
Sosyal medyada dezenformasyonla mücadele kapsamında Meclis’e gönderilen kanun teklifi TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Asıl adı 'Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi' büyük ihtimal Genel Kurulu’da da kabul edilecek.
Kamuoyunda teklifle ilgili olumlu bakanlarda var, sansüre ve cezalara yol açacağı gerekçesi ile eleştirenlerde.
Öncelikle 40 maddeden oluşan kanun teklifinde internet haber siteleri ile basın kartına ilişkin düzenlemelerin daha ağırlıkta olduğunu gözlemliyoruz. Yasa ile artık herkes bir internet sitesi kurarak haberci olamayacak. İnternet üzerinden faaliyet gösteren haber sitelerinin iş yeri adresi, ticari unvanı, elektronik posta adresi, iletişim telefonu, elektronik tebligat adresi zorunlu olacak ve sitelerinde yayınlanacak. Haber siteleri de beyanname verecek. Basın kartı almanın şartları belirli bir zemine oturacak. İnternet sitelerinin yalan haberleri ile ilgili düzenleme aynı sitede 24 saati ana sayfada olmak üzere bir hafta süreyle yayımlanacak. İnternet haber siteleri, yayınladıkları içerikleri doğruluğu, bütünlüğü ve erişilebilirliği sağlanmış şekilde 2 yıl süreyle koruyacak ve gerektiğinde talep eden yetkili mercilere teslim edecek.
Gelelim en çok tartışılan sosyal medya düzenlemesine. Aslında düzenleme, kamuoyunda ‘sadece’ kullanıcı bazlı sansür gibi lanse edilse de genel hatlarıyla sosyal ağ sağlayıcılarına yönelik ince ayarın ön planda olduğu anlaşılıyor. Sosyal ağ sağlayıcılarının Türk kanunlarına uygun hareket etmelerine, başına buyruk hareket etmemelerine ve özellikle ticari faaliyet kapsamında haksız rekabeti engellemeye yönelik bir çok ceza içeriyor. Reklam yasağı, internet trafiği bant genişliğinin yüzde doksan beşe varan oranda daraltılması, tümden kesinti, yaptırımlardan bir kaç tanesi.
Her ne kadar hukuk devletinde bireylerin kendilerini serbestçe ifade edebilmeleri düşünce özgürlüğü olsa da, sosyal medyanın kişilik haklarının veya özel hayatın her an ihlal edildiği, suçlu veya suçsuz fark etmeksizin birinin itibarının çok kolay zedelendiği bir mecra olduğunu kabul etmeliyiz. Herhangi bir fotoğraf ile kişinin sonraki süreçte hayatı kabusa dönebiliyor. Daha vahimi bu ülkede sadece görevini yapmakta olan MİT görevlilerinin deşifre edildiğini unutmamak gerekiyor.
Bu nedenle 16. fıkra ile getirilen düzenlemeyle, sosyal ağ sağlayıcıların kişilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye sokan, tehdit ve hakaret vari içeriğe ve içeriği oluşturana ilişkin bilgileri yetkili kolluk birimleriyle paylaşma yükümlülüğü getiriliyor. Ayrıca BTK, sosyal ağ sağlayıcısından kurumsal yapı, bilişim sistemleri, algoritmalar, veri işleme mekanizmaları ve ticari tutumlar dahil her türlü açıklamayı talep edebilecek. Bazı sosyal medya hesaplarının 'sahibinin sesi'nden öteye gitmeyen, sadece algı ve yönlendirme ile birilerine hizmet ettiğini de kabul etmek gerekir.
İçerikte çocuklara yönelik cinsel istismarda yer alıyor. Asıl altının çizilmesi gereken kritik husus, 14-15 yaşındaki çocukların sosyal medya aracılığı ile popüler kültürle büyümesi ve takipçi sayısını artırma amacıyla değişik hal, tavır ve cinsel davranışlar sergileyerek her yolu mubah görmesidir. Tıbben mümkün olmadığı halde çocuk doğurduğunu söyleyen bir şarlatanın 1,3 milyon takipçisi varsa, azımsanmayacak şekilde 18 yaş altı çocuk takip ediyorsa ve her paylaşımı milyonlarca beğeni alıyorsa, bu yıkım siyasi dezenformasyondan daha önemlidir.
Düzenlemenin olumlu yanlarının yanında olumsuz yanları da bulunuyor.
Kullanıcılara cezai yaptırım, 29. Maddede yer alıyor. "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”
Bir paylaşımının, hangi yaptırıma maruz kalacağına dair ayrım yapılmayacağının garantisi yoktur. Paylaşımın ceza noktasında yoruma açık ve her birey, kurum, siyasiler için eşit olmadığı sürece bugün sen yarın başkası dezenformasyonla karşı karşıya kalacaktır.
ENAG gibi Enflasyon Araştırma Grubu, paylaştığı bilgilerden dolayı kamu barışını bozduğu gerekçesiyle ceza alabilir. Bizimde veri toplamada dahil olduğumuz Tüketici Birliği Federasyonu'nun Market Endeksi Çalışma Grubu'nun verilerinden dolayı ceza almayacağımızı kimse garanti edemez.
Teklifte imzası olanlar, suç tanımında belirsizlik, ceza normunda keyfiyet olmadığını, hangi fiilin hangi yaptırıma bağlanacağının belli olduğunu savunsa da geçmişte yaşanılan örneklerden yola çıkarak kamuoyunu ikna etme yönünde pek inandırıcı gelmiyor. Belki istemsizce, belki isteyerek belki de suç olduğunu bilmeyerek bir beğeni veya retweet yapılması, suç unsurunun basit şüphe ile başlaması sebebiyle her vatandaş için ağır sonuçlar doğuracaktır.
Sadece vatandaşların haklarının sosyal ağlarda korunması amacıyla var olan düzenleme genişletilebilir, halk arasında, korku panik, iç ve dış güvenlik ve genel sağlık ile ilgili eklenen düzenlemelere kimsenin itirazı olmazdı. Ancak gerekçe bölümünde; "Bu noktada, internetin sağladığı anonim ortam yalan, yanlış veya manipülatif içeriklerin artmasına neden olmuştur. Bilhassa, özel saiklerle oluşturulup organize bir biçimde yayılan içerikler veya bot hesaplar aracılığıyla yapılan paylaşımlar, internet ortamındaki dezenformasyonu hızlı bir biçimde artırmaktadır. Bu şekilde maksatlı bir biçimde oluşturulan uydurma içerikler, fikirler pazarındaki ürün güvenliğini olumsuz etkilemekte, bireylerin kanaat oluşumunu manipüle etmekte ve özgür düşünceyi ipotek altına alarak demokratik ortamın masumiyetini zedelemektedir." denilmektedir. Aylardır tartışılan 40 madde değil, her türlü yoruma açık olan işte bu paragraftır.
Örnek olarak hepimizin çok yakından bildiği 128 milyar doların nerede olduğuna dair sorular sorulduğu günlerde yasa çıkmış olsaydı, sosyal medya hesaplarında paylaşım yapanlar 'kamu barışı bozuluyor' gerekçesiyle ceza alabilirlerdi. Merkez Bankası 7,5 ay sonra 128 milyar doların nerelere harcandığını açıklamak zorunda kaldı. Bu nedenle kamuoyunda benzer paylaşımlardan dolayı mağduriyetlerin yaşanmasına müsait bir ortamın oluştuğuna dair tepkiler veriliyor.
Kamuoyunda teklifle ilgili olumlu bakanlarda var, sansüre ve cezalara yol açacağı gerekçesi ile eleştirenlerde.
Öncelikle 40 maddeden oluşan kanun teklifinde internet haber siteleri ile basın kartına ilişkin düzenlemelerin daha ağırlıkta olduğunu gözlemliyoruz. Yasa ile artık herkes bir internet sitesi kurarak haberci olamayacak. İnternet üzerinden faaliyet gösteren haber sitelerinin iş yeri adresi, ticari unvanı, elektronik posta adresi, iletişim telefonu, elektronik tebligat adresi zorunlu olacak ve sitelerinde yayınlanacak. Haber siteleri de beyanname verecek. Basın kartı almanın şartları belirli bir zemine oturacak. İnternet sitelerinin yalan haberleri ile ilgili düzenleme aynı sitede 24 saati ana sayfada olmak üzere bir hafta süreyle yayımlanacak. İnternet haber siteleri, yayınladıkları içerikleri doğruluğu, bütünlüğü ve erişilebilirliği sağlanmış şekilde 2 yıl süreyle koruyacak ve gerektiğinde talep eden yetkili mercilere teslim edecek.
Gelelim en çok tartışılan sosyal medya düzenlemesine. Aslında düzenleme, kamuoyunda ‘sadece’ kullanıcı bazlı sansür gibi lanse edilse de genel hatlarıyla sosyal ağ sağlayıcılarına yönelik ince ayarın ön planda olduğu anlaşılıyor. Sosyal ağ sağlayıcılarının Türk kanunlarına uygun hareket etmelerine, başına buyruk hareket etmemelerine ve özellikle ticari faaliyet kapsamında haksız rekabeti engellemeye yönelik bir çok ceza içeriyor. Reklam yasağı, internet trafiği bant genişliğinin yüzde doksan beşe varan oranda daraltılması, tümden kesinti, yaptırımlardan bir kaç tanesi.
Her ne kadar hukuk devletinde bireylerin kendilerini serbestçe ifade edebilmeleri düşünce özgürlüğü olsa da, sosyal medyanın kişilik haklarının veya özel hayatın her an ihlal edildiği, suçlu veya suçsuz fark etmeksizin birinin itibarının çok kolay zedelendiği bir mecra olduğunu kabul etmeliyiz. Herhangi bir fotoğraf ile kişinin sonraki süreçte hayatı kabusa dönebiliyor. Daha vahimi bu ülkede sadece görevini yapmakta olan MİT görevlilerinin deşifre edildiğini unutmamak gerekiyor.
Bu nedenle 16. fıkra ile getirilen düzenlemeyle, sosyal ağ sağlayıcıların kişilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye sokan, tehdit ve hakaret vari içeriğe ve içeriği oluşturana ilişkin bilgileri yetkili kolluk birimleriyle paylaşma yükümlülüğü getiriliyor. Ayrıca BTK, sosyal ağ sağlayıcısından kurumsal yapı, bilişim sistemleri, algoritmalar, veri işleme mekanizmaları ve ticari tutumlar dahil her türlü açıklamayı talep edebilecek. Bazı sosyal medya hesaplarının 'sahibinin sesi'nden öteye gitmeyen, sadece algı ve yönlendirme ile birilerine hizmet ettiğini de kabul etmek gerekir.
İçerikte çocuklara yönelik cinsel istismarda yer alıyor. Asıl altının çizilmesi gereken kritik husus, 14-15 yaşındaki çocukların sosyal medya aracılığı ile popüler kültürle büyümesi ve takipçi sayısını artırma amacıyla değişik hal, tavır ve cinsel davranışlar sergileyerek her yolu mubah görmesidir. Tıbben mümkün olmadığı halde çocuk doğurduğunu söyleyen bir şarlatanın 1,3 milyon takipçisi varsa, azımsanmayacak şekilde 18 yaş altı çocuk takip ediyorsa ve her paylaşımı milyonlarca beğeni alıyorsa, bu yıkım siyasi dezenformasyondan daha önemlidir.
Düzenlemenin olumlu yanlarının yanında olumsuz yanları da bulunuyor.
Kullanıcılara cezai yaptırım, 29. Maddede yer alıyor. "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”
Bir paylaşımının, hangi yaptırıma maruz kalacağına dair ayrım yapılmayacağının garantisi yoktur. Paylaşımın ceza noktasında yoruma açık ve her birey, kurum, siyasiler için eşit olmadığı sürece bugün sen yarın başkası dezenformasyonla karşı karşıya kalacaktır.
ENAG gibi Enflasyon Araştırma Grubu, paylaştığı bilgilerden dolayı kamu barışını bozduğu gerekçesiyle ceza alabilir. Bizimde veri toplamada dahil olduğumuz Tüketici Birliği Federasyonu'nun Market Endeksi Çalışma Grubu'nun verilerinden dolayı ceza almayacağımızı kimse garanti edemez.
Teklifte imzası olanlar, suç tanımında belirsizlik, ceza normunda keyfiyet olmadığını, hangi fiilin hangi yaptırıma bağlanacağının belli olduğunu savunsa da geçmişte yaşanılan örneklerden yola çıkarak kamuoyunu ikna etme yönünde pek inandırıcı gelmiyor. Belki istemsizce, belki isteyerek belki de suç olduğunu bilmeyerek bir beğeni veya retweet yapılması, suç unsurunun basit şüphe ile başlaması sebebiyle her vatandaş için ağır sonuçlar doğuracaktır.
Sadece vatandaşların haklarının sosyal ağlarda korunması amacıyla var olan düzenleme genişletilebilir, halk arasında, korku panik, iç ve dış güvenlik ve genel sağlık ile ilgili eklenen düzenlemelere kimsenin itirazı olmazdı. Ancak gerekçe bölümünde; "Bu noktada, internetin sağladığı anonim ortam yalan, yanlış veya manipülatif içeriklerin artmasına neden olmuştur. Bilhassa, özel saiklerle oluşturulup organize bir biçimde yayılan içerikler veya bot hesaplar aracılığıyla yapılan paylaşımlar, internet ortamındaki dezenformasyonu hızlı bir biçimde artırmaktadır. Bu şekilde maksatlı bir biçimde oluşturulan uydurma içerikler, fikirler pazarındaki ürün güvenliğini olumsuz etkilemekte, bireylerin kanaat oluşumunu manipüle etmekte ve özgür düşünceyi ipotek altına alarak demokratik ortamın masumiyetini zedelemektedir." denilmektedir. Aylardır tartışılan 40 madde değil, her türlü yoruma açık olan işte bu paragraftır.
Örnek olarak hepimizin çok yakından bildiği 128 milyar doların nerede olduğuna dair sorular sorulduğu günlerde yasa çıkmış olsaydı, sosyal medya hesaplarında paylaşım yapanlar 'kamu barışı bozuluyor' gerekçesiyle ceza alabilirlerdi. Merkez Bankası 7,5 ay sonra 128 milyar doların nerelere harcandığını açıklamak zorunda kaldı. Bu nedenle kamuoyunda benzer paylaşımlardan dolayı mağduriyetlerin yaşanmasına müsait bir ortamın oluştuğuna dair tepkiler veriliyor.