
İç içe geçmiş inceliklerden ve iyiliğin saf hallerinden oluşan bir olay aktaracağım size.
İsmail Turan’ın sosyal medya sayfasından alıntıladığım bu olay, ne zaman, nerede yaşanmış, ilk kim yazıya geçirmiş, belirleyemedim ama varmak istediğim yer de zaten o ayrıntılarla ilgili değil.
Ben asıl ‘bir kahramanı’ araştırıyorum.
Ve esas kahramanca davranışı kimin sergilediğini…
★★
Birazdan okuyacağınız olayda asıl kahraman kim?
Siz karar verin; ama lütfen acele etmeyin, yazıyı sonuna kadar okuyup sonra karar verin:
“Eliyle pazar tezgâhını gösteren küçük kız, babasına:
-Bana muz alır mısın?
diye sordu.
-Söz kızım, paramız kalırsa bu hafta alacağım…
dedi babası.
Çocuk, hiç konuşmadan sımsıkı sarıldı babasının eline. Sadece muz istediği için mahcup ettiği babasını teselli etmek için bundan daha iyisini yapamazdı…
Onlar bunu yaşarken tam arkalarında durduğum için beni fark etmediler. Baba-kız tezgâhın önünden uzaklaşınca pazarcıya döndüm:
-Sizden bir ricam olacak. Bu baba ve kızına iyi bakın. Onlar için iki kilo muz tartın. Dönüşte buradan geçerken adama seslenip 'Hani geçen hafta bozuk yok diye size paranızın üstünü verememiştim ya, bu muzu alın, helalleşelim' deyin lütfen. Baba, çocuğunun yanında rencide olmasın, ufaklığın canı muz çekmiş. Dediğimi yaparsanız söz, dört beş kilo da ben alacağım, hem sevaptır, bereketlenirsiniz. Ben şurada müşteri gibi dikilip sizi seyredeceğim…
dedim ve muz satan yaşlı adamdan uzaklaştım...
Baba-kız biraz sonra göründüler.
Babası, bu kez muz tezgahını görmesin diye kızını diğer tarafına almıştı. Derken pazarcı, dediğimi yaptı ve muz poşetini onlara uzattı.
Küçük kız poşeti babasına bırakmadı, minicik elleriyle poşete yapıştı. Fakat babası durumu anlamıştı. Başını önüne eğdi, mahcup bir halde yürüdü.
Beş on adım atmıştı ki geriye döndü, elini kalbinin üzerine koydu, gözlerini hafifçe yumarak pazarcıya teşekkür etti.
Yaşlı adam da sıcacık gülümseyerek karşılık ona verdi.
Rolünü kusursuz oynayan yaşlı muz satıcısının yanına gidip parasını uzattım, eliyle geri itti.
-Bırak, bu iyilikten ben de hissemi alayım…
dedi, gözleri dolmuştu, yutkundu. Belli ki babayı utandırmadan küçük kızı mutlu etme biçimimiz onu duygulandırmıştı.
Benim de gözlerim dolmuştu.
Aslında öyle lafı edilecek bir iyilik de sayılmazdı yaptığımız. Altı üstü on liralık bir şey, yine de olmayınca olmuyordu işte...
Ama itiraf etmeliyim ki beni en çok etkileyen şey, poşetin içinden bir muz alıp yemek isteyen kızına
-Evde yersin kızım, belki alamayan vardır, günah olur!
diyen o baba oldu...”
★★
Peki, şimdi başlıktaki soruyu hatırlayalım ve olaya dönelim:
Asıl kahraman kim?
En çarpıcı, en etkileyici davranış hangisinin davranışı?
Ve neden o?
Siz karar verin; ama lütfen acele etmeyin.
Zaman sınırınız yok, iyice düşünün!
İsmail Turan’ın sosyal medya sayfasından alıntıladığım bu olay, ne zaman, nerede yaşanmış, ilk kim yazıya geçirmiş, belirleyemedim ama varmak istediğim yer de zaten o ayrıntılarla ilgili değil.
Ben asıl ‘bir kahramanı’ araştırıyorum.
Ve esas kahramanca davranışı kimin sergilediğini…
★★
Birazdan okuyacağınız olayda asıl kahraman kim?
Siz karar verin; ama lütfen acele etmeyin, yazıyı sonuna kadar okuyup sonra karar verin:
“Eliyle pazar tezgâhını gösteren küçük kız, babasına:
-Bana muz alır mısın?
diye sordu.
-Söz kızım, paramız kalırsa bu hafta alacağım…
dedi babası.
Çocuk, hiç konuşmadan sımsıkı sarıldı babasının eline. Sadece muz istediği için mahcup ettiği babasını teselli etmek için bundan daha iyisini yapamazdı…
Onlar bunu yaşarken tam arkalarında durduğum için beni fark etmediler. Baba-kız tezgâhın önünden uzaklaşınca pazarcıya döndüm:
-Sizden bir ricam olacak. Bu baba ve kızına iyi bakın. Onlar için iki kilo muz tartın. Dönüşte buradan geçerken adama seslenip 'Hani geçen hafta bozuk yok diye size paranızın üstünü verememiştim ya, bu muzu alın, helalleşelim' deyin lütfen. Baba, çocuğunun yanında rencide olmasın, ufaklığın canı muz çekmiş. Dediğimi yaparsanız söz, dört beş kilo da ben alacağım, hem sevaptır, bereketlenirsiniz. Ben şurada müşteri gibi dikilip sizi seyredeceğim…
dedim ve muz satan yaşlı adamdan uzaklaştım...
Baba-kız biraz sonra göründüler.
Babası, bu kez muz tezgahını görmesin diye kızını diğer tarafına almıştı. Derken pazarcı, dediğimi yaptı ve muz poşetini onlara uzattı.
Küçük kız poşeti babasına bırakmadı, minicik elleriyle poşete yapıştı. Fakat babası durumu anlamıştı. Başını önüne eğdi, mahcup bir halde yürüdü.
Beş on adım atmıştı ki geriye döndü, elini kalbinin üzerine koydu, gözlerini hafifçe yumarak pazarcıya teşekkür etti.
Yaşlı adam da sıcacık gülümseyerek karşılık ona verdi.
Rolünü kusursuz oynayan yaşlı muz satıcısının yanına gidip parasını uzattım, eliyle geri itti.
-Bırak, bu iyilikten ben de hissemi alayım…
dedi, gözleri dolmuştu, yutkundu. Belli ki babayı utandırmadan küçük kızı mutlu etme biçimimiz onu duygulandırmıştı.
Benim de gözlerim dolmuştu.
Aslında öyle lafı edilecek bir iyilik de sayılmazdı yaptığımız. Altı üstü on liralık bir şey, yine de olmayınca olmuyordu işte...
Ama itiraf etmeliyim ki beni en çok etkileyen şey, poşetin içinden bir muz alıp yemek isteyen kızına
-Evde yersin kızım, belki alamayan vardır, günah olur!
diyen o baba oldu...”
★★
Peki, şimdi başlıktaki soruyu hatırlayalım ve olaya dönelim:
- Tanık olduğu çaresizliğe duyarsız kalmayan cömert adam mı?
- İyilik oyununa ortak olan yaşlı pazarcı mı?
- Babasının mahcubiyetini algılayabilen çocuk mu?
- Ve kızına ‘Dur, orta yerde yeme, belki alamayan vardır, günah olur’ diyebilen baba mı?
Asıl kahraman kim?
En çarpıcı, en etkileyici davranış hangisinin davranışı?
Ve neden o?
Siz karar verin; ama lütfen acele etmeyin.
Zaman sınırınız yok, iyice düşünün!