
Hani derler ya ‘acısı tatlısı ile bir koca yılı geride bıraktık’ diye…
2021 yılında dünyada ve Türkiye’de çoğunlukla güzel şeyler yaşamadık…
Bulunduğumuz coğrafyada güçlü olanların öylesi talepleri ve planları var ki güzellik, refah ve mutluluk beklemek adeta imkansız gibi bir şey...
Dünyadaki bazı ülkeler sözde Ermeni iddialarının peşine düştüler ve canımız bir hayli sıktılar... Bunların başını Amerika ve Fransa çekti. Amerika ile yalnızca Ermeni iddialarında karşılaşmadık.
2 milyar dolara yakın para ödememize karşın bir türlü alamadığımız F35 savaş uçakları ve uçak projesinden çıkarılışımızla da ABD Yönetimiyle karşı karşıya geldik.
Bu arada Kardeşimiz Azerbaycan, Ermenilere hatırı sayılır bir tokat attı ve yıllarca işgâl altındaki topraklarını geri aldı
*
Geçen yazılarıma bakıyorum, bir çoğunda insanlık için mutluluk ve barış dilemişiz.
2017’de zalimin masum insanlara karşı uyguladığı zulmün son bulmasını arzu etmişiz…
2018’de güçlü olanların, güçsüzlere; masum, savunmasız insanlara uyguladıkları zulüm sona ermiş mi ?...
Tam tersine artarak devam etmiş, insanlık barışı özler hale gelmiş...
Dünya coğrafyasına baktığımızda, nerede silahsız, savunmasız insan varsa, zulmün şiddeti arttıkça artmış...
Dünya seyrettikçe İsrail, Filistin’de zulüm rüzgârları estirmiş...
Yoksulluk, açlık ölümleri artmış...
Sağlıksız, eğitimsiz yaşamak; her tarafından yeller esen, çamur deryasına dönmüş, bir dilim ekmeğin karneyle bulunduğu kamplarda ölümü beklemek insanların kaderi olmuş…
Yalnızca Türkiye, sayılan 10 milyona yaklaşan göçmen ve sığınmacılara kucak açmış... Medeni diye geçinen Avrupa ve onun yaramaz çocuğu Yunanistan, o ülkelere sığınmaya çalışan insanlara sınırlarında, kara sularında, kapılarında ölüm getirmiş...
Bütün bunlara bir de zengin, silah tüccarı sömürücülerin, ya da Demokrasi ve İnsan Hakları nutukları atan, adına STK denen kuruluşların kirli emellerini sahneledikleri tiyatro ekleniyor… İnsanlık adına zulüm işlenirken, korkunç bir çifte standarda şahit oluyoruz…
Demokrasi ve insan hakları nutukları atanlar, yalnızca yaşananlara seyirci kalıyor ve zulmü alkışlıyorlar…
*
Bu zalimlerin öteden beri tek hedefleri var Türkiye ve Türk Milleti…
Dünyaya bakınız, dünyanın en ücra yerinde oynanan oyunla Türkiye’de sahnelenen birebir aynı…
Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki her an teyakkuz halindeyiz ve öyle de olmamız gerekiyor..
Tam oyun bitti derken yıllardır bölücü örgütün ya da başka bölücü örgütlerin hedefi oluyoruz ve bunlara karşı savaşıyoruz...
Başarılı da oluyoruz...
Bütün bunların yanı sıra Emperyal güçlerin sahneledikleri savaşı yaşıyoruz.
Ne yazık ki ekonomik anlamda iyi durumda değiliz... Dolar değer kaybediyor ama bir çok ürün aynı oranda ucuzlamıyor.
Yani birçok zaviyeden bakıldığında duyarsız kalamayacağımız bir durumla karşı karşıyayız…
2021 yılında yoğun olarak pandemi ile de mücadele ettik, halâ da ediyoruz. Neyse ki TURKOVAK’ın fiilen devreyle girmesi ile dünyada aşı üreten 9 ülkeden biri olduk ve inşallah bunun da üstesinden geleceğiz...
*
Çok başarılı olduğumuz üretim alanları da yok değil...
İHA ve SİHA üretiminde dünyada söz sahibiyiz ve bunları başka ülkelere pazarlar duruma geldik.
Bu işleve Azerbaycan-Ermenistan savaşında fiilen şahit olduk...
Benzer atağı kayak sporu malzemeleri üretiminde de yaşamak istiyoruz.
*
Türkiye milli benliğine dönmeli, her alanda kendi malını üreten bir ülke olmalı…
Kurtuluş savaşından çıktığımızda ulusal ve uluslararası tek bir markamız yoktu, el ele verdik ve kimseye muhtaç olmadan kalkınma hamlesi başlattık ve başardık…
Şimdi öz kaynaklarımızı aktif etme vaktidir…
Aynı çabayı şehrimiz için de yapmalıyız…
Bu şehrin dinamiklerini harekete geçirmeli ve üreten bir şehir olmalıyız…
Bu dinamiklerin başında Hayvancılık ve buna bağlı olarak yan sanayiler; Eğitim, Sağlık ve tabii ki Kış turizmi var...
Şurası muhakkak ki her üç sektörde de ataktayız...
*
İtalya’da Kayak Dünya Kupasının bir ayağını seyretmiştim…
Yaşlı kayakçılar omuzlarında ağaçta yapılma kayakları ve keçilerin çektiği, yönetimini keçi maskı giymiş bir kadın kayakçının yaptığı kızakla, seremoni alanına girmiş ve büyük beğeni toplamışlardı...
Bu manada Avrupa sporla geleneği birleştirdi…
Biz, 1915’te ordumuzda kayaklı birlikler oluşturmuş; 1950’li yıllarda tramplen kurmuş ve kayakla atlama gösterileri yapmışız, yani geleneğimiz var ancak çabamız az...
*
Aslına bakarsanız bu kentle ilgili yazacak çok sözümüz var ancak bir kısmını sonraya bırakalım...
2022 yılının hoş gelmesi dileğiyle...
2021 yılında dünyada ve Türkiye’de çoğunlukla güzel şeyler yaşamadık…
Bulunduğumuz coğrafyada güçlü olanların öylesi talepleri ve planları var ki güzellik, refah ve mutluluk beklemek adeta imkansız gibi bir şey...
Dünyadaki bazı ülkeler sözde Ermeni iddialarının peşine düştüler ve canımız bir hayli sıktılar... Bunların başını Amerika ve Fransa çekti. Amerika ile yalnızca Ermeni iddialarında karşılaşmadık.
2 milyar dolara yakın para ödememize karşın bir türlü alamadığımız F35 savaş uçakları ve uçak projesinden çıkarılışımızla da ABD Yönetimiyle karşı karşıya geldik.
Bu arada Kardeşimiz Azerbaycan, Ermenilere hatırı sayılır bir tokat attı ve yıllarca işgâl altındaki topraklarını geri aldı
*
Geçen yazılarıma bakıyorum, bir çoğunda insanlık için mutluluk ve barış dilemişiz.
2017’de zalimin masum insanlara karşı uyguladığı zulmün son bulmasını arzu etmişiz…
2018’de güçlü olanların, güçsüzlere; masum, savunmasız insanlara uyguladıkları zulüm sona ermiş mi ?...
Tam tersine artarak devam etmiş, insanlık barışı özler hale gelmiş...
Dünya coğrafyasına baktığımızda, nerede silahsız, savunmasız insan varsa, zulmün şiddeti arttıkça artmış...
Dünya seyrettikçe İsrail, Filistin’de zulüm rüzgârları estirmiş...
Yoksulluk, açlık ölümleri artmış...
Sağlıksız, eğitimsiz yaşamak; her tarafından yeller esen, çamur deryasına dönmüş, bir dilim ekmeğin karneyle bulunduğu kamplarda ölümü beklemek insanların kaderi olmuş…
Yalnızca Türkiye, sayılan 10 milyona yaklaşan göçmen ve sığınmacılara kucak açmış... Medeni diye geçinen Avrupa ve onun yaramaz çocuğu Yunanistan, o ülkelere sığınmaya çalışan insanlara sınırlarında, kara sularında, kapılarında ölüm getirmiş...
Bütün bunlara bir de zengin, silah tüccarı sömürücülerin, ya da Demokrasi ve İnsan Hakları nutukları atan, adına STK denen kuruluşların kirli emellerini sahneledikleri tiyatro ekleniyor… İnsanlık adına zulüm işlenirken, korkunç bir çifte standarda şahit oluyoruz…
Demokrasi ve insan hakları nutukları atanlar, yalnızca yaşananlara seyirci kalıyor ve zulmü alkışlıyorlar…
*
Bu zalimlerin öteden beri tek hedefleri var Türkiye ve Türk Milleti…
Dünyaya bakınız, dünyanın en ücra yerinde oynanan oyunla Türkiye’de sahnelenen birebir aynı…
Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki her an teyakkuz halindeyiz ve öyle de olmamız gerekiyor..
Tam oyun bitti derken yıllardır bölücü örgütün ya da başka bölücü örgütlerin hedefi oluyoruz ve bunlara karşı savaşıyoruz...
Başarılı da oluyoruz...
Bütün bunların yanı sıra Emperyal güçlerin sahneledikleri savaşı yaşıyoruz.
Ne yazık ki ekonomik anlamda iyi durumda değiliz... Dolar değer kaybediyor ama bir çok ürün aynı oranda ucuzlamıyor.
Yani birçok zaviyeden bakıldığında duyarsız kalamayacağımız bir durumla karşı karşıyayız…
2021 yılında yoğun olarak pandemi ile de mücadele ettik, halâ da ediyoruz. Neyse ki TURKOVAK’ın fiilen devreyle girmesi ile dünyada aşı üreten 9 ülkeden biri olduk ve inşallah bunun da üstesinden geleceğiz...
*
Çok başarılı olduğumuz üretim alanları da yok değil...
İHA ve SİHA üretiminde dünyada söz sahibiyiz ve bunları başka ülkelere pazarlar duruma geldik.
Bu işleve Azerbaycan-Ermenistan savaşında fiilen şahit olduk...
Benzer atağı kayak sporu malzemeleri üretiminde de yaşamak istiyoruz.
*
Türkiye milli benliğine dönmeli, her alanda kendi malını üreten bir ülke olmalı…
Kurtuluş savaşından çıktığımızda ulusal ve uluslararası tek bir markamız yoktu, el ele verdik ve kimseye muhtaç olmadan kalkınma hamlesi başlattık ve başardık…
Şimdi öz kaynaklarımızı aktif etme vaktidir…
Aynı çabayı şehrimiz için de yapmalıyız…
Bu şehrin dinamiklerini harekete geçirmeli ve üreten bir şehir olmalıyız…
Bu dinamiklerin başında Hayvancılık ve buna bağlı olarak yan sanayiler; Eğitim, Sağlık ve tabii ki Kış turizmi var...
Şurası muhakkak ki her üç sektörde de ataktayız...
*
İtalya’da Kayak Dünya Kupasının bir ayağını seyretmiştim…
Yaşlı kayakçılar omuzlarında ağaçta yapılma kayakları ve keçilerin çektiği, yönetimini keçi maskı giymiş bir kadın kayakçının yaptığı kızakla, seremoni alanına girmiş ve büyük beğeni toplamışlardı...
Bu manada Avrupa sporla geleneği birleştirdi…
Biz, 1915’te ordumuzda kayaklı birlikler oluşturmuş; 1950’li yıllarda tramplen kurmuş ve kayakla atlama gösterileri yapmışız, yani geleneğimiz var ancak çabamız az...
*
Aslına bakarsanız bu kentle ilgili yazacak çok sözümüz var ancak bir kısmını sonraya bırakalım...
2022 yılının hoş gelmesi dileğiyle...