
Bizim çocukluğumuzda; içinde bulunduğumuz hafta olsa gerek, okullarda Yerli Malı haftası olarak kutlanırdı.
Şimdilerde artık kutlanmıyor.
Onun yerine kullandığımız eşya ya da giysilerin yabancı menşeili oluşuyla övünür olduk…
Sıralarımızın üstüne annemizin pişirdiği onlarca çeşit yiyeceği ve çarşıdan aldığımız meyveleri serer; konuşmalar yapılır ve sonra afiyetle getirdiklerimizi yerdik.
Bu törenlerin en zevkli kısmı birbirimizin getirdiği yiyecek ve meyveyi kıtlıktan çıkmışçasına yemekti…
O günkü amaç yerli malı kullanımını teşvik etmek ve bizim üretimimiz olanı, tüketme bilincini çocuk dimağına yerleştirmekti.
Dediğim gibi artık nostalji oldu…
*
Bir vakitler Çin’e gitmiştim…
Orayı farklı hayal ediyordum.
Ana caddelerde Amerikan ürünlerinin reklamını ve eğlence yerlerinde gençlerin Amerikan sigarası ve viskisi içip eğlenmelerini görüp bayağı şaşırmıştım.
Küresel ekonominin ve ticaretin bu denli etkili, Mao’nun çabasının boş olduğunu o zaman net olarak anlamıştım...
Bir an okuduklarımla yüzleştim.
Çin’in komünist lideri Mao, Kültür Devrimini boşuna mı yapmıştı da bu gençler Çin malı yerine Amerikan malı kullanıyordu.
Demek ki Küresel Sermaye bir hayli etkiliydi...
Ancak yine de yerli ürünler kullanmanın ve küresel sermaye oyunlarına karşı durmanın faydasına inananlardanım.
Çünkü Yerli Malı kullanmak yerel müteşebbisleri desteklemek, onların gelişmesini sağlamak ve yeni markalar edinmek anlamını taşıyor.
Eğer bir şehir ve ülke yeterince üretmiyor ve ekonomisi tüketim üzerine kurulmuşsa oranın gelişmesinden ve bağımsızlığından söz edemezsiniz.
Büyük sanayii ortaklıklarını – şimdilik- kaydıyla bunun dışında bırakıyorum. Ama onun da üretimini gerekli birikim ve tecrübeye ulaştığımızda, kendimiz yapmalıyız.
Bugün ülkemiz İnsansız Hava Araçlarında dünyada söz sahibi haline gelmektedir. Bu, övünülecek bir durumdur.
Demek ki varlıklarımızı, potansiyelimiz ve insanımıza güvenimizi bir kenara bırakamayız.
*
‘Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası’ ibaresi bizi yıllar öncesine götürdü ve daha başka bir çok şeyi hatırlattı..
İyi ki de gittik...
En azından Yerli Malı kullanmanın önemini bir kez daha hatırladık.
Hatta bir de sloganımız vardı; ‘Yerli Malı Türk’ün malı, herkes onu kullanmalı...’
Bugün kullanacak çok da malımız yok, aslına bakarsanız var da mevcut potansiyelimizi harekete geçiremiyoruz diyelim...
Yeni markalar üretmeli ve onlara sahip çıkmalıyız, diye düşünüyorum...
Şimdilerde artık kutlanmıyor.
Onun yerine kullandığımız eşya ya da giysilerin yabancı menşeili oluşuyla övünür olduk…
Sıralarımızın üstüne annemizin pişirdiği onlarca çeşit yiyeceği ve çarşıdan aldığımız meyveleri serer; konuşmalar yapılır ve sonra afiyetle getirdiklerimizi yerdik.
Bu törenlerin en zevkli kısmı birbirimizin getirdiği yiyecek ve meyveyi kıtlıktan çıkmışçasına yemekti…
O günkü amaç yerli malı kullanımını teşvik etmek ve bizim üretimimiz olanı, tüketme bilincini çocuk dimağına yerleştirmekti.
Dediğim gibi artık nostalji oldu…
*
Bir vakitler Çin’e gitmiştim…
Orayı farklı hayal ediyordum.
Ana caddelerde Amerikan ürünlerinin reklamını ve eğlence yerlerinde gençlerin Amerikan sigarası ve viskisi içip eğlenmelerini görüp bayağı şaşırmıştım.
Küresel ekonominin ve ticaretin bu denli etkili, Mao’nun çabasının boş olduğunu o zaman net olarak anlamıştım...
Bir an okuduklarımla yüzleştim.
Çin’in komünist lideri Mao, Kültür Devrimini boşuna mı yapmıştı da bu gençler Çin malı yerine Amerikan malı kullanıyordu.
Demek ki Küresel Sermaye bir hayli etkiliydi...
Ancak yine de yerli ürünler kullanmanın ve küresel sermaye oyunlarına karşı durmanın faydasına inananlardanım.
Çünkü Yerli Malı kullanmak yerel müteşebbisleri desteklemek, onların gelişmesini sağlamak ve yeni markalar edinmek anlamını taşıyor.
Eğer bir şehir ve ülke yeterince üretmiyor ve ekonomisi tüketim üzerine kurulmuşsa oranın gelişmesinden ve bağımsızlığından söz edemezsiniz.
Büyük sanayii ortaklıklarını – şimdilik- kaydıyla bunun dışında bırakıyorum. Ama onun da üretimini gerekli birikim ve tecrübeye ulaştığımızda, kendimiz yapmalıyız.
Bugün ülkemiz İnsansız Hava Araçlarında dünyada söz sahibi haline gelmektedir. Bu, övünülecek bir durumdur.
Demek ki varlıklarımızı, potansiyelimiz ve insanımıza güvenimizi bir kenara bırakamayız.
*
‘Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası’ ibaresi bizi yıllar öncesine götürdü ve daha başka bir çok şeyi hatırlattı..
İyi ki de gittik...
En azından Yerli Malı kullanmanın önemini bir kez daha hatırladık.
Hatta bir de sloganımız vardı; ‘Yerli Malı Türk’ün malı, herkes onu kullanmalı...’
Bugün kullanacak çok da malımız yok, aslına bakarsanız var da mevcut potansiyelimizi harekete geçiremiyoruz diyelim...
Yeni markalar üretmeli ve onlara sahip çıkmalıyız, diye düşünüyorum...