
Denis Diderot -Dönı Didrğu diye okunur-, 18’inci yüzyılda yaşamış Fransız yazar ve filozoftur…
O, aydınlanma çağının öncü simalarından biri sayılıyor.
Niçin öyle sayılıyor peki?
Yazdıkları ve daha derin anlamda ‘felsefesi’, Fransız Devrimi'nin hazırlığına etkimişti, onun için…
Ayrıca, o çağda kilise öğretilerinin dışına çıkan yeni felsefi ve bilimsel düşünceleri Avrupa’da yayma amacıyla tasarlanmış ‘Fransız Devrimi’nin Düşünsel Kaynağı’ adlı ansiklopedinin de baş editörüydü.
Dil ve felsefe ustası Selahattin Hilâv, Diderot’nun niye öncü bir düşünür sayıldığını ve kendinden sonrası için nasıl bir filozofik miras bıraktığını şöyle açıklar:
‘Diderot’nun da içlerinde olduğu Fransız maddeci düşünürleri; devlet, kilise ve kurulu düzen ile hak duygusunun ve aklın istemleri arasındaki çelişkiyi irdeleyip ortaya koydular ve klasik Hıristiyan düşünce kalıplarına tepki gösterdiler. İnsanların, içinde bulundukları koşulların bilincine varmalarının ve özgürlüklerinin ellerinden alınamayacak bir şey olduğunu kavramalarının düşünsel olanaklarını yarattılar. Böylece Fransız Devrimi’ne zemin hazırladılar.’
***
Diderot’yu özel kılan bir etken daha var…
Felsefeyle veya ekonomiyle ihtisas düzeyinde ilgilenenlerin muhtemelen çok sık duyduğu veya kullandığı bir terim, onun adıyla anılır: The Diderot Effeckt (Diderot Etkisi)
Serpil Türegün 2019 güzü biterken bir Felsefe forumunda bu etkiyi ele almış, sevgili ağabeyim Muhammet Bilgili de o ilginç anekdotu çok kısa bir ön-not ekleyerek takipçilerine aktarmıştı:
“Diderot Etkisi…
18. yüzyıl aydınlanma çağı düşünürlerinden Fransız yazar ve filozof Denis Diderot’nun borç içinde olduğunu duyan Rus İmparatoriçesi 2. Katerina, Diderot’nun kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin ödeyerek onu içinde olduğu zor durumdan kurtarır.
Maddi durumu düzelen Diderot'ya bir arkadaşı çok şık bir kadife sabahlık hediye eder…
Giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle çalışma masasına oturan Diderot bu eski masanın yeni ve gösterişli sabahlığına hiç uymadığını fark eder. Aldığı yüklü miktar paranın verdiği rahatlıkla yeni bir çalışma masası alır. Ancak bu kez yerdeki eski halı sabahlığına ve masasına yakışmamaktadır. Yeni bir halı alır. Bu şekilde eski resimlerini, koltuğunu, duvar halısını, sandalyelerini derken evindeki her şeyi tamamen yeniler…
Sonunda bütün parası biter ve yine borçlanır. Ancak o zaman aklı başına gelir ve kendisini nasıl bir tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı ‘Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık’ başlıklı yazısını yazar. Diderot, o yazıda şöyle der: ‘Eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın ise kölesiyim’…
Bilinçli bir alışveriş düşüncesiyle yapılmayan harcamaları ve ihtiyaç olmadığı halde alınan şeyleri açıklayan tüketim sarmalından bahseden ilk kişi olduğu için de anlattığı durum günümüz ekonomi ya da daha spesifik olarak sosyo-ekonomi terminolojisinde ‘The Diderot Effeckt’ (Diderot Etkisi) olarak geçer.”
***
1713’te doğmuş, 1784’te ölmüş bir Fransız öncü filozofun sanki doğrudan doğruya 21.Yüzyıl başındaki Türkiye’ye gönderme yapıyor(muş gibi) olması çok ilginç değil mi?
***
Felsefe de böyle güzel bir şeydir işte: Gerçekleri bir çizgiye, basit bir düzleme ya da belli bir coğrafyaya hapsetmeden; bir dipnot olarak değil, gerçek hayata uygun biçimde; tüm zamanlara uygun ve devinen, değişen, iyileşen ya da yozlaşan bir birikim olarak ele alır.
Ve yani Felsefe iyidir!
Hem de çok iyidir!..
Geriye dönük şeyleri, tarih koridorlarındaki ayak ya da parmak izlerini, ormanın derinine giderken yere döktüğümüz düşünce kırıntılarını er ya da geç gün ışığına çıkarmakla kalmaz Felsefe; aynı zamanda ilgisiz gibi gözüken ayrıntıları birbiriyle ilişkilendirir, açıklamalar yapar ve aslında bu yanıyla da daha çok gelecekle ilgilenir, çok iyi yol gösterir.
Az evvel Diderot’la bizim aramızdaki trajik ilişkiyi açığa çıkardığı gibi.
O, aydınlanma çağının öncü simalarından biri sayılıyor.
Niçin öyle sayılıyor peki?
Yazdıkları ve daha derin anlamda ‘felsefesi’, Fransız Devrimi'nin hazırlığına etkimişti, onun için…
Ayrıca, o çağda kilise öğretilerinin dışına çıkan yeni felsefi ve bilimsel düşünceleri Avrupa’da yayma amacıyla tasarlanmış ‘Fransız Devrimi’nin Düşünsel Kaynağı’ adlı ansiklopedinin de baş editörüydü.
Dil ve felsefe ustası Selahattin Hilâv, Diderot’nun niye öncü bir düşünür sayıldığını ve kendinden sonrası için nasıl bir filozofik miras bıraktığını şöyle açıklar:
‘Diderot’nun da içlerinde olduğu Fransız maddeci düşünürleri; devlet, kilise ve kurulu düzen ile hak duygusunun ve aklın istemleri arasındaki çelişkiyi irdeleyip ortaya koydular ve klasik Hıristiyan düşünce kalıplarına tepki gösterdiler. İnsanların, içinde bulundukları koşulların bilincine varmalarının ve özgürlüklerinin ellerinden alınamayacak bir şey olduğunu kavramalarının düşünsel olanaklarını yarattılar. Böylece Fransız Devrimi’ne zemin hazırladılar.’
***
Diderot’yu özel kılan bir etken daha var…
Felsefeyle veya ekonomiyle ihtisas düzeyinde ilgilenenlerin muhtemelen çok sık duyduğu veya kullandığı bir terim, onun adıyla anılır: The Diderot Effeckt (Diderot Etkisi)
Serpil Türegün 2019 güzü biterken bir Felsefe forumunda bu etkiyi ele almış, sevgili ağabeyim Muhammet Bilgili de o ilginç anekdotu çok kısa bir ön-not ekleyerek takipçilerine aktarmıştı:
“Diderot Etkisi…
18. yüzyıl aydınlanma çağı düşünürlerinden Fransız yazar ve filozof Denis Diderot’nun borç içinde olduğunu duyan Rus İmparatoriçesi 2. Katerina, Diderot’nun kütüphanesini satın alıp 25 yıllık maaşını da peşin ödeyerek onu içinde olduğu zor durumdan kurtarır.
Maddi durumu düzelen Diderot'ya bir arkadaşı çok şık bir kadife sabahlık hediye eder…
Giydiği yeni sabahlığın verdiği keyifle çalışma masasına oturan Diderot bu eski masanın yeni ve gösterişli sabahlığına hiç uymadığını fark eder. Aldığı yüklü miktar paranın verdiği rahatlıkla yeni bir çalışma masası alır. Ancak bu kez yerdeki eski halı sabahlığına ve masasına yakışmamaktadır. Yeni bir halı alır. Bu şekilde eski resimlerini, koltuğunu, duvar halısını, sandalyelerini derken evindeki her şeyi tamamen yeniler…
Sonunda bütün parası biter ve yine borçlanır. Ancak o zaman aklı başına gelir ve kendisini nasıl bir tüketim çılgınlığına kaptırdığını anlattığı ‘Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık’ başlıklı yazısını yazar. Diderot, o yazıda şöyle der: ‘Eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın ise kölesiyim’…
Bilinçli bir alışveriş düşüncesiyle yapılmayan harcamaları ve ihtiyaç olmadığı halde alınan şeyleri açıklayan tüketim sarmalından bahseden ilk kişi olduğu için de anlattığı durum günümüz ekonomi ya da daha spesifik olarak sosyo-ekonomi terminolojisinde ‘The Diderot Effeckt’ (Diderot Etkisi) olarak geçer.”
***
1713’te doğmuş, 1784’te ölmüş bir Fransız öncü filozofun sanki doğrudan doğruya 21.Yüzyıl başındaki Türkiye’ye gönderme yapıyor(muş gibi) olması çok ilginç değil mi?
***
Felsefe de böyle güzel bir şeydir işte: Gerçekleri bir çizgiye, basit bir düzleme ya da belli bir coğrafyaya hapsetmeden; bir dipnot olarak değil, gerçek hayata uygun biçimde; tüm zamanlara uygun ve devinen, değişen, iyileşen ya da yozlaşan bir birikim olarak ele alır.
Ve yani Felsefe iyidir!
Hem de çok iyidir!..
Geriye dönük şeyleri, tarih koridorlarındaki ayak ya da parmak izlerini, ormanın derinine giderken yere döktüğümüz düşünce kırıntılarını er ya da geç gün ışığına çıkarmakla kalmaz Felsefe; aynı zamanda ilgisiz gibi gözüken ayrıntıları birbiriyle ilişkilendirir, açıklamalar yapar ve aslında bu yanıyla da daha çok gelecekle ilgilenir, çok iyi yol gösterir.
Az evvel Diderot’la bizim aramızdaki trajik ilişkiyi açığa çıkardığı gibi.