
(…) Her yıl farklı gruplarla, farklı etaplar halinde gerçekleştirilen ve bu yıl 197 öğrenciyle gerçeğe dönüştürülen ‘geleneksel gezide’, Başarı Koleji’nin 2016-2017 sezonuna damga vuran ‘24 Türkiye Şampiyonu’ öğrencisi de yer aldı.
Onlar, ‘8.Sınıflar Ankara-Konya Gezisi’ kapsamında Ata’nın ve Mevlana’nın huzurlarına çıktılar ve bir bakıma ‘mezuniyet beratlarını’ aldılar.
Andığım bu planlı gezilere farklı branşlardan 20 öğretmen ve 6 profesyonel tur rehberi eşilk etti.
Ve o önemli geziye Genel Müdürüm Nazmi Ünal ile Yönetim Kurulu Başkanım Numan Gödek’i temsilen ortaokul müdürü olarak ben ve ilkokul müdürümüz Ali İbrahim Öz de katıldık; bu büyük onura ortak olduk.
Tarif edilemez bir kıvanç vesilesi oldu bizim için…
Kendi düzeylerinde gerçekleşen en ciddi ulusal sınavda, bugün hâlâ TEOG diye adlandırdığımız Ortak Sınav’da ya da en geniş anlamıyla liselere geçiş sınavında, akademik bakımdan rekorlar kırmış öğrenciler, sosyo-kültürel anlamda da Türkiye’deki tüm akranlarına örnek oluşturacak davranışlar sergilediler. Çok farklı bir öğrenimin içinde yer aldılar. İfade ettiğim kıvanç, işte bu gelenekselleşmiş olumlu kitlesel davranışa ortak olmamızdan kaynaklanıyor.
***
Dikkatli okurlarımın ‘İyi de rotanın geri kalanı ne olacak?’ dediklerini duyar gibiyim:
Ya Mersin, Hatay, Urfa, Van?
Ya Ağrı Dağı’nın serin esintisi ya bir denizden ve bir bölgeden daha ziyade, uçsuz bucaksız ve benzersiz bir umman olan Karadeniz?
Ya Samsun ve Amasya; kongre şehirleri Erzurum ve Sivas?...
Onları atladık mı?..
Unutulur mu hiç?
Ama liseyi, üniversiteyi de düşünelim…
O düzeylerde yapılacak eğitsel gezileri es geçmeyelim…
Ve 5 bin kilometrelik bu ‘öğrenim yolculuğunu’ hiç olmazsa lisenin son gününe dek sürecek, dilimlere ayrılmış bir uzun yolculuk olarak kurgulayalım.
Çocuklarımızın ne zaman, nereye gideceğini rastlantıya bırakmayalım.
‘Rotanın geri kalan kısmını’ öğrenim yaşamının ileriki aşamalarında gerçeğe dönüştürelim…
Rotayı, kuşakları ve zamanlamayı böyle kabaca belirlediğimize göre geriye ‘maliyeti karşılamak ya da başka bir ifadeyle bu projeye finansman sağlamak’ kalıyor.
Azıcık ütopik düşünelim:
Belki siyasetin veya Milli Eğitim’in zirvesizde yer alan geniş ufuklu birileri, bu fikri himaye eder ve bir eğitim seferberliği biçiminde, Türkiye’deki bütün çocukları kapsayacak ve onları yaşadıkları ülkeyle buluşturacak geniş bir proje olarak ülkenin genel bütçe hesaplarına dahil edilmesini sağlar…
Belki hali vakti yerinde veliler, yerel çapta öne çıkmış büyük şirketler vs. kendi civarlarındaki okullar için bu doğrultuda finans sağlayıcı projeler oluşturur…
Ya da TEOG’da 24 Türkiye Birincisi çıkardığı yıl 197 öğrencisiyle Türkiye’nin yarısını gezmeyi de başarmış olan Manavgat Başarı Koleji örneğinde olduğu gibi çözümü yukarıdan beklemekten çok daha efektif, çok daha gerçekçi, çok daha yaratıcı bir başka yol bulunur.
Çok isteyince ve yürekten dileyince her şey olur!
Onlar, ‘8.Sınıflar Ankara-Konya Gezisi’ kapsamında Ata’nın ve Mevlana’nın huzurlarına çıktılar ve bir bakıma ‘mezuniyet beratlarını’ aldılar.
Andığım bu planlı gezilere farklı branşlardan 20 öğretmen ve 6 profesyonel tur rehberi eşilk etti.
Ve o önemli geziye Genel Müdürüm Nazmi Ünal ile Yönetim Kurulu Başkanım Numan Gödek’i temsilen ortaokul müdürü olarak ben ve ilkokul müdürümüz Ali İbrahim Öz de katıldık; bu büyük onura ortak olduk.
Tarif edilemez bir kıvanç vesilesi oldu bizim için…
Kendi düzeylerinde gerçekleşen en ciddi ulusal sınavda, bugün hâlâ TEOG diye adlandırdığımız Ortak Sınav’da ya da en geniş anlamıyla liselere geçiş sınavında, akademik bakımdan rekorlar kırmış öğrenciler, sosyo-kültürel anlamda da Türkiye’deki tüm akranlarına örnek oluşturacak davranışlar sergilediler. Çok farklı bir öğrenimin içinde yer aldılar. İfade ettiğim kıvanç, işte bu gelenekselleşmiş olumlu kitlesel davranışa ortak olmamızdan kaynaklanıyor.
***
Dikkatli okurlarımın ‘İyi de rotanın geri kalanı ne olacak?’ dediklerini duyar gibiyim:
Ya Mersin, Hatay, Urfa, Van?
Ya Ağrı Dağı’nın serin esintisi ya bir denizden ve bir bölgeden daha ziyade, uçsuz bucaksız ve benzersiz bir umman olan Karadeniz?
Ya Samsun ve Amasya; kongre şehirleri Erzurum ve Sivas?...
Onları atladık mı?..
Unutulur mu hiç?
Ama liseyi, üniversiteyi de düşünelim…
O düzeylerde yapılacak eğitsel gezileri es geçmeyelim…
Ve 5 bin kilometrelik bu ‘öğrenim yolculuğunu’ hiç olmazsa lisenin son gününe dek sürecek, dilimlere ayrılmış bir uzun yolculuk olarak kurgulayalım.
Çocuklarımızın ne zaman, nereye gideceğini rastlantıya bırakmayalım.
‘Rotanın geri kalan kısmını’ öğrenim yaşamının ileriki aşamalarında gerçeğe dönüştürelim…
Rotayı, kuşakları ve zamanlamayı böyle kabaca belirlediğimize göre geriye ‘maliyeti karşılamak ya da başka bir ifadeyle bu projeye finansman sağlamak’ kalıyor.
Azıcık ütopik düşünelim:
Belki siyasetin veya Milli Eğitim’in zirvesizde yer alan geniş ufuklu birileri, bu fikri himaye eder ve bir eğitim seferberliği biçiminde, Türkiye’deki bütün çocukları kapsayacak ve onları yaşadıkları ülkeyle buluşturacak geniş bir proje olarak ülkenin genel bütçe hesaplarına dahil edilmesini sağlar…
Belki hali vakti yerinde veliler, yerel çapta öne çıkmış büyük şirketler vs. kendi civarlarındaki okullar için bu doğrultuda finans sağlayıcı projeler oluşturur…
Ya da TEOG’da 24 Türkiye Birincisi çıkardığı yıl 197 öğrencisiyle Türkiye’nin yarısını gezmeyi de başarmış olan Manavgat Başarı Koleji örneğinde olduğu gibi çözümü yukarıdan beklemekten çok daha efektif, çok daha gerçekçi, çok daha yaratıcı bir başka yol bulunur.
Çok isteyince ve yürekten dileyince her şey olur!