
Sıradışı hoca
çılgın hediye!
‘Aynı’laşan toplumlardan, ezber yaşayan insanlardan memnuniyetsizliğimi söylemişimdir hep. Renkli, sıradan olmayan, sıradışı, aykırı olanlara bayılırım. İşte onlardan biridir Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bilimleri Bölümü Bağcılık Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Cafer Köse.. Sıradışı oluşundan dolayı aslında Türkiye’de tanınmışlığı olan biri ama ben ilk defa karşılaştım onunla. Ne yalan söyleyeyim, Ziraat Fakültesi’nin dekan yardımcısı sevgili arkadaşımız Prof.Dr.Müdahir Özgül’ün sayesinde kendisiyle tanıştığım için de kendimi şanslı hissediyorum. 2011 yılında Gölbaşı semtinde arkadaşına ait bir evde 6 metre uzunluğunda bir tekne yapan ve bu tekneyi yüzdürmek üzere Erzurum’dan memleketi olan Trabzon’a göndererek farkındalık yaratan, ulusal basına konu olan Köse hoca, burada bir ilk’e imza atmış. 2 yıl önce Amatör Denizcilik imtihanı kursu açarak aralarında Erzurumluların da olduğu çok sayıda kişinin kaptanlık belgesi almasını sağlamış. Aynı hoca baktım yine farkındalık, sıradışılık peşinde. Sempatik akademisyen, baktım şimdi de yine bir farkındalık kovalıyor.

Kısa bir süre önce mezun olan kızım Zehra’nın da fakülteden hocası olduğunu öğrendiğim 52 yaşındaki akademisyen, aynı fakültenin gıda bölümünden mezun olan kızı Sıla Köse’ye mezuniyet armağanı olarak tekne yapacak. Bunu koymuş kafaya şimdi. Öğrenci olarak yıllar önce geldiği Erzurum’a yerleşen, doğduğu yeri değil, doyduğu yeri tercih eden Prof.Dr.Cafer Köse, kızına mezuniyet hediyesi olarak kestane ağacından yapacağı ve 3 metre uzunluğunda ki teknenin 25 bin liraya mal olacağını söylüyor. Kendisi gibi kızının da amatör denizcilik belgelerinin bulunduğunu, uluslararası sularda izinlerinin bulunduğunu anlatan Cafer Köse hoca, bu tekneyi de yine Erzurum’dan tırla Trabzon’a, Akçakale limanına indirmeyi planladıklarını belirtiyor.. 2 ay içerisinde hediye tekneyi yapıp kızına vermeyi planlayan Cafer Köse hocamıza başarılar dilerken, kızı Sıla’yı da kutluyor, tebrik ediyorum.


Yavuz Selim yolcusu kalmasın!
Efsane Köy Enstitülerinin olduğu dönemde eğitim ve öğretimi yapan okullardan biri de Erzurum Ilıca’da ki Yavuz Selim Öğretmenokulu idi. Sanıyorum Türkiye’de ki 21 Köy Enstitülerinin 19’ncusuydu. Sayısız eğitimci yetiştirmesiyle bilinen ancak yıllar öncesinde özellikle de ‘komünist yetiştiriliyor’ gerekçesiyle kapatılan okulun bugün yerinde yeller estiğini biliyordum. Hep de düşünürdüm. 3 binin üzerinde çoğu da kırsaldan gelen çocuklardan oluşan eğitimcinin yetiştiği bu okuldan kalan geriye ne var diye. Görüyorum ki, 0dönemden kalma bir yapı yok ama o dönemlerden kalma eşya ve okul araç-gereçlerinden var birşeyler ve onlar da bir müzede yeralıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen tarafından yaptırılmış ve döşenmiş, adına da ‘Anılar müzesi’ olarak koyulan burasını gördüm geçtiğimiz Pazar. İlk defa gördüm ve ne yalan söyleyeyim, bayağı bir de heyecanlandım. Oktay Öztürk, Fevzi Budak, Sait Durmuşoğlu, Ekrem Öztürk, Mahir Karabulut ve daha adını sayamayacağı çoğu öğretmen kökenli eğitimcinin mezun olduğu okulun müzesinde bulunanların elbette çok kısıtlı olduğunu müşahede ettim. Bayağı şey göreceğimi düşündüm ama yanılmışım, çok az araç ve gereçle karşılaştım. Bakımı genelde oradan mezun olan ve bugün çoğu dede olan eğitimciler tarafından gönüllü olarak yapılan müzede özellikle piyano, flüt gibi enstrümanların yanısıra laboratuvar malzemeleri dikkatimi çekti.

Parmakla sayılacak kadar az malzeme olmasını, o döneme ait araç ve gereçlerin korunmadığını falan artık geçtim, mevcutlarına şükrettim desem yalan olmaz. Yılsonu karnesini de bulduğumuz Milli Eğitim eski müdürlerimizden Fevzi Budak ile gidip ziyaret ettiğim müzenin adeta eski mezunları tarafından dolup boşaldığını görünce açıkçası heyecanım bir kat daha arttı. Hatta çoğu aileleri ile birlikte yılda bir buluşmanın dışında her hafta sonu buraya geliyor, anılarını tazeliyor, piknik yapıyor, bahçe işleri ile uğraşıyorlar. Gelecek nesillere de aktarılması için canla başla çalışan ora mezunları, elbette ki biraraya geldiklerinde de duygusallaşıyor, ağladıkları da oluyor. Biz gittiğimde CHP’nin 3 milletvekilinin de ziyaretleri vardı burada ve konuşmalarda hep Köy Enstitülerinin kapatılmasının ülkeye fayda değer zarar olduğu görüşü savunuldu. Ben zaman zaman giderim artık buraya, özellikle hafta sonları fırsat buldukça suyolu ederim diye düşündüm.. Spor alanları, bağ-bahçe işleri, sinema ve kurs salonları ile de bilinen Yavuz Selim’de koca bir gün geride kalırken, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak o okulların kapatılmasının kime ne yararı olduğunu düşünerekten biraz da buruk ayrılıyordum oradan.


3 nesili buluşturan sergi!
Resim çocuklar için bir iletişim ve kendini ifade etme aracıdır. Kullandığı renklerle, çizdiği çizgilerle iç dünyasını kağıda yansıtır. Aynı zamanda resim rahatlama aracıdır. Çocuklar gün içerisinde ki duygularını ve enerjilerini kağıda dökerler. O yüzden ressamları, yaşamı; binbir özelliği ve güzelliğiyle yeniden yaşatan, toplumun estetik ustaları ve güzellik öncüleri olarak görür biliriz. İşte geleceğin ressamlarının yetişeceğine inandığımız, sergiledikleri eserleri ile buna bizi inandıran çocuklardan birileri de Erzurum Aziziye Adnan Menderes Anadolu Lisesi öğrencileri.. Resim hocalarının teşvikiyle yıl içinde yaptıkları yağlıboya eserler, MNG AVM’de sergilenirken, sanatseverlerin sanatseverlerin huzuruna çıktılar. Birbirinden farklı temalı resimler izleyenler tarafından beğeni ile karşılanırken, kuşkusuz en ilginci de serginin 3 nesli biraraya getirmesiydi. Erzurum’da resim denince ilk akla gelen isimlerden olan Harun Şahin’in de izlediği sergide hem onun öğrencisi hem de o öğrencinin resmini sergileyen öğrencisi ilginç görüntü oluşturdu. 3 nesli biraraya getiren sergide emeği geçenleri tebrik ediyor, liseli çocuklara resim yolunda başarılar diliyorum.

İş dünyası kabuk değişiyor, kimlik yeniliyor..
Sahne sizin gençler..
Yaşlılık bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğun artar, nefesin kesilir. Artık yaş ilerledi, özellikle iş dünyasındaki gençler ile tanışırken öncelikle onlara babalarını, amcalarını soruyorum. Oradan bir bağ kurayım istiyorum. Ve her defasında da yakından tanıdığım ağabey veya arkadaşlarımın çocukları olduğunu öğrenince de iyice anlıyorum. Ben bayağı bir yaşlanmışım diye. Yanda fotoğrafını gördüğünüz gençlerin çoğu ile çok da hukukum yok. Onları babalarından yana tanıyorum. Babalarını tanımıyor olsam, onlar da söylemese, yabancıdır diye umursamayacak, vurup geçeceğim. Mesela fotoğrafta olan gençlerin belki adlarını da bilmiyorum ama babalarını tanıyorum. Rahmetli Yüksel Yurttaş ve Kamil Polat, Eyüp Gözgeç ve Suat Midilliç’i tanıyorum mesela.. Görüyorum ki çoğu halen daha iş dünyasında faal olan ağabeylerimin çocukları bugün sahne almış durumda. Onlar da en az babaları kadar sektörlerinde bir hayli iyi ve işlerine dört elle sarılmışlar. Herbiri babalarından devraldıkları bayrağı taşıyorlar. Hem de daha akılcı ve istikrarlı bir şekilde..

Zaman zaman farklı platformlarda da olsa gördüğüm gençler geleceğimizin teminatları. Babalarının bıraktığı yolda gidiyorlar. Allah uzun ömürler versin, başarılarını daim etsin, onların sayesinde Erzurum emin ellerde. Sektörlerinde başarılı olan, iz bırakan babalarını asla ne mahcup edecek, ne de aratacaklar. Herşeyden önce günümüz şartları karşısında nasıl pozisyon alacaklarını bilecek kadar modern dünyanın gerekliliğine göre hareket ediyorlar. Ayrıca alanlarında iddialı gördüğüm ve de rasyonel biçimde akılcı, rantabl yatırımlar ve projeler ile yoğunlaşmalarından keyif aldığım bu gençler ile bir Erzurumlu olarak övünüyorum. Yolları açık olsun. Biz yaşları ilerleyenlerin birinci görevi onlara inanmak ve başarılı olmalarını dilemek. Çünkü biliyorum ki gençlik bir milletin geleceğe dair en kıymetli hazinesidir. Bu benim son kararımdır..

Korku garantili ziyaret!
Biz genelde sürprizleri günün sonuna görürüz. Bir filmde de en büyük sürprizler genelde filmin sonuna olur. Daha önce Hedef Ecza Deposu olarak bildiğimiz ama isim değiştirdikten sonra bölgede Alliance Healthcare olarak faaliyetini sürdüren Ecza deposunda müdürün odasına girenler sürprizi önce yaşıyor. Uzun süredir Erzurum şube müdürlüğü görevini yürüten Attila Semiz, kendisini ziyarete gelenleri önce bir korkutuyor ve bundan da büyük zevk alıyor. Tamamen gerçeğe uygun ebatta yapılan kaplan ve aslan maketleri, odaya girenlerin korkmasına ve ürkmesine sebep oluyor. Ben de Erol Karabacak ve Muaz Bin Cebel Başkaya ile ilk defa ziyaretine gittiğimde o korkuyu yaşadım. Kapıyı açtıktan hemen sonra önünde gördüğün manzara, adamın aklını alıyor bir kere, en azından benim öyle oldu. Kendisini ziyarete gelenleri bu şekilde karşılıyor olmaktan son derece memnun olduğu gözlenen Attila Semiz, biraz da bunu farkındalık için yapıyor. Korkudan dokunmayı bile göze alamadığım kaplan ve aslan maketleri karşısında bayılan da olmuş mu bilmiyorum ama ilk defa o odadan içeri girenin panikleyecek ve kesin korkacak olmasından yüzde yüz eminim!
---
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Kimileri gül dediler, ömür boyu güldüler. Kimileri de gül dediler, gül uğruna öldüler! (İskender Pala)
DUVARIN DİLİ : Gevezeleri yalnızca sağırlar kıskanır!
çılgın hediye!
‘Aynı’laşan toplumlardan, ezber yaşayan insanlardan memnuniyetsizliğimi söylemişimdir hep. Renkli, sıradan olmayan, sıradışı, aykırı olanlara bayılırım. İşte onlardan biridir Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bilimleri Bölümü Bağcılık Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr. Cafer Köse.. Sıradışı oluşundan dolayı aslında Türkiye’de tanınmışlığı olan biri ama ben ilk defa karşılaştım onunla. Ne yalan söyleyeyim, Ziraat Fakültesi’nin dekan yardımcısı sevgili arkadaşımız Prof.Dr.Müdahir Özgül’ün sayesinde kendisiyle tanıştığım için de kendimi şanslı hissediyorum. 2011 yılında Gölbaşı semtinde arkadaşına ait bir evde 6 metre uzunluğunda bir tekne yapan ve bu tekneyi yüzdürmek üzere Erzurum’dan memleketi olan Trabzon’a göndererek farkındalık yaratan, ulusal basına konu olan Köse hoca, burada bir ilk’e imza atmış. 2 yıl önce Amatör Denizcilik imtihanı kursu açarak aralarında Erzurumluların da olduğu çok sayıda kişinin kaptanlık belgesi almasını sağlamış. Aynı hoca baktım yine farkındalık, sıradışılık peşinde. Sempatik akademisyen, baktım şimdi de yine bir farkındalık kovalıyor.

Kısa bir süre önce mezun olan kızım Zehra’nın da fakülteden hocası olduğunu öğrendiğim 52 yaşındaki akademisyen, aynı fakültenin gıda bölümünden mezun olan kızı Sıla Köse’ye mezuniyet armağanı olarak tekne yapacak. Bunu koymuş kafaya şimdi. Öğrenci olarak yıllar önce geldiği Erzurum’a yerleşen, doğduğu yeri değil, doyduğu yeri tercih eden Prof.Dr.Cafer Köse, kızına mezuniyet hediyesi olarak kestane ağacından yapacağı ve 3 metre uzunluğunda ki teknenin 25 bin liraya mal olacağını söylüyor. Kendisi gibi kızının da amatör denizcilik belgelerinin bulunduğunu, uluslararası sularda izinlerinin bulunduğunu anlatan Cafer Köse hoca, bu tekneyi de yine Erzurum’dan tırla Trabzon’a, Akçakale limanına indirmeyi planladıklarını belirtiyor.. 2 ay içerisinde hediye tekneyi yapıp kızına vermeyi planlayan Cafer Köse hocamıza başarılar dilerken, kızı Sıla’yı da kutluyor, tebrik ediyorum.


Yavuz Selim yolcusu kalmasın!
Efsane Köy Enstitülerinin olduğu dönemde eğitim ve öğretimi yapan okullardan biri de Erzurum Ilıca’da ki Yavuz Selim Öğretmenokulu idi. Sanıyorum Türkiye’de ki 21 Köy Enstitülerinin 19’ncusuydu. Sayısız eğitimci yetiştirmesiyle bilinen ancak yıllar öncesinde özellikle de ‘komünist yetiştiriliyor’ gerekçesiyle kapatılan okulun bugün yerinde yeller estiğini biliyordum. Hep de düşünürdüm. 3 binin üzerinde çoğu da kırsaldan gelen çocuklardan oluşan eğitimcinin yetiştiği bu okuldan kalan geriye ne var diye. Görüyorum ki, 0dönemden kalma bir yapı yok ama o dönemlerden kalma eşya ve okul araç-gereçlerinden var birşeyler ve onlar da bir müzede yeralıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen tarafından yaptırılmış ve döşenmiş, adına da ‘Anılar müzesi’ olarak koyulan burasını gördüm geçtiğimiz Pazar. İlk defa gördüm ve ne yalan söyleyeyim, bayağı bir de heyecanlandım. Oktay Öztürk, Fevzi Budak, Sait Durmuşoğlu, Ekrem Öztürk, Mahir Karabulut ve daha adını sayamayacağı çoğu öğretmen kökenli eğitimcinin mezun olduğu okulun müzesinde bulunanların elbette çok kısıtlı olduğunu müşahede ettim. Bayağı şey göreceğimi düşündüm ama yanılmışım, çok az araç ve gereçle karşılaştım. Bakımı genelde oradan mezun olan ve bugün çoğu dede olan eğitimciler tarafından gönüllü olarak yapılan müzede özellikle piyano, flüt gibi enstrümanların yanısıra laboratuvar malzemeleri dikkatimi çekti.

Parmakla sayılacak kadar az malzeme olmasını, o döneme ait araç ve gereçlerin korunmadığını falan artık geçtim, mevcutlarına şükrettim desem yalan olmaz. Yılsonu karnesini de bulduğumuz Milli Eğitim eski müdürlerimizden Fevzi Budak ile gidip ziyaret ettiğim müzenin adeta eski mezunları tarafından dolup boşaldığını görünce açıkçası heyecanım bir kat daha arttı. Hatta çoğu aileleri ile birlikte yılda bir buluşmanın dışında her hafta sonu buraya geliyor, anılarını tazeliyor, piknik yapıyor, bahçe işleri ile uğraşıyorlar. Gelecek nesillere de aktarılması için canla başla çalışan ora mezunları, elbette ki biraraya geldiklerinde de duygusallaşıyor, ağladıkları da oluyor. Biz gittiğimde CHP’nin 3 milletvekilinin de ziyaretleri vardı burada ve konuşmalarda hep Köy Enstitülerinin kapatılmasının ülkeye fayda değer zarar olduğu görüşü savunuldu. Ben zaman zaman giderim artık buraya, özellikle hafta sonları fırsat buldukça suyolu ederim diye düşündüm.. Spor alanları, bağ-bahçe işleri, sinema ve kurs salonları ile de bilinen Yavuz Selim’de koca bir gün geride kalırken, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak o okulların kapatılmasının kime ne yararı olduğunu düşünerekten biraz da buruk ayrılıyordum oradan.


3 nesili buluşturan sergi!
Resim çocuklar için bir iletişim ve kendini ifade etme aracıdır. Kullandığı renklerle, çizdiği çizgilerle iç dünyasını kağıda yansıtır. Aynı zamanda resim rahatlama aracıdır. Çocuklar gün içerisinde ki duygularını ve enerjilerini kağıda dökerler. O yüzden ressamları, yaşamı; binbir özelliği ve güzelliğiyle yeniden yaşatan, toplumun estetik ustaları ve güzellik öncüleri olarak görür biliriz. İşte geleceğin ressamlarının yetişeceğine inandığımız, sergiledikleri eserleri ile buna bizi inandıran çocuklardan birileri de Erzurum Aziziye Adnan Menderes Anadolu Lisesi öğrencileri.. Resim hocalarının teşvikiyle yıl içinde yaptıkları yağlıboya eserler, MNG AVM’de sergilenirken, sanatseverlerin sanatseverlerin huzuruna çıktılar. Birbirinden farklı temalı resimler izleyenler tarafından beğeni ile karşılanırken, kuşkusuz en ilginci de serginin 3 nesli biraraya getirmesiydi. Erzurum’da resim denince ilk akla gelen isimlerden olan Harun Şahin’in de izlediği sergide hem onun öğrencisi hem de o öğrencinin resmini sergileyen öğrencisi ilginç görüntü oluşturdu. 3 nesli biraraya getiren sergide emeği geçenleri tebrik ediyor, liseli çocuklara resim yolunda başarılar diliyorum.

İş dünyası kabuk değişiyor, kimlik yeniliyor..
Sahne sizin gençler..
Yaşlılık bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğun artar, nefesin kesilir. Artık yaş ilerledi, özellikle iş dünyasındaki gençler ile tanışırken öncelikle onlara babalarını, amcalarını soruyorum. Oradan bir bağ kurayım istiyorum. Ve her defasında da yakından tanıdığım ağabey veya arkadaşlarımın çocukları olduğunu öğrenince de iyice anlıyorum. Ben bayağı bir yaşlanmışım diye. Yanda fotoğrafını gördüğünüz gençlerin çoğu ile çok da hukukum yok. Onları babalarından yana tanıyorum. Babalarını tanımıyor olsam, onlar da söylemese, yabancıdır diye umursamayacak, vurup geçeceğim. Mesela fotoğrafta olan gençlerin belki adlarını da bilmiyorum ama babalarını tanıyorum. Rahmetli Yüksel Yurttaş ve Kamil Polat, Eyüp Gözgeç ve Suat Midilliç’i tanıyorum mesela.. Görüyorum ki çoğu halen daha iş dünyasında faal olan ağabeylerimin çocukları bugün sahne almış durumda. Onlar da en az babaları kadar sektörlerinde bir hayli iyi ve işlerine dört elle sarılmışlar. Herbiri babalarından devraldıkları bayrağı taşıyorlar. Hem de daha akılcı ve istikrarlı bir şekilde..

Zaman zaman farklı platformlarda da olsa gördüğüm gençler geleceğimizin teminatları. Babalarının bıraktığı yolda gidiyorlar. Allah uzun ömürler versin, başarılarını daim etsin, onların sayesinde Erzurum emin ellerde. Sektörlerinde başarılı olan, iz bırakan babalarını asla ne mahcup edecek, ne de aratacaklar. Herşeyden önce günümüz şartları karşısında nasıl pozisyon alacaklarını bilecek kadar modern dünyanın gerekliliğine göre hareket ediyorlar. Ayrıca alanlarında iddialı gördüğüm ve de rasyonel biçimde akılcı, rantabl yatırımlar ve projeler ile yoğunlaşmalarından keyif aldığım bu gençler ile bir Erzurumlu olarak övünüyorum. Yolları açık olsun. Biz yaşları ilerleyenlerin birinci görevi onlara inanmak ve başarılı olmalarını dilemek. Çünkü biliyorum ki gençlik bir milletin geleceğe dair en kıymetli hazinesidir. Bu benim son kararımdır..

Korku garantili ziyaret!
Biz genelde sürprizleri günün sonuna görürüz. Bir filmde de en büyük sürprizler genelde filmin sonuna olur. Daha önce Hedef Ecza Deposu olarak bildiğimiz ama isim değiştirdikten sonra bölgede Alliance Healthcare olarak faaliyetini sürdüren Ecza deposunda müdürün odasına girenler sürprizi önce yaşıyor. Uzun süredir Erzurum şube müdürlüğü görevini yürüten Attila Semiz, kendisini ziyarete gelenleri önce bir korkutuyor ve bundan da büyük zevk alıyor. Tamamen gerçeğe uygun ebatta yapılan kaplan ve aslan maketleri, odaya girenlerin korkmasına ve ürkmesine sebep oluyor. Ben de Erol Karabacak ve Muaz Bin Cebel Başkaya ile ilk defa ziyaretine gittiğimde o korkuyu yaşadım. Kapıyı açtıktan hemen sonra önünde gördüğün manzara, adamın aklını alıyor bir kere, en azından benim öyle oldu. Kendisini ziyarete gelenleri bu şekilde karşılıyor olmaktan son derece memnun olduğu gözlenen Attila Semiz, biraz da bunu farkındalık için yapıyor. Korkudan dokunmayı bile göze alamadığım kaplan ve aslan maketleri karşısında bayılan da olmuş mu bilmiyorum ama ilk defa o odadan içeri girenin panikleyecek ve kesin korkacak olmasından yüzde yüz eminim!
---
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Kimileri gül dediler, ömür boyu güldüler. Kimileri de gül dediler, gül uğruna öldüler! (İskender Pala)
DUVARIN DİLİ : Gevezeleri yalnızca sağırlar kıskanır!