
Ermenilerin başta Erzurum olmak üzere ‘Batı Ermenistan’ olarak adlandırdıkları Doğu illerine düzenledikleri turistik geziler tepkilerin odağı oldu. İlde yapılan geziler esnasında çektikleri fotoğraf ve videolar ile propaganda yapan tur şirketi, yanlış anlatılar ile sözde soykırım iddialarına göndermede bulunarak, Türklerin Ermeni varlığına son verdiği gibi tezler öne sürdü. Gönderilere gelen haddini aşan yorumlarda ise, “Çok kısa bir zaman diliminde her şey geri gelecek, düşmana ne hazineler bıraktık içim acıyor, bugün düşman atalarımızın yarattıklarının tadını çıkarıyor” gibi ifadeler yer aldı.
Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Doç. Dr. Savaş Eğilmez, söz konusu turların yalnızca birer kültürel gezi olmadığını, tarihsel gerçeklikten uzak, tek taraflı anlatılarla Türkiye’ye karşı sistematik bir propaganda aracına dönüştüğünü ifade etti.
Tur şirketinin Türkiye’nin doğusunu "Batı Ermenistan" olarak adlandırdığını belirten Eğilmez, “Bu turlar aracılığıyla Türk-İslam kültürüne ait tarihî miraslar yok sayılıyor, yüzlerce yıllık cami, medrese ve sivil mimari örnekleri 'Ermeni mirası' olarak tanıtılıyor. Bu, yalnızca tarih bilimine değil, ahlaki değerlere de aykırıdır” dedi.
Öte yandan tur şirketinin Erzurum’un kardeş şehri ilan edilen Azerbaycan’ın Şuşa kentini işgal eden ermeni çetelerinin fotoğrafını paylaşarak, “Hatırlıyor, değer veriyor ve nesillere aktarıyoruz” ifadelerini kullandığı görüldü.
Gezi değil propaganda
Doç. Dr. Eğilmez, “Son yıllarda tarihî olayların turizm faaliyetleriyle birleştirilerek ideolojik birer araç haline getirildiğine sıkça tanık olmaktayız. Bu durumun çarpıcı örneklerinden biri, Ermenistan merkezli turizm şirketinin, Türkiye’nin doğu illerine özellikle de Erzurum’a yönelik düzenlediği turlar çerçevesinde kendini göstermektedir. Söz konusu şirket, Türkiye’nin doğusunu sistematik biçimde Batı Ermenistan olarak adlandırmakta, bölgenin kadim Türk-İslam tarihini görmezden gelerek tek yanlı ve tarihî gerçeklikten uzak anlatılar sunmaktadır. Bu turlar, yalnızca gezi organizasyonları olmanın ötesine geçerek, tarihsel çarpıtmalar eşliğinde sözde soykırım iddialarını yeniden üretmekte ve propagandaya dönüşmektedir. Ayrıca yalan yanlış tarih anlatıları ve sözde soykırım iddiaları üzerinden sistematik bir dezenformasyon kampanyasının önemli bir parçası oluyorlar” diye konuştu.
Tarihi çarpıtıyorlar
Erzurum’da tarihi eserlerin ermeni mirası olarak tanıtıldığına dikkat çeken Eğilmez, “Erzurum, yüzlerce yıl boyunca Türk-İslam kültürünün önemli bir merkezi olmuş; Saltuklular, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde camileri, medreseleri, kaleleri ve diğer sivil mimari unsurlarıyla Anadolu’nun önemli şehirlerinden biri hâline gelmiştir. Ancak tur şirketinin organize ettiği gezilerde, bu tarihî yapıların büyük bölümü, asılsız biçimde “Ermeni mirası” olarak tanıtılmakta, Türklerin, Ermeni varlığına son verdiği gibi mesnetsiz tezler öne sürülmektedir.Bununla da yetinilmeyip, 1915 öncesi ve sonrası dönemde Erzurum’da, Ermeni çeteler tarafından gerçekleştirilen katliamlar tamamen inkâr edilmekte, tam tersine bu katliamların, Türkler tarafından Ermenilere uygulandığı gibi asılsız ve uydurma anlatılar dolaşıma sokulmaktadır” ifadelerine yer verdi.
Sözde soykırım göndermesi
Turlarda yer verilen rehber anlatımları ve sözlü tarih hikâyeleri üzerinden, Ermeni diasporasına mensup katılımcılara Erzurum’daki yaşanmışlıkların çarpıtılarak aktarıldığını kaydeden Eğilmez, “Ermeni silahlı çetelerinin, Erzurum’da kadın, çocuk, yaşlı demeden binlerce sivili katletmesi gibi tarihsel gerçekler yok sayılmaktadır. Bu durum, yalnızca tarih bilimine değil, insani ve ahlaki değerlere de aykırıdır.Bu faaliyetlerin, hem akademik tarih anlayışı hem de uluslararası ilişkiler açısından önemli sonuçları vardır. Her şeyden önce, tarihsel gerçeklerin bilinçli olarak çarpıtılması ve bu çarpıtmanın turizm gibi kamuya açık bir alan üzerinden yaygınlaştırılması, önyargıların pekişmesine ve düşmanlıkların yeniden üretilmesine hizmet eder. Oysa tarih bilimi, belge, bulgu ve eleştirel analizle ilerler. 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Ermeni ilişkileri bağlamında yaşanan olaylar, çok katmanlı ve çok taraflı bir tarihsel zemine sahiptir. Bu olayları yalnızca yalanlarla dolu Ermeni tezleri üzerinden, Türk Devleti'ni ve milletini sözde soykırımcı gibi sunmak, hem uluslararası hukuka, hem de bilim etiğine aykırıdır” dedi.
Yapıcı diyaloğu engelliyorlar
Konunun toplumsal boyutuna da vurgu yapan Eğilmez, “Bu bağlamda bu turizm şirketinin faaliyetleri, yalnızca tarihsel yanlışları yaymakla kalmamakta, aynı zamanda Türkiye ile Ermenistan arasında hâlihazırda kırılgan olan diplomatik ilişkilerin gerilmesine de neden olmaktadır. Diaspora destekli sözde soykırım iddialarını temel alan ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne dil uzatan bu tür turizm faaliyetleri, karşılıklı güveni zedelemekte ve yapıcı diyaloğu engellemektedir.Bu durumun toplumsal boyutuna da dikkat çekmek gerekir. Bu tür propagandalar, düşmanlıkların pekişmesine neden olmaktadır. Oysa Ermeniler, Türk hakimiyeti altında asırlarca mutlu, refah ve adalet içerisinde yaşamışlardır. Ermeni tarihçiler, Türk hakimiyet dönemini kendi altın çağları olarak nitelendirmiştir” ifadelerini kullandı.
‘Diplomatik düzeyde takip edilmeli’
Benzer gezilerin diplomatik düzeyde takip edilmesi gerektiğini belirten Eğilmez, şunları söyledi; “Sonuç olarak, bu gibi organizasyonların tarihi kullanan, tek taraflı ve ideolojik içerikli faaliyetleri, hem akademik anlamda eleştirilmelidir,hem de diplomatik düzeyde takip edilmelidir. Türkiye, bu tür girişimlere karşı yalnızca siyasi değil, aynı zamanda bilimsel ve kültürel düzeyde de karşılık vermeli; uluslararası kamuoyuna gerçekleri belge ve bilgiyle aktarmalıdır. Gerçek barış, tarihi silerek ya da çarpıtarak değil; geçmişle yüzleşip hakikatleri dürüstçe paylaşarak mümkündür. Ermeniler eğer Türklerle barış yapmak istiyorsa bu iftiralardan vazgeçmeli ve Türkiye’nin bütünlüğüne karşı faaliyetlerine son vermelidir.”