YÜZ YILLIK İHMAL -1-
Erzurum Mutfak ve Yemek Müzesi
Son zamanlarda Erzurum tanıtımlarında çoğunlukla şehrin yemekleri kullanılır oldu. Erzurum’a has başka yerlerde olmayan, sadece Erzurum mutfağından çıkan yemekler… Yüzyıllardır köylerde, kasabalarda ve şehirde yapılan birbirinden lezzetli Erzurum yemekleri… Aslında yerinde bir tanıtım. Bütün dünyada da yemek kültürleriyle tanınan, tanıtılan birçok şehir var. Yunanistan’ın, İtalya’nın, Arapların ve daha birçok ülkenin adı kendi milli yemekleriyle anılıyor. Erzurum’un da kendine has ‘Suböreği, Kadayıf Dolması, Cağkebabı, Ketesi, Pestil Çullaması…’ isimlerini sayabileceğim sadece birkaç tanesidir.
Ancak bizim Erzurum’da yemek kültürüyle ilgili unuttuğumuz bir husus var! Bizim, bu tarihi şehrin tarihi yemek kültürünü gelen yabancıya ve yerli halkına sunacak henüz bir müzemiz yok! Düşünememişiz bunu ya da düşünüp hayata geçirememişiz. Oysa bu büyük bir eksikliğimizdir. Bu eksikliğimiz giderecek yöneticilerimiz de var, kurumlarımız da var, maddi gücü yetebilen özel sektörümüz de var. Yemeğinden, sofrasından, örtüsünden, tabağından, tenceresinden, sinisinden tutunuz da kullanılan malzemelerine, ocağına, tandırına, maltızına, yakacağına, kaşık- çatalına varıncaya kadar… Kurutun, çekme helvanın, ekmeğin, yufkanın, lavaşın, çayın, semaverin akla gelebilecek her türlü envanter çıkarılıp, müzede animasyonlarla, görsel zenginliklerle sergilenebilir.
Erzurumlunun unuttuğu bu kültür zenginliğini, yabancı ülkelerde görebildiğimiz gibi, güzel Anadolu’mun birçok güzel şehrinde de görebiliyoruz. Erzurum’a da ‘Erzurum Mutfak ve Yemek Müzesi’ mutlaka kurulmalıdır.
Aynı müze içerisinde kundaktaki çocuktan tutunuz da kadın- erkek bütün Erzurumlunun, resmi ve özel, giyim- kuşamı, çorabı, ayakkabısı, başlığı, örtüsü, ihramı, takısı, hamam kıyafetinden yatak kıyafetine kadar her türlü ürün sergilenebilir. Şu anda Erzurum müzelerinde kısmen de olsa kıyafetler sergilenmektedir. Ancak bu, tarihi derinliği olan Erzurum’a yetmemektedir.
Müze zengin olmalıdır, doyurucu olmalıdır. Ziyaret eden herkese Erzurum tarihi, hatta Türk tarihi sayfa sayfa gösterilmelidir. Müzelerin anlamı da budur zaten: Geçmişte yaşanan kültür zenginliğini gelecek kuşaklara sunmak değil midir? İşte böyle bir müzede, mutlaka Erzurum’da ve geniş coğrafyasında egemenlik kurmuş yerli ve yabancı devletleri temsilen hükümdarların, kralların, sultanların büstleri de olmalıdır. Devletin, beyliğin adı, arması, bayrağı, hükümranlık yılları kısaca özgeçmiş de belirtilmelidir. Hatta İstiklal Harbi yıllarında Erzurum’dan Milli Mücadeleye katılan kadın erkek kahramanlarımızın büstleri de tek tek konulmalıdır bu müzeye. Üstelik bu kahramanların tümünün adları-sanları, fotoğrafları, kim oldukları hepimiz tarafından da bilinmektedir. Bu aynı zamanda bir kadirşinaslıktır, bu unuttuğumuz vefadır o yiğit kahramanlarımıza karşı. Böylesine bir hizmet ayrı bir zenginlik, ayrı bir renk katacaktır Erzurum kültürüne.
Mehmet DAĞISTANLI
YÜZ YILLIK İHMAL -2-
Meşhur Erzurum Kılıçları
Aslında bizim Erzurum’da unuttuklarımızdan, farkına varamadığımız zenginliklerinden biri de, yine tarihin derinliklerinde ün yapmış, bütün Osmanlı askerlerine ulaşmış olan sanatkarlık eseri ‘Erzurum Kılıçları’dır. Evet, Erzurum Kılıçları da Bursa Kılıçları gibi Şam Kılıçları gibi çok ünlü, tanınmış kılıçlardandır. Bu konuyu, ‘Yanık Dere- Erzurum-1915’ adlı romanımda uzun uzun anlatmıştım. Neden şimdi Sivil Toplum Kuruluşları, Yerel Yönetimler, Valilik, Esnaf ve Sanatkarlar Odası, ETSO birleşerek bir proje halinde bu eşsiz Erzurum sanatını, en azında turistik amaçlı da olsa, hayata geçirmesin ki…
Bu iş kolunun hatırı sayılır istihdam yaratacağı da bir gerçektir. Belediye öncülüğünde uzmanlar getirtilebilir, kurslar açılabilir, çok daha modern teknikte Erzurum Kılıçları aslına uygun olarak tüm insanların beğenisine sunulabilir. Unutmayalım ki Çin’den İspanya’ ya, Macaristan’dan Amerika’ya kadar aynı iş kolunda çalışan yüzlerce esnaf var.
Ben evimin duvarında, hatıra olsun diye bir Erzurum Kılıcı asmayı çok isterim.Tarih diri tutulmalıdır, unutulmamalıdır, unutturulmamalıdır. Tarihini unutan, bilmeyen, hatalarından ders almayan toplumlar mutlaka bir gün hatalarının bedelini birlikte ödeyeceklerdir. Bırakınız binlerce yıl önceki tarihimizi, biz, yine üzülerek söylüyorum ki, yakın tarihimizi de pek önemsemiyoruz, itibar etmiyoruz. Bu nedenle çocuklarımız geçmişlerinden haberdar olmadan yaşıyorlar. Oysa bütün Türk milleti olarak gönülden kutladığımız Çanakkale Zaferi az bir şey mi; yine milletçe yeni yeni anmaya başladığımız Sarıkamış Harekatı az bir şey mi? Ya bundan yüz yıl önce Kafkasları, başta Erzurum olmak üzere bütün Doğu Anadolu’yu kan gölüne çeviren Rus ve Ermeni işgali… Ve bu işgalin bütün Erzurum’da bıraktığı acı izler… Yok edilen şehrin üçte ikisi, 80 bin nüfustan 8 bine kadar inen nüfus, göç eden ahali; taş yığınına, harabeye ve yangın yerine dönen o güzelim tarihi şehir, mahalleler, meydanlar, sokaklar, konaklar ve insan zihninde bıraktığı tahribat… Yok ettik! Biz bu, atalarımızın yaşadığı acı dolu, hüzün dolu izleri maalesef yok ettik; yaşatamadık! En azından sadece hüzünle hatırladığımız ‘Yanık Dere’ yi simgesel olarak yaşatmamız gerekmez mi? Tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi… Tıpkı Sarıkamış’ta olduğu gibi…
Savaşlarla yoğrulmuş Anadolu’nun en az Çanakkale kadar önemli bir başka köşesi de Erzurum değil midir? Herkesçe malumdur ki Erzurum’da verilen mücadele en az Çanakkale ruhu kadar önemlidir. Önemin ötesinde Erzurum’a yüklenen tarihi, askeri, coğrafi, iktisadi misyon bu kentin son yüz elli yılda üç kez çok önemli savaşlarla karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. Bu, Anadolu’da ender rastlanan belki de hiç rastlanılmamış alın yazısıdır. Bu yazıyı Erzurumlu ne yazık ki yaşamıştır. Katliamların her türlüsü, savaşların en acımasızı bu kentin her köşesinde yaşanmıştır. Direnişin ise en halisanesi, kendi ahalisi tarafından kanlarının son damlasına kadar verildiği bir şehir olan Erzurum’da her sokakta, her meydanda, her köşede bu milli his duyulmalıdır, duyurulmalıdır, yaşatılmalıdır. Tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi.
Daha düne kadar şehrin her yerinde şehit mezarlıkları, katliamları belgeleyecek kanıtlar varken bugün temsilen de olsa bir şehidimizin yerini belli edecek bir mezar taşı bile kalmamıştır. Sonradan akıllara gelip de yapılan, katliamı dile getiren anıtlardan biri Cinis Şehitlik Anıtı’dır. Bugün şehrimizde Rus ve Ermeni mezalimini kanıtlayacak belge olarak sadece ve sadece Mahallebaşı’nda halen daha yanık izlerinin belli olduğu, yıkık Amerikan Hastahanesi denilen harabe bina ile asıl katliamların yapıldığı ve sadece adının yaşadığı tek yer Yanık Dere dediğimiz bölge kalmıştır. Burası bir şehitliktir. Üstelik burası tüm Erzurum’daki kaybolan şehitlikleri de temsil eden hazin bir yerdir. Buraya, kendisine müteşekkir olduğumuz, Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü’nden değerli bilim adamı Prof. Dr. Erol Kürkçüoğlu’nun çabalarıyla bir abide yaptırılmıştır. Bölge aslına uygun olarak kullanılmadığı için zaman içinde harap olmuştur. ERVAK Gençlik Kolları ise zaman zaman bakım ve temizliğini yapmıştır. Tüm Erzurum vilayetini gezseniz ancak birkaç tane şehitlik bulabilirsiniz. Oysa Erzurum’un tümü ‘Anıt Şehir’dir. Üzülerek söylüyorum ki bu şehitlikler de sadece tabeladan ibarettir; ne bakımları vardır ne ziyaretçileri… Bizler için canlarını feda eden atalarımıza vefa borcumuz bu olmamalıydı! Şehitliklerimize, tarihi yerlerimize göstereceğimiz ihtimam, dünyada örnekleri nasılsa bizde de öyle olmalıdır. Dünyada şehitliklere verilen önem adeta orayı dini, uhrevi, mistik bir havaya büründürüyor, orayı adeta bir sanat merkezine çeviriyor, bölge yerli ve yabancı ziyaretçi akınına uğruyor. Yanık Dere Şehitlik Alanı da dünyadaki benzerleri gibi yeniden ele alınmalı, ziyaretçilerin gözlerinin önüne tarih sergilenmeli, yüz yıl önce yaşananlar herkese anlatılmalıdır. Elimizde somut tarihi belge olarak kalan yerler buralar olduğuna göre biz bu belgeleri mutlaka gençlerimize, tüm dünyaya anlatmalıyız, aktarmalıyız.
İspanya’da turistik amaçlı yapılan ve satılan kılıç örnekleri…
Mehmet DAĞISTANLI
YÜZ YILLIK İHMAL -3-
Yanık Dere Şehitliği
Erzurum’da Yanık Dere bölgesi her karışında kan olan, şehit kanı kokan bir ıstırap vadisidir. Yanık Dere, katliamların her anının, gözlerinizin önünde canlandığını hissettiğiniz bir şehadet vadisidir. Bedeli kanlarıyla ödenmiş şüheda yatağına gereken önemi vermeliyiz. Buna mecburuz. En azından Çanakkale Şehitliği gibi düzenlenmelidir burası. Anıtıyla, abidesiyle, rölyeflerle anlatılmış Yanık Dere hikayesiyle; direniş mücadelesine katılan Erzurumlu vatanseverlerin, direnişçilerin yaptırılacak heykelleriyle, büstleriyle ve bütün bir bölgede aramaların, taramaların ev ev yapılarak hatta Türk Tarih Kurumu ve Genelkurmay arşivleri araştırılarak bulunacak eşyaların Şehitlik Müzesinde sergilenmesiyle tarih gelecek nesillere aktarılmalıdır.
Başta ‘Yanık Dere’ hadisesi olmak üzere, Erzurum’da Rus-Ermeni işgaliyle ilgili yaşanan olayları kurguladığım ‘Yanık Dere- Erzurum- 1915’ romanımı birçok yerde anlattım. Anlatmakla kalmadık ‘Yanık Dere’ bölgesini tıpkı ‘Çanakkale Şehitlik Alanı’ gibi bir alana kavuşturmak için yepyeni bir proje geliştirdik. Yakutiye Belediye Başkanlığından bilgi ve belge aldık. Erzurum’un tarihi temasını göz önüne alarak oluşturduğumuz gönüllü birimlerle Yanık Dere Şehitliği’ni yeniden ele almayı düşündük. Düşündüklerimizi yazıya, projeye aktardık. ER-VAK öncülüğünde Atatürk Üniversitesi’nin katkılarıyla 7 Haziran 2014 Cumartesi günü1 ’21. Sultan Sekisi Toplantısı’nda ‘Yanık Dere Şehitleri’ işlendi. Amacımız Yanık Dere Şehitliği’nin adını, konumunu, temasını bütün Türkiye’ye hatta bütün dünyaya duyurmaktı. Örneklerini aşağıda sunduğum kareleri bizzat, eski İSTON Genel Müdürü Ahmet Ağırman Bey mimari ekibine çizdirdi. Taslaklar hazırlandı. Üç boyutlu çizimler yapıldı. Projeyi başta sayın bakan Veysel Eroğlu Beye sunduk, bakan bey bizzat takip edeceğini beyan etti. Bakanlık Müsteşar yardımcısı Sayın Mustafa Eldemir Beye, Erzurum –eski- Valisi Sayın Ahmet Altıparmak Beye, ayrıca Erzurum Büyük Şehir Belediye Başkanı Sayın Mehmet Sekmen Beye, DSİ Genel Müdürlüğüne ve Erzurum DSİ Bölge Müdürlüğüne sunduk ve projeyi anlattık.
Tüm bu görüşmelerde olumlu sözler verildi. Bütün Erzurumlu hemşehrilerimiz merakla beklemeye başladı, hayır dualarında bulundu. Bütün Erzurum’un ve Erzurumlunun projesi olan bu düşünceye her Erzurumlunun sahip çıkacağına inancımız tamdır.
Yanık Dere Şehitliği Erzurum’un yüz akı olacaktır. Yakın geçmişimizle ilgili her türlü bilgi, belge, yaşanan olaylar, katliamlar, çekilen çileler Şehitlikte anlatılacak; halkımız ve şehrimize gelen yabancılar yüz yıl önceki olaylar hakkında bilgi sahibi olacaktır. Okullar öğretmenleriyle Şehitliği ziyaret ederek tarihi yakından tanımış, görmüş, anlamış olacaktır. Şehitlik alan çalışmasında Erzurumlunun direnişini ve çekilen mezalimi anlatan Anıt, Anıt heykel; tüm yaşanan olayları anlatan rölyef çalışmaları, tablolar, yazılı metinler, üzerlerinde isimleri yazılan şehit mezar taşları, tören alanı, konferans salonu, hediyelik eşya alış veriş bölümü, dinlenme ve diğer ihtiyaç alanları, park yeri gibi bölümler olacaktır. Yanık Dere Şehitliği tamamlandığında ulaşım ve iletişim yolları yeniden ele alınacak, çevredeki konutlar zaman içerisinde yenilenecek bölgenin değeri artacaktır. Ziyaretçiler sayesinde bölgenin kültürel, sosyal ve ticari canlılığı artacaktır.
Böylesine hayırlı bir projenin gerçekleşmesi için başta Erzurumlu hemşehrilerimizin, Valiliğimizin, Belediyelerimizin, Üniversitemizin, ERVAK’ın, eşrafımızın, sanatçılarımızın, Ticaret ve Sanayi Odamızın, Esnaf ve Sanatkarlar Birliğimizin, okullarımızın, eğitimcilerimizin, basın çalışanlarımızın gönülden desteklerinin olacağına inanıyoruz. Yanık Dere Şehitliği’nin tamamlanmasıyla 1915 Olaylarından yüz yıl sonra, Erzurumlu dünyaya önemli bir mesaj vermiş olacaktır.
Yüzyıllık ihmalimizi telafi edip bu anıtın yapımını gerçekleştirebiliriz.
Mehmet DAĞISTANLI