
Tüm oynanan oyunlar başarısız olunca son noktayı koymak isteyenler bu sefer yıllarca ektiği nifak tohumlarını bu sefer biçmenin derdine düşmüş ve büyük oyunu 15 Temmuz 2016 tarihinde oynamıştır. Ordu içine sızmış bir grup ülkenin seçilmiş yöneticilerini hedef alarak düğmeye basmış ve FETÖ adıyla darbe girişiminde bulunmuştur. Ankara ve İstanbul merkezli başlayan bu darbe teşebbüsü tüm yurtta halkın direnişi ile karşılaşmış ve vatan sevdalıları yeni bir Çanakkale ruhunun doğmasına neden olmuştur. Boğaziçi Köprüsünde, Gölbaşında, Ankara Emniyet Müdürlüğü binasında ve Özel Kuvvetler Komutanlığı binasında imanlı yüreklerin vatan için atan bedenleri karşısında sonuç yine hüsran olmuştur. Nice isimsiz kahramanlarından destan yazdığı 15 Temmuz akşamı bir isim var ki tarih her daim onu şükranlar anacaktır. Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli astsubay kıdemli başçavuş Ömer Halisdemir’dir.
Ömer Halisdemir 4 Mart 1974 yılında Niğde ilimizin Çukurkuyu köyünde dünyaya geldi. Anadolu insanın sahip olduğu mertlik, cesaret, fedakârlık, vatanına sevda, bayrak ve ezan sevgisi ondan da ta çocukluk döneminden itibaren var olmuş ve çok sevdiği askerlik mesleği onu itmiştir. Babası Hasan Hüseyin’in 7 çocuğundan biri olan Ömer’in çocukluğu köyünde geçmiş ve hayata dair tüm zorlukları köyünde gördü hatta çobanlık bile yaptı. O asker olmayı kafasına koymuş ve bir an önce hayaline kavuşmak istiyordu. Ömer Halisdemir bu hayaline 1999 yılında kavuşmuş ve üniformasını şehitlik mertebesine ulaşarak yanında alarak gitmiştir. Ömer Halisdemir, Hatice Halisdemir ile evlenmiş ve bu evlilikten iki çocuk sahibi olmuştur. Elifnur ve Doğan Ertuğrul adını verdiği iki evladına Türk halkı ve devletimiz sahip çıkmış artık onlar tüm ülkenin çocukları olmuştur.
Ömer Halisdemir ismini toplum hafızasına kazıyan gelişme ise 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü sırasında yapmış olduğu fedakârlığı olmuştur. Tüm hazırlıklarını darbenin başarılı olması üzerine kuran hainler, İstanbul ve Ankara’da kritik noktalarda başlatacakları hareketle tüm ülkeyi ele geçirmeyi düşünmüşlerdi. İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü tutulmuş, Ankara’da ise hedef Gölbaşında ki Özel Hareket ve Özel Kuvvetler binaları olmuştur. Bu hain görev Sinop’ta görevli Semih Terzi adında ki bir üst rütbeli askere verilmiş ve kim direnirse vurun emriyle yola çıkılmıştır. Olayı öğrenen ve Özel Kuvvetler Komutanlığını arayan dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı Paşa darbenin gidişatına etki edecek hamleyi yapar. Hemen eline telefonunu alır ve Ömer Halisdemir’i arar. Semih Terzi’nin hain olduğunu ve binaya girişine kesinlikle izin verilmemesi emrini verir. Emir kesindir her pahasına olursa olsun Terzi binaya sokulmayacak ve gerekirse öldürülecektir. Ömer aslında emrin ne anlama geldiğini anlamış ve Zekai Paşa’nın oğlum hakkını helal et sözüne bir asker selamı ile cevap vermiştir.
“Helal olsun! Paşam”
Kalabalık bir hain grup ile Özel Kuvvetler Binasına giriş yapan Semih Terzi’yi, Ömer saklandığı ağaçlık yerde izlemiş ve hızlı adımlarla kalabalığın içerisinde sızarak Terzi’yi vurmuş ve gerisin geri dönmüştür. Ömer’i takip edenler onu yaylım ateşine tutmuş, Ömer aldığını kurşun yaraları ile yere yığılmıştır. Paniğe kapılan hainler helikoptere attıkları Semih Terzi’yi GATA’ya sevk ederken Ömer’in na’şını sürükleyerek karargâh binasının önüne getirmiştir. Ömer henüz canını teslim etmemiştir. Nabzı yoklanmış ve ölmediği anlaşılınca acımazsızlar acımazsızca üzerine tekrar kurşunları yağdırmıştır. Ömer’e ne müdahale edilmiş ne de yerden kaldırılmıştır öylece bırakılmış ve ardınca kaçıp gitmişlerdir. Ömer artık şehittir ve makamların en kutlusuna kavuşmuştur. O bedenen orda kalmış; fakat ruhen vatan ve din uğruna toprağa düşmüşler yanına gitmiştir. O artık aslında ölümsüzdür; çünkü onun adı artık Şehit Ömer Halisdemir’dir. Ömer Halisdemir, köyünü çok sever, ağaçla iç içe olmaya bayılırdı. Hiç kimseyi kırmaz, daima gönül almayı seçerdi. Okumaya önem verir, çocuklarının vatana hayırlı birer evlat olarak yetişmesine önem verirdi. Hz. Ömer gibi adil olmaya çalışır, kimsenin işiyle gücüyle uğraşmaz hep kendi yaptıklarına bakardı. Kısacası o tam bir görev adamı, hakkı üstün tutan ve hak yolunda yürümeyi seven bir ideal insan idi.
Darbe teşebbüsü bastırılmış, suçlular teker teker yakalanmaya başlanmaya ve karanlıkta kalanlar gün yüzüne çıkmaya başlayınca Ömer Halisdemir ismi de tanınmış ve kahramanlık nasıl olur bunu tüm dünya tekrardan Türkiye Cumhuriyetinin asil milletinde öğrenmiştir. Tankın önünde yatan, jetlerin peşine koşan, silahların karşısına korkmadan dikilen ve hainlerin karşısına çıkan Ömer Halisdemirler demokrasi nedir, vatan nedir, bayrak nedir, din nedir, Kur’an nedir, peygamber nedir sorularını soranlara işte bizim yaşattıklarımız diye cevap vermiştir. Ömer Halisdemir’in ölümü ve ardından baba Hüseyin Bey’in sözü aslında herşeyi özeti gibidir. “Ben onu vatan için büyüttüm, vatan istedi ve ben verdim. Hepsi bu.”
Bizler kısacık ömrüne bin sürecek işler başarabilen Ömer Halidemir gibi kahramanları asla unutmamalıyız, zira su uyur, düşman uyumaz. Bu vatan hepimizin biz, batılısı, doğulusu, kuzeylisi, güneylisi, efesi, dadaşı, gakkoşu, lazıyla bir’iz, tek’iz ve bizim gidecek başka Türkiye’miz yok. Tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnet duygularım anıyor, rahmet diliyorum.
Ömer Halisdemir 4 Mart 1974 yılında Niğde ilimizin Çukurkuyu köyünde dünyaya geldi. Anadolu insanın sahip olduğu mertlik, cesaret, fedakârlık, vatanına sevda, bayrak ve ezan sevgisi ondan da ta çocukluk döneminden itibaren var olmuş ve çok sevdiği askerlik mesleği onu itmiştir. Babası Hasan Hüseyin’in 7 çocuğundan biri olan Ömer’in çocukluğu köyünde geçmiş ve hayata dair tüm zorlukları köyünde gördü hatta çobanlık bile yaptı. O asker olmayı kafasına koymuş ve bir an önce hayaline kavuşmak istiyordu. Ömer Halisdemir bu hayaline 1999 yılında kavuşmuş ve üniformasını şehitlik mertebesine ulaşarak yanında alarak gitmiştir. Ömer Halisdemir, Hatice Halisdemir ile evlenmiş ve bu evlilikten iki çocuk sahibi olmuştur. Elifnur ve Doğan Ertuğrul adını verdiği iki evladına Türk halkı ve devletimiz sahip çıkmış artık onlar tüm ülkenin çocukları olmuştur.
Ömer Halisdemir ismini toplum hafızasına kazıyan gelişme ise 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü sırasında yapmış olduğu fedakârlığı olmuştur. Tüm hazırlıklarını darbenin başarılı olması üzerine kuran hainler, İstanbul ve Ankara’da kritik noktalarda başlatacakları hareketle tüm ülkeyi ele geçirmeyi düşünmüşlerdi. İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü tutulmuş, Ankara’da ise hedef Gölbaşında ki Özel Hareket ve Özel Kuvvetler binaları olmuştur. Bu hain görev Sinop’ta görevli Semih Terzi adında ki bir üst rütbeli askere verilmiş ve kim direnirse vurun emriyle yola çıkılmıştır. Olayı öğrenen ve Özel Kuvvetler Komutanlığını arayan dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı Paşa darbenin gidişatına etki edecek hamleyi yapar. Hemen eline telefonunu alır ve Ömer Halisdemir’i arar. Semih Terzi’nin hain olduğunu ve binaya girişine kesinlikle izin verilmemesi emrini verir. Emir kesindir her pahasına olursa olsun Terzi binaya sokulmayacak ve gerekirse öldürülecektir. Ömer aslında emrin ne anlama geldiğini anlamış ve Zekai Paşa’nın oğlum hakkını helal et sözüne bir asker selamı ile cevap vermiştir.
“Helal olsun! Paşam”
Kalabalık bir hain grup ile Özel Kuvvetler Binasına giriş yapan Semih Terzi’yi, Ömer saklandığı ağaçlık yerde izlemiş ve hızlı adımlarla kalabalığın içerisinde sızarak Terzi’yi vurmuş ve gerisin geri dönmüştür. Ömer’i takip edenler onu yaylım ateşine tutmuş, Ömer aldığını kurşun yaraları ile yere yığılmıştır. Paniğe kapılan hainler helikoptere attıkları Semih Terzi’yi GATA’ya sevk ederken Ömer’in na’şını sürükleyerek karargâh binasının önüne getirmiştir. Ömer henüz canını teslim etmemiştir. Nabzı yoklanmış ve ölmediği anlaşılınca acımazsızlar acımazsızca üzerine tekrar kurşunları yağdırmıştır. Ömer’e ne müdahale edilmiş ne de yerden kaldırılmıştır öylece bırakılmış ve ardınca kaçıp gitmişlerdir. Ömer artık şehittir ve makamların en kutlusuna kavuşmuştur. O bedenen orda kalmış; fakat ruhen vatan ve din uğruna toprağa düşmüşler yanına gitmiştir. O artık aslında ölümsüzdür; çünkü onun adı artık Şehit Ömer Halisdemir’dir. Ömer Halisdemir, köyünü çok sever, ağaçla iç içe olmaya bayılırdı. Hiç kimseyi kırmaz, daima gönül almayı seçerdi. Okumaya önem verir, çocuklarının vatana hayırlı birer evlat olarak yetişmesine önem verirdi. Hz. Ömer gibi adil olmaya çalışır, kimsenin işiyle gücüyle uğraşmaz hep kendi yaptıklarına bakardı. Kısacası o tam bir görev adamı, hakkı üstün tutan ve hak yolunda yürümeyi seven bir ideal insan idi.
Darbe teşebbüsü bastırılmış, suçlular teker teker yakalanmaya başlanmaya ve karanlıkta kalanlar gün yüzüne çıkmaya başlayınca Ömer Halisdemir ismi de tanınmış ve kahramanlık nasıl olur bunu tüm dünya tekrardan Türkiye Cumhuriyetinin asil milletinde öğrenmiştir. Tankın önünde yatan, jetlerin peşine koşan, silahların karşısına korkmadan dikilen ve hainlerin karşısına çıkan Ömer Halisdemirler demokrasi nedir, vatan nedir, bayrak nedir, din nedir, Kur’an nedir, peygamber nedir sorularını soranlara işte bizim yaşattıklarımız diye cevap vermiştir. Ömer Halisdemir’in ölümü ve ardından baba Hüseyin Bey’in sözü aslında herşeyi özeti gibidir. “Ben onu vatan için büyüttüm, vatan istedi ve ben verdim. Hepsi bu.”
Bizler kısacık ömrüne bin sürecek işler başarabilen Ömer Halidemir gibi kahramanları asla unutmamalıyız, zira su uyur, düşman uyumaz. Bu vatan hepimizin biz, batılısı, doğulusu, kuzeylisi, güneylisi, efesi, dadaşı, gakkoşu, lazıyla bir’iz, tek’iz ve bizim gidecek başka Türkiye’miz yok. Tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnet duygularım anıyor, rahmet diliyorum.