
Endonezya uyruklu R.B takip ettiğimiz dosyasında şöyle ifade ediyor yaşadıklarını: “ Ben şikayetçi B.N'yi tanıyorum. Kendisi benim patronum olur. Ben bu şahsın evine temizlik amacıyla gittim. Hatta ben Türkiye'ye ilk geldiğimde bu kişinin evinde çalışmak için de kalmıştım. Kendisi benden temizlik yapmamı istedi. Ben 17/07/2019 tarihinde evde temizlik yaptığım sırada yatak odasında dolap içerisinde 2.000 Doları gördüm. Ben bu parayı yerinden aldım. Şikayetçinin evinde 11 ay kaldım. Bana toplamda 1.800 Dolar verdi. Ancak bu benim çalışmış olduğum işin karşılığı değildir, bu nedenle bana eksik maaş verdiği için ben o parayı oradan aldım. Suçlamayı bu şekilde kabul ediyorum.”
Sonrasında neler yaşayacağını bilmeden. Ülke olarak hep tartıştığımız ve jeopolitik konumumuz itibariyle de hep tartışacağımız bir olgu göçmenlik. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, kişi başına düşen milli gelirin azlığı ve daha iyi bir yaşam bulma ümidiyle gerçekleşen umut yolculuğunun tek sebebi olmasa da en büyük sebeplerinden birisi aslında.
Türkiye açısından 1990’larda başlayan ve her yıl artarak devam eden iş gücü piyasasının büyük bir kısmını yabancı uyruklu vatandaşlar oluşturmaktadır. Ve bu yabancıların büyük bir kısmı da yasadışı ve kayıtsız olarak çalışmakta ve her türlü sosyal güvenceden yoksun olarak hayatını sürdürmektedir.
Her an yakalanma ve sınırdışı edilme korksuyla yaşayan bu yabancılar, uğradıkları her türlü baksıya da suskun kalmaktadır. Uzun çalışma sürelerinin yanında kısa dinlenme süreleri ve çalışma süresine bakılmaksızın yabancının bulunduğu durumu istismar edercesine düşük ücret verilmesi, her an psikolojik baskı altında tutulmaları uğradıkları mobbingin en büyük göstergesi aslında.
Yukarıda bahsettiğim örnek vaka da da görüleceği üzere neredeyse 1 yıla yakın zamanda ve yaklaşık aylık 100 dolara tekabül eden bir ücretle çalıştırılmış olan R.B.’nin, dava esnasında anlattıkları uğramış olduğu baskının ne denli fazla olduğunun gösteriyor.
“H.B. benim pasaportuma el koydu ve paspaortumu istediğim takdirde polise şikayet edeceğini ve yakalanıp ülkeme sınır dışı edileceğimi söyleyerek sürekli beni tehdit etti”diyor. Ülkesinde henüz yaşları küçük olan 2 çocuğunu bırakarak ülkemize gelen ve bu şekilde bir baskıya maruz kalan R.B. mobbing’in mağdurunun aslında Türk ya da yabancı olmasının farketmediğini bir kere daha gösteriyor.
Mobbing’in globalleşen bir sorun oluğu gerçeğini bizlere bir kez daha hatılatıyor. Uğradığı baskı ve psilojik şiddet karşısında çalışmasının karşılığını da alamayan R.B. artık çalışmasının karşılığını almak amacıyla ve kanundaki karşılığını bilmeden yukarıdaki suça bir nevi sürükleniyor. Ve yaşlaşık 2 yıla yakın bir süre hırsızlık suçlamasıyla yargılanmasına sebep oluyor. Uzun çalışma süreleriyle gününün büyük bir kısmını ayakta geçiren, çalışanın evinde kalan veyahut baskı ile kalmak zorunda kalan ve bu nedenle hiç bir mahremiyeti kalmayan, hiç bir sigorta ya da sosyal güvencesi olmayan, bunları talebi halinde ise sistematik bir şekilde ihbar edilme ile korkutulan mobbing mağduru yabancılar, bu baskı ve yıldırma politikasını yasal mercilere taşıyamamaktadır.
Belki binlerce mobbing mağurundan sadece biri olan R.B.’ye gelince yargılama sonunda ‘’Sanığın Türkiye de yabancı uyruklu kişinin evinde kalması bu evde ev işlerini yatılı olarak görmesi ve sürekli olarak sömürüye maruz kalması kendi hak ettiği ücretlerinin ödenmemesinden dolayı evdeki parayı aldığı ve kendisinin ev hırsızları ile eş değer düzeyde tutulamayacağı, suçun kanuni tanımındaki unsurlarda hata ettiği, suç kastı ile hareket etmediği savunmasının aksine mahkumiyetini gerektirir delil olmadığından sanığın BERAATİNE’’şeklinde karar ile yargılandığı suçtan beraat alsa da yaptığımız görüşmelerde uğramış olduğu baskı, şiddet ve sindirilmeyi hala atlatmış değil.
AVUKAT SELÇUK YILDIZ
Sonrasında neler yaşayacağını bilmeden. Ülke olarak hep tartıştığımız ve jeopolitik konumumuz itibariyle de hep tartışacağımız bir olgu göçmenlik. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, kişi başına düşen milli gelirin azlığı ve daha iyi bir yaşam bulma ümidiyle gerçekleşen umut yolculuğunun tek sebebi olmasa da en büyük sebeplerinden birisi aslında.
Türkiye açısından 1990’larda başlayan ve her yıl artarak devam eden iş gücü piyasasının büyük bir kısmını yabancı uyruklu vatandaşlar oluşturmaktadır. Ve bu yabancıların büyük bir kısmı da yasadışı ve kayıtsız olarak çalışmakta ve her türlü sosyal güvenceden yoksun olarak hayatını sürdürmektedir.
Her an yakalanma ve sınırdışı edilme korksuyla yaşayan bu yabancılar, uğradıkları her türlü baksıya da suskun kalmaktadır. Uzun çalışma sürelerinin yanında kısa dinlenme süreleri ve çalışma süresine bakılmaksızın yabancının bulunduğu durumu istismar edercesine düşük ücret verilmesi, her an psikolojik baskı altında tutulmaları uğradıkları mobbingin en büyük göstergesi aslında.
Yukarıda bahsettiğim örnek vaka da da görüleceği üzere neredeyse 1 yıla yakın zamanda ve yaklaşık aylık 100 dolara tekabül eden bir ücretle çalıştırılmış olan R.B.’nin, dava esnasında anlattıkları uğramış olduğu baskının ne denli fazla olduğunun gösteriyor.
“H.B. benim pasaportuma el koydu ve paspaortumu istediğim takdirde polise şikayet edeceğini ve yakalanıp ülkeme sınır dışı edileceğimi söyleyerek sürekli beni tehdit etti”diyor. Ülkesinde henüz yaşları küçük olan 2 çocuğunu bırakarak ülkemize gelen ve bu şekilde bir baskıya maruz kalan R.B. mobbing’in mağdurunun aslında Türk ya da yabancı olmasının farketmediğini bir kere daha gösteriyor.
Mobbing’in globalleşen bir sorun oluğu gerçeğini bizlere bir kez daha hatılatıyor. Uğradığı baskı ve psilojik şiddet karşısında çalışmasının karşılığını da alamayan R.B. artık çalışmasının karşılığını almak amacıyla ve kanundaki karşılığını bilmeden yukarıdaki suça bir nevi sürükleniyor. Ve yaşlaşık 2 yıla yakın bir süre hırsızlık suçlamasıyla yargılanmasına sebep oluyor. Uzun çalışma süreleriyle gününün büyük bir kısmını ayakta geçiren, çalışanın evinde kalan veyahut baskı ile kalmak zorunda kalan ve bu nedenle hiç bir mahremiyeti kalmayan, hiç bir sigorta ya da sosyal güvencesi olmayan, bunları talebi halinde ise sistematik bir şekilde ihbar edilme ile korkutulan mobbing mağduru yabancılar, bu baskı ve yıldırma politikasını yasal mercilere taşıyamamaktadır.
Belki binlerce mobbing mağurundan sadece biri olan R.B.’ye gelince yargılama sonunda ‘’Sanığın Türkiye de yabancı uyruklu kişinin evinde kalması bu evde ev işlerini yatılı olarak görmesi ve sürekli olarak sömürüye maruz kalması kendi hak ettiği ücretlerinin ödenmemesinden dolayı evdeki parayı aldığı ve kendisinin ev hırsızları ile eş değer düzeyde tutulamayacağı, suçun kanuni tanımındaki unsurlarda hata ettiği, suç kastı ile hareket etmediği savunmasının aksine mahkumiyetini gerektirir delil olmadığından sanığın BERAATİNE’’şeklinde karar ile yargılandığı suçtan beraat alsa da yaptığımız görüşmelerde uğramış olduğu baskı, şiddet ve sindirilmeyi hala atlatmış değil.
AVUKAT SELÇUK YILDIZ