
Erzurumlu Tarihçi Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu, Ermenilerin ‘Sözde Soykırım’ iddialarını üniversite olarak her fırsatta belgelerle çürütmeye çalıştıklarını belirtti. Tarihi bir meselenin “Soykırım endüstrisi’ne dönüştürülmeye çalışıldığını belirten Kürkçüoğlu, “Bu konu, tarihi ya da hukuki bir mesele gibi gözükse de aslında siyasi bir meseledir” dedi.
Halime DURMUŞ / ERZURUM
Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu, üniversite olarak Türk-Ermeni ilişkileri ve kapsamında yaptıkları çalışmaları anlattı.
“Türkler tarihi boyunca soykırım yapmamıştır, aksine soykırıma uğramıştır” diyen Kürkçüoğlu, bu doğrultuda Ermenilerin soykırım iddialarını belgelerle çürütmeye çalıştıklarını söyledi. Tarihi bir meselenin “Soykırım endüstrisi”ne dönüştürülmeye çalışıldığını belirten Kürkçüoğlu, AİHM’nin ‘Türkler soykırım yapmamıştır’ kararına rağmen, 21 ülke parlamentosunda “Ermeni Soykırım Yasası’nın kabul edilmesinin tamamen Ermenilerin siyasi rant sağlama çabalarının bir ürünü olduğuna dikkat çekti. Üniversite olarak her fırsatta Ermenilerin bu iddialarının geçersiz olduğunu kamuoyuna belgeler ve kaynaklarla anlatmaya çalıştıklarını belirten Kürkçüoğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yapılan kazı çalışmaları, bilimsel paneller, sempozyumlar, konferanslar ve bu konuda yayınlanan eserlerle önemli bir görev üstlendiklerini ifade etti. Araştırma merkezlerinde zengin bir fotoğraf arşivleri olduğunu söyleyen Kürkçüoğlu, Ezirmikli Osmanağa Konağı, Mürsel Paşa Konağı, Hacı Ahmet Hanı, İstasyon Barakaları, Kars Kapı ve Yanıkdere Bölgeleri’ni de Erzurum’daki katliam alanları olarak niteledi.

Aslında Müslüman-Türk soykırımı yaşanmıştır
Avrupa’da ve Amerika’da sözde soykırım iddialarına ilişkin hiçbir belgeye dayanmadan bilim adamlarına yazdırılan kitaplar ve makaleler olduğunu belirten Kürkçüoğlu, hatta Atom Egoyan’ın çektiği filmle parayla bir soykırım endüstrisinin kurulduğunu söyledi. Ermenilerin belgelerle değil de doğrudan siyasi bir platform içerisinde soykırım meselesini dünya kamuoyuna ve parlamentolara kabul ettirmeye çalıştıklarını ifade eden Kürkçüoğlu, “Bizde üniversite olarak bölgede özellikle Erzurum’da Müslüman Türk soykırımının yaşandığını kanıtlayabilmek için belgelerle çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
Ermeni soykırım iddialarının siyasi bir zemin üzerine oturtulmaya çalışıldığına vurgu yapan Kürkçüoğlu, konunun tarihi bir mesele olarak Ermeni ve Türk bilim adamları tarafından bir masa etrafında belge ve kaynaklarla çözülmesi gerektiğini söyledi. Kürkçüoğlu, 21 ülke parlamentosunda Ermeni Soykırım Yasası’nın kabul edildiğini hatırlatarak, “ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bu kararı son yıllarda Türk bilim adamlarının vermiş olduğu çalışmalar neticesinde aldı. Dolayısıyla bu doğrultuda tüm kaynak ve belgelerimizle konuyu kamuoyuna anlatmaya çalışmak zorundayız. Biz Atatürk Üniversitesi olarak Türkiye’nin dört bir tarafında sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve belediyelerin düzenledikleri etkinliklere katılıyoruz. Bu tarz çalışmalarımıza bundan sonra da devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.
5 yılda 519 bine yakın şehit
1914 ile 1919 yılları arasında sadece Erzurum ve çevresinde 50 bine yakın şehit olduğunu belirten Kürkçüoğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Ardahan, Iğdır, Kars, Van, Muş, Bitlis, Diyarbakır, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane ve Trabzon’da bugüne kadar 185 toplu mezar tespit ettiklerini açıkladı. Ermeni çetelerinin 1914’den 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla 1919’a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde savaşla ilgisi olmayan 519 bin sivil ahaliyi katlettiklerine dikkat çeken Kürkçüoğlu, “ Atatürk Üniversitesi olarak bölgede gerçekten Müslüman-Türk soykırımının yaşandığı gerçeğini belgelerle ortaya koymaya çalıştık. Bu doğrultuda kazı çalışmaları yaptık. İlk kazı 1986’da Iğdır’ın Oba Köyü’nde yapılmıştır. Bu katliama “Tandır Damı Katliamı” adı verilmektedir. 2’inci kazı ise Erzurum’un Alaca Köyü’nde yapılmıştır. O dönemde 7-8 yaşlarındayken katliamdan yaralı olarak kurtulmuş Rahmetli İsmail Gürcan Amcamızın yol göstermesiyle Alaca Köyü’nde 278 kadın, çocuk ve erkeklerden oluşan sivil ahalinin mezarına ulaştık. Burada bir anıt yaptırdık. Ve son yıllarda bu köye katliamı bütün boyutlarıyla anlatan belgelerle, kaynaklarla, arşiv belgelerle anlatan bir kütüphane oluşturduk” diye anlattı.
4 köyde bin 621 sivil katledilmiş
Erzurum’un Yeşilyayla Köyü, Hasankale İlçesi’ne bağlı Tımar Köyü’nde ve Kars’ın Subatan Köyü’nde yapılan katliamları anlatan Kürkçüoğlu yaptıkları kazılarda karşılaştıkları manzaraları açıkladı. “Bu bölgede tam bir Müslüman-Türk soykırımı yapılmıştır” diyen Kürkçüoğlu, “Yeşilyayla Köyü’nde yaptığımız kazıda o dönemde annesi tarafından Ermeni çetelerinden saklanan Asaf Kotan Amcamızın yer göstermesiyle 100’e yakın şehidimizin mübarek cesediyle karşılaştık. Bu bölgede tam bir Müslüman-Türk soykırımı yapılmıştır. Daha sonra Kars’ın Subatan Köyü’nde bir kazı çalışması yaptık. Buradaki katliam çok daha büyük 550’ye yakın Müslüman-Türk katledilmiştir. Erzurum’un Hasankale ilçesindeki Tımar Köyü’nde yaptığımız kazılarda ise 350’ye yakın şehidimizin bedenleriyle karşı karşıya geldik. En son Erzurum’un Tepe Köyü’nde 2010 yılında yaptığımız kazıda erkeklerin bir yerde kadınların bir yerde katledildiğine şahit olduk. Biz erkeklerin bulunduğu alanda kazı çalışması yaptık 45’e yakın Müslüman-Türk insanının katliamı ile yüz yüze geldik. Buna ek olarak da Erzurum’un Cinis Köyü’nde de 576 Müslüman-Türk katledilmiştir ” diye konuştu.
24 Nisan 1915 ‘Büyük Yalan’
24 Nisan 1915 tarihinin Ermenilerin iddia ettiği gibi bir soykırım tarihi olmadığına dikkat çeken Kürkçüoğlu, “Bu tarih Van’da 10 bine yakın Müslüman ahalinin katledilmesi üzerine, katliamı organize eden Ermeni çetelerinin yani; Hınçak, Taşnak, Ramgavar, Veragöz gibi çete liderlerinin tutuklanma tarihidir. 24 Nisan 1915 Sevk ve İskan Kanunu’nun çıktığı tarih değildir. Bu tarih 235 kişilik Ermeni yönetim kadrosunun tutuklandığı tarihtir. Bu Osmanlının aldığı bir tedbirdir. Yalnız bu tedbir de etkili olmayınca Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Ermeni ayaklanmaları devam edince 27 Mayıs 1915’de Sevk ve İskan Kanunu çıkarılmıştır. Özetle Sevk ve İskan Kanunu kesinlikle bir soykırım kanunu değildir” dedi.
Rus Komutan Yarbay Twerdokhleboff’un telgrafı
Kürkçüoğlu, Türk belgelerinde 1914 Birinci Dünya Savaşı esnasında Rusların Bolşevik ihtilaline çekildikten sonra, Erzurum’da bıraktığı 400 kişilik birliğin komutanı Yarbay Twerdokhleboff’un, kendi el yazısıyla yazılmış telgrafın olduğunu belirtti. Telgrafta Ermeniler tarafından Erzurum’da yapılan zulmün anlatıldığını söyleyen Kürkçüoğlu, “Yarbay Twerdokhleboff, başkomutanına gönderdiği telgrafta diyor ki, “Bizi Erzurum’daki görevimizden alınız. Ermeni eşkiyasının Erzurum’un masum halkını katletmesine seyirci kalmamız artık mümkün değil.” Bir Rus Yarbay bile yapılanları dehşetle izlemiştir. Tepkini de Kafkas Orduları Başkomutanı Odişelidze'ye gönderdiği telgrafta “Erzurum’daki görevimizden alınız” diyerek dile getirmiştir” diye konuştu.
Kamuoyuna belgelerimizle anlatıyoruz
Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Müdürlüğü olarak Türklerin soykırım yapmadığını hem Türk hem de dünya kamuoyuna belgelerle anlatmaya çalıştıklarını söyleyen Kürkçüoğlu, “2015 yılı itibariyle Alaca’da, Yeşilyayla’da, Cinis’te resmi anma törenleri düzenleyerek toplumda hem bir farkındalık oluşturuyoruz hem de şehitlerimiz rahmetle anıyoruz” diye konuştu.
Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Müdürlüğü olarak yaptıkları çalışmaları belirten Kürkçüoğlu, üniversitenin öğretim görevlilerinden Betül Arslan’a ait ‘1918 ve 1920 Belgeler, Hatıralar ve Kazılar’ adlı kitabın yayınlandığını, kendisine ait Ortaçağ döneminden itibaren Türk-Ermeni ilişkilerini anlattıkları ‘Roma’dan Selçuklu İdaresi’ adlı bir eserleri olduğunu ve son olarak 2013 yılında bir sempozyum düzenleyerek kitap halinde yayınladıklarını söyledi. Kürkçüoğlu, Sempozyumda 100’e yakın bilim adamını davet ederek ‘2. Uluslar arası Türk-Ermeni ilişkilerinde Büyük Güçler Sempozyumu’nu düzenleyerek belgelerle Türk-Ermeni ilişkilerinde hazırladıkları tedbirleri sunduklarını ifade etti. Bu sempozyumun bildirilerini de 16 Şubat 2016 tarihine kadar hazırlamaya çalıştıklarını söyleyen Kürkçüoğlu, “Hadisenin gerçekleşmesinin 100’üncü yılı sebebiyle 1915’den beri Müslüman-Türk topraklarının emperyalist emeller doğrultusunda işgal edilmeye çalışıldığını bilimsel olarak anlatmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.