
Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerinin büyük trajedisini ve insan hakları ihlalini Meclis gündemine taşıyan İYİ Parti Erzurum Milletvekili Naci Cinisli, “Türkiye’nin Doğu Türkistan'daki kardeşlerimizi koruması, âdeta kendi vatandaşlarımız hassasiyetiyle davranması insanlık ve millî borcumuzdur” dedi.
Haber Merkezi

Meclis Genel Kurulunda söz alan İYİ Parti Erzurum Milletvekili Naci Cinisli, Uygur Türkleri meselesinin millî bir hassasiyet ve haysiyet içinde ele alınması gerektiğini ifade etti. Uygur Türklerine yapılan mezalimin yok sayılamayacağını belirten Cinisli şu ifadeleri kullandı:
"Bendeniz, kırk yıl önce, henüz çocukken "Doğu Türkistan" "Uygur Türkleri" "sürgün" "işgal" "özgürlük" sözlerini büyük mücahit İsa Yusuf Alptekin Bey'in evimizi teşriflerinde bizzat kendisinden ilk defa duymuştum, dün gibi hafızamda. Mücadele insanı, büyük dava adamı İsa Yusuf Alptekin Bey'e Allah'tan rahmet dilerim. Bugün ise NATO Parlamenterler Asamblesinin Başkan Yardımcısı olduğum Komisyonda hazırlanan "Çin Raporu"nda Uygur Türklerine yapılan mezalimin kayda geçmesine vesile olan bir milletvekili olarak burada milletimizin ve sizlerin huzurunuzda bulunuyorum.
Devletimizin Çin'le diplomatik ilişkilerini sürdürerek, iki ülke arasındaki dengeleri devlet ciddiyetiyle gözeterek Doğu Türkistan'daki kardeşlerimizi koruması, âdeta kendi vatandaşlarımız hassasiyetiyle davranması insanlık ve millî borcumuzdur. Devlet geleceği görmelidir, geçmişi de unutmamalıdır. Uygur Türkleri meselesi millî bir hassasiyet ve haysiyet içinde ele alınması gereken bir konudur. Yaklaşık yetmiş yıldır milliyetçi demokrat çevrelerin gündemindeki Doğu Türkistan meselesinde harcanan en büyük çaba dünyanın da konuya sahip çıkması ve çığlıklara kulak vermesiydi. Çabalarımız gerçekleşti, dünya âlem bu gerçek davaya sahip çıktı. Davaya asıl sahip çıkması gereken bugünlere taşıyan Türkiye Cumhuriyeti devletinin, ne hazindir ki bugünkü yöneticileri kulaklarını tıkadı, soydaşlarımıza sırtlarını döndüler. Hiçbir millet kendi kökünü inkâr edemez, manzara düşündürücüdür; siyasi bir eleştiri yapmıyorum, tarihî bir tespitte bulunuyorum. Keşke Türkiye bu haklı davaya bugün liderlik edebilse, diğer ülkeler de takip etselerdi çünkü bizler "Haktan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi." diyen Doğu Türkistanlı Kâşgarlı Mahmut gibi bir bilgeye sahibiz. Dünyanın verdiği bu desteğin şimdilerde farklı yorumlanmasını ise hayretle, üzüntüyle karşılıyorum. Batılı ülkeler Doğu Türkistan davasını destekliyor diye kardeşlerimize yapılan zulmü görmezden mi gelelim? Uygur Türkleri, seslerini duyurup kamuoyu oluşturmaya, destek bulmaya ihtiyaç duyarken, destek veren ülkelere "Bize neden destek veriyorsunuz?" diye mi sorsunlar? Üstelik ne AK Parti iktidarındaki Türkiye ne de Müslüman ülkeler kendileriyle ilgilenmiyorken. Uygur Türkü kardeşlerimiz eşlerinden, kardeşlerinden, çocuklarından, ailelerinden koparılmakta, sözde, eğitim programı altında zalim yöntemlerle geleneklerinden, göreneklerinden, kültür ve dinî inançlarından ayrılmaya zorlanmaktalar. Türk vatandaşlığına geçmiş olup ailelerinden yıllardır haber alamayan kardeşlerimiz var, anneleri, babaları sağ mı ölümü bilmiyorlar. Onlar Türkiye'nin girişimde bulunmasını bekliyorlar. Şayet ölçü Türklükse Uygur Türkleri Türk; şayet ölçü Müslümanlıksa, Uygur Türkleri elhamdülillah Müslüman; şayet ölçü insanlıksa, Uygur Türleri insan. Doğu Türkistan'daki Uygur Türkleri davasını bazı çevreler gibi yok farz edemeyiz, tıpkı Kıbrıs Türkleri, Avrupa'daki Türkler ve dünyanın farklı coğrafyalarında gözleri, kulakları, gönülleri Türkiye Cumhuriyeti devletinde olan diğer Türk ve Müslüman kardeşlerimizi yok farz edemeyeceğimiz gibi. Pakistan'daki, Afganistan'daki, Başkurdistan'daki, Tataristan'daki, Kazakistan'daki, Özbekistan'daki, Balkanlar'daki, Batı Trakya'daki, Filistin'deki, Libya'daki, diğer coğrafyalardaki kardeşlerimizin "Bize Türkiye nasılsa sahip çıkar." ümitlerini yıkmaya ve bu ince gönül bağını koparmaya hiçbir siyasetin, siyasinin hakkı yoktur. Bizim Kıbrıs davamızdaki veya Azerbaycan davamızdaki haklı inadımız, mücadelemiz nasıl ki diğer coğrafyalardaki kardeşlerimize ümit ve moral oluyorsa, Doğu Türkistan'daki boş vermiş tutum, siyasetsizlik yine diğer coğrafyalardaki ümitleri, güveni sarsar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak bizler Doğu Türkistan meselesini partilerüstü yaklaşımla ele almalıyız. En kısa sürede bir Meclis araştırma komisyonu kurup meseleyi milletimizin vicdanından Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımalıyız.
Ayrıca, bir de Çin'le 2017 yılında yapılmış suçluların iadesi anlaşması endişemiz var. Bu anlaşma eğer Dışişleri Komisyonu gündemine ve Genel Kurulumuza getirilirse pratikte Çin Komünist Partisinin teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş olur, Uygur Türkü kardeşlerimizin uğradıkları mezalime imza atılmış olur. Bu tarihî sorumsuzluğa hiçbir vatansever, haysiyetli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve milletvekilinin imza atmayacağına ve kabul etmeyeceğine inanırım. İnsanlık, tarih ve aziz milletimiz yapılan tarihî hataları affetmez."
Haber Merkezi

Meclis Genel Kurulunda söz alan İYİ Parti Erzurum Milletvekili Naci Cinisli, Uygur Türkleri meselesinin millî bir hassasiyet ve haysiyet içinde ele alınması gerektiğini ifade etti. Uygur Türklerine yapılan mezalimin yok sayılamayacağını belirten Cinisli şu ifadeleri kullandı:
"Bendeniz, kırk yıl önce, henüz çocukken "Doğu Türkistan" "Uygur Türkleri" "sürgün" "işgal" "özgürlük" sözlerini büyük mücahit İsa Yusuf Alptekin Bey'in evimizi teşriflerinde bizzat kendisinden ilk defa duymuştum, dün gibi hafızamda. Mücadele insanı, büyük dava adamı İsa Yusuf Alptekin Bey'e Allah'tan rahmet dilerim. Bugün ise NATO Parlamenterler Asamblesinin Başkan Yardımcısı olduğum Komisyonda hazırlanan "Çin Raporu"nda Uygur Türklerine yapılan mezalimin kayda geçmesine vesile olan bir milletvekili olarak burada milletimizin ve sizlerin huzurunuzda bulunuyorum.
Devletimizin Çin'le diplomatik ilişkilerini sürdürerek, iki ülke arasındaki dengeleri devlet ciddiyetiyle gözeterek Doğu Türkistan'daki kardeşlerimizi koruması, âdeta kendi vatandaşlarımız hassasiyetiyle davranması insanlık ve millî borcumuzdur. Devlet geleceği görmelidir, geçmişi de unutmamalıdır. Uygur Türkleri meselesi millî bir hassasiyet ve haysiyet içinde ele alınması gereken bir konudur. Yaklaşık yetmiş yıldır milliyetçi demokrat çevrelerin gündemindeki Doğu Türkistan meselesinde harcanan en büyük çaba dünyanın da konuya sahip çıkması ve çığlıklara kulak vermesiydi. Çabalarımız gerçekleşti, dünya âlem bu gerçek davaya sahip çıktı. Davaya asıl sahip çıkması gereken bugünlere taşıyan Türkiye Cumhuriyeti devletinin, ne hazindir ki bugünkü yöneticileri kulaklarını tıkadı, soydaşlarımıza sırtlarını döndüler. Hiçbir millet kendi kökünü inkâr edemez, manzara düşündürücüdür; siyasi bir eleştiri yapmıyorum, tarihî bir tespitte bulunuyorum. Keşke Türkiye bu haklı davaya bugün liderlik edebilse, diğer ülkeler de takip etselerdi çünkü bizler "Haktan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi." diyen Doğu Türkistanlı Kâşgarlı Mahmut gibi bir bilgeye sahibiz. Dünyanın verdiği bu desteğin şimdilerde farklı yorumlanmasını ise hayretle, üzüntüyle karşılıyorum. Batılı ülkeler Doğu Türkistan davasını destekliyor diye kardeşlerimize yapılan zulmü görmezden mi gelelim? Uygur Türkleri, seslerini duyurup kamuoyu oluşturmaya, destek bulmaya ihtiyaç duyarken, destek veren ülkelere "Bize neden destek veriyorsunuz?" diye mi sorsunlar? Üstelik ne AK Parti iktidarındaki Türkiye ne de Müslüman ülkeler kendileriyle ilgilenmiyorken. Uygur Türkü kardeşlerimiz eşlerinden, kardeşlerinden, çocuklarından, ailelerinden koparılmakta, sözde, eğitim programı altında zalim yöntemlerle geleneklerinden, göreneklerinden, kültür ve dinî inançlarından ayrılmaya zorlanmaktalar. Türk vatandaşlığına geçmiş olup ailelerinden yıllardır haber alamayan kardeşlerimiz var, anneleri, babaları sağ mı ölümü bilmiyorlar. Onlar Türkiye'nin girişimde bulunmasını bekliyorlar. Şayet ölçü Türklükse Uygur Türkleri Türk; şayet ölçü Müslümanlıksa, Uygur Türkleri elhamdülillah Müslüman; şayet ölçü insanlıksa, Uygur Türleri insan. Doğu Türkistan'daki Uygur Türkleri davasını bazı çevreler gibi yok farz edemeyiz, tıpkı Kıbrıs Türkleri, Avrupa'daki Türkler ve dünyanın farklı coğrafyalarında gözleri, kulakları, gönülleri Türkiye Cumhuriyeti devletinde olan diğer Türk ve Müslüman kardeşlerimizi yok farz edemeyeceğimiz gibi. Pakistan'daki, Afganistan'daki, Başkurdistan'daki, Tataristan'daki, Kazakistan'daki, Özbekistan'daki, Balkanlar'daki, Batı Trakya'daki, Filistin'deki, Libya'daki, diğer coğrafyalardaki kardeşlerimizin "Bize Türkiye nasılsa sahip çıkar." ümitlerini yıkmaya ve bu ince gönül bağını koparmaya hiçbir siyasetin, siyasinin hakkı yoktur. Bizim Kıbrıs davamızdaki veya Azerbaycan davamızdaki haklı inadımız, mücadelemiz nasıl ki diğer coğrafyalardaki kardeşlerimize ümit ve moral oluyorsa, Doğu Türkistan'daki boş vermiş tutum, siyasetsizlik yine diğer coğrafyalardaki ümitleri, güveni sarsar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak bizler Doğu Türkistan meselesini partilerüstü yaklaşımla ele almalıyız. En kısa sürede bir Meclis araştırma komisyonu kurup meseleyi milletimizin vicdanından Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımalıyız.
Ayrıca, bir de Çin'le 2017 yılında yapılmış suçluların iadesi anlaşması endişemiz var. Bu anlaşma eğer Dışişleri Komisyonu gündemine ve Genel Kurulumuza getirilirse pratikte Çin Komünist Partisinin teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş olur, Uygur Türkü kardeşlerimizin uğradıkları mezalime imza atılmış olur. Bu tarihî sorumsuzluğa hiçbir vatansever, haysiyetli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve milletvekilinin imza atmayacağına ve kabul etmeyeceğine inanırım. İnsanlık, tarih ve aziz milletimiz yapılan tarihî hataları affetmez."