
Son günlerde ABD Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a gönderdiği mektup, ülkenin gündemini bayağı meşgul ediyor.
Bazı kesimlere göre "kavgada bile söylenmez". Bazılarına göre ise "dostça bir uyarı" olarak görülüyor. Ancak gönderilen mektubu gündemde tutmaktaki amacın iyi niyetli bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. Öncelikle Recep Tayyip Erdoğan'la, Trump'un kapalı kapılar ardında nasıl bir samimi diyaloğu olduğunu bilemeyiz. Ayrıca operasyon sürecinde Trump, tek başına dünya ülkelerine ve kendi iç kamuoyuna karşı durumu idare etmeye çalıştı. Daha ne hesap sorulmasını bekliyorsunuz?
ABD'nin elinde koz varmış, mal varlıklarına el konulacakmış, korkmuşuz, gibi açıklamalarla, Türkiye'yi ABD ile karşı karşıya getirmek için yoğun bir çaba gösteriliyor. Teröristlerde aynı çabayı Barış Pınarı Harekatı'nda göstermişlerdi.
Bunları söyleyenler, ABD'nin gücünü çok iyi biliyor. Brunson davasında neler yaşadığımızı gördüler. Amaç ne biliyor musunuz? ABD ülkemize yaptırım uygulasın, ekonomi kötüye gitsin. "Seçimle indiremedikleri Recep Tayyip Erdoğan'ı belki olumsuz ekonomik verilerle indiririz", diye ellerini ovuşturuyorlar. Brunson davasında bir tweetle ülkemizin ekonomisi ne hale geldi. Önleyemediğimiz doların yükselişini, kapanan fabrikaları gördük. ABD ile aramızdaki ipler koptuğunda ve ülkemizde ki ekonomik kriz daha da derinleştiğinde kınamı yakacaksınız. Zaten Avrupa Birliği, "Gümrük Birliği anlaşmasını askıya alırız" diye her gün tehdit ediyor. Dünya ülkelerinin tamamına yakını teröristlerle aynı safta yer almış. Bizim sayemizde koltuğunda oturan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı dahi hadsiz söylemlerde bulunuyorken, bırakın mektupta çöpte kalsın. Filistin'i, konuşmak dahi istemiyorum.
Bakın bizde muhalefet kültürü yoktur. Muhalefet mi yapmak istiyorsunuz? "Trump'a kafa tut" demek yerine, ülkemizin ekonomisinin neden bu kadar kırılgan olduğunu, bir tweetle ekonominin nasıl yerle bir edildiğini sorun. Yıllarca ülkenin tüm lokomotifini neden betona gömdüklerinin hesabını sorun.
Sormazlar, çünkü amaç başka. Amaç üzüm yemek değil ki.
Muhalefete bakar mısınız? Cumhurbaşkanı'nın maaşına neden yüzde 9 zam yapılmış. Aldığı maaş fazlaymış. Allah aşkına 17 yıldır ülkeyi yöneten bir liderin aylık 81 bin liraya ihtiyacı mı var? Cumhurbaşkanı'nın aldığı maaş yüksek olabilir. Ancak makama göre sembolik bir rakamdır. Bu konularla muhalefet yaparak insanları üzerinize güldürdüğünüzün farkında değilsiniz. Muhalefeti kişileştirdiğiniz sürece ülke adına olumlu bir çaba göstermemiş olursunuz. Asgari ücretlinin, emeklinin hali perişan. Bu konuları gündemde tutun, hepimiz alkışlayalım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı maaşın konuşulduğu kadar, Ak Parti Ordu Belediye Başkanı Hilmi Güler'in aldığı maaşlar konuşulmadı bu ülkede. Dedim ya amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
Barış Pınarı Harekatın'da gerek sahada, gerekse diplomaside alınan başarılı sonuçlara, belden aşağı vurarak gölge düşürülmesi çabalarının kötü niyetli bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim. İlla muhalefet yapmak istiyorsanız, bu konu size iki numara ağır gelir. "Başka konulara yönelin", derim.
Bazı kesimlere göre "kavgada bile söylenmez". Bazılarına göre ise "dostça bir uyarı" olarak görülüyor. Ancak gönderilen mektubu gündemde tutmaktaki amacın iyi niyetli bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum. Öncelikle Recep Tayyip Erdoğan'la, Trump'un kapalı kapılar ardında nasıl bir samimi diyaloğu olduğunu bilemeyiz. Ayrıca operasyon sürecinde Trump, tek başına dünya ülkelerine ve kendi iç kamuoyuna karşı durumu idare etmeye çalıştı. Daha ne hesap sorulmasını bekliyorsunuz?
ABD'nin elinde koz varmış, mal varlıklarına el konulacakmış, korkmuşuz, gibi açıklamalarla, Türkiye'yi ABD ile karşı karşıya getirmek için yoğun bir çaba gösteriliyor. Teröristlerde aynı çabayı Barış Pınarı Harekatı'nda göstermişlerdi.
Bunları söyleyenler, ABD'nin gücünü çok iyi biliyor. Brunson davasında neler yaşadığımızı gördüler. Amaç ne biliyor musunuz? ABD ülkemize yaptırım uygulasın, ekonomi kötüye gitsin. "Seçimle indiremedikleri Recep Tayyip Erdoğan'ı belki olumsuz ekonomik verilerle indiririz", diye ellerini ovuşturuyorlar. Brunson davasında bir tweetle ülkemizin ekonomisi ne hale geldi. Önleyemediğimiz doların yükselişini, kapanan fabrikaları gördük. ABD ile aramızdaki ipler koptuğunda ve ülkemizde ki ekonomik kriz daha da derinleştiğinde kınamı yakacaksınız. Zaten Avrupa Birliği, "Gümrük Birliği anlaşmasını askıya alırız" diye her gün tehdit ediyor. Dünya ülkelerinin tamamına yakını teröristlerle aynı safta yer almış. Bizim sayemizde koltuğunda oturan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı dahi hadsiz söylemlerde bulunuyorken, bırakın mektupta çöpte kalsın. Filistin'i, konuşmak dahi istemiyorum.
Bakın bizde muhalefet kültürü yoktur. Muhalefet mi yapmak istiyorsunuz? "Trump'a kafa tut" demek yerine, ülkemizin ekonomisinin neden bu kadar kırılgan olduğunu, bir tweetle ekonominin nasıl yerle bir edildiğini sorun. Yıllarca ülkenin tüm lokomotifini neden betona gömdüklerinin hesabını sorun.
Sormazlar, çünkü amaç başka. Amaç üzüm yemek değil ki.
Muhalefete bakar mısınız? Cumhurbaşkanı'nın maaşına neden yüzde 9 zam yapılmış. Aldığı maaş fazlaymış. Allah aşkına 17 yıldır ülkeyi yöneten bir liderin aylık 81 bin liraya ihtiyacı mı var? Cumhurbaşkanı'nın aldığı maaş yüksek olabilir. Ancak makama göre sembolik bir rakamdır. Bu konularla muhalefet yaparak insanları üzerinize güldürdüğünüzün farkında değilsiniz. Muhalefeti kişileştirdiğiniz sürece ülke adına olumlu bir çaba göstermemiş olursunuz. Asgari ücretlinin, emeklinin hali perişan. Bu konuları gündemde tutun, hepimiz alkışlayalım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı maaşın konuşulduğu kadar, Ak Parti Ordu Belediye Başkanı Hilmi Güler'in aldığı maaşlar konuşulmadı bu ülkede. Dedim ya amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
Barış Pınarı Harekatın'da gerek sahada, gerekse diplomaside alınan başarılı sonuçlara, belden aşağı vurarak gölge düşürülmesi çabalarının kötü niyetli bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim. İlla muhalefet yapmak istiyorsanız, bu konu size iki numara ağır gelir. "Başka konulara yönelin", derim.