‘Hayata dair en önemli bilgileri annelerimizden öğrendik’ desek babalarımızı gücendirmiş olur muyuz acaba?
Sanmıyorum, onlar ‘baba’…
Dağ gibi adamlar, kendi sebeb-i hayatlarına sunulmuş böyle bir komplimana mutlaka doğru anlamı yükleyeceklerdir. Hele de dile getiren yine kendi çocukları olursa…
Peki neyi, neleri öğretti annelerimiz bize?
Onlar ne dediler de biz ne öğrendik?..
İşte bu soruların yanıtlarını bir arkadaşım Alanya Demiratlılar Motorsiklet Kulübü’nün WhatsApp paylaşım grubunda veriyor ve referanssız alıntısında diyor ki:
Ö En önce duaların gücünü öğretti annelerimiz bize:
‘Yat, kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu fark etmedi…’
Ö Sonra annelerimiz bize mantıklı düşünmeyi öğretti:
‘Ben öyle diyorsam öyledir!’
Ö İleri görüşlülüğü öğretti:
‘Çıkmadan önce temiz bir çamaşır giy. Yolda Allah korusun başına bir şey gelir, kirli çamaşırla etrafa rezil olursun.’
Ö Trajikomedi denen şeyin ne olduğunu öğretti:
‘Sen daha gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldüreceğim…’
Ö Çelişkileri öğretti:
‘Kapa çeneni de çorbanı iç !..’
Ö Dayanıklılığı öğretti:
‘O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak yok !’
Ö Meteorolojiyi öğretti:
‘Şu dağınıklığa bak hele… Yabancı biri görse odadan kasırga geçmiş sanır…’
Ö Abartmayı öğretti:
‘Sana beş yüz bin defa söyledim, kirli ayakkabılarınla içeri girme diye…’
Ö Korkmayı öğretti:
‘Dinleme bakalım anne sözü dinleme! Kafana meteor düşecek, kenara çekil diye bağırsam onu bile dinlemeyeceksin değil mi?’
Ö Kıskanmayı öğretti:
‘Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bir aileye sahip olmayan kaç çocuk var biliyor musun?’
Ö Bir şeyi sabır ve huşu içinde beklemeyi öğretti:
‘Hele bir baban eve gelsin o zaman görürsün sen…’
Ö Diyalog kurmayı öğretti:
‘-Sana bir şey sorduğumda cevap ver!
-Tamam, ne söyleyeyim anne?
-Sus! Bir de cevap verme!’
Ö Temel tıp bilgilerini öğretti:
‘Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin.’
Ö Olgunlaşmanın biyolojik seyrini öğretti:
‘Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin.’
Ö Genetiği öğretti:
‘Bütün kötü huyların babana çekti…’
Ö Bilgeliği öğretti:
‘Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman…’
Ö Ve hiç kuşkusuz ‘adaleti’ de öğretti annelerimiz bize:
‘Bir gün senin de çocukların olacak. İnşallah bana yaptıklarının aynısını onlar da sana yaparlar!’
…
Bunun gerçek beddua olmadığını biliyoruz. Annelerimiz bize, göz bebeklerine karşı hiçbir zaman gaddar olamazlar. Çocuklarını koşulsuz sevmek, onların her koşulda en iyi başardıkları şeydir.
Nitekim yazar Kate Samperi, kendisine Birleşik Devletler Ulusal Kitap Ödülü’nü kazandıran yapıtı Silken Cords (İpeksi Kordonlar)’da diyor ki: ‘Anne olmadan önce çocuk büyütmek konusunda yüzlerce teorim vardı. Şimdi yedi çocuğum ve yalnızca bir teorim var:
Çocuklarınızı sevin.
Özellikle de sevilmeyi hiç hak etmedikleri zamanlarda…’
Bunun dilediğimiz zaman kullanmamız için bize sunulmuş ne kadar değerli bir kredi olduğunu düşünsenize; bizi sadece ‘herkesin zaten kolayca sevebileceği anlarda’ değil, ‘sevilmeyi hiç hak etmediğimiz zamanlarda bile’ sevebilen birileri var:
Annelerimiz…
Hani bazen bilgisayar kullanamadıkları, futbolcu isimlerini sayamadıkları, o karmakarışık TV kumandasının her seferinde yanlış tuşuna bastıkları için kendilerini küçümseyebildiğimiz, eften püften eksiklerinden ötürü arada bir dalga geçip kalbini kırdığımız annelerimiz…
Hayata ilişkin en değerli, en pratik bilgileri, inanılmaz biçimde sıradan cümlelerin içine sığdırarak bize aktarmayı başaran ve en önemlisi ‘bizi en sevimsiz anımızda bile sevebilen’ annelerimiz…
Dünyaya getirmelerinin dışında en büyük lükslerimizden birini de yine onlar sunuyorlar bize demek ki…
Sanmıyorum, onlar ‘baba’…
Dağ gibi adamlar, kendi sebeb-i hayatlarına sunulmuş böyle bir komplimana mutlaka doğru anlamı yükleyeceklerdir. Hele de dile getiren yine kendi çocukları olursa…
Peki neyi, neleri öğretti annelerimiz bize?
Onlar ne dediler de biz ne öğrendik?..
İşte bu soruların yanıtlarını bir arkadaşım Alanya Demiratlılar Motorsiklet Kulübü’nün WhatsApp paylaşım grubunda veriyor ve referanssız alıntısında diyor ki:
Ö En önce duaların gücünü öğretti annelerimiz bize:
‘Yat, kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu fark etmedi…’
Ö Sonra annelerimiz bize mantıklı düşünmeyi öğretti:
‘Ben öyle diyorsam öyledir!’
Ö İleri görüşlülüğü öğretti:
‘Çıkmadan önce temiz bir çamaşır giy. Yolda Allah korusun başına bir şey gelir, kirli çamaşırla etrafa rezil olursun.’
Ö Trajikomedi denen şeyin ne olduğunu öğretti:
‘Sen daha gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldüreceğim…’
Ö Çelişkileri öğretti:
‘Kapa çeneni de çorbanı iç !..’
Ö Dayanıklılığı öğretti:
‘O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak yok !’
Ö Meteorolojiyi öğretti:
‘Şu dağınıklığa bak hele… Yabancı biri görse odadan kasırga geçmiş sanır…’
Ö Abartmayı öğretti:
‘Sana beş yüz bin defa söyledim, kirli ayakkabılarınla içeri girme diye…’
Ö Korkmayı öğretti:
‘Dinleme bakalım anne sözü dinleme! Kafana meteor düşecek, kenara çekil diye bağırsam onu bile dinlemeyeceksin değil mi?’
Ö Kıskanmayı öğretti:
‘Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bir aileye sahip olmayan kaç çocuk var biliyor musun?’
Ö Bir şeyi sabır ve huşu içinde beklemeyi öğretti:
‘Hele bir baban eve gelsin o zaman görürsün sen…’
Ö Diyalog kurmayı öğretti:
‘-Sana bir şey sorduğumda cevap ver!
-Tamam, ne söyleyeyim anne?
-Sus! Bir de cevap verme!’
Ö Temel tıp bilgilerini öğretti:
‘Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin.’
Ö Olgunlaşmanın biyolojik seyrini öğretti:
‘Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin.’
Ö Genetiği öğretti:
‘Bütün kötü huyların babana çekti…’
Ö Bilgeliği öğretti:
‘Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman…’
Ö Ve hiç kuşkusuz ‘adaleti’ de öğretti annelerimiz bize:
‘Bir gün senin de çocukların olacak. İnşallah bana yaptıklarının aynısını onlar da sana yaparlar!’
…
Bunun gerçek beddua olmadığını biliyoruz. Annelerimiz bize, göz bebeklerine karşı hiçbir zaman gaddar olamazlar. Çocuklarını koşulsuz sevmek, onların her koşulda en iyi başardıkları şeydir.
Nitekim yazar Kate Samperi, kendisine Birleşik Devletler Ulusal Kitap Ödülü’nü kazandıran yapıtı Silken Cords (İpeksi Kordonlar)’da diyor ki: ‘Anne olmadan önce çocuk büyütmek konusunda yüzlerce teorim vardı. Şimdi yedi çocuğum ve yalnızca bir teorim var:
Çocuklarınızı sevin.
Özellikle de sevilmeyi hiç hak etmedikleri zamanlarda…’
Bunun dilediğimiz zaman kullanmamız için bize sunulmuş ne kadar değerli bir kredi olduğunu düşünsenize; bizi sadece ‘herkesin zaten kolayca sevebileceği anlarda’ değil, ‘sevilmeyi hiç hak etmediğimiz zamanlarda bile’ sevebilen birileri var:
Annelerimiz…
Hani bazen bilgisayar kullanamadıkları, futbolcu isimlerini sayamadıkları, o karmakarışık TV kumandasının her seferinde yanlış tuşuna bastıkları için kendilerini küçümseyebildiğimiz, eften püften eksiklerinden ötürü arada bir dalga geçip kalbini kırdığımız annelerimiz…
Hayata ilişkin en değerli, en pratik bilgileri, inanılmaz biçimde sıradan cümlelerin içine sığdırarak bize aktarmayı başaran ve en önemlisi ‘bizi en sevimsiz anımızda bile sevebilen’ annelerimiz…
Dünyaya getirmelerinin dışında en büyük lükslerimizden birini de yine onlar sunuyorlar bize demek ki…