
İnsanın Tanrı ilmini (Kuran) bilip o ilimle her bir işini görmesi kulluk görevidir.
Bu, Kuran ilmi ‘tevhidi hayatın’ temelidir.
Müminlerin dünya hayatı Kuran’ı ve kâinat kitabını okumak, bilmek ve bildiğiyle amel etmekten ibarettir.
Kişi okuduğu Kuran’ın manasını anlamazsa, ortada insana kılavuzluk edecek, onu Tanrı’nın doğru yoluna yöneltecek bir ilim de yok demektir.
Kişi, Kuran okuyor, ayetlerin anlamını biliyor, fakat amel etmiyorsa tevhidi hayattan yoksundur.
Kişinin yolu, sırat-ı müstakim yolu değilse, yürünülen yol nefisin fesat yoludur.
Kişinin hayatı fesatla örülmüşse -hayatı çürük yumurta mesabesinde bir hayat olduğundan-, kişi, her iki âlemde, rahmete eremeyecektir.
Fesattan kurtulmanın ve hayatı ‘tevhidi hayat’ etmenin çaresi kişinin okuduğunu anlaması ve öğrendiğiyle amel etmesinden ibarettir.
Bu bağlamda Kuran okurken Kuran’ı anlama en önemli mesele olmalıdır.
Kuran’ı anlamadan kişinin durumunu analiz etmesi, fesat yoldan uzaklaşıp Tanrı’nın doğru yoluna yönelmesi pek mümkün olmayacaktır.
Kuran ayetlerinin anlamlarına ulaşınca kişi hâlini anlayıp tövbeye müteakip bilinçli kulluğa başlayabilecektir.
Şunu iyi anlamak gerekir: Tövbesiz kulluk olmaz!
Bozgunculuk, ikiyüzlülük hâlleri kişiden gidince, yaptığı kulluk, -açken sevdiği bir yemeği yemesi gibi-, kişiye zevk verecektir.
Bu hâl, Tanrı katında amelin kabul edildiğinin de bir kanıtıdır.
Kuran, Tanrı ilmidir ve bu ilmi öğrenip anlayıp amel etmek böylece hayatı ‘tevhidi hayat’ kılmak her Müslümana farzdır.
Şimdi, kişiyi sırat-ı müstakime, haliyle tevhidi hayata eriştiren Kuran okumanın beş mertebesiyle ilgili özet bazı bilgiler vermeye çalışacağız:
-Kişi, Kuran’ı, okuma kurallarına (tecvit) vakıf olarak okumayı öğrenmiştir, hatta hafız olmuştur. Fakat ayetlerin lafzını bilmekte manasını bilmemektedir. Bu, birinci aşama Kuran okumadır.
-Kişi, ayetlerdeki her kelimenin hangi anlama geldiğini bilmektedir. Bu, lafızdan manaya geçmektir ve Kuran okumanın ikinci aşamasıdır.
-Kuran okumanın üçüncü aşamasında, kişi, manadan maksada geçmiştir. Ayrıca ayetlerin iniş sebeplerini öğrenmiştir. (Manadan maksada geçmek: Ayetlerin maksadı nedir? Niçin ibadet ediyoruz? Ayetlerle amel etmemizin gayesi kişide ahlaki bir olgunluk ortaya çıkartmaktır. Ancak ahlak sahibi insanların gerçek şahsiyeti olabilir. Allah insanı meyveli ağaç olarak yaratmıştır; insanın değeri ömrünün meyve vermesidir. Eğer insanın hayatı Kuran’ın emrettiği hayat olmazsa, kişinin ömrü, söğüt ağacı gibi meyvesiz geçer, cennette ise kütüklere yer yoktur.)
-Dördüncü aşamada kişi üç aşamada eriştiği Tanrı ilminin boyasıyla boyanmıştır; bildiğini işlemekte, ayetlerle amel etmektedir; yolu, tevhidi hayat yoludur, sırat-ı müstakimdir.
-Kuran okumanın beşinci evresinde, kişinin hayatı, ilim ve amel üzere yaşanan ‘tevhidi hayat’ mertebesini elde etmiştir. Ömür ağacı meyve vermiş, kişi cennete layık bir kul mertebesini elde etmiştir.
Tanrı ilmini bu yöntemle, beş aşamada okuyan, anlayan ve amel eden meyveli ağaç için sonuç tabi ki muhteşemdir:
“Rablerinin nezdinde onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan cennetlerdir, oralarda ebedi kalırlar. Allah onlardan, onlar da Allah’tan razı olmuştur. İşte bu, Rabbinden korkan kimse içindir.” (Beyyine 8)
Bu, Kuran ilmi ‘tevhidi hayatın’ temelidir.
Müminlerin dünya hayatı Kuran’ı ve kâinat kitabını okumak, bilmek ve bildiğiyle amel etmekten ibarettir.
Kişi okuduğu Kuran’ın manasını anlamazsa, ortada insana kılavuzluk edecek, onu Tanrı’nın doğru yoluna yöneltecek bir ilim de yok demektir.
Kişi, Kuran okuyor, ayetlerin anlamını biliyor, fakat amel etmiyorsa tevhidi hayattan yoksundur.
Kişinin yolu, sırat-ı müstakim yolu değilse, yürünülen yol nefisin fesat yoludur.
Kişinin hayatı fesatla örülmüşse -hayatı çürük yumurta mesabesinde bir hayat olduğundan-, kişi, her iki âlemde, rahmete eremeyecektir.
Fesattan kurtulmanın ve hayatı ‘tevhidi hayat’ etmenin çaresi kişinin okuduğunu anlaması ve öğrendiğiyle amel etmesinden ibarettir.
Bu bağlamda Kuran okurken Kuran’ı anlama en önemli mesele olmalıdır.
Kuran’ı anlamadan kişinin durumunu analiz etmesi, fesat yoldan uzaklaşıp Tanrı’nın doğru yoluna yönelmesi pek mümkün olmayacaktır.
Kuran ayetlerinin anlamlarına ulaşınca kişi hâlini anlayıp tövbeye müteakip bilinçli kulluğa başlayabilecektir.
Şunu iyi anlamak gerekir: Tövbesiz kulluk olmaz!
Bozgunculuk, ikiyüzlülük hâlleri kişiden gidince, yaptığı kulluk, -açken sevdiği bir yemeği yemesi gibi-, kişiye zevk verecektir.
Bu hâl, Tanrı katında amelin kabul edildiğinin de bir kanıtıdır.
Kuran, Tanrı ilmidir ve bu ilmi öğrenip anlayıp amel etmek böylece hayatı ‘tevhidi hayat’ kılmak her Müslümana farzdır.
Şimdi, kişiyi sırat-ı müstakime, haliyle tevhidi hayata eriştiren Kuran okumanın beş mertebesiyle ilgili özet bazı bilgiler vermeye çalışacağız:
-Kişi, Kuran’ı, okuma kurallarına (tecvit) vakıf olarak okumayı öğrenmiştir, hatta hafız olmuştur. Fakat ayetlerin lafzını bilmekte manasını bilmemektedir. Bu, birinci aşama Kuran okumadır.
-Kişi, ayetlerdeki her kelimenin hangi anlama geldiğini bilmektedir. Bu, lafızdan manaya geçmektir ve Kuran okumanın ikinci aşamasıdır.
-Kuran okumanın üçüncü aşamasında, kişi, manadan maksada geçmiştir. Ayrıca ayetlerin iniş sebeplerini öğrenmiştir. (Manadan maksada geçmek: Ayetlerin maksadı nedir? Niçin ibadet ediyoruz? Ayetlerle amel etmemizin gayesi kişide ahlaki bir olgunluk ortaya çıkartmaktır. Ancak ahlak sahibi insanların gerçek şahsiyeti olabilir. Allah insanı meyveli ağaç olarak yaratmıştır; insanın değeri ömrünün meyve vermesidir. Eğer insanın hayatı Kuran’ın emrettiği hayat olmazsa, kişinin ömrü, söğüt ağacı gibi meyvesiz geçer, cennette ise kütüklere yer yoktur.)
-Dördüncü aşamada kişi üç aşamada eriştiği Tanrı ilminin boyasıyla boyanmıştır; bildiğini işlemekte, ayetlerle amel etmektedir; yolu, tevhidi hayat yoludur, sırat-ı müstakimdir.
-Kuran okumanın beşinci evresinde, kişinin hayatı, ilim ve amel üzere yaşanan ‘tevhidi hayat’ mertebesini elde etmiştir. Ömür ağacı meyve vermiş, kişi cennete layık bir kul mertebesini elde etmiştir.
Tanrı ilmini bu yöntemle, beş aşamada okuyan, anlayan ve amel eden meyveli ağaç için sonuç tabi ki muhteşemdir:
“Rablerinin nezdinde onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan cennetlerdir, oralarda ebedi kalırlar. Allah onlardan, onlar da Allah’tan razı olmuştur. İşte bu, Rabbinden korkan kimse içindir.” (Beyyine 8)