
I. Okullar, öğretmenler, öğrenciler…
Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı en son yıllık rapora, ‘2019-2020 Örgün Eğitim İstatistikleri Raporu’na göre Türkiye’de okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise (K12) düzeyinde, devlete ait ya da özel öğretim kurumlarının toplam sayısı 68.589…
Bu okulların sadece 13.870’i, başka bir deyişle %20‘si özel sektöre ya da vakıflara ait. Devlet okullarında 588.010 derslik varken özel okullarda 139.337 derslik bulunuyor.
Rapora göre 2019-2020 eğitim öğretim yılı itibariyle Türkiye’deki öğretmen sayısı 1 milyon 117 bin 686’ya ulaştı. Öğretmenlerin 942 bin 936'sı resmi okullarda, 174 bin 750'si özel okullarda görev yapıyor.
Öğretmenlerin 56 bin 218'i okul öncesi eğitimde; 309 bin 247'si ilkokulda; 371 bin 590'ı ortaokulda; 380 bin 631'i ise liselerde çalışıyor.
★★
Konumuzla belki doğrudan ilgisi yok ama merak ediyorsanız söyleyeyim: YÖK’ün en son açıkladığı rapora ve yani 2019 Türkiye Yüksek Öğrenim İstatistiği Raporu’na göre Türkiye’de toplam 209 üniversite var.
131 devlet üniversitesi (11’i teknik üniversite, 2’si güzel sanatlar üniversitesi ve 1’i yüksek teknoloji enstitüsü; bunların yanı sıra Polis Akademisi ve Milli Savunma Üniversitesi) ile 78 de vakıf üniversitesi, bugün itibariyle eğitim sistemimizin içinde yer alıyor.
Bu 209 üniversitede 7.740.502 üniversite öğrencisi öğrenim görüyor ve onlara eğitim veren 166.225 de akademisyen bulunuyor. 26.453 profesör ile Avrupa’da hatırı sayılır bir yerdeyiz diyeceğim fakat ne yazık ki buluş-keşif ve özgün akademik yayın konusunda modern dünyanın çok gerisindeyiz.
Profesör sayımıza rağmen…
Bunu da mesela Times Higher Education’ın (THE) ve QS’in dünya üniversiteleri sıralamasına bakarak söylüyoruz.
★★
Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18 milyon 241 bin 881 öğrenci bulunuyor. Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde, 9 milyon 435 bini erkek, 8 milyon 806 bin 881'i kız olmak üzere toplam 18 milyon 241 bin 881 öğrenci eğitim alıyor.
Örgün eğitimdeki öğrencilerin 1 milyon 629 bin 720'si okul öncesi eğitimde, 5 milyon 279 bin 945'i ilkokulda, 5 milyon 701 bin 564'ü ortaokulda, 5 milyon 630 bin 652'si ortaöğretimde bulunuyor. Ortaöğretimdeki 5 milyon 630 bin 652 öğrencinin 3 milyon 412 bin 564'ü genel liselerde, 1 milyon 608 bin 81'i mesleki ve teknik liselerde, 610 bin 7'si de imam hatip liselerinde eğitim alıyor.
Resmi okullarda eğitim görenlerin 7 milyon 781 bin 791'i erkek, 7 milyon 408 bin 87'si kız öğrencilerden oluşuyor. Özel okullarda ise 804 bin 170 erkek, 664 bin 28 kız öğrenci eğitim görüyor. Açık öğretimde kayıtlı aktif öğrencilerin 849 bin 39'unu erkekler, 734 bin 766'sını kızlar oluşturuyor.
Öğrencilerden 15 milyon 189 bin 878'i resmi, 1 milyon 468 bin 198'i özel ve 1 milyon 583 bin 805'i ise açık öğretim kurumlarında okuyor.
Özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam örgün eğitim içindeki oranı 2020 yılında yüzde 8,8 oldu. Bu oran, okul öncesi eğitim için yüzde 17,7, ilkokul için yüzde 5,2 ortaokul için yüzde 6,3, lise düzeyi için de yüzde 13,1 olarak gerçekleşti.
II. Tablo böyleyken özel okullarımız…
Şimdi bakıyoruz; Cumhuriyet’imizin ilanının üzerinden 98 yıl; özel öğretim alanındaki ilk sivil girişimin -Türk Eğitim Derneği’nin kuruluşunun- üzerinden ise 93 yıl geçmiş…
Kökleri neredeyse bir asır önceye dayanan modern eğitim organizasyonu deneyimimize rağmen ‘özel okullaşma oranımız 21.Yüzyılın Türkiyesinde %20’yle, özel okuldan yararlanabilen öğrenci oranı da %8.8’le sınırlı kalmış’…
Halbuki TÜİK verilerine göre genel anlamda ‘özel sektörün’ ülke ekonomisi içerisindeki payı, son 25 yılda yaklaşık 11 kat büyümüş, hizmet ve üretim sektörlerinde ‘özel teşebbüs’, 2014 sonrası ortalama % 78’lik paya sahip olmuş…
Bağlam aynı; ama bir yanda %78, öbür yanda %20…
Bu çok net bir tutarsızlık, bir çelişki!
İstatistik bilimi, eğitim alanındaki müzmin sorunların çözümünü, her şeyi bir biçimde rasyonalize edebilen (!?) politika mecrasının dışında başka nerelerde arayabileceğimiz konusunda bize açıkça yol gösteriyor…
Anlayana tabii…
★★
Eğitimde gelişigüzel, plansız-programsız özelleştirme taraftarı olduğumun düşünülmesini asla istemem; aksine ülkedeki eğitimin standart ve yüksek kalitede, herkesin erişebileceği biçimde sağlanmasının, sosyal devletin en önemli sorumluluklarından biri olduğunu düşünüyorum. Alt gelir gruplarına yönelik özel fonlarla, sürdrülebilir teşviklerle, adil ve yaygın burslarla, daha bir yığın gerçekçi enstrümanla bu sağlanabilir!
Bu bağlamda devletin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini, Atatürk 1928’de en verimli biçimiyle zaten ortaya koymuş. Başka kurumları ve iyi örnekleri tenzih ederim; ama benim hikâyesini çok iyi bildiğim etkileyici bir ‘İyi Örnek’ olarak Türk Eğitim Derneği’nin kuruluş hikayesinin ve burs uygulamalarının, şimdi bir ulusal rota ve beraberinde 18 milyon çocuğumuzun tümüne hitap edebilecek bir formül arayanlar tarafından bir kez daha ve çok dikkatlice okunması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa 2050’lerde belki Amerika’yı yeniden keşfetmiş oluruz.
Kesinlikle böyle bir zaman kaybı lüksümüz yok!
(…)
(Devamı var…)
Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı en son yıllık rapora, ‘2019-2020 Örgün Eğitim İstatistikleri Raporu’na göre Türkiye’de okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise (K12) düzeyinde, devlete ait ya da özel öğretim kurumlarının toplam sayısı 68.589…
Bu okulların sadece 13.870’i, başka bir deyişle %20‘si özel sektöre ya da vakıflara ait. Devlet okullarında 588.010 derslik varken özel okullarda 139.337 derslik bulunuyor.
Rapora göre 2019-2020 eğitim öğretim yılı itibariyle Türkiye’deki öğretmen sayısı 1 milyon 117 bin 686’ya ulaştı. Öğretmenlerin 942 bin 936'sı resmi okullarda, 174 bin 750'si özel okullarda görev yapıyor.
Öğretmenlerin 56 bin 218'i okul öncesi eğitimde; 309 bin 247'si ilkokulda; 371 bin 590'ı ortaokulda; 380 bin 631'i ise liselerde çalışıyor.
★★
Konumuzla belki doğrudan ilgisi yok ama merak ediyorsanız söyleyeyim: YÖK’ün en son açıkladığı rapora ve yani 2019 Türkiye Yüksek Öğrenim İstatistiği Raporu’na göre Türkiye’de toplam 209 üniversite var.
131 devlet üniversitesi (11’i teknik üniversite, 2’si güzel sanatlar üniversitesi ve 1’i yüksek teknoloji enstitüsü; bunların yanı sıra Polis Akademisi ve Milli Savunma Üniversitesi) ile 78 de vakıf üniversitesi, bugün itibariyle eğitim sistemimizin içinde yer alıyor.
Bu 209 üniversitede 7.740.502 üniversite öğrencisi öğrenim görüyor ve onlara eğitim veren 166.225 de akademisyen bulunuyor. 26.453 profesör ile Avrupa’da hatırı sayılır bir yerdeyiz diyeceğim fakat ne yazık ki buluş-keşif ve özgün akademik yayın konusunda modern dünyanın çok gerisindeyiz.
Profesör sayımıza rağmen…
Bunu da mesela Times Higher Education’ın (THE) ve QS’in dünya üniversiteleri sıralamasına bakarak söylüyoruz.
★★
Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18 milyon 241 bin 881 öğrenci bulunuyor. Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde, 9 milyon 435 bini erkek, 8 milyon 806 bin 881'i kız olmak üzere toplam 18 milyon 241 bin 881 öğrenci eğitim alıyor.
Örgün eğitimdeki öğrencilerin 1 milyon 629 bin 720'si okul öncesi eğitimde, 5 milyon 279 bin 945'i ilkokulda, 5 milyon 701 bin 564'ü ortaokulda, 5 milyon 630 bin 652'si ortaöğretimde bulunuyor. Ortaöğretimdeki 5 milyon 630 bin 652 öğrencinin 3 milyon 412 bin 564'ü genel liselerde, 1 milyon 608 bin 81'i mesleki ve teknik liselerde, 610 bin 7'si de imam hatip liselerinde eğitim alıyor.
Resmi okullarda eğitim görenlerin 7 milyon 781 bin 791'i erkek, 7 milyon 408 bin 87'si kız öğrencilerden oluşuyor. Özel okullarda ise 804 bin 170 erkek, 664 bin 28 kız öğrenci eğitim görüyor. Açık öğretimde kayıtlı aktif öğrencilerin 849 bin 39'unu erkekler, 734 bin 766'sını kızlar oluşturuyor.
Öğrencilerden 15 milyon 189 bin 878'i resmi, 1 milyon 468 bin 198'i özel ve 1 milyon 583 bin 805'i ise açık öğretim kurumlarında okuyor.
Özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam örgün eğitim içindeki oranı 2020 yılında yüzde 8,8 oldu. Bu oran, okul öncesi eğitim için yüzde 17,7, ilkokul için yüzde 5,2 ortaokul için yüzde 6,3, lise düzeyi için de yüzde 13,1 olarak gerçekleşti.
II. Tablo böyleyken özel okullarımız…
Şimdi bakıyoruz; Cumhuriyet’imizin ilanının üzerinden 98 yıl; özel öğretim alanındaki ilk sivil girişimin -Türk Eğitim Derneği’nin kuruluşunun- üzerinden ise 93 yıl geçmiş…
Kökleri neredeyse bir asır önceye dayanan modern eğitim organizasyonu deneyimimize rağmen ‘özel okullaşma oranımız 21.Yüzyılın Türkiyesinde %20’yle, özel okuldan yararlanabilen öğrenci oranı da %8.8’le sınırlı kalmış’…
Halbuki TÜİK verilerine göre genel anlamda ‘özel sektörün’ ülke ekonomisi içerisindeki payı, son 25 yılda yaklaşık 11 kat büyümüş, hizmet ve üretim sektörlerinde ‘özel teşebbüs’, 2014 sonrası ortalama % 78’lik paya sahip olmuş…
Bağlam aynı; ama bir yanda %78, öbür yanda %20…
Bu çok net bir tutarsızlık, bir çelişki!
İstatistik bilimi, eğitim alanındaki müzmin sorunların çözümünü, her şeyi bir biçimde rasyonalize edebilen (!?) politika mecrasının dışında başka nerelerde arayabileceğimiz konusunda bize açıkça yol gösteriyor…
Anlayana tabii…
★★
Eğitimde gelişigüzel, plansız-programsız özelleştirme taraftarı olduğumun düşünülmesini asla istemem; aksine ülkedeki eğitimin standart ve yüksek kalitede, herkesin erişebileceği biçimde sağlanmasının, sosyal devletin en önemli sorumluluklarından biri olduğunu düşünüyorum. Alt gelir gruplarına yönelik özel fonlarla, sürdrülebilir teşviklerle, adil ve yaygın burslarla, daha bir yığın gerçekçi enstrümanla bu sağlanabilir!
Bu bağlamda devletin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini, Atatürk 1928’de en verimli biçimiyle zaten ortaya koymuş. Başka kurumları ve iyi örnekleri tenzih ederim; ama benim hikâyesini çok iyi bildiğim etkileyici bir ‘İyi Örnek’ olarak Türk Eğitim Derneği’nin kuruluş hikayesinin ve burs uygulamalarının, şimdi bir ulusal rota ve beraberinde 18 milyon çocuğumuzun tümüne hitap edebilecek bir formül arayanlar tarafından bir kez daha ve çok dikkatlice okunması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa 2050’lerde belki Amerika’yı yeniden keşfetmiş oluruz.
Kesinlikle böyle bir zaman kaybı lüksümüz yok!
(…)
(Devamı var…)