
Ankara’da art arda yaşanan patlamaların ertesinde yazar Abdulkadir Selvi katıldığı bir televizyon programında, “ terörle yaşamaya alışmalıyız “ demişti. Bu açıklamanın ardından ülkede kızılca kıyamet kopmuştu.
Birçok kesim bu açıklamaya tepki göstererek, ‘biz terörle yaşamaya alışmayacağız’ mesajı vermişti. Evet, bu tepki son derece haklı bir tepkiydi. Bir toplum terörle yaşamaya niye ve nasıl alışabilirdi ki?
O günlerin üzerinden bir hayli zaman geçti, yine bombalar patladı, canlar toprak oldu. Hele bir saldırı vardı ki ülkenin bütünlüğüne kast edildi. Meclis bombalandı, tanklar yürüdü, vatandaş kurşuna dizildi. Bu halk soysuzlara en iyi cevabı verdi. O saldırı da bertaraf edildi. Hainler amacına ulaşamadan yakalanıp derdest edildi.
15 Temmuz sonrasında sayısız terör saldırısı gerçekleşti. Bir o kadar saldırı da gerçekleşmeden önlendi. Her saldırısı sonrası aklıma hep Selvi’nin o çok tartışılan sözü geldi. Sahi biz fark etmeden terörle yaşamaya alışmış mıydık? Belki fikren buna alışmadık ama uygulamada evet biz terörle yaşamaya alışmıştık.
Öyle olmasa kim kabul edebilir ki; her gün patlayan bombalarda bu kadar vatan evladının şehit düşmesini…
Avrupalının tek bir açıklamasında ayağı kalkarak ‘biz satılık değiliz’ diye haykıran aşiret liderlerinin aynı tavrı PKK için gösterememesi…
Aynı aşiret liderlerinin çoğunluğu Kürt halkının yaşadığı illeri cehenneme çeviren PKK’ya destek veren HDP’ye hesap soramaması...
Öyle olmasa… Hakkâri ilçe olacak kararının ardından Türkiye’nin tanıdığı sanatçıları alıp Meclise kamp kuran, ‘aman bizi ilçe yapmayın’ diye ayaklanan Hakkârililerin, PKK için hala ciddi bir tavır göstermemesi...
Öyle olmasa… Tek şehit için paylaşım yapmayan ama sayı yükseldikçe tepki gösteren sosyal medya kullanıcılarının her paylaşım sonrası ‘görevim bitti’ diyip bara, caza gitmesi nasıl açıklanabilir ki…
Öyle olmasa… Bomba ülkenin Güneydoğusunda patladığı zaman normal, ama metropol kentlerde patlıyorsa durum vahim tablosunun ortaya çıkması... Ve bir süre sonra tüm bunların unutulması…
Ve daha nice örnekler. Kabul edelim ki biz terörle yaşamaya alıştık.
Oysa terörle mücadele sadece devletin, hükümetin ve ülkenin kolluk kuvvetlerinin görevi değildir. Bu görev bu topraklar üzerinde yaşayan, bu bayrak altında nefes alan herkesin görevidir…
Terör saldırılarının nerede yapıldığı önemli değildir. Güney’de, Kuzey’de, Batı’da, Doğu’da bu ülkenin toprağıdır. Yiten her can bu bayrak için, bu toprak için şehit oluyor. Siz evinizde huzurlu yatın diye canlar kurşunlara hedef oluyor.
Tüm bunlara rağmen diyorsak ‘biz terörle yaşamaya alışmadık, alışmayacağız’ o halde bu resme başka ne denilebilir ki?
FETÖ, PKK fark etmez, adı ne olursa olsun, her kim bu ülkenin geleceğine kast ediyor ve saldırı düzenliyorsa, bu örgütlere her kesimin ortak tavrının adıdır, terörle yaşamaya alışmamak…
Öyle dilde değil, gerçek manada ‘ama’sız, ‘fakat’sız yola çıkmaktır terörle yaşamaya alışmamak…
Sebeplere, nedenlere sığınmadan, öyle direk tavır koymaktır ve herkesin boynunun borcudur vatanına, milletine sahip çıkmak. Bu ülkenin gerçek adıdır, terörle yaşamaya alışmamak, bu vatanı soysuzlara malzeme yapmamak…
Birçok kesim bu açıklamaya tepki göstererek, ‘biz terörle yaşamaya alışmayacağız’ mesajı vermişti. Evet, bu tepki son derece haklı bir tepkiydi. Bir toplum terörle yaşamaya niye ve nasıl alışabilirdi ki?
O günlerin üzerinden bir hayli zaman geçti, yine bombalar patladı, canlar toprak oldu. Hele bir saldırı vardı ki ülkenin bütünlüğüne kast edildi. Meclis bombalandı, tanklar yürüdü, vatandaş kurşuna dizildi. Bu halk soysuzlara en iyi cevabı verdi. O saldırı da bertaraf edildi. Hainler amacına ulaşamadan yakalanıp derdest edildi.
15 Temmuz sonrasında sayısız terör saldırısı gerçekleşti. Bir o kadar saldırı da gerçekleşmeden önlendi. Her saldırısı sonrası aklıma hep Selvi’nin o çok tartışılan sözü geldi. Sahi biz fark etmeden terörle yaşamaya alışmış mıydık? Belki fikren buna alışmadık ama uygulamada evet biz terörle yaşamaya alışmıştık.
Öyle olmasa kim kabul edebilir ki; her gün patlayan bombalarda bu kadar vatan evladının şehit düşmesini…
Avrupalının tek bir açıklamasında ayağı kalkarak ‘biz satılık değiliz’ diye haykıran aşiret liderlerinin aynı tavrı PKK için gösterememesi…
Aynı aşiret liderlerinin çoğunluğu Kürt halkının yaşadığı illeri cehenneme çeviren PKK’ya destek veren HDP’ye hesap soramaması...
Öyle olmasa… Hakkâri ilçe olacak kararının ardından Türkiye’nin tanıdığı sanatçıları alıp Meclise kamp kuran, ‘aman bizi ilçe yapmayın’ diye ayaklanan Hakkârililerin, PKK için hala ciddi bir tavır göstermemesi...
Öyle olmasa… Tek şehit için paylaşım yapmayan ama sayı yükseldikçe tepki gösteren sosyal medya kullanıcılarının her paylaşım sonrası ‘görevim bitti’ diyip bara, caza gitmesi nasıl açıklanabilir ki…
Öyle olmasa… Bomba ülkenin Güneydoğusunda patladığı zaman normal, ama metropol kentlerde patlıyorsa durum vahim tablosunun ortaya çıkması... Ve bir süre sonra tüm bunların unutulması…
Ve daha nice örnekler. Kabul edelim ki biz terörle yaşamaya alıştık.
Oysa terörle mücadele sadece devletin, hükümetin ve ülkenin kolluk kuvvetlerinin görevi değildir. Bu görev bu topraklar üzerinde yaşayan, bu bayrak altında nefes alan herkesin görevidir…
Terör saldırılarının nerede yapıldığı önemli değildir. Güney’de, Kuzey’de, Batı’da, Doğu’da bu ülkenin toprağıdır. Yiten her can bu bayrak için, bu toprak için şehit oluyor. Siz evinizde huzurlu yatın diye canlar kurşunlara hedef oluyor.
Tüm bunlara rağmen diyorsak ‘biz terörle yaşamaya alışmadık, alışmayacağız’ o halde bu resme başka ne denilebilir ki?
FETÖ, PKK fark etmez, adı ne olursa olsun, her kim bu ülkenin geleceğine kast ediyor ve saldırı düzenliyorsa, bu örgütlere her kesimin ortak tavrının adıdır, terörle yaşamaya alışmamak…
Öyle dilde değil, gerçek manada ‘ama’sız, ‘fakat’sız yola çıkmaktır terörle yaşamaya alışmamak…
Sebeplere, nedenlere sığınmadan, öyle direk tavır koymaktır ve herkesin boynunun borcudur vatanına, milletine sahip çıkmak. Bu ülkenin gerçek adıdır, terörle yaşamaya alışmamak, bu vatanı soysuzlara malzeme yapmamak…