
Türkiye’nin tarımda sahip olduğu tarihsel birikim, geniş ekolojik çeşitlilik ve üretim kapasitesine dikkat çeken Prof. Dr. Vahap Yağanoğlu, tarım sektörünün artık geleneksel yöntemlerle sürdürülemeyeceğini ifade etti. Yağanoğlu, yeni bir tarım vizyonunun ancak üretim, sermaye ve bilimin birlikte planlandığı bir modelle mümkün olabileceğini belirtti. “Tarım sadece toprakla uğraşmak değil, bilim, teknoloji ve yönetimle birlikte geleceği planlamaktır” diyen Yağanoğlu, Türkiye'nin bu dönüşüm sürecini gecikmeden başlatması gerektiğini vurguladı
Yağanoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle;
Her köy, bir tarımsal işletmeye dönüşmeli
Köyler, sadece kırsal alanlar olarak değil, birer işletme modeli olarak planlanmalı. Her köy, profesyonel yönetim anlayışıyla, işletme mantığıyla şekillendirilmeli. Bu, köylerdeki üretim süreçlerinin daha verimli ve sürdürülebilir hale gelmesini sağlar. Bir köyde, tarımsal üretim faaliyetlerine dair tüm iş süreçleri profesyonel bir yönetici ekip tarafından planlanabilir. Bu ekip, üretimden satışa kadar tüm süreçleri izler ve sürekli olarak verimlilik analizleri yapar. Örneğin, kooperatifleşme modeli benimsenerek, köy halkı, tarımsal ürünlerin toplu alım satımını yapacak şekilde organize edilir. Bu model, maliyetlerin azaltılması, ürün çeşitliliği ve pazar erişimi gibi önemli avantajlar sağlar.
Kooperatifler, aynı zamanda eğitim ve Ar-Ge faaliyetlerine de odaklanmalıdır. Örneğin, ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler tarafından organize edilen tarımsal eğitim programları, çiftçilerin güncel üretim tekniklerine erişimini sağlar.
Ziraat ve veterinerlik kadroları yaygınlaştırılmalı
Her üretim biriminin başında bir ziraat mühendisi ve veteriner hekim bulundurulmalıdır. Bu uzmanlar, hem üreticiye bilimsel destek verecek hem de üretim süreçlerinde yenilikçi yaklaşımlar önererek verimliliği artırır.
Bir tarım işletmesinde, ziraat mühendisleri, üretim sürecinin her aşamasında yer alarak toprak analizi yapar, ekimden hasada kadar olan süreçleri denetler ve üreticilere verim artırıcı teknikler sunar. Ayrıca, veteriner hekimler, hayvancılık faaliyetlerinde sağlık izleme ve hayvan refahı üzerine çalışarak üretim kayıplarını azaltabilir.
Üreticilere, online platformlar aracılığıyla sürekli eğitim imkânı sunulabilir. Ziraat mühendisleri ve veteriner hekimler, özellikle genç çiftçilere yönelik dijital eğitim içerikleri hazırlayarak, bilimsel gelişmeleri takip etmelerini sağlayabilir. Böylece gençlerin köyde kalmaları teşvik edilmiş olur.
Toprak sahipliği üretime entegre edilmeli
Toprak sahiplerinin üretim sürecine katılımı sağlanmalıdır. Arazi sahipleri, üretim kooperatiflerine veya kurulacak tarım işletmelerine payları oranında ortak edilmelidir. Bu model, hem toprakların verimli kullanılmasını sağlar hem de üreticinin geliriyle toprak sahibinin geliri arasında adil bir paylaşım düzeni oluşturur. Bu entegrasyon, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini artırırken, aynı zamanda ekonomiye olan katkıyı da güçlendirir.
Tarım ve Hayvancılık Borsaları Kurulmalı
Tarımsal üretim, finansal piyasalara entegre edilmelidir. Üretim faaliyetleri, hisse senetlerine dönüştürülerek, tarımsal ürünlerin ticaretinin yapıldığı borsalarda işlem görmelidir. Bu sistem, çiftçilere sermaye erişimi sağlar ve tarım sektörüne özel yatırımcıların ilgisini çeker. Bu şekilde, sektör daha dinamik hale gelir, üretim kapasitesi artar ve tarım ekonomisi daha sağlıklı bir yapıya kavuşur.
Bir tarım borsasında, üreticiler ürünlerini (örneğin, buğday, mısır, meyve) işlemeye sunabilir ve yatırımcılar, bu ürünlere yatırım yaparak sektöre finansal katkı sağlayabilir. Örneğin, bir çiftçinin ürettiği organik domatesler, borsada işlem görebilir ve alıcılar, çiftçiye yatırım yaparak sermayelerini sektöre yönlendirebilir.
Borsalar, şeffaf ticaret ve güvenilir fiyatlandırma sağlayarak, üreticiye ve tüketiciye karşılıklı güven oluşturur. Ayrıca, üreticilerin pazar çeşitliliği ve dış ticaret alanında daha fazla fırsat elde etmelerine imkân verir.
Küçük araziler toplulaştırılmalı, verimlilik artırılmalı
Verimliliği düşük küçük araziler, bir havuz sistemiyle birleştirilerek, daha verimli alanlara yönlendirilebilir. Bu model, küçük parsellere sahip çiftçilerin arazilerini toplulaştırmalarına olanak tanır ve her bir parselin tarımsal verimliliğini artırır. Arazi toplulaştırması, küçük ve dağınık arazilerin birleşmesini sağlar, böylece daha büyük ve verimli tarım alanları oluşturulur. Bu, modern tarım makinelerinin daha etkin kullanılabilmesini, sulama sistemlerinin daha verimli hale gelmesini ve toprak işleme süreçlerinin iyileştirilmesini sağlar. Ayrıca, büyük parsellerde, tek tip ürün yetiştirilmesi ve bölgesel ihtisaslaşma da mümkün olur. Örneğin, bir bölge sadece meyve, bir diğeri ise sebze yetiştiriciliğiyle özelleşebilir, bu da pazar erişimini kolaylaştırır ve ürün çeşitliliğini artırır. Toplulaştırma sayesinde, toprak planlaması daha doğru yapılır, böylece her bölgenin doğal yapısına ve iklim koşullarına uygun tarımsal faaliyetler geliştirilebilir. Sonuç olarak, hem küçük ölçekli üreticiler daha verimli hale gelir, hem de ülke genelinde sürdürülebilir bir tarım modeli oluşturulmuş olur.
Yenilikçi tarım teknolojileri desteklenmeli
Yenilikçi tarım teknolojileri, topraksız tarım, dikey tarım, hassas tarım, yapay zekâ destekli üretim ve akıllı sulama gibi yöntemlerle ülke genelinde yaygınlaştırılmalı. Bu teknolojiler, üretim verimliliğini artırarak, su kaynaklarının daha verimli kullanılmasını ve çevresel sürdürülebilirliğin güçlenmesini sağlar. Tarımda dijitalleşme yalnızca teknolojiyi değil, aynı zamanda üreticilerin bilinçli ve veri temelli kararlar almasını da mümkün kılacaktır. Bu yenilikler, gençlerin tarıma olan ilgisini artırarak, daha modern ve sürdürülebilir üretim yöntemlerine yönelmelerini sağlar. Böylece, hem verimlilik hem de çevre dostu uygulamalar arasında bir denge kurulabilir.
Dijitalleşme ve veri temelli üretim altyapısı kurulmalı
Tarım sektörü, dijitalleşme ile güçlendirilmelidir. Bu, verimliliği artıracak ve üretim süreçlerini optimize edecek bir altyapı kurmayı gerektirir. Dijital tarım platformları oluşturulabilir. Bu platformlar, üreticilere karar destek sistemleri sunarak, hangi ürünün hangi koşullarda yetiştirileceği, sulama zamanları ve gübreleme programları gibi önemli bilgiler sağlar. Böylece, üreticiler tarımsal faaliyetlerini veri temelli bir şekilde yönetebilir ve daha bilinçli kararlar alabilir. Ayrıca, bu sistemler, üreticilerin pazar taleplerine göre stratejik üretim kararları almalarına yardımcı olarak, verimli ve rekabetçi bir tarım sektörü oluşturulmasına katkı sağlar.
‘Yeni bir tarım vizyonu ile geleceğe adım atmalıyız’
Bugün geldiğimiz noktada tarım sektörü, yalnızca üretime dayalı bir faaliyet olmaktan çıkarak, ulusal güvenlik, ekonomik istikrar ve çevresel sürdürülebilirlik açısından stratejik bir alan haline geldi. Tarım, artık yalnızca bir geçim kaynağı değil; aynı zamanda geleceği planlama, toplumu besleme ve doğayı koruma misyonunu birlikte taşıyan çok yönlü bir sektördür.
Bu kapsamda, Türkiye'nin tarım politikalarını yeniden yapılandırması, yalnızca iç pazarın ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı değil. Aynı zamanda, küresel tarım politikalarında etkin bir aktör olabilmek, ihracat kapasitesini artırmak ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için bir zorunluluk.
Yeni bir tarım vizyonu, tarımın sadece üretim değil; bilim, teknoloji, veri, yeni iş modelleri ve sermaye ile entegre edilmesini gerektirir. Tarım sektörü, mevcut geleneksel kalıpların dışına çıkarak, planlama, yönetim, verimlilik ve yenilikçilik esasları çerçevesinde dinamik bir yapıya kavuşturulmalı.
Bu dönüşüm, sadece çiftçilerin çabasıyla değil; devlet, özel sektör, üniversiteler, yatırımcılar ve sivil toplumun birlikte hareket etmesiyle mümkün olacaktır. Bu nedenle, Tarımda Yeni Vizyon Kongresi gibi bir buluşmanın düzenlenmesi artık kaçınılmazdır. Bu kongre; fikirlerin tartışıldığı, modellerin geliştirildiği ve bilimsel bilginin uygulamaya dönüştüğü bir platform işlevi görecek, sektöre yön veren tüm paydaşlar arasında güçlü bir iş birliği ağı kurulmasını sağlayacak.
Ayrıca, bu vizyonun bir parçası olarak bazı köylerin Akıllı Köy ve Ekolojik Köy modellerine dönüştürülmesi, tarımın geleceği için kritik önemde. Bu köylerde; yenilenebilir enerji kullanımı, sensör destekli sulama sistemleri, topraksız tarım uygulamaları, doğal atık yönetimi ve dijital pazarlama altyapıları hayata geçirilmeli. Böylece, kırsal alanlar sadece üretim değil, aynı zamanda yaşam kalitesi yüksek, çevreyle uyumlu, teknolojiyle entegre alanlara dönüşecek.
Sonuç olarak, tarım yalnızca üretim değil; strateji, ortaklık ve geleceği birlikte inşa etme meselesidir. Bu anlayışla hareket edersek, Türkiye yalnızca kendi kendine yeten bir ülke olmakla kalmaz; tarımda dünya çapında söz sahibi olan bir ülke konumuna da yükselebilir.
Nesrin DEMİR
Hocamın emeklerine sağlık. İnşallah görüşleri dikkate alınır.