
Bazı kesimler ya da kimseler, bundan millet için nasıl bir menfaat umuyorlar bilemeyiz tabii, Kurtuluş Savaşı’mızı ve bu savaşta yaşanan kahramanlıkları, söz gelimi bu savaşta yedi düvele karşı savaştığımız gerçeğini inkâr ediyorlar.
Ve bu ifadeler, bir moda gibi yaygınlaşıyor.
Sizin de dikkatinizi çekmiştir belki.
Adlarının önünde profesör, doçent, danışman, bilmem ne kurulu başkanı, bilmem ne uzmanı gibi afili ünvanlar bulunan kimseler, medyada, Türk toplumunun gözünün içine baka baka dile getiriyorlar o iddialarını:
‘Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı, kitapların -mesela Nutuk’un- anlattığı gibi yaşanmadı’ diyorlar…
‘Karşımızda sadece Yunanlılar vardı ve Mustafa Kemal’in ordusu sadece onlarla savaştı’ diyorlar…
Dahasını da söyleyenler oluyor: ‘Bu savaş bir senaryoydu, Batı dünyası Yakındoğu’daki yeni düzeni bu tiyatrodan (!?) sonra kurdu’ diyorlar…
Kendileri inanıyorlar mı bu söylediklerine bilemiyoruz; ama diyorlar işte. Birileri de kafalarını aşağı yukarı sallaya sallaya dinliyor bunları.
İnanmış gibi görünüyorlar. Belki de gerçekten inanıyorlar.
Görünüşte itiraz etmiyorlar, onaylıyorlar çünkü…
Ve biz hiç kuşku duymuyoruz ki öyle düşünenler kendi tarihlerini aşağıladıkça sınırlarımızın dışında, çok uzaklarda birileri ellerini ovuşturuyor…
Başka birileri halimize gülüyor…
Ve daha başka birileri de saçma tezlerine sahte argümanlar ekliyor…
Halbuki bu durumda kiminin adını bildiğimiz, çoğu meçhul, nice kahramanın kemikleri sızlıyor…
Şükrü Çavuş, ‘kemikleri sızlayan o kahramanlardan’ biri…
Tarih kitaplarında maalesef yer bulamayan, ne yazık ki unutulan bir kahramanımız…
Mudanyalı Canip oğlu Şükrü Çavuş…
Hani vatan hainlerinin, millet ve devlet düşmanlarının ‘Sadece Yunan'la savaştık’ dediği Kurtuluş Savaşı yılları var ya, işte o dönemde kaybettik Şükrü Çavuş'u.
22 yaşındaydı...
“25 Haziran 1920 günü, bir İngiliz zırhlısı Mudanya'ya yaklaştı. Hani vatan hainlerinin ‘İngilizlerle savaşmadık’ dediği o İngilizler, Mudanya'ya asker çıkaracaktı…
Zırhlı yanaştı, askerler karaya çıktı…
İskele meydanından Kadı Çeşmesi’ne doğru yaklaştıkları sırada Şükrü Çavuş saklandığı yerden çıktı ve tabancasını ateşledi. Üç İngiliz işgalci orada telef oldu fakat ne yazık ki Şükrü Çavuş da karşı ateşle vuruldu.
Kan kaybına dayanamadı ve oracıkta can verdi.
Henüz 22 yaşındaydı…
Bulunduğu yerde Şükrü Çavuş’un cesaretinden güç alıp silaha davranan sekiz Mudanyalı genç daha işgale başkaldırdı ve onlar da şehit edildiler.
Bugün, o destansı olayın yaşandığı yerde Şükrü Çavuş ve sekiz arkadaşı anısına 1922 yılında dikilmiş ‘Dokuz Şehitler Anıtı’ bulunmaktadır.
İngilizler bu olaydan sonra o bölgeye binlerce asker getirdiler, ahaliyi silah zoruyla meydana topladılar ve Kemalist Kuvvacılara katılanlar olması durumunda Mudanya’nın topa tutulacağı uyarısını yaptılar…”
***
Dokuz şehitler anıtının Marmara denizine bakan yüzünde şu kitabe bulunmaktadır:
“25 Haziran 1920 Cuma günü İngilizlerin Mudanya’yı işgalinde yalnız başına müdafaa ederken şehit olan ve bir düşman binbaşısı ile bir zabit ve üç neferini itlaf eden Mudanyalı Canip oğlu Şükrü Çavuş’un istirahatgâhı…”
***
Anıtlar, abideler yerlerinde dimdik dururken, bütün bu bilgiler devlet arşivlerinde en ince ayrıntısına dek yer alırken, nasıl oluyor da tarihçi kılığına girmiş şarlatanlar, ‘Kurtuluş Savaşı uyduruktur veya abartılmaktadır ya da sadece Yunan'la savaştık’ diye kolayca, alenen, korkmadan ve engellenmeden, gerçeğin ve tarihin de ebedi savunucusu durumundaki devlet ve kanun adamlarına çarpmadan milletimizi kandırabiliyor?
Hem de ulusal kanallarda…
Bu, çok kötü niyetli bir dezenformasyon!
Bu, Anadolu’dan sökülüp atılmak istenen bir millet için hazırlanmış ‘belleksizleştirme projesinin’ bir aşaması.
Türk milletini kendi zaferlerinden soğutmak, Anadolu halklarına ortak yazılmış bir tarihi unutturmak, kahramanlarını toplumun hafızasından silmek, sinsice ama çok ustaca hazırlanmış bir proje.
Dikkatli olmalıyız!
Öte yandan biz unutmuyoruz!
Unutmayanlar, unutmayacaklar daima var!
Ne Şükrü Çavuş'u ne Yahya Kaptan'ı ne 42’nci ve 47’nci Alayları ne Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı ne Kâzım Karabekir Paşa’yı ne de varlığımızı borçlu olduğumuz diğer kahramanları…
Hiçbirisini, bir an bile unutmuyoruz aslında…
Erzurumlu Kara Fatma’dan Gördesli Makbule'ye, Bitlisli Ferhat Teğmen’den Kilisli Mustafa Çavuş’a, Trabzonlu Üsteğmen Hüseyin Avni Aker’den Mersin-Gözneli Gök Mehmet’e kadar hepsi atadır, kahramandır, gururdur, şandır, şereftir, iftihar vesilesidir bizlere...
Ve hepsi, en az kahramanlıkları kadar ‘gerçektir’!
Ve bu ifadeler, bir moda gibi yaygınlaşıyor.
Sizin de dikkatinizi çekmiştir belki.
Adlarının önünde profesör, doçent, danışman, bilmem ne kurulu başkanı, bilmem ne uzmanı gibi afili ünvanlar bulunan kimseler, medyada, Türk toplumunun gözünün içine baka baka dile getiriyorlar o iddialarını:
‘Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı, kitapların -mesela Nutuk’un- anlattığı gibi yaşanmadı’ diyorlar…
‘Karşımızda sadece Yunanlılar vardı ve Mustafa Kemal’in ordusu sadece onlarla savaştı’ diyorlar…
Dahasını da söyleyenler oluyor: ‘Bu savaş bir senaryoydu, Batı dünyası Yakındoğu’daki yeni düzeni bu tiyatrodan (!?) sonra kurdu’ diyorlar…
Kendileri inanıyorlar mı bu söylediklerine bilemiyoruz; ama diyorlar işte. Birileri de kafalarını aşağı yukarı sallaya sallaya dinliyor bunları.
İnanmış gibi görünüyorlar. Belki de gerçekten inanıyorlar.
Görünüşte itiraz etmiyorlar, onaylıyorlar çünkü…
Ve biz hiç kuşku duymuyoruz ki öyle düşünenler kendi tarihlerini aşağıladıkça sınırlarımızın dışında, çok uzaklarda birileri ellerini ovuşturuyor…
Başka birileri halimize gülüyor…
Ve daha başka birileri de saçma tezlerine sahte argümanlar ekliyor…
Halbuki bu durumda kiminin adını bildiğimiz, çoğu meçhul, nice kahramanın kemikleri sızlıyor…
Şükrü Çavuş, ‘kemikleri sızlayan o kahramanlardan’ biri…
Tarih kitaplarında maalesef yer bulamayan, ne yazık ki unutulan bir kahramanımız…
Mudanyalı Canip oğlu Şükrü Çavuş…
Hani vatan hainlerinin, millet ve devlet düşmanlarının ‘Sadece Yunan'la savaştık’ dediği Kurtuluş Savaşı yılları var ya, işte o dönemde kaybettik Şükrü Çavuş'u.
22 yaşındaydı...
“25 Haziran 1920 günü, bir İngiliz zırhlısı Mudanya'ya yaklaştı. Hani vatan hainlerinin ‘İngilizlerle savaşmadık’ dediği o İngilizler, Mudanya'ya asker çıkaracaktı…
Zırhlı yanaştı, askerler karaya çıktı…
İskele meydanından Kadı Çeşmesi’ne doğru yaklaştıkları sırada Şükrü Çavuş saklandığı yerden çıktı ve tabancasını ateşledi. Üç İngiliz işgalci orada telef oldu fakat ne yazık ki Şükrü Çavuş da karşı ateşle vuruldu.
Kan kaybına dayanamadı ve oracıkta can verdi.
Henüz 22 yaşındaydı…
Bulunduğu yerde Şükrü Çavuş’un cesaretinden güç alıp silaha davranan sekiz Mudanyalı genç daha işgale başkaldırdı ve onlar da şehit edildiler.
Bugün, o destansı olayın yaşandığı yerde Şükrü Çavuş ve sekiz arkadaşı anısına 1922 yılında dikilmiş ‘Dokuz Şehitler Anıtı’ bulunmaktadır.
İngilizler bu olaydan sonra o bölgeye binlerce asker getirdiler, ahaliyi silah zoruyla meydana topladılar ve Kemalist Kuvvacılara katılanlar olması durumunda Mudanya’nın topa tutulacağı uyarısını yaptılar…”
***
Dokuz şehitler anıtının Marmara denizine bakan yüzünde şu kitabe bulunmaktadır:
“25 Haziran 1920 Cuma günü İngilizlerin Mudanya’yı işgalinde yalnız başına müdafaa ederken şehit olan ve bir düşman binbaşısı ile bir zabit ve üç neferini itlaf eden Mudanyalı Canip oğlu Şükrü Çavuş’un istirahatgâhı…”
***
Anıtlar, abideler yerlerinde dimdik dururken, bütün bu bilgiler devlet arşivlerinde en ince ayrıntısına dek yer alırken, nasıl oluyor da tarihçi kılığına girmiş şarlatanlar, ‘Kurtuluş Savaşı uyduruktur veya abartılmaktadır ya da sadece Yunan'la savaştık’ diye kolayca, alenen, korkmadan ve engellenmeden, gerçeğin ve tarihin de ebedi savunucusu durumundaki devlet ve kanun adamlarına çarpmadan milletimizi kandırabiliyor?
Hem de ulusal kanallarda…
Bu, çok kötü niyetli bir dezenformasyon!
Bu, Anadolu’dan sökülüp atılmak istenen bir millet için hazırlanmış ‘belleksizleştirme projesinin’ bir aşaması.
Türk milletini kendi zaferlerinden soğutmak, Anadolu halklarına ortak yazılmış bir tarihi unutturmak, kahramanlarını toplumun hafızasından silmek, sinsice ama çok ustaca hazırlanmış bir proje.
Dikkatli olmalıyız!
Öte yandan biz unutmuyoruz!
Unutmayanlar, unutmayacaklar daima var!
Ne Şükrü Çavuş'u ne Yahya Kaptan'ı ne 42’nci ve 47’nci Alayları ne Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı ne Kâzım Karabekir Paşa’yı ne de varlığımızı borçlu olduğumuz diğer kahramanları…
Hiçbirisini, bir an bile unutmuyoruz aslında…
Erzurumlu Kara Fatma’dan Gördesli Makbule'ye, Bitlisli Ferhat Teğmen’den Kilisli Mustafa Çavuş’a, Trabzonlu Üsteğmen Hüseyin Avni Aker’den Mersin-Gözneli Gök Mehmet’e kadar hepsi atadır, kahramandır, gururdur, şandır, şereftir, iftihar vesilesidir bizlere...
Ve hepsi, en az kahramanlıkları kadar ‘gerçektir’!