
1. Dünya Savaşının sonucunda Balkanlarda kurulan en önemli devletlerden biri olan Yugoslavya, farklı dinsel görüşlerin olduğu bir devlet idi. Sırplar, Hırvatlar, Slovenler, Boşnaklar, Yugoslavya’nın bünyesinde yer alan gruplardı. Sırplar, Ortodoks, Hırvatlar ise Katolik’ti. Boşnaklar ise Müslümandı. Yugoslavya’nın ekonomik yapısı da dinsel yapı gibi farklı idi. Ülkenin ekonomik olarak rahat yaşayanları Hırvatlar ve Slovenlerdi. Bu durum özellikle Sırpları rahatsız etmekteydi. II. Dünya Savaşında ise Almanların desteği ile Hırvatlar, Yugoslavya üzerinde egemen güç haline geldiler. Almanların desteklediği Hırvat milliyetçileri USTAŞALAR, Almanlara karşı Sırp milliyetçiler ise ÇETNİKÇİLERDİR.
Ülkede ki Alman işgaline karşı harekete geçen TİTO liderliğinde isyancılar ülkede ki işgali sonlandırıp yönetimi tamamen ele geçirmiştir. TİTO, ülkede ki siyasi birliğin sağlanması amacıyla farklı etnik yapılara kendi geleceklerini belirleme hakkını vermiştir. Böylelikle Yugoslavya, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Makedonya Federal Cumhuriyetleri ile Voyvodina ve Kosova özerk bölgelerinden oluşan bir federatif bir yapıya kavuşmuştur. Yugoslavya’nın federatif yapısına en sert tepkiyi gösteren devlet Sırbistan’dı. Yugoslavya’nın SSCB yanlısı bir politika izlemekten vazgeçmesi üzerine batı ile olan ilişkileri artmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinin Marshall yardımlarından faydalanan ülkelerden biri yine Yugoslavya olmuştur. Bunun üzerine SSCB tarafından Yugoslavya 1948 yılında COMİNFORM’dan çıkarılmıştır.
Tito’un sağlığında ülkede birlik sağlanmasına rağmen 1980’de Tito’nun ölümü ve ülkede başlayan ekonomik sıkıntılar Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmiştir. Ülke de başlayan huzursuzluk Sırpların işine gelmiş ve 1987 yılında bir darbe ile ülke yönetimine Sırplar el koymuştur. Sırpların yönetimi ele geçirmesi ve ülkelerin kendi kaderlerini belirleyebilme hakkının kaldırılması Yugoslavya’nın dağılma sürecini hızlandırmış ve Slovenya daha sonra da Hırvatlar bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Hırvat ve Slovenlerin bağımsızlıklarını Sırplar tanımayınca 1991 yılında Sırp-Hırvat çatışması çıkmış ve ülkede iç savaş başlamıştır. Avrupa’nın 4.büyük ordusuna sahip olan Yugoslavya’nın kontrolü Sırplarda olunca bu durum onlara ayrıcalık kazandırmıştı. Avrupalı Devletlerin Yugoslavya’da ki durumu bakış açısı nasıl olmuştur? Fransa, İngiltere ve ABD, Yugoslavya’nın toprak bütünlüğünü savunurken, Almanya, Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlığını tanımıştır. Almanya ikiyüzlü politika izleyerek Bosna-Hersek’i tanımamıştır.
BOSNA-HERSEK
Balkanların küçük Yugoslavya’sı olan Bosna-Hersek, II. Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Halkının Müslüman olmasından dolayı da Boşnak olarak anılmışlardır. Bosna sınırları içerisinde Sırpların ve Hırvatların yaşaması Boşnakların acı dolu günler geçirmelerine neden olmuştur.1990’lı yıllar Boşnaklar için soykırımın en acımasızca yaşandığı ve Avrupalı devletlerin buna seyirci kaldığı yıllar olmuştur. Demir, maden kömürü ve kaya tuzu bakımından zengin yeraltı kaynaklarına sahip olan Bosna-Hersek, stratejik konumu ile de Sırpların göz diktiği topraktı. Sırpların başlattığı etnik temizlik hareketi karşısında ülkeyi terk eden mültecileri Avusturya, Macaristan ve İtalya sınırlarını kapatarak Sırpları daha da cesaretlendirmiştir. Sırplar, Serebrenika, Tuzla, Zepa, Gorajde’de Birleşmiş Milletlerin oluşturduğu güvenli bölgelerde katliamlar yapmışlar ve binlerce insan ölmüştür. Sırpların etnik temizlik hareketine karşı batılı devletleri ne yapmıştır? Aynı etnik kökenden gelmesi nedeniyle Rusya başlangıçta itibaren Sırpları desteklemiştir. Amerika ise devreye girerek bir barışın yapılmasını sağlamıştır. NATO ise daha sonra devreye girerek Sırplara karşı bir hava operasyonu ise Sırplar teslim olmak zorunda kalmıştır. DAYTON ANTLAŞMASI ile savaş sona ermiştir. DAYTON ANTLAŞMASI ile Bosna-Hersek’in % 51’i Hırvat ve Boşnakların kontrolünde, % 49’ü ise Sırpların denetiminde olacak. Sırp kasabı olarak tarihe geçen en cani katillerden biri Slobodan Miloşeviç’tir. Bosna-Hersek için canını ortaya koyan Türk Dostu ise ALİYA İZZETBAGOVİÇ’TİR. Bilge Kral ömrünü İslam ve Bosna davasına adamış ve tarihe iz bırakmıştır. Bosna katliamı, Avrupa’nın göbeğinde kara bir leke olarak yaşanmış, gözler kör, kulaklar ise yine sağırlaşmıştır.
Ülkede ki Alman işgaline karşı harekete geçen TİTO liderliğinde isyancılar ülkede ki işgali sonlandırıp yönetimi tamamen ele geçirmiştir. TİTO, ülkede ki siyasi birliğin sağlanması amacıyla farklı etnik yapılara kendi geleceklerini belirleme hakkını vermiştir. Böylelikle Yugoslavya, Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Bosna-Hersek, Karadağ, Makedonya Federal Cumhuriyetleri ile Voyvodina ve Kosova özerk bölgelerinden oluşan bir federatif bir yapıya kavuşmuştur. Yugoslavya’nın federatif yapısına en sert tepkiyi gösteren devlet Sırbistan’dı. Yugoslavya’nın SSCB yanlısı bir politika izlemekten vazgeçmesi üzerine batı ile olan ilişkileri artmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinin Marshall yardımlarından faydalanan ülkelerden biri yine Yugoslavya olmuştur. Bunun üzerine SSCB tarafından Yugoslavya 1948 yılında COMİNFORM’dan çıkarılmıştır.
Tito’un sağlığında ülkede birlik sağlanmasına rağmen 1980’de Tito’nun ölümü ve ülkede başlayan ekonomik sıkıntılar Yugoslavya’nın dağılma sürecine girmiştir. Ülke de başlayan huzursuzluk Sırpların işine gelmiş ve 1987 yılında bir darbe ile ülke yönetimine Sırplar el koymuştur. Sırpların yönetimi ele geçirmesi ve ülkelerin kendi kaderlerini belirleyebilme hakkının kaldırılması Yugoslavya’nın dağılma sürecini hızlandırmış ve Slovenya daha sonra da Hırvatlar bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Hırvat ve Slovenlerin bağımsızlıklarını Sırplar tanımayınca 1991 yılında Sırp-Hırvat çatışması çıkmış ve ülkede iç savaş başlamıştır. Avrupa’nın 4.büyük ordusuna sahip olan Yugoslavya’nın kontrolü Sırplarda olunca bu durum onlara ayrıcalık kazandırmıştı. Avrupalı Devletlerin Yugoslavya’da ki durumu bakış açısı nasıl olmuştur? Fransa, İngiltere ve ABD, Yugoslavya’nın toprak bütünlüğünü savunurken, Almanya, Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlığını tanımıştır. Almanya ikiyüzlü politika izleyerek Bosna-Hersek’i tanımamıştır.
BOSNA-HERSEK
Balkanların küçük Yugoslavya’sı olan Bosna-Hersek, II. Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Halkının Müslüman olmasından dolayı da Boşnak olarak anılmışlardır. Bosna sınırları içerisinde Sırpların ve Hırvatların yaşaması Boşnakların acı dolu günler geçirmelerine neden olmuştur.1990’lı yıllar Boşnaklar için soykırımın en acımasızca yaşandığı ve Avrupalı devletlerin buna seyirci kaldığı yıllar olmuştur. Demir, maden kömürü ve kaya tuzu bakımından zengin yeraltı kaynaklarına sahip olan Bosna-Hersek, stratejik konumu ile de Sırpların göz diktiği topraktı. Sırpların başlattığı etnik temizlik hareketi karşısında ülkeyi terk eden mültecileri Avusturya, Macaristan ve İtalya sınırlarını kapatarak Sırpları daha da cesaretlendirmiştir. Sırplar, Serebrenika, Tuzla, Zepa, Gorajde’de Birleşmiş Milletlerin oluşturduğu güvenli bölgelerde katliamlar yapmışlar ve binlerce insan ölmüştür. Sırpların etnik temizlik hareketine karşı batılı devletleri ne yapmıştır? Aynı etnik kökenden gelmesi nedeniyle Rusya başlangıçta itibaren Sırpları desteklemiştir. Amerika ise devreye girerek bir barışın yapılmasını sağlamıştır. NATO ise daha sonra devreye girerek Sırplara karşı bir hava operasyonu ise Sırplar teslim olmak zorunda kalmıştır. DAYTON ANTLAŞMASI ile savaş sona ermiştir. DAYTON ANTLAŞMASI ile Bosna-Hersek’in % 51’i Hırvat ve Boşnakların kontrolünde, % 49’ü ise Sırpların denetiminde olacak. Sırp kasabı olarak tarihe geçen en cani katillerden biri Slobodan Miloşeviç’tir. Bosna-Hersek için canını ortaya koyan Türk Dostu ise ALİYA İZZETBAGOVİÇ’TİR. Bilge Kral ömrünü İslam ve Bosna davasına adamış ve tarihe iz bırakmıştır. Bosna katliamı, Avrupa’nın göbeğinde kara bir leke olarak yaşanmış, gözler kör, kulaklar ise yine sağırlaşmıştır.