
(Dünkü yazının devamı)
(...) Yüzmede, teniste, kayakta, atletizmde, boksta, taekwondoda, voleybolda, basketbolda, curlingde, badmintonda ve daha başka branşlarda öyle bir dip dalgası geliyor ki...
Yeter ki o çocuklar ‘yarım projeler çöplüğüne’ terk edilmesin!
Özellikle İspanya modelindeki gibi ilerleyelim; ama kim bilir, belki dünya beş on yıl sonra ‘Sporda Türk Modeli’ diye bir şeyden bahseder. Kendi sistematiğimizi geliştiririz. Yetenek avcılığı, fedakârlık, cüretkâr yatırımlar ve tabii ille de eğitim, okullar...
Bunlar mümkün!
Yapanlardan neyimiz eksik?
★★
Devamı mümkün desek de bunlar öyle sıradan başarılar değil!
Tekrar söylemiş olacağım ama ‘her günü yüzlerce ölümle, moral bozukluğuyla, umutsuzlukla geçmiş iki yılın ardından’ gerçek bir reenkarnasyon bu: Zümrüdü Anka’nın küllerinden yeniden doğması gibi...
Tarifsiz moral verici...
Müthiş tahrik edici, tedavi edici, ayağa kaldırıcı.’
Başta ‘şampiyonlarımız’ ve içerde dışarda, gece gündüz şampiyonların yanında olan Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu; beraberinde Federasyon Başkanları, kulüp başkanları, teknik kadrolar, antrenörler, sponsorlar olmak üzere, bu güzel tabloya katkı koyan, destekleyen, inanan, güvenen herkese gönülden, yürekten teşekkürler!
Ama bitmedi tabii:
Şimdi sıra bu ürünü toplumsal düzeyde bir psiko-sosyal atılım enstrümanına dönüştürmekte. Tanıtımla, eğitimle, sürdürülebilirlik yaklaşımıyla...
Bu da hiç kuşkusuz çok zor ve ayrı bir sanat.
★★
Şimdi bu noktada ‘Maalesef!’ mi desem, bilmiyorum ama dikkat ettiyseniz ortada futbolla ilgili elle tutulur hiçbir başarı yok. Trabzonspor’un 38 yıl aradan sonra gelen şampiyonluğunun doğurduğu efekti çıkın, tablonun gerisi başarı doğurmayan korkunç bir tüketim ve israftan ibaret..
Avrupa kulvarında Nisan barajını geçemeyen ‘büyük’ takımlarımız ve onların Türkiye’ye gelince ahlak değiştiren ‘yıldızları’ (?!)
Halbuki şakası yok, futbol, Türkiye’de tüm spor branşlarının 750 milyon avroyu bulan devasa spor bütçesinin neredeyse %87’sini elinde tutan ‘en baskın branş’!
Evet, bu bir arz-talep meselesi ama yine de öyle muazzam bir yatırıma karşılık elde var sıfır durumu futbol adına çok trajik değil mi?
Tabii bu trajedinin muhasebesini yapmak en başta dört büyük kulübü yönetenler olmak üzere endüstriyel futbolun kurgulayıcılarına, Futbol Federasyonu yönetimine ve futbolu gereğinden fazla mitleştiren ve ticarileştiren medyaya düşüyor.
★★
Bitirmeden...
Spora ve sporda elde ettiğimiz muazzam başarılara değinmişken bir de kutlama mesajı: Erzurum Lisesi’nden yatılı kardeşim, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın farklı mevkilerinde başarılı çalışmalar yapmış Sayın Rahmi Aksoy, geçtiğimiz hafta Bursa Gençlik ve Spor İl Müdürü olarak atandı. Aksoy’un Bursa gibi sporla iç içe yaşayan bir yarı metropolde kendi ekibine takım ruhunu en üst düzeyde aşılayacağına ve takımıyla omuz omuza yine çok sıradışı başarılara öncülük edeceğine inancım tam.
Allah kendilerini muvaffak etsin.
(...) Yüzmede, teniste, kayakta, atletizmde, boksta, taekwondoda, voleybolda, basketbolda, curlingde, badmintonda ve daha başka branşlarda öyle bir dip dalgası geliyor ki...
Yeter ki o çocuklar ‘yarım projeler çöplüğüne’ terk edilmesin!
Özellikle İspanya modelindeki gibi ilerleyelim; ama kim bilir, belki dünya beş on yıl sonra ‘Sporda Türk Modeli’ diye bir şeyden bahseder. Kendi sistematiğimizi geliştiririz. Yetenek avcılığı, fedakârlık, cüretkâr yatırımlar ve tabii ille de eğitim, okullar...
Bunlar mümkün!
Yapanlardan neyimiz eksik?
★★
Devamı mümkün desek de bunlar öyle sıradan başarılar değil!
Tekrar söylemiş olacağım ama ‘her günü yüzlerce ölümle, moral bozukluğuyla, umutsuzlukla geçmiş iki yılın ardından’ gerçek bir reenkarnasyon bu: Zümrüdü Anka’nın küllerinden yeniden doğması gibi...
Tarifsiz moral verici...
Müthiş tahrik edici, tedavi edici, ayağa kaldırıcı.’
Başta ‘şampiyonlarımız’ ve içerde dışarda, gece gündüz şampiyonların yanında olan Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu; beraberinde Federasyon Başkanları, kulüp başkanları, teknik kadrolar, antrenörler, sponsorlar olmak üzere, bu güzel tabloya katkı koyan, destekleyen, inanan, güvenen herkese gönülden, yürekten teşekkürler!
Ama bitmedi tabii:
Şimdi sıra bu ürünü toplumsal düzeyde bir psiko-sosyal atılım enstrümanına dönüştürmekte. Tanıtımla, eğitimle, sürdürülebilirlik yaklaşımıyla...
Bu da hiç kuşkusuz çok zor ve ayrı bir sanat.
★★
Şimdi bu noktada ‘Maalesef!’ mi desem, bilmiyorum ama dikkat ettiyseniz ortada futbolla ilgili elle tutulur hiçbir başarı yok. Trabzonspor’un 38 yıl aradan sonra gelen şampiyonluğunun doğurduğu efekti çıkın, tablonun gerisi başarı doğurmayan korkunç bir tüketim ve israftan ibaret..
Avrupa kulvarında Nisan barajını geçemeyen ‘büyük’ takımlarımız ve onların Türkiye’ye gelince ahlak değiştiren ‘yıldızları’ (?!)
Halbuki şakası yok, futbol, Türkiye’de tüm spor branşlarının 750 milyon avroyu bulan devasa spor bütçesinin neredeyse %87’sini elinde tutan ‘en baskın branş’!
Evet, bu bir arz-talep meselesi ama yine de öyle muazzam bir yatırıma karşılık elde var sıfır durumu futbol adına çok trajik değil mi?
Tabii bu trajedinin muhasebesini yapmak en başta dört büyük kulübü yönetenler olmak üzere endüstriyel futbolun kurgulayıcılarına, Futbol Federasyonu yönetimine ve futbolu gereğinden fazla mitleştiren ve ticarileştiren medyaya düşüyor.
★★
Bitirmeden...
Spora ve sporda elde ettiğimiz muazzam başarılara değinmişken bir de kutlama mesajı: Erzurum Lisesi’nden yatılı kardeşim, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın farklı mevkilerinde başarılı çalışmalar yapmış Sayın Rahmi Aksoy, geçtiğimiz hafta Bursa Gençlik ve Spor İl Müdürü olarak atandı. Aksoy’un Bursa gibi sporla iç içe yaşayan bir yarı metropolde kendi ekibine takım ruhunu en üst düzeyde aşılayacağına ve takımıyla omuz omuza yine çok sıradışı başarılara öncülük edeceğine inancım tam.
Allah kendilerini muvaffak etsin.
