sporcumuz o Furkan sayesinde bir hayali gerçekleştirdik, Olimpiyatlarda biz de varız dedik.
Başta spor bakanımız, Genel Müdürümüz olmak üzere, Olimpiyat Komitesi filan, gün boyu başkanımız tebrik telefonlarından meşgule düşmüştü.
O Federasyonun bir parçası olduğum için onur duyduğumdan ötürü kurbanın olduğum Allah’ımdan daha başka ne isteyelim.
Bundan güzel mutluluk, gurur olur mu?
Hele hele bu sporcumuzun Erzurumlu olması, hemşehrimiz olması ayrıca onur verici.
Kendisi ile dün görüştüğümde ayaklarının yere bastığını, hiç şımarmadığını görmek de şaşırtmadı beni.
Çünkü Furkan öyle bir sporcu değil.
O, Yavuz Akar’ın oğlu çünkü, Burak Akar’ın kardeşi.
Kendine yakışır şekilde duruşu vardı, o duruşunu devam ettiriyor.
2022’de Pekin’de yapılacak Kış Olimpiyatında gitme hakkı kazanan Furkan’ın ilk yurt dışı yarışını da benimle gerçekleştirmiş olması ayrıca benim için de onur oldu.
Furkan ilk yurt dışı yarışları için 2015 Şubat’ında Slovakya’ya giderken, o kafilenin başkanı bendim ve bugün Zeynep Nazlı Erkılıç’ın antrenörlüğündeki o kafile ile Prag Havaalanında çektirdiğimiz bu fotoğrafa bakakaldım dün gün boyu.
Ben onu Slovakya’ya götürmüştüm, o şimdi hepimizi almış Pekin’e götürüyor!
Duygulanmamak elbette elde değil.
Ne diyeyim.
Varol Furkan, sen çok yaşa!

Finali 3 kitapla yaptı!
Sanırım ilk Ahmet Hamdi Tanpınar söylemiş. Ben şehirleri şairlerinden tanırım diye.. Yaşar Bayar ismi bende inanılmaz karşılığı olan, şair ve gönül adamı tanımına uygun bir isimdir. Herşeyden önce bir kentlidir o. Sayıları az adamlardan. İlk nasıl tanıdıysam aynı kalan nadir insanlardandır. Sadece evi değil, çakıştığı kurumlarda odaları da kitaptan geçilmeyen bir kitapkurdu ağabeyimizdir. 1980’li yılların başında özellikle Erzurum’da yayınlanan Elif Dergisi’nde ki makale ve şiirlerini okumaktan zevk aldığım bu değerli kalem erbabı ağabeyim, bugüne kadar çok sayıda kitaba imza koyan nadir şiirlerden biridir. En son Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde Kütüphane ve Dokümantasyon Dair Başkanlığı yapan Yaşar Bayar, 40 yılı aşkın süre görev yaptığı kamudan emekli oldu, artık tamamen kendini yazıya ve kaleme verdi. Görevdeyken boş durmayan, laklak yapmak yerine şiir yazdı, kitap çıkardı. Farklı konsepte 3 kitapla kamuda final yapan Yaşar Bayar için artık meydan tamamen boşaldı. Bundan sonra çok daha kitap ve şiir beklediğimizi belirtiyor, kıymetli ağabeyimi emekliliğinden ötürü kutluyor, ailesi ile birlikte huzurlu, mutlu emeklilikler diliyorum.
Cadde trafiği Boğaz trafiği oldu maşallah!
Boğaz trafiği diye bir kavram var artık, bütün İstanbullular bilir. Günün özellikle belirli saatlerinde yoğunluğun yaşandığı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak da bilinen Boğaz köprüsünün trafik yükünü çeken bilir. Giden her Erzurumlu da illa ki öyle bir trafiğe rastlamıştır. Maşallah artan araç sayısı ile birlikte Cumhuriyet Caddesi de o boğaz trafiğini aratmayacak duruma geldi. Bilhassa akşam mesai bitimine doğru cadde trafiği tabiri caizse kilit oluyor. Sanki de araçlar ironik olarak bizi İstanbul’a götürüyor. Bundan iki yıl sonrasını düşünmek bile istemiyorum. Mutlak surette yetkililer bu işe acilen kafa yorsun, proje üretsin. Kaldırılacak yük değil bu yük, nokta!

Lütfen azımızı çok say Müslim Müdür!
TRT Erzurum Haber Müdürü iken, yaptığı başarılı çalışmalarından ötürü bunu gören Genel Müdürlük, onu Ankara’ya, Yurt Haberler Müdürlüğü’ne taşıdı. O da geçen kısa zaman içerisinde başkentte de, haberin göbeğinde de boş durmadı, farkındalık yaratan işlere imza attı, TRT’nin gözbebeklerinden oldu. Geçen bu süre içerisinde memleketini, doğduğu ve ilk maaşını aldığı toprağını unutmadı, Erzurum Haber Bürosundaki arkadaşlarıyla birlikte sık sık Erzurum’u TRT HABER ekranlarına taşıdı, vefasını gösterdi. Hiçbir maddi menfaat beklenmeksizin yapılan emekler var ortada, yakından müşahede ediyoruz. Ancak. Erzurum’un hemen hemen hergün canlı yayınla ekrana çıkmasında payı olduğuna inandığım bu isme, Müslim Demircan Müdürüme biz sadece kuru bir teşekkürü çok görürken, bir de baktık ki Urfalılar plaket veriyor. Ankara’da ki Şanlıurfalılar Platformu, TRT Haber kanalında çok sayıda Urfa haberi yapılmasından ötürü Müslüm Demircan’ı ödüle layık gördü. Hem de mesleğinde en iyiler ödüllerinin birini. Onu bilmem ama hem hemşehrisi hem de meslektaşı olarak ben biraz burkuldum. ‘’Bu tarz ödüllerle emeklerimizin takdir edilmesi, bizleri ziyadesiyle mutlu ediyor. Beni “Mesleğinde En İyiler” ödülüne layık gören, Türkiye Şanlıurfa Platformu ve birbirinden kıymetli üyelerine teşekkür ediyorum’’ diyen Müslim Müdürümü ben de bu ödülünden dolayı tebrik ederken, Erzurum’a yaptıklarından şimdilik teşekkür ettiğimizi, azımızı çok saymasını diliyorum…

TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Kim yaşar dikenin himayesinde? Dikenin itibari gül himayesinde! (Mevlana)
DUVARIN DİLİ : Mesafeler umrumda değil. Çünkü aynı gökyüzüne bakıyoruz!
Yeni Nesil Üniversite projesi adı altında tasarım ve vizyon arayışlarını sürdüren Erzurum Atatürk Üniversitesi, tıpkı ODTÜ gibi, tıpkı İTÜ gibi yeni bir dekanlığı daha vizyona soktu. Öğrenci Dekanlığı! Tarihinde ilk defa yeni bir dekanlığı devreye sokan Rektör Prof.Dr. Ömer Çomaklı, çiçeği burnundaki bu dekanlığın başına da daha önce Mühendislik Fakültesinde bir dönem dekanlık yapan Prof.Dr.Yaşar Totik’i getirdi. Öğrencilerin başta eğitim olmak üzere, her türlü sosyal ve kültürel sorunları ile de ilgilenecek olan Öğrenci Dekanlığı’na, ay itibariyle start verildi. Dekan Yardımcılığına da Doç.Dr. Meral Oltulu ve Dr.Öğretim Üyesi Fuat Karabulut’un getirildiği dekanlık şimdilik kampüste yeralan Mühendislik Fakültesinin bulunduğu binada hizmet verecek. Bu Dekanlık sayesinde rektör olarak Prof.Dr. Ömer Çomaklı, dekan olarak da Prof.Dr.Yaşar Totik tarihe geçtiler. Bir nevi Öğrenci İşleri Dairesi’nin görevini de yürütecek olan Öğrenci Dekanlığı’nın kurulmasına kuşkusuz en çok da öğrenciler sevindi. Bu dekanlık ihdası ile Atatürk Üniversitesi aynı zamanda çok uluslu öğrencileri bünyesinde barındıran Türkiye’de ki bir çok Üniversitelerin arasına girmesiyle de daha da kıymet kazandı, popüleritesini artırdı. Sanırım aşağıda görevlerini izah edeceğim yeni dekanlık ile ilgili haberi ilk yazan olarak da ben fakir de tarihe geçmiş olacak!

Eveet. Özetleyecek olursak, bu dekanlığın amacı; Üniversitenin misyonu ve vizyonu doğrultusunda, öğrencileri doğrudan ilgilendiren konularla ilgili olarak akademik ve idari birimler arasında Atatürk Üniversite'sinde geçirdikleri eğitim süresince koordinasyonu sağlamak, öğrenci sorunlarını gözlemlemek ve bulguları çözüm önerileri ile birlikte yönetime sunmaktır. Ayrıca verimli, sorunsuz bir öğrenme ortamının oluşturulması ve eğitim-öğretimin niteliğinin artırılmasına yönelik dekanlıklar, bölüm başkanlıkları ve üniversitedeki tüm birimler ile işbirliği yapmaktır. Öğrenci Dekanlığı, öğrencilerin karşılaşacakları barınma, yemek, ulaşım ve sağlık gibi temel sorunları tespitinde ve çözüme kavuşturulmasına katkı, kültür-sanat-sportif faaliyetlere kazanım sağlamak ve kampüs hayatına uyumlarını kolaylaştırıcı faaliyetlerde bulunur. Bu kapsamda Dekanlık, öğrencilerin üniversitedeki akademik ve yaşam kalitesi ile ilgili önerilerini, soru ve sorunlarını paylaşabilecekleri çözüm odaklı bir birimdir.
Şaşmamak elde değil..
Yıkmak için yakmak mı lazımmış?
2 hafta önce bu köşede şehir merkezindeki özellikle kamuya ait metruk binalardan sözetmiş ve mutlak surette yıkılması gerektiğini, aksi halde bir çok tehlikeye davetiye çıkaracağını yazmıştım.
Bu binalardan birisinin de Ali Ravi Caddesi’nde İller Bankası’na ait terkedilmiş olan hizmet binasını göstermiştim.
Yıllardan beridir bu bina da metruk haldeydi ve tinerciler ile sarhoşların barınağı haline gelmişti.
Yöre sakinleri her fırsatta burası ile ilgili şikayetlerde bulunuyordu ama bir netice alınamıyordu.

Daha yazının mürekkebi kurumadan.
Daha yazı ilgililerin eline ulaşmadan
Daha mesele kafalara dank etmemişken.
Olan oldu, İller Bankası’na ait olan bu binada büyük bir yangın çıkmıştı.
Özellikle çatı katında çıkan yangın sonrasında bölgede panik yaşanmıştı.
Çünkü etraf konutlardan oluşuyordu, alevlerin insanlara ulaşması an meselesiydi.
Ancak.
Sağolsunlar, İtfaiyenin duruma anında el koymasıyla kısa sürede yangın söndürülmüştü fakat acı gerçek de ortaya çıkmıştı.
Mesele anlaşılmıştı ki, ilgililer hemen harekete geçti.
Derhal durumdan vazife çıkardılar.
Daha bir dakika bile durmanın anlamı yoktu.
Ne kadar çabuk hareket edilirse insanlık için o kadar iyi olacaktı.
..Ve yıllardır dillere yıkılsın diye pelesenk olan binanın yıkımı başladı, çok da iyi oldu.
Bu açıdan.
Demek ki neymiş.
Yıkılması için galiba yakılması gerekiyormuş.
Demek ki neymiş, her şerde bir hayır varmış.
Darısı diğer metruk binaların başına.
Bu benim son kararımdır.

Yurt dışına ayağı ilk benimle basmıştı!
Ben onu Slovakya’ya götürdüm, o bizi Pekin’e götürüyor!
Afedersiniz, sosyal medyamda da paylaştım dün.
Sürat pateni tarihinde ilk defa bir olimpiyata katılma hakkı elde ettiğimiz sporcumuz Furkan Akar’ın hepimizi gururlandıran bu başarısı tesadüf değil.
Olamaz da zaten.
Yakınen tanıyorum.
Tesadüf olamaz, çünkü o Furkan daha 2 yıl önce yine ülkemize hem de EYOF gibi bir organizasyonda tarihinde ilk defa iki ayrı mesafede bir ikincilik bir de üçüncülük madalyası kazandıran sporcuydu.
İlklerin adamı oluşu daha o gün Saraybosna’da belliydi.
[caption id="attachment_268564" align="alignright" width="332"]

Federasyon Başkanımız Gökhan Özdemir başta olmak üzere yöneticilerimizin üzerinde el bebek, gül bebek titrediği Furkan’ın sayesinde bir gün olimpiyata katılacağımıza emindik.
Diğer sporcularımız gibi onu da pamuklar içinde sarıp, sarmalamamız o yüzdendi.
Dün havaalanında çiçekler ile karşıladığımız milli sporcumuz o Furkan sayesinde bir hayali gerçekleştirdik, Olimpiyatlarda biz de varız dedik.
Başta spor bakanımız, Genel Müdürümüz olmak üzere, Olimpiyat Komitesi filan, gün boyu başkanımız tebrik telefonlarından meşgule düşmüştü.
O Federasyonun bir parçası olduğum için onur duyduğumdan ötürü kurbanın olduğum Allah’ımdan daha başka ne isteyelim.
Bundan güzel mutluluk, gurur olur mu?
Hele hele bu sporcumuzun Erzurumlu olması, hemşehrimiz olması ayrıca onur verici.
Kendisi ile dün görüştüğümde ayaklarının yere bastığını, hiç şımarmadığını görmek de şaşırtmadı beni.
Çünkü Furkan öyle bir sporcu değil.
O, Yavuz Akar’ın oğlu çünkü, Burak Akar’ın kardeşi.
Kendine yakışır şekilde duruşu vardı, o duruşunu devam ettiriyor.
2022’de Pekin’de yapılacak Kış Olimpiyatında gitme hakkı kazanan Furkan’ın ilk yurt dışı yarışını da benimle gerçekleştirmiş olması ayrıca benim için de onur oldu.
Furkan ilk yurt dışı yarışları için 2015 Şubat’ında Slovakya’ya giderken, o kafilenin başkanı bendim ve bugün Zeynep Nazlı Erkılıç’ın antrenörlüğündeki o kafile ile Prag Havaalanında çektirdiğimiz bu fotoğrafa bakakaldım dün gün boyu.
Ben onu Slovakya’ya götürmüştüm, o şimdi hepimizi almış Pekin’e götürüyor!
Duygulanmamak elbette elde değil.
Ne diyeyim.
Varol Furkan, sen çok yaşa!

Finali 3 kitapla yaptı!
Sanırım ilk Ahmet Hamdi Tanpınar söylemiş. Ben şehirleri şairlerinden tanırım diye.. Yaşar Bayar ismi bende inanılmaz karşılığı olan, şair ve gönül adamı tanımına uygun bir isimdir. Herşeyden önce bir kentlidir o. Sayıları az adamlardan. İlk nasıl tanıdıysam aynı kalan nadir insanlardandır. Sadece evi değil, çakıştığı kurumlarda odaları da kitaptan geçilmeyen bir kitapkurdu ağabeyimizdir. 1980’li yılların başında özellikle Erzurum’da yayınlanan Elif Dergisi’nde ki makale ve şiirlerini okumaktan zevk aldığım bu değerli kalem erbabı ağabeyim, bugüne kadar çok sayıda kitaba imza koyan nadir şiirlerden biridir. En son Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde Kütüphane ve Dokümantasyon Dair Başkanlığı yapan Yaşar Bayar, 40 yılı aşkın süre görev yaptığı kamudan emekli oldu, artık tamamen kendini yazıya ve kaleme verdi. Görevdeyken boş durmayan, laklak yapmak yerine şiir yazdı, kitap çıkardı. Farklı konsepte 3 kitapla kamuda final yapan Yaşar Bayar için artık meydan tamamen boşaldı. Bundan sonra çok daha kitap ve şiir beklediğimizi belirtiyor, kıymetli ağabeyimi emekliliğinden ötürü kutluyor, ailesi ile birlikte huzurlu, mutlu emeklilikler diliyorum.
Cadde trafiği Boğaz trafiği oldu maşallah!
Boğaz trafiği diye bir kavram var artık, bütün İstanbullular bilir. Günün özellikle belirli saatlerinde yoğunluğun yaşandığı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak da bilinen Boğaz köprüsünün trafik yükünü çeken bilir. Giden her Erzurumlu da illa ki öyle bir trafiğe rastlamıştır. Maşallah artan araç sayısı ile birlikte Cumhuriyet Caddesi de o boğaz trafiğini aratmayacak duruma geldi. Bilhassa akşam mesai bitimine doğru cadde trafiği tabiri caizse kilit oluyor. Sanki de araçlar ironik olarak bizi İstanbul’a götürüyor. Bundan iki yıl sonrasını düşünmek bile istemiyorum. Mutlak surette yetkililer bu işe acilen kafa yorsun, proje üretsin. Kaldırılacak yük değil bu yük, nokta!

Lütfen azımızı çok say Müslim Müdür!
TRT Erzurum Haber Müdürü iken, yaptığı başarılı çalışmalarından ötürü bunu gören Genel Müdürlük, onu Ankara’ya, Yurt Haberler Müdürlüğü’ne taşıdı. O da geçen kısa zaman içerisinde başkentte de, haberin göbeğinde de boş durmadı, farkındalık yaratan işlere imza attı, TRT’nin gözbebeklerinden oldu. Geçen bu süre içerisinde memleketini, doğduğu ve ilk maaşını aldığı toprağını unutmadı, Erzurum Haber Bürosundaki arkadaşlarıyla birlikte sık sık Erzurum’u TRT HABER ekranlarına taşıdı, vefasını gösterdi. Hiçbir maddi menfaat beklenmeksizin yapılan emekler var ortada, yakından müşahede ediyoruz. Ancak. Erzurum’un hemen hemen hergün canlı yayınla ekrana çıkmasında payı olduğuna inandığım bu isme, Müslim Demircan Müdürüme biz sadece kuru bir teşekkürü çok görürken, bir de baktık ki Urfalılar plaket veriyor. Ankara’da ki Şanlıurfalılar Platformu, TRT Haber kanalında çok sayıda Urfa haberi yapılmasından ötürü Müslüm Demircan’ı ödüle layık gördü. Hem de mesleğinde en iyiler ödüllerinin birini. Onu bilmem ama hem hemşehrisi hem de meslektaşı olarak ben biraz burkuldum. ‘’Bu tarz ödüllerle emeklerimizin takdir edilmesi, bizleri ziyadesiyle mutlu ediyor. Beni “Mesleğinde En İyiler” ödülüne layık gören, Türkiye Şanlıurfa Platformu ve birbirinden kıymetli üyelerine teşekkür ediyorum’’ diyen Müslim Müdürümü ben de bu ödülünden dolayı tebrik ederken, Erzurum’a yaptıklarından şimdilik teşekkür ettiğimizi, azımızı çok saymasını diliyorum…

TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Kim yaşar dikenin himayesinde? Dikenin itibari gül himayesinde! (Mevlana)
DUVARIN DİLİ : Mesafeler umrumda değil. Çünkü aynı gökyüzüne bakıyoruz!