
Haftasonunu Siirt'te geçirdim.
Bu yazıyı da size oradan yazdım.
Türkiye'nin nasıl sağlam bir çimentosu olduğunu görmek için buraları televizyondan değil yakından görmek gerekir.
Siirt'e daha geçen ay kitap fuarında katılmak için gitmiştim.
Üzerinden ancak bir ay geçti ve yine gençlerle buluşmak için buradayım.
İyi ki buradayım!
Endişelerim azaldı...
Ümidim arttı.
Buraya gençlerle harika birşey konuşmak üzere geldim.
Edebiyat, sanat, yazarlık konuşmak için.
TÜRGEV'in liseli genç kızlarımıza sağladığı muhteşem olanakları görme fırsatım da oldu.
Zira burada kalan kardeşlerimizle yazarlık atölyesi yaptık.
Onlar iyiliği yazdılar...
Ben de onları dinlemeye, yazdıkları iyilik öykülerini, denemelerini, kompozisyonlarını duymaya, onlara nasıl daha güzel yazacaklarıyla ilgili tavsiyelerde bulunmaya gittim.
Yazının, edebiyatın estetiği açısından söyleyecek birkaç sözüm oldu...
Ancak iyiliği yazarken kullandıkları üslup, temizlik, doğallık karşısında bırakınız konuşmayı ağzım açık kaldı.
Bir kez daha anladım ki bizi biz eden değerler varken üç beş çapulcu bu devlete zarar veremez...
Irkçılık pisliği bizim yanımızdan bile geçemez!
Evet televizyonlarda izlediğiniz Türkiye bu anlattıklarıma benzemiyor doğru.
Gelen şehit haberleri kalbimizin orta yerine hançer gibi sağlanıyor haklısınız.
Ancak atladığınız birşey var...
Biz bu vatanı beleşe almadık...
Atalarımızın kanı pahasına bu topraklardayız.
Irkın değil kardeşliğin omuz omuza güç verdiği bir geçmişimiz var!
O yüzden öyle kolayına ümitsizliğe kapılacak, üç beş efelenmeye pabuç bırakacak yürek yok bizde.
Bu hafta sonu Siirt'te gençlerle birlikteydik...
Anne babası Türk, Kürt, Arap olanlar vardı...
Hiçbirini birbirinden ayıramadım.
Hiçbirini kendi yeğenlerimden farklı göremedim.
Hiçbiri bana hiçbir saikle soğuk gelmedi...
Hiçbirine ben yabancı gelmedim.
Çok sevdik birbirimizi,dedelerimiz gibi, onların dedeleri gibi.
İşte o yüzden bulanık sularda balık avlamaya kalkanlar boşuna heveslenmesinler.
Yüreğimiz aynı dili konuşuyor bizim...
Bizi anadillerimiz farklı olduğu için düşman haline getiremezler.
Getirdiler bak her gün şehit haberleri alıyoruz diyenlere Siirtli gençlerin samimiyetinden almaları gereken bir ders var diyeceğim ama televizyonun başında oturarak bunu anlayamazlar.
Dedelerimiz gibi Çanakkale'de omuz omuza vermeleri gerekir.
Siyasi tercihlerine tamahla bu vatana kıymaya çalışanlara, bu topraklarda benim etrafımda sevgi çemberleri oluşturan gençlerin iki kelam cevapları var...
Sizin ümitsizliğe düştüğünüz terör bizim de canımızı yakıyor demek istiyorlar...
Ben bunu duydum... Siz de başınızı televizyondan kaldırırsanız, günlük çıkarların gölgelediği duygularınızı hakikate açabilirseniz duyarsınız.
Bu ülke için kim ne planlamışsa bu millet bozmuş!
Irkına bakmadan komşusuna sahip çıkmış.
Yine öyle olacak...
Çünkü bu toprakların harcı ırkçılıkla değil bütün müminler kardeştir emriyle karılmış,
Evet acı günler yaşıyoruz, zor günlerden geçiyoruz...
Ancak Siirt'e gelirseniz anlayacaksınız ki, geçiyoruz.
Yeter ki türkümüzün bir, acımızın ortak olduğunu yeniden hatırlayalım.
Daha fazla sağa sola bakmadan, bu vatanın asli sahipleri olarak dört bir andaki gençlere sahip çıkmalıyız.
Başka türlü yeniden güzel bir ülkenin sahipleri olamayız.
Hep birden, ayırmadan, ayrışmadan!