
Erzurum teknik patronu Mehmet Altıparmak’ı bugüne kadar ne kadar sevip desteklediğimi takip edenler bilir. O, geçen sezon başlarında Osman Özköylü’den sonra Erzurum’a gelip gelecek en iyi isimdi, biçilmiş bir kaftan gibiydi. Ligi tanıyor olmasından dolayı o Altıparmak’ın Erzurum’a yararlı olacağını söylemiş, açıkçası az sayıda inanan insan gibi ilk günden ben de arkasında olmuştum. Bugün kağıt üzerinde görülen başarısızlığa rağmen ben hocamın yine yanındayım, teknik adamlığına söz söyleyenin karşısındayım. Erzurum’a 20 yıl sonra süper lig mutluluğu ve gururu yaşatan, hem de hiç hesapta olmamasına rağmen bunu başaran o teknik adamın bugün yaşadıklarına, başına gelenlere bir dostu olarak üzülüyorum, kahroluyorum. İnanın o gün, o Ankaragücü maçının sonlarında onu taraftarın istifaya davet ettiğinde canımdan bir parça kopmuş gibi oldu. Onun adına üzüldüm. Onun gibi bir büyük hikayesi olan bir teknik adamın bu şekilde Erzurum’dan ayrılmasını kabul edemem. O açıdan da o gün Ankaragücü maçını değerlendirirken, ‘’Bak hocam, sen gideceksen de sana yaraşır şekilde gitmeye çalış. Hele senin gönderilmeni hiç doğru bulmam. Gitmen gerekiyorsa kimseyi bekleme, kendiliğinden git’’ demiştim. Ben yine aynı sözümdeyim. Tamam, kabul ediyorum, senin önünde bir kupa maçı, akabinde de bir henüz oynanmamış bir G.Saray maçı var. Sen inanan bir adamsın ve başarmanın da inanmaktan geçtiğini bilen birisin. Oysa önümüz kış. Zorlu zemheriler bizi bekler. Özellikle G.Saray’ı yenmen halinde kesin yerinin sağlamlaşacağını, Erzurum’a yeniden baharın geleceğini düşünüyor olmalısın. Ama ya olmazsa? Ya G.Saray’a da yenilirsen ne olacak? Kaldı ki G.Saray maçı da senin bu sezon görüp göreceğin en zor maç. Hele bu Akhisar mağlubiyetinden sonra yenmen hiç kolay olmayacak. Sonrasında da bir Alanya maçın var ki, onu da kazanacağına dair de bir güvencen yok. Şu ana kadar iç sahada oynadığın 3 maçta da galibiyetin yok ki o olsun. Bugün olmasa da yarın bu kulüpten gidecek olman sadece zaman kaybı olacaktır. Can Yücel’in güzel bir sözü var. ‘’Beklemek güzeldir. Ama doğru durakta’’der. Beklerken doğru durakta olduğundan eminsen, sorun yok. Yoksa bir kere daha düşün ve ona göre bugünden kararını ver. Haa, şunu da söyleyeyim. Allah yalanı sevmez. Dilerim bu söylediklerimin yarın bir anlamı kalmaz, herşey senin gönlüne göre değişir. Ama bu oyuncu topluluğuyla, her maça çıkardığın farklı onbirlerle, hele o gol için umut bağladığın santraforlarınla falan çok olacak değil o iş. Tamam, Beşiktaş maçı dahil bir çok maçta pozitif futbolunla adından sözettirdin ama fark yaratan bir oyuncu grubunu transfer ettiğini de söylemek imkansız. İnsanlar özellikle siyahi futbolcuların için, ‘’İstanbul’da nerede saat satan siyahi adamlar var Erzurum’a getirmişler’’ diye dalga geçmeye de başladılar. Hele maç sonraları artık ‘tek kale oynadık ama puanları rakip aldı’ demeleriniz de artık anlamsızlaşmaya, sıkmaya başladı. Nobre mevzusuna hiç girmeyelim, o konuda sizi de sorumlu tutuyorum. Artıkın haticeye değil neticeye bakılan günler bugünler sevgili hocam. Onu da bilesin istiyorum. Oynadığın 6 maçın 5’ini kaybetmiş, 1’inden 2 puan almış sayıyorum. Genelde de 6 maçın 5’ini kaybetmiş takımların hocaları gider ama senin bir bildiğin var diye gitmediğini de görüyor, buna da şaşırmakla birlikte saygı da duyuyorum. Hissiyim çünkü, seviyorum seni. Ama kucağında bir bomba var ve o bombayla nereye kadar? Başta bugün oynayacağın kupa maçı dahil sana bol şans diliyorum…
Akhisar’ın G.Saray’a yaptığını Erzurum Beşiktaş’a yapamadı işte!
Kağıt üzerinde Erzurum’un başarısız görünmesine rağmen sen hala orada mısın diyenleriniz olabilir.
Haklısınız.
Erzurum’un oynadığı o Beşiktaş maçı geçeli haftalar oldu.
Ama işte önceki gün akşam Akhisar’ın G.Saray’ı 3-0 yendiği o maçı hatırladıkça kahredesi o Beşiktaş maçı gözümün önüne geliyor ve yanıp kavruluyorum.
Akhisar’ın G.Saray’a yaptığını o gün o akşam Erzurum da Beşiktaş’a karşı yapabilirdi ve o hava ile bugün puan cetvelinde çok daha iyi yerlerde olabilirdi.
Kaldı ki o gün çok iyi bir dakikada 1-0 öne geçmiş, ikinci gol için bastırıyordu.
Ah işte Scuk’un o direkten dönen topu gol olmuş olsa belki de bugün G.Saray’ın yaşadığı hezimetin aynını Beşiktaş yaşamış olacaktı.
Beşiktaş o gün çok kötüydü.
Beşiktaş o gün tel tel dökülüyordu.
Maçı galip bitirdiğine kendi bile inanamıyordu.
Çünkü Erzurum o Beşiktaş’a yenilmiş olmasına rağmen kök söktürmüştü.
Tarafı tarafsız herkes o gün pozitif futbol oynayan Erzurum’u öve öve bitiremiyordu.
Ama olmadı, olamadı!
Ne diyelim, kader utansın!

Bir de ithal diyorduk!
İYİ Parti Erzurum Milletvekili Naci Cinisli’nin katıldığı bir düğünde bar oynadığını görünce, ne yalan söyleyeyim şaşırdım. Sanırım benim gibi çoğu kişinin de onun bar tutarken, hele de hançer barı oynarken görüntülerini ilk gördüğünde şaş kalmış, şaşa kalmıştır! Hakkında ‘’İthal aday’’ yakıştırması yapılan, benim de adını ilk milletvekili adayı olarak gösterildiğinde duyduğum Naci Cinisli’nin hem de bar bilen bir Erzurumlu olarak şimdi karşıma çıkması şaşırtmasın da ne etsin? Şimdi o kalkıp da ‘’ Bar bilmeyen ben Erzurumluyum demesin’’ derse acaba ben dahil, kaç kişimizin yüzü kızaracak? Öteden beri eksikliğini hep hissettiğim bar konusunda benden daha iyi bir Erzurumlu olarak gördüğüm Naci Cinisli’den, en en azından hakkındaki önyargımdan dolayı özür diliyor, ona vekilliğinde başarılar diliyorum. Haa, bu arada hayatında ben Naci Cinisli’yi 2 defa gördüm, ikisinde de Halk Oyunları Derneği’nde gördüm. Eski bir barcı olan Cinisli’yi, iki defa sürekli takıldığım Halk Oyunları’nda görmem demek ki tesadüf değilmiş, o nu da anlamış oldum.
En çok güldüğüm nikah törenleri!
Geçen gün anlattılar. Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile İbrahim Aydemir, katıldıkları bir nikah merasiminde nikah şahidi olmuşlar ve gelinle damattan en az 4 çocuk istemişler. Daha haberi ilk duyduğumda güldüm tabi. Anlatan arkadaşa güvenmesem inanmayacağım ama o anlattığına göre doğrudur diye düşündüm. Bazen Fırfırik’de ‘’o kadar da değil yani’’ diye değerlendirilen buna benzer espiriler yapıyoruz. Gelin görün ki bizim espri diye yaptığımız şey aslında bazen gerçek. Nikah şahidi olarak ne bileyim Recep Akdağ veya Selami Altınok’un filan gelin ve damattan böyle bir istekte bulunmasında anormallik yok. Ama iş Taşkesenlioğlu ile Aydemir’e geline değişiyor tabii. Nikah şahitliği yaptığı törende gelin ve damattan 4 çocuk isteyen her iki vekilimizin de esasında bekar olduğunu hatırlatmama bilmem gerek var mı?

Göstermelik üstgeçit!
2008 yılında yapımı tamamlanıp faaliyete geçtiğinde tören düzenlenmiş, bu hizmetinden ötürü hem Karayolları hem de Büyükşehir Belediyesi vatandaşlarda büyük alkış almıştı. Ama gel gör ki bugün yürüyen merdivenli o üst geçit kendi kaderine terkedilmiş durumda, laf olsun torba dolsun diye orada duruyor. Köşk Camii önündeki İpekyolu üstgeçidinden bahsediyorum. Dün bizzat ben şahit olmasam, o üst geçidin merdivenlerinin çalışmadığını ve de yürüme alanlarının pislik içinde olduğunu iddiadır diye es geçecektim. Bir defa milyarlarla harcanan üst geçidin merdivenleri çalışmıyor. Çalışsa dahi ya yukarı taşıyan merdivenleri çalışmıyor, ya da aynı yöndeki iniş merdiveni çalışıyor. Bir terslik olduğu muhakkak! Her iki yönün de adam gibi çalıştığı bugüne kadar görülmemiş zaten. Köşk ve Gazeteciler Sitesinde oturan vatandaşlar bu konuda bayağı bir dertli. En çok da dertli olanlar, semtte ki yaşlılar. Şu an sadece göstermelik olarak hizmet veren ‘’yürümeyen merdivenli İpekyolu üstgeçidi’’, Büyükşehir Belediyesi’nin ilgisini bekliyor. Kimse bana masal anlatmasın. Dedim ya, sakın kimse çıkıp o merdivenler çalışıyor filan demesin, çünkü dün bizzat ben gördüm, durum tam bir rezalet! İlgililerin bilgisine arz olunur..
O’nun iflasına kendi iflasından çok üzüldü!
Birkaç ay önce iflas eden Erzurum’da ki tekstil ile iştigal etmiş olan büyük bir şirketin ortağı ile konuşuyordum geçenlerde. Söz döndü dolaştı, bugünlerde konkordato başvurusunda bulunan Yeşil Kundura’ya geldi. İflas bayrağını çoktan çekmiş olan o işadamı, Yeşil Kundura’nın iflas etmesini içine sindirmeyeceğini belirterek, ‘’Ben kendimizden çok Yeşil Kundura’nın bu duruma düşmesine üzüldüm. Yeşil Kundura, 1948 yılında kurulan ve yıllarca kaliteden ve özenden ödün vermeyen bir firmaydı. Bizim de ürünlerini satın aldığımız ve mağazamızda sattığımız bir firmaydı. Bir çok firma gibi irtibatlıydık onlarla da. Yıllar önce biz bir yangınla karşılaşmıştık. Çöküşümüz de zaten elektrik kontağından kaynaklanan o yangınla başlamıştı. Bir çok firma o yangıdan dolayı bize mal vermezken, ödeme zorluğu yaşatırken o Yeşil Kundura Firması, 100 bin lira yardımda bulunmuştu. Hem de hiçbir talepte bulunmamamıza rağmen. 100 bin liralık çeki bankaya havale ettiklerini telefondan bildirdiklerinde önce inanamamıştık. Doğrusu o hiçbir zaman unutamayacağımız bir jestti. Herşeyden önce de üreten, piyasa ekonomisine faydası olan bir firmaydı o firma. O açıdan ben kendimizden çok bu firmanın iflas etmesine üzüldüm’’ diye konuştu.
SEVDİĞİM BABA SÖZLER:
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler. Ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır! ( Oğuz Atay)
DUVARIN DİLİ :
Eskiden nereye baksam sen vardın, şimdi Suriyeli!
Akhisar’ın G.Saray’a yaptığını Erzurum Beşiktaş’a yapamadı işte!
Kağıt üzerinde Erzurum’un başarısız görünmesine rağmen sen hala orada mısın diyenleriniz olabilir.
Haklısınız.
Erzurum’un oynadığı o Beşiktaş maçı geçeli haftalar oldu.
Ama işte önceki gün akşam Akhisar’ın G.Saray’ı 3-0 yendiği o maçı hatırladıkça kahredesi o Beşiktaş maçı gözümün önüne geliyor ve yanıp kavruluyorum.
Akhisar’ın G.Saray’a yaptığını o gün o akşam Erzurum da Beşiktaş’a karşı yapabilirdi ve o hava ile bugün puan cetvelinde çok daha iyi yerlerde olabilirdi.
Kaldı ki o gün çok iyi bir dakikada 1-0 öne geçmiş, ikinci gol için bastırıyordu.
Ah işte Scuk’un o direkten dönen topu gol olmuş olsa belki de bugün G.Saray’ın yaşadığı hezimetin aynını Beşiktaş yaşamış olacaktı.
Beşiktaş o gün çok kötüydü.
Beşiktaş o gün tel tel dökülüyordu.
Maçı galip bitirdiğine kendi bile inanamıyordu.
Çünkü Erzurum o Beşiktaş’a yenilmiş olmasına rağmen kök söktürmüştü.
Tarafı tarafsız herkes o gün pozitif futbol oynayan Erzurum’u öve öve bitiremiyordu.
Ama olmadı, olamadı!
Ne diyelim, kader utansın!

Bir de ithal diyorduk!
İYİ Parti Erzurum Milletvekili Naci Cinisli’nin katıldığı bir düğünde bar oynadığını görünce, ne yalan söyleyeyim şaşırdım. Sanırım benim gibi çoğu kişinin de onun bar tutarken, hele de hançer barı oynarken görüntülerini ilk gördüğünde şaş kalmış, şaşa kalmıştır! Hakkında ‘’İthal aday’’ yakıştırması yapılan, benim de adını ilk milletvekili adayı olarak gösterildiğinde duyduğum Naci Cinisli’nin hem de bar bilen bir Erzurumlu olarak şimdi karşıma çıkması şaşırtmasın da ne etsin? Şimdi o kalkıp da ‘’ Bar bilmeyen ben Erzurumluyum demesin’’ derse acaba ben dahil, kaç kişimizin yüzü kızaracak? Öteden beri eksikliğini hep hissettiğim bar konusunda benden daha iyi bir Erzurumlu olarak gördüğüm Naci Cinisli’den, en en azından hakkındaki önyargımdan dolayı özür diliyor, ona vekilliğinde başarılar diliyorum. Haa, bu arada hayatında ben Naci Cinisli’yi 2 defa gördüm, ikisinde de Halk Oyunları Derneği’nde gördüm. Eski bir barcı olan Cinisli’yi, iki defa sürekli takıldığım Halk Oyunları’nda görmem demek ki tesadüf değilmiş, o nu da anlamış oldum.
En çok güldüğüm nikah törenleri!
Geçen gün anlattılar. Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile İbrahim Aydemir, katıldıkları bir nikah merasiminde nikah şahidi olmuşlar ve gelinle damattan en az 4 çocuk istemişler. Daha haberi ilk duyduğumda güldüm tabi. Anlatan arkadaşa güvenmesem inanmayacağım ama o anlattığına göre doğrudur diye düşündüm. Bazen Fırfırik’de ‘’o kadar da değil yani’’ diye değerlendirilen buna benzer espiriler yapıyoruz. Gelin görün ki bizim espri diye yaptığımız şey aslında bazen gerçek. Nikah şahidi olarak ne bileyim Recep Akdağ veya Selami Altınok’un filan gelin ve damattan böyle bir istekte bulunmasında anormallik yok. Ama iş Taşkesenlioğlu ile Aydemir’e geline değişiyor tabii. Nikah şahitliği yaptığı törende gelin ve damattan 4 çocuk isteyen her iki vekilimizin de esasında bekar olduğunu hatırlatmama bilmem gerek var mı?

Göstermelik üstgeçit!
2008 yılında yapımı tamamlanıp faaliyete geçtiğinde tören düzenlenmiş, bu hizmetinden ötürü hem Karayolları hem de Büyükşehir Belediyesi vatandaşlarda büyük alkış almıştı. Ama gel gör ki bugün yürüyen merdivenli o üst geçit kendi kaderine terkedilmiş durumda, laf olsun torba dolsun diye orada duruyor. Köşk Camii önündeki İpekyolu üstgeçidinden bahsediyorum. Dün bizzat ben şahit olmasam, o üst geçidin merdivenlerinin çalışmadığını ve de yürüme alanlarının pislik içinde olduğunu iddiadır diye es geçecektim. Bir defa milyarlarla harcanan üst geçidin merdivenleri çalışmıyor. Çalışsa dahi ya yukarı taşıyan merdivenleri çalışmıyor, ya da aynı yöndeki iniş merdiveni çalışıyor. Bir terslik olduğu muhakkak! Her iki yönün de adam gibi çalıştığı bugüne kadar görülmemiş zaten. Köşk ve Gazeteciler Sitesinde oturan vatandaşlar bu konuda bayağı bir dertli. En çok da dertli olanlar, semtte ki yaşlılar. Şu an sadece göstermelik olarak hizmet veren ‘’yürümeyen merdivenli İpekyolu üstgeçidi’’, Büyükşehir Belediyesi’nin ilgisini bekliyor. Kimse bana masal anlatmasın. Dedim ya, sakın kimse çıkıp o merdivenler çalışıyor filan demesin, çünkü dün bizzat ben gördüm, durum tam bir rezalet! İlgililerin bilgisine arz olunur..
O’nun iflasına kendi iflasından çok üzüldü!
Birkaç ay önce iflas eden Erzurum’da ki tekstil ile iştigal etmiş olan büyük bir şirketin ortağı ile konuşuyordum geçenlerde. Söz döndü dolaştı, bugünlerde konkordato başvurusunda bulunan Yeşil Kundura’ya geldi. İflas bayrağını çoktan çekmiş olan o işadamı, Yeşil Kundura’nın iflas etmesini içine sindirmeyeceğini belirterek, ‘’Ben kendimizden çok Yeşil Kundura’nın bu duruma düşmesine üzüldüm. Yeşil Kundura, 1948 yılında kurulan ve yıllarca kaliteden ve özenden ödün vermeyen bir firmaydı. Bizim de ürünlerini satın aldığımız ve mağazamızda sattığımız bir firmaydı. Bir çok firma gibi irtibatlıydık onlarla da. Yıllar önce biz bir yangınla karşılaşmıştık. Çöküşümüz de zaten elektrik kontağından kaynaklanan o yangınla başlamıştı. Bir çok firma o yangıdan dolayı bize mal vermezken, ödeme zorluğu yaşatırken o Yeşil Kundura Firması, 100 bin lira yardımda bulunmuştu. Hem de hiçbir talepte bulunmamamıza rağmen. 100 bin liralık çeki bankaya havale ettiklerini telefondan bildirdiklerinde önce inanamamıştık. Doğrusu o hiçbir zaman unutamayacağımız bir jestti. Herşeyden önce de üreten, piyasa ekonomisine faydası olan bir firmaydı o firma. O açıdan ben kendimizden çok bu firmanın iflas etmesine üzüldüm’’ diye konuştu.
SEVDİĞİM BABA SÖZLER:
Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler. Ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır! ( Oğuz Atay)
DUVARIN DİLİ :
Eskiden nereye baksam sen vardın, şimdi Suriyeli!