
Fransa Cumhurbaşkanı Macron: • İslamiyet bugünlerde, dünyanın her bir noktasında kriz yaşayan bir dindir.
Yazıyla ilgili ufak tefek eleştiriler aldım, yazıyı yazarken Macron konuşmamıştı. Umarım ne demek istediğimi bu ifadeyle daha iyi anlaşılacaktır.
Prof. Hilmi Demir’in kaleme aldığı bir çalışmada “Selefilik bugün yanlış biçimde dile getirildiği gibi selef yada selef-i sâlihinin sahip olduğu din anlayışını değil, 20. Yüzyılın başından itibaren geleneksel Sünnilikten uzaklaşarak, dini ıslah hareketlerinden devrimci-cihatçı hareketlere kadar geniş bir networke sahip olan İslami hareketi temsil etmektedir. Müslüman toplumlarda Şiilik karşısında ona rakip ve onunla rekabet halinde olan ikinci büyük ağ Selefiliktir. Selefi networke bağlı grupları üç yapı içinde kabul etmek mümkündür:
1.Metin ve hadis merkezli olmayıp İçtihad düşüncesini öne çıkaran Islahçı Selefiler; 2. Hadis ve metin merkezli, kurtulmuş fırka iddiası taşıyan, dışlayıcı karaktere sahip silahlı eylemi ve şiddeti bir yol olarak gören Devrimci Selefiler; 3. Hanbeliliğe bağlı olan Selefileri ise Vehhabi-Selefiler olarak adlandırabiliriz. Doğal olarak Selefiliğin çağımıza kadar genleşerek büyümesini sağlayan İbnTeymiyye’den Abdulvehhaba, Seyyid Kutup’dan Azzam’a kadar oldukça geniş bir ağda büyük ideologları olmuştur. “ tespitini yapıyor.
Meselenin ne denli tehlikeli olduğunu Diyanet’in fark edip edemeyeceğini merakla izlemek gerekiyor.
Radikalizm coğrafyayı ateşe verdi
Selefilik ile ilgili gelişmeler bize başka ipuçlarını da vermektedir. Aslında radikalleşme bir biçimde BATI kamuoyunda İslam’a dair kuşkuyu ve korkuyu artırmakta, İslam’ın kucaklayıcı ilkesini etkisiz hale getirmektedir. Öyleyse bu radikalleşmenin içerisinde BATI entelejansiyasının parmağını, rolünü bildirmektedir.
Günümüz radikal hareketlerinin başlangıcının 20. Yüzyılın başında Vahhabi akımıyla doğrudan ilişkisi vardır. Elbette temellerini Fatımi, Batını, İsmailiye gibi radikal hareketlerden almaktadır. Ancak tarihi tehdit, İmam-ı Azam Ebu Hanife başta olmak üzere ilmi temellerini aklı önceleyn Maturidilik ile, Hoca Ahmet Yesevi’nin temellerini attığı İslam’ı kavrayış biçimiyle, güç bağlamında ise Büyük Selçuklu, Anadolu Selçukluları ile Osmanlı Devleti tarafından bertaraf edilmiştir.
İran İslam Devrimi
BATI’nın yani Hıristiyan dünyanın İslam’a karşı önlemlerinin ilmi yollardan, içeriden dönüştürmeler ile geldiğini görmek durumundayız. Radikal örgütlerin bir biçimde BATI ile ilişkileri, bağları ortadadır. Oryantalizm Batı’nın Doğu’yu, dahası İslam milletlerinin röntgenini çekmek, açıklarını yakalama, kaosa yol açabilecek alanlarını tespit ilmi de denilebilir.
1979 İran İslam Devrimi, bunun en çarpıcı biçimidir.
Batıyı “Şeytan” olarak niteleyen Humeyni’nin İslam alemine etkileri oldukça derindir. Oysa Humeyni Türkiye’de dahi çok sayıda insanı “İslam Cumhuriyeti” ibaresiyle derinden etkilemişti. ABD ve İsrail ile savaş içinde olduğu söylenen İran’a açılan alanlar, Şii Hilalinin oluşumunda İsrail ve ABD etkisi sezilmenin ötesinde gerçekliğe yakındır. İran’ın resmi din tezinde “Mehdi”nin gelişi, Hıristiyan dünyasında, özellikle Avengelizm için “Mesih”in yer yüzüne inmesi ile İsrail’in Süleyman Yıldızının yükselmesi ve Armegedonu benzerlik gösterir.
Yazıyla ilgili ufak tefek eleştiriler aldım, yazıyı yazarken Macron konuşmamıştı. Umarım ne demek istediğimi bu ifadeyle daha iyi anlaşılacaktır.
Prof. Hilmi Demir’in kaleme aldığı bir çalışmada “Selefilik bugün yanlış biçimde dile getirildiği gibi selef yada selef-i sâlihinin sahip olduğu din anlayışını değil, 20. Yüzyılın başından itibaren geleneksel Sünnilikten uzaklaşarak, dini ıslah hareketlerinden devrimci-cihatçı hareketlere kadar geniş bir networke sahip olan İslami hareketi temsil etmektedir. Müslüman toplumlarda Şiilik karşısında ona rakip ve onunla rekabet halinde olan ikinci büyük ağ Selefiliktir. Selefi networke bağlı grupları üç yapı içinde kabul etmek mümkündür:
1.Metin ve hadis merkezli olmayıp İçtihad düşüncesini öne çıkaran Islahçı Selefiler; 2. Hadis ve metin merkezli, kurtulmuş fırka iddiası taşıyan, dışlayıcı karaktere sahip silahlı eylemi ve şiddeti bir yol olarak gören Devrimci Selefiler; 3. Hanbeliliğe bağlı olan Selefileri ise Vehhabi-Selefiler olarak adlandırabiliriz. Doğal olarak Selefiliğin çağımıza kadar genleşerek büyümesini sağlayan İbnTeymiyye’den Abdulvehhaba, Seyyid Kutup’dan Azzam’a kadar oldukça geniş bir ağda büyük ideologları olmuştur. “ tespitini yapıyor.
Meselenin ne denli tehlikeli olduğunu Diyanet’in fark edip edemeyeceğini merakla izlemek gerekiyor.
Radikalizm coğrafyayı ateşe verdi
Selefilik ile ilgili gelişmeler bize başka ipuçlarını da vermektedir. Aslında radikalleşme bir biçimde BATI kamuoyunda İslam’a dair kuşkuyu ve korkuyu artırmakta, İslam’ın kucaklayıcı ilkesini etkisiz hale getirmektedir. Öyleyse bu radikalleşmenin içerisinde BATI entelejansiyasının parmağını, rolünü bildirmektedir.
Günümüz radikal hareketlerinin başlangıcının 20. Yüzyılın başında Vahhabi akımıyla doğrudan ilişkisi vardır. Elbette temellerini Fatımi, Batını, İsmailiye gibi radikal hareketlerden almaktadır. Ancak tarihi tehdit, İmam-ı Azam Ebu Hanife başta olmak üzere ilmi temellerini aklı önceleyn Maturidilik ile, Hoca Ahmet Yesevi’nin temellerini attığı İslam’ı kavrayış biçimiyle, güç bağlamında ise Büyük Selçuklu, Anadolu Selçukluları ile Osmanlı Devleti tarafından bertaraf edilmiştir.
- Yüzyılda pandoranın kutusu Vahhabilik ile açıldı.
İran İslam Devrimi
BATI’nın yani Hıristiyan dünyanın İslam’a karşı önlemlerinin ilmi yollardan, içeriden dönüştürmeler ile geldiğini görmek durumundayız. Radikal örgütlerin bir biçimde BATI ile ilişkileri, bağları ortadadır. Oryantalizm Batı’nın Doğu’yu, dahası İslam milletlerinin röntgenini çekmek, açıklarını yakalama, kaosa yol açabilecek alanlarını tespit ilmi de denilebilir.
1979 İran İslam Devrimi, bunun en çarpıcı biçimidir.
Batıyı “Şeytan” olarak niteleyen Humeyni’nin İslam alemine etkileri oldukça derindir. Oysa Humeyni Türkiye’de dahi çok sayıda insanı “İslam Cumhuriyeti” ibaresiyle derinden etkilemişti. ABD ve İsrail ile savaş içinde olduğu söylenen İran’a açılan alanlar, Şii Hilalinin oluşumunda İsrail ve ABD etkisi sezilmenin ötesinde gerçekliğe yakındır. İran’ın resmi din tezinde “Mehdi”nin gelişi, Hıristiyan dünyasında, özellikle Avengelizm için “Mesih”in yer yüzüne inmesi ile İsrail’in Süleyman Yıldızının yükselmesi ve Armegedonu benzerlik gösterir.