
Mavi Vatan’ın mimarlarından Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Atatürk Üniversitesi’nde düzenlediği konferansta öğrencilerle buluştu. Doğu Akdeniz’deki paylaşım mücadelesine konu olan alandaki gaz hidratların ülkenin 550 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacağını söyleyen Yaycı, “Türkiye’nin kendi enerji ihtiyacını karşılayarak büyük devlet olma yolundaki ilerleyişini durdurmak için her yolu deniyorlar” dedi.
Manolya BULUT-PUSULA
Mavi Vatan’ın geliştiricisi olarak tanınan Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı ve Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde konferans düzenledi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de ilan ettiği deniz yetki alanlarını kapsayan doktrin olan Mavi Vatan Doktrin’inin milli bir mesele olduğunu kaydeden Yaycı, “Denizde büyüyemeyen devletler, cihan devleti olamazlar. Bizim hudutlarımızın 8 bin 468 kilometrekaresi denizdir. Hududumuzun yüzde 80’i denizdir. Mavi vatan milli bir meseledir. Denizler meselesi milli bir meseledir. Mavi vatan 462 bin kilometrekaredir. Bunu 18 yılda çizdik, 18 yıl emek sarf ettik. Bizim ülkemiz sadece karalardan oluşmaz. Devletler hukukunda ülke deniz, hava ve kara üçlüsünden oluşur. Kara sınırlarımız ise 800 küsur bin kilometrekaredir. Ülkemizin sınırları sorulduğunda ne diyeceğiz? 1 milyon 245 bin kilometrekare diyeceğiz. Artık ülkemizin sınırları Mavi Vatanla birlikte 1 milyon 245 bin kilometrekaredir” diye konuştu.

Mavi Vatan’ın babası Oğuz Kağan’dır
Mavi Vatan’dan Oğuz Kağan Destanı’nda da söz edildiğini belirten Doç. Dr. Yaycı, “Oğuz Kağan, destanında bize ülkeyi tanımlıyor. Hedef gösteriyor. Destanın bir yerinde diyor ki, ‘Daha deniz, daha ırmak. Güneş tuğ (bayrak) olsun, gökyüzü çadır.’ Bu ifadeyi iyi anlamak lazım, tuğ ne demek bayrak, sancak demek? Sancak, bayrak iner mi? İnmez. Ülken o kadar büyük olsun güneş hiç batmasın diyor. Ülkeye denizi de dâhil ediyor. Deniz, ülkenin bir parçası diyor. Mavi Vatan’ın babası kim derseniz, ben size Oğuz Kağan derim” dedi.
Türk milletinin büyük ülküsü gerçekleşiyor
Türkiye’nin denizlerdeki hakimiyet ülküsünün gerçekleşmeye başladığını aktaran Yaycı, “Şimdi kendi silahlarını, gemilerini yapan bir Türkiye var. Atatürk, denizleri sadece Deniz Kuvvetleri’nden ibaret görmemiştir. Denizciliği topyekûn ulaştırmasıyla, ticaretiyle hepsiyle bir görmüştür. Bu büyük ülküyü şu anda gerçekleştiriyoruz. Bugün dünyanın sayılı ticaret filolarına sahip olduk. Müthiş bir seviyeye geldik. Bunların hepsi bizim için son derece önemli gelişmelerdir. Denizciliği Türk’ün büyük ülküsü olarak kabul etmek lazım. Bu büyük ülküyü sadece Atatürk söylememiş. Biz denizci bir milletiz. Bizlere ‘denizcilikten anlamıyorlar, Türklerin ne ilgisi var’ diyenler tarihin sayfalarına göz atabilirler. Denizciliği dünyaya öğreten Saka Türkleridir” ifadelerini kullandı.

Büyük devlet olmak denizlerden geçiyor
Türkiye’nin kendi enerji ihtiyacını karşılaması için Doğu Akdeniz’deki girişimleri ile ilgili yorum yapan Yaycı, “Doğu Akdeniz’deki paylaşım mücadelesine konu olan alandaki gaz hidratlar Türkiye’nin 550 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılar. Bana göre bir devletin büyük devlet olabilmesi için bir gerek şartı vardır. Devletin otoritesini göstermesidir. Çok şükür 15 Temmuz 2016’da bunu çözdük. Türkiye’nin her yerinde devlet otoritesi var. İkincisi de yeter şartıdır, bu da kendi enerji ihtiyacını karşılaması. O da denizlerde. Bir diğeri de nükleer enerjiye sahip olmaktır. İşte Rusya’yla yaptığımız nükleer enerji santrali, denizlerdeki mücadelemiz bu iki yeter şartı sağlamak içindir. Bu iki yeter şartın yerine gelmemesi, Türkiye’nin kendi enerji ihtiyacını karşılayarak büyük devlet olma yolundaki ilerleyişini durdurmak için Doğu Akdeniz’de, Adalar Denizi’nde yükleniyorlar. Dikkat ederseniz nükleer enerji santralinin yapımına içeride ve dışarıda karşı olan acayip bir güruh var. İktidarlar, şahıslar değişir. Nesiller gider gelir ama bunlar değişmez gerçeklerdir. Bunun peşinden kim koşarsa ona destek vermek lazımdır. Koşmadığı zaman da tepki koymak lazımdır” diye kaydetti.
Manolya BULUT-PUSULA
Mavi Vatan’ın geliştiricisi olarak tanınan Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı ve Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde konferans düzenledi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de ilan ettiği deniz yetki alanlarını kapsayan doktrin olan Mavi Vatan Doktrin’inin milli bir mesele olduğunu kaydeden Yaycı, “Denizde büyüyemeyen devletler, cihan devleti olamazlar. Bizim hudutlarımızın 8 bin 468 kilometrekaresi denizdir. Hududumuzun yüzde 80’i denizdir. Mavi vatan milli bir meseledir. Denizler meselesi milli bir meseledir. Mavi vatan 462 bin kilometrekaredir. Bunu 18 yılda çizdik, 18 yıl emek sarf ettik. Bizim ülkemiz sadece karalardan oluşmaz. Devletler hukukunda ülke deniz, hava ve kara üçlüsünden oluşur. Kara sınırlarımız ise 800 küsur bin kilometrekaredir. Ülkemizin sınırları sorulduğunda ne diyeceğiz? 1 milyon 245 bin kilometrekare diyeceğiz. Artık ülkemizin sınırları Mavi Vatanla birlikte 1 milyon 245 bin kilometrekaredir” diye konuştu.

Mavi Vatan’ın babası Oğuz Kağan’dır
Mavi Vatan’dan Oğuz Kağan Destanı’nda da söz edildiğini belirten Doç. Dr. Yaycı, “Oğuz Kağan, destanında bize ülkeyi tanımlıyor. Hedef gösteriyor. Destanın bir yerinde diyor ki, ‘Daha deniz, daha ırmak. Güneş tuğ (bayrak) olsun, gökyüzü çadır.’ Bu ifadeyi iyi anlamak lazım, tuğ ne demek bayrak, sancak demek? Sancak, bayrak iner mi? İnmez. Ülken o kadar büyük olsun güneş hiç batmasın diyor. Ülkeye denizi de dâhil ediyor. Deniz, ülkenin bir parçası diyor. Mavi Vatan’ın babası kim derseniz, ben size Oğuz Kağan derim” dedi.
Türk milletinin büyük ülküsü gerçekleşiyor
Türkiye’nin denizlerdeki hakimiyet ülküsünün gerçekleşmeye başladığını aktaran Yaycı, “Şimdi kendi silahlarını, gemilerini yapan bir Türkiye var. Atatürk, denizleri sadece Deniz Kuvvetleri’nden ibaret görmemiştir. Denizciliği topyekûn ulaştırmasıyla, ticaretiyle hepsiyle bir görmüştür. Bu büyük ülküyü şu anda gerçekleştiriyoruz. Bugün dünyanın sayılı ticaret filolarına sahip olduk. Müthiş bir seviyeye geldik. Bunların hepsi bizim için son derece önemli gelişmelerdir. Denizciliği Türk’ün büyük ülküsü olarak kabul etmek lazım. Bu büyük ülküyü sadece Atatürk söylememiş. Biz denizci bir milletiz. Bizlere ‘denizcilikten anlamıyorlar, Türklerin ne ilgisi var’ diyenler tarihin sayfalarına göz atabilirler. Denizciliği dünyaya öğreten Saka Türkleridir” ifadelerini kullandı.

Büyük devlet olmak denizlerden geçiyor
Türkiye’nin kendi enerji ihtiyacını karşılaması için Doğu Akdeniz’deki girişimleri ile ilgili yorum yapan Yaycı, “Doğu Akdeniz’deki paylaşım mücadelesine konu olan alandaki gaz hidratlar Türkiye’nin 550 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılar. Bana göre bir devletin büyük devlet olabilmesi için bir gerek şartı vardır. Devletin otoritesini göstermesidir. Çok şükür 15 Temmuz 2016’da bunu çözdük. Türkiye’nin her yerinde devlet otoritesi var. İkincisi de yeter şartıdır, bu da kendi enerji ihtiyacını karşılaması. O da denizlerde. Bir diğeri de nükleer enerjiye sahip olmaktır. İşte Rusya’yla yaptığımız nükleer enerji santrali, denizlerdeki mücadelemiz bu iki yeter şartı sağlamak içindir. Bu iki yeter şartın yerine gelmemesi, Türkiye’nin kendi enerji ihtiyacını karşılayarak büyük devlet olma yolundaki ilerleyişini durdurmak için Doğu Akdeniz’de, Adalar Denizi’nde yükleniyorlar. Dikkat ederseniz nükleer enerji santralinin yapımına içeride ve dışarıda karşı olan acayip bir güruh var. İktidarlar, şahıslar değişir. Nesiller gider gelir ama bunlar değişmez gerçeklerdir. Bunun peşinden kim koşarsa ona destek vermek lazımdır. Koşmadığı zaman da tepki koymak lazımdır” diye kaydetti.
