
Türkler tarih boyunca gerek İslam öncesinde, gerek Türk-İslam tarihinde ve de gerekse dünya tarihinde önemli başarılara imza atmış bir millettir. Gerek İslamiyet Öncesi Asya Hunlar ile başlayan süreç gerekse 751 Talas Savaşı ile başlayan İslamlaşma süreci ve ardından Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devletleriyle bu durum daha da somut bir hal almıştır. Peki, Türkler hangi özellikleriyle ön planda olmuştur? Bu soruya maddeler halinde cevap verilebiliriz.
- Askeri teşkilatlanma, MÖ. 209 yani Mete Han’dan günümüze kadar ki süreçte en ön planda olan özelliktir. Onlu askeri teşkilat sistemi Türklerin askeri yönden örnek alınmasının en somut delilidir. Sistemi bazı değişiklikler yaparak tüm dünya ulusları tarihi süreç boyunca kullanmıştır. Askeri teşkilatlanma alanında başarının olmasında Türklerin bozkır kültürüne sahip olmaları önemli bir etkendir. Ordu-millet anlayışı, eli silah tutan her Türk’ün asker sayılması, Abbasilerin ordularında Türkleri bulundurması, sınır güvenliğini sağlamada Türklerden yararlanılması ve Türklere özgü SAMARRA şehrinin kurulması askeri teşkilatlanmanın Türklerdeki önemini ortaya koymuştur. Buna birde Fransız general ve devlet adamı Napolyon’un şu sözü farklı bir anlam yüklemiştir: “ Bana Türklerden oluşan bir ordu verin onlarla tüm dünyayı size fethedeyim.”
- Türklerin en belirgin özellikleri arasında yer alan bir diğer önemli alan ise devlet yönetimindeki becerileri ve bu alanında ki gösterdikleri başarılardır. 16 büyük imparatorluk, 50’nin üzerinde devlet ve sayısız beyliklerin var olması Türklerin devlet kurma ve yönetme becerisinin olduğuna delildir. İki Türk bir araya geldiğinde konuşulan kesinlikle yeni bir devletin kuruluş planıdır sözü önemli kayda değer bir sözdür.
- Türklerin bir diğer özelliği ise inandıkları ve doğru olduğuna emin oldukları konularda geri adım atmayışlarıdır. Özellikle de İslamiyet’in kabulüyle birlikte din, bayrak, ezan ve diğer kutsi değerler karşısında verilen mücadeleler buna delildir. 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesinden 25 yıl sonra başlayan Haçlı Seferlerine karşı verilen mücadele, Kudüs gibi dini merkez sayılan şehirlerin fethedilmesi veya kaybedilmesinde ortaya konulan tavırlar bu durumu en iyi izah eder. Bu gün dahi İslam’ın son kalesi, ümmetin umudu olarak Türkiye’nin görülmesi ve iç ve dış mihrakların planları bizi yanıltmamaktadır.
- Türkler, aşırıcı uçta dini yaşamayı da sevmeyen bir millettir. Dini hassasiyetleri vardır; fakat dinde aşırılığa gitmezler. Laik bir anlayış Türklerin en bariz özellikleri arasındadır. İslamiyet Öncesinde din adamlarının ayrıcalıklı bir sınıf olmayışı ve ruhban anlayışına dayalı bir sınıfsal farklılığa gidilmemesinin temel sebebi Türklerde laik bir anlayışının olmasıdır. İslamiyet sonrası ise daha çok otoritelerini güçlü kılmak için din adamlarına ihtiyaç duymuşlardır.
- Türkler yaşadıkları coğrafyalardan etkilenen veya oraları etkileyen bir millettir. Değişime açık ve yenilikçidir. Mevcut olan ve insana hizmet eden her şeyi kabul eder ve onu kendisine uygun bir hale getirir. Özellikle bunu Osmanlı Devleti Balkanların fethinde uygulama safhasına koymuştur. Bu gün Balkanlarda halen daha Türk izlerinin olması bunun en önemli göstergesidir. Hanlar, hamamalar, camiler, medreseler, çeşme ve köprüler, Türk’ün gittiği coğrafyaları şen ettiğine bariz delildir.
- Türk’ü diğer milletlerden ayıran en temel fark ise bağımsızlığa olan düşkünlüktür. Çin esaretinde geçirilen 630-680 arası yani 50 yıl hariç Türkler hiç dönem esaret altına alınmamıştır. Kaldı ki o dönem de bile 639 yılında Kür-Şad Ayaklanması vardır. Ayaklanma sonucunda Kutluk Devleti yani II. Köktürk devleti kurulmuştur. Aynı durum Mondros Ateşkes Anlaşması sonrası başlayan işgaller döneminde de tekrarlanmıştır. Erzurum ve Sivas Kongresinde manda ve himaye ret edilerek tam bağımsızlık doğrultusunda adımlar atılmıştır. 29 Ekim 1923 tarihinde ise cumhuriyet ilan edilmiştir.