
Yılın en uzun gecesini yaşayacağız bugün. Yarından itibaren günler uzamaya başlayacak, ışık gün be gün çoğalacak yarımküremizde. Bu, hayatlarımızda neyi-nasıl-niye değiştirir bilmiyorum; ama şöyle hiç uyumadığımız kadar derin, güzel rüyalarla süslü, huzurlu bir uyku…
Upuzun, kesintisiz, doya doya, mışıl mışıl…
Çok iyi olur doğrusu.
★★
Sıradışı yaşam serüveniyle; bir psikolojik danışman ve anlamlı yaşam kılavuzu olarak mesleğinin hakkını verişiyle; ama herhalde en çok da ‘sıradan hayatları güzelleştirebilecek uygulanabilir önerileriyle’ dikkat çeken sevgili Mehmet Osman Çetiner, tam da 2020 Ekim ayı biterken kendi sosyal medya sayfasında bir şiir paylaşmıştı. Hayat bu ya, tam da o günlerde Cumhuriyet Bayramı coşkusuyla İzmir depreminin yarattığı büyük üzüntü birbirine karışıyordu…
Hakkında çok az şey bildiğimiz Afrika edebiyatından ve o şaşırtıcı derecede geniş literatür içerisindeki görece küçücük bir dilimden, Susu Kabilesi’nin ürünlerinden biriydi, anonim bir şiirdi Mehmet Osman’ın bizimle paylaştığı ve deniyordu ki o şiirde:
“Dünyada her şeyden tatlı bir şey var
Baldan tatlı, tuzdan tatlı, şekerden tatlı
Her şeyden tatlı
Nedir o?
Uyku !
Uyku insanı tutsak etmek isterse
Kimse önleyemez bunu, uyur kalır insan
Uyku köle etmek istemeyegörsün insanı
Sayısız insan kurtarmaya gelse
Sayısız insan gürültü yapsa
Sayısız insan da olsa asla kurtaramaz
Uyuyan birini uykusundan…”
★★
Uyumak…
Ama derin ve huzur içinde uyuyabilmek güzel şey!
Dahası bu bir ilaç, doktorların dediğine göre…
Ve fakat çok da zor bir şey. Düşünün, tek parçalı uzun ve derin bir uyku, ne büyük bir nimet.
Ve düşünün kimlerin uykusu delik deşiktir?
Yol gözleyenlerin…
Asker anasının, babasının…
Buna mukabil, çocuğu kandırılıp dağa kaçırılmış ananın, babanın da aynı şekilde delik deşiktir uykusu…
Kayıpların ve faili meçhul maktul yakınlarının…
İftiraya uğramışların, geciken adaleti uykusuz bekleyenlerin…
Diğer yandan ağır iç hesaplaşmalarla vicdan muhasebesi yapanların…
Bile bile kötülük edenlerin, iftira atanların, çalıp çırpanların uykuları uyku sayılmaz, öylelerinin uykularından zehirli karabasanlar sızar…
Borçlunun ve belki alacaklının da…
Ama en çok da hastanın, ızdırap çekenin…
Uykusu, uyku gibi değildir; bölük pörçüktür.
“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar…” diye durumu boşuna böyle muhteşem dramatize etmemiş şair Necip Fazıl Kısakürek.
Doğru, öyle!
★★
‘Hastanın sabahı bekleyişi’…
Çok müthiş, çok sarsıcı bir imaj bu...
Ya biz yaşamışızdır ya da bir sevdiğimizin sabahı bekleyişine tanıklık etmişizdir, belki biliriz. Güneş doğunca sanki bütün ağrılar dinecekmiş gibidir…
Ama somut, tıbbi, organik bir açıklaması olmayabilir bunun. Psikolojiktir bu durum muhakkak: Hava aydınlanınca diğer insanlar uyanacaktır, beklenen de muhtemelen budur aslında. Hayat, diğer insanlarla bütünlenir çünkü. Diğer insanlar, hareket halindekiler, ötekiler, sokaktakiler, koridordakiler; gecesi ızdırap içinde geçmiş kimselere yeniden o canım hayatı anımsatır. Eylemlilik hâlini…
★★
Öyle ya da böyle; yılın en uzun gecesinde herhangi bir beklentiyle, bir umutla beklediğiniz ‘ümitvar gün doğumunun’ size en çok ihtiyacınız olan o şeyi getirmesini dilerim:
Sağlığınızı…
Sevdiğinizi…
Evladınızı, annenizi, babanızı, dostunuzu…
Ya da içinizi karartan her şeye inat, en uzun geceden sonra bile yine aydınlanan şu yeni günün sizi şu an boğan dertten, sıkıntıdan, her neyse işte ondan çıkışı, kaçışı, kurtuluşu getirip size armağan etmesini dilerim.
Upuzun, kesintisiz, doya doya, mışıl mışıl…
Çok iyi olur doğrusu.
★★
Sıradışı yaşam serüveniyle; bir psikolojik danışman ve anlamlı yaşam kılavuzu olarak mesleğinin hakkını verişiyle; ama herhalde en çok da ‘sıradan hayatları güzelleştirebilecek uygulanabilir önerileriyle’ dikkat çeken sevgili Mehmet Osman Çetiner, tam da 2020 Ekim ayı biterken kendi sosyal medya sayfasında bir şiir paylaşmıştı. Hayat bu ya, tam da o günlerde Cumhuriyet Bayramı coşkusuyla İzmir depreminin yarattığı büyük üzüntü birbirine karışıyordu…
Hakkında çok az şey bildiğimiz Afrika edebiyatından ve o şaşırtıcı derecede geniş literatür içerisindeki görece küçücük bir dilimden, Susu Kabilesi’nin ürünlerinden biriydi, anonim bir şiirdi Mehmet Osman’ın bizimle paylaştığı ve deniyordu ki o şiirde:
“Dünyada her şeyden tatlı bir şey var
Baldan tatlı, tuzdan tatlı, şekerden tatlı
Her şeyden tatlı
Nedir o?
Uyku !
Uyku insanı tutsak etmek isterse
Kimse önleyemez bunu, uyur kalır insan
Uyku köle etmek istemeyegörsün insanı
Sayısız insan kurtarmaya gelse
Sayısız insan gürültü yapsa
Sayısız insan da olsa asla kurtaramaz
Uyuyan birini uykusundan…”
★★
Uyumak…
Ama derin ve huzur içinde uyuyabilmek güzel şey!
Dahası bu bir ilaç, doktorların dediğine göre…
Ve fakat çok da zor bir şey. Düşünün, tek parçalı uzun ve derin bir uyku, ne büyük bir nimet.
Ve düşünün kimlerin uykusu delik deşiktir?
Yol gözleyenlerin…
Asker anasının, babasının…
Buna mukabil, çocuğu kandırılıp dağa kaçırılmış ananın, babanın da aynı şekilde delik deşiktir uykusu…
Kayıpların ve faili meçhul maktul yakınlarının…
İftiraya uğramışların, geciken adaleti uykusuz bekleyenlerin…
Diğer yandan ağır iç hesaplaşmalarla vicdan muhasebesi yapanların…
Bile bile kötülük edenlerin, iftira atanların, çalıp çırpanların uykuları uyku sayılmaz, öylelerinin uykularından zehirli karabasanlar sızar…
Borçlunun ve belki alacaklının da…
Ama en çok da hastanın, ızdırap çekenin…
Uykusu, uyku gibi değildir; bölük pörçüktür.
“Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar…” diye durumu boşuna böyle muhteşem dramatize etmemiş şair Necip Fazıl Kısakürek.
Doğru, öyle!
★★
‘Hastanın sabahı bekleyişi’…
Çok müthiş, çok sarsıcı bir imaj bu...
Ya biz yaşamışızdır ya da bir sevdiğimizin sabahı bekleyişine tanıklık etmişizdir, belki biliriz. Güneş doğunca sanki bütün ağrılar dinecekmiş gibidir…
Ama somut, tıbbi, organik bir açıklaması olmayabilir bunun. Psikolojiktir bu durum muhakkak: Hava aydınlanınca diğer insanlar uyanacaktır, beklenen de muhtemelen budur aslında. Hayat, diğer insanlarla bütünlenir çünkü. Diğer insanlar, hareket halindekiler, ötekiler, sokaktakiler, koridordakiler; gecesi ızdırap içinde geçmiş kimselere yeniden o canım hayatı anımsatır. Eylemlilik hâlini…
★★
Öyle ya da böyle; yılın en uzun gecesinde herhangi bir beklentiyle, bir umutla beklediğiniz ‘ümitvar gün doğumunun’ size en çok ihtiyacınız olan o şeyi getirmesini dilerim:
Sağlığınızı…
Sevdiğinizi…
Evladınızı, annenizi, babanızı, dostunuzu…
Ya da içinizi karartan her şeye inat, en uzun geceden sonra bile yine aydınlanan şu yeni günün sizi şu an boğan dertten, sıkıntıdan, her neyse işte ondan çıkışı, kaçışı, kurtuluşu getirip size armağan etmesini dilerim.