
Elli dört farzdan yirmi beşinci farz günahlardan Allah teâlâya kaçmaktır.
Allah teâla buyurdu:
“Fefirrû ilallâh… / Allah’a kaçın…” (Zariyât 50)
Kuran’da tanımlanan günahlar insanın düşmanıdır, insan normal hayatta bir tehlikeyle karşılaşıp o tehlikeyle baş edemeyeceğini anladığında, canını-malını kurtarmak için, güvende olacağı bir yere doğru nasıl canhıraş kaçarsa, kişi, canının ve malının düşmanı olan günahlardan da aynı şekilde kaçıp Allah teâlânın kulluğuna sığınmalıdır.
Allah’ın bazı kesin takdirleri söz konusudur; ölüm gibi. İnsan hangi çareye başvurursa vursun, ölmekten kurtulamaz, fakat günahtan Allah azımüşşana sığınarak kurtulabilir.
“De ki: Ölümden yahut öldürülmeden kaçmak, size hiçbir fayda vermez ve o zaman pek az bir müddet geçinir, yaşarsınız.” (Ahzâb 16)
“De ki: Haberiniz olsun, o kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak gelip size kavuşacak. Sonra gizliyi ve aşikârı bilen Allah'a döndürüleceksiniz; O, yaptıklarınızı size haber verecek.” (Cuma 8)
İnsan tabiatı olumluya doğru değil de olumsuza doğru heveskârdır; eğer derin düşünülmezse kişi hidayet yoluna girmez; delaleti tercih eder. Nitekim Kuran’dan bu psikolojiyi açık bir şekilde öğreniyoruz:
“Nuh dedi ki: Ben, kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim; fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı” (Nûh 5-6)
Bugün de; sigara ve alkol içme, zina etme, kumar oynama, zararlı şeyleri tüketme, helale harama dikkat et, yalan söyleme, aldatma, tefecilik yapıp faizli işlemde bulunma, sana emredilen ibadetleri yap, vb. dini ikazlar, ‘biz de Müslümanız’ diyen insanlara bir etki yapmadığı gibi tüm haramlar da artık aşikâra yapılıyor! Bunun anlamı, kişilerin, cahil sürüler halinde, Allah’ın emirlerine doğru değil de, yasaklarına doğru koşmalarıdır. Kuran’da bu hâl bir benzetmeyle şu şekilde vurgulanır:
“Böyleyken onlara ne oluyor da aslandan korkup kaçan yaban eşekleri gibi (Kuran'daki) öğütten yüz çevirip kaçıyorlar?” (Müdessir 49, 50, 51)
Sonuçta insanın kendi gerçeğinden kaçması ve duvara çarpması kaçınılmazdır:
“O gün (Kıyamet) insan, ‘Kaçacak yer neresidir?” diyecektir. Hayır hayır! Kaçıp sığınacak bir yer yoktur! O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbin huzurudur.” (Kıyame 10, 11, 12)
Fakat günahta ısrarcı olmayan, pişman olan, yüzünü imana ve Kuran’a dönene bir müjde var. EL- Muhtâr adlı kitapta yer alan bir bilgi şöyledir:
“Geçmiş zamanlarda bir yiğit, yirmi sene Allahü teâlâya ibadetle vakit geçirmiş. Şeytan aleyhilane gelip demiş ki:
-Dünyanın lezzetlerinin, şehvetlerinin terkine erken yaşta başladın; yirmi senedir Allah teâlâya ibadet ediyorsun, oysa henüz gençsin, sen de topluma katıl, dünyanın tadını çıkar.
O yiğit, Allah teâlâya kulluktan vaz geçmiş, çeşitli günahları işleyerek Rabbine asi olmuş. Fakat günahları bir türlü kabullenememiş, içi içini yemiş, bir pişmanlığı diğer pişmanlık takip etmiş. Sonunda nedamet getirmiş, ağlayıp sızlamaya başlamış. Fakat içinde de Rabbine karşı derin bir utanç hissi doğmuş: ‘Acaba kulluğa dönsem Rabbim beni kabul eder mi? Keşke bunu bir bilsem!’
Derken vicdanında ilahî ikazı işitmiş:
-Ya kul! Sen bize itaat ettin, biz de senin taatini kabul ettik. Daha sonra bize asi olup günah işledin, fakat pişmanlık gösterdiğinden biz de seni günahlarınla yargılamayacağız. Şimdi eğer kulluğa dönersen seni kabul ederiz.”
Allah teâla buyurdu:
“Fefirrû ilallâh… / Allah’a kaçın…” (Zariyât 50)
Kuran’da tanımlanan günahlar insanın düşmanıdır, insan normal hayatta bir tehlikeyle karşılaşıp o tehlikeyle baş edemeyeceğini anladığında, canını-malını kurtarmak için, güvende olacağı bir yere doğru nasıl canhıraş kaçarsa, kişi, canının ve malının düşmanı olan günahlardan da aynı şekilde kaçıp Allah teâlânın kulluğuna sığınmalıdır.
Allah’ın bazı kesin takdirleri söz konusudur; ölüm gibi. İnsan hangi çareye başvurursa vursun, ölmekten kurtulamaz, fakat günahtan Allah azımüşşana sığınarak kurtulabilir.
“De ki: Ölümden yahut öldürülmeden kaçmak, size hiçbir fayda vermez ve o zaman pek az bir müddet geçinir, yaşarsınız.” (Ahzâb 16)
“De ki: Haberiniz olsun, o kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak gelip size kavuşacak. Sonra gizliyi ve aşikârı bilen Allah'a döndürüleceksiniz; O, yaptıklarınızı size haber verecek.” (Cuma 8)
İnsan tabiatı olumluya doğru değil de olumsuza doğru heveskârdır; eğer derin düşünülmezse kişi hidayet yoluna girmez; delaleti tercih eder. Nitekim Kuran’dan bu psikolojiyi açık bir şekilde öğreniyoruz:
“Nuh dedi ki: Ben, kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim; fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı” (Nûh 5-6)
Bugün de; sigara ve alkol içme, zina etme, kumar oynama, zararlı şeyleri tüketme, helale harama dikkat et, yalan söyleme, aldatma, tefecilik yapıp faizli işlemde bulunma, sana emredilen ibadetleri yap, vb. dini ikazlar, ‘biz de Müslümanız’ diyen insanlara bir etki yapmadığı gibi tüm haramlar da artık aşikâra yapılıyor! Bunun anlamı, kişilerin, cahil sürüler halinde, Allah’ın emirlerine doğru değil de, yasaklarına doğru koşmalarıdır. Kuran’da bu hâl bir benzetmeyle şu şekilde vurgulanır:
“Böyleyken onlara ne oluyor da aslandan korkup kaçan yaban eşekleri gibi (Kuran'daki) öğütten yüz çevirip kaçıyorlar?” (Müdessir 49, 50, 51)
Sonuçta insanın kendi gerçeğinden kaçması ve duvara çarpması kaçınılmazdır:
“O gün (Kıyamet) insan, ‘Kaçacak yer neresidir?” diyecektir. Hayır hayır! Kaçıp sığınacak bir yer yoktur! O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbin huzurudur.” (Kıyame 10, 11, 12)
Fakat günahta ısrarcı olmayan, pişman olan, yüzünü imana ve Kuran’a dönene bir müjde var. EL- Muhtâr adlı kitapta yer alan bir bilgi şöyledir:
“Geçmiş zamanlarda bir yiğit, yirmi sene Allahü teâlâya ibadetle vakit geçirmiş. Şeytan aleyhilane gelip demiş ki:
-Dünyanın lezzetlerinin, şehvetlerinin terkine erken yaşta başladın; yirmi senedir Allah teâlâya ibadet ediyorsun, oysa henüz gençsin, sen de topluma katıl, dünyanın tadını çıkar.
O yiğit, Allah teâlâya kulluktan vaz geçmiş, çeşitli günahları işleyerek Rabbine asi olmuş. Fakat günahları bir türlü kabullenememiş, içi içini yemiş, bir pişmanlığı diğer pişmanlık takip etmiş. Sonunda nedamet getirmiş, ağlayıp sızlamaya başlamış. Fakat içinde de Rabbine karşı derin bir utanç hissi doğmuş: ‘Acaba kulluğa dönsem Rabbim beni kabul eder mi? Keşke bunu bir bilsem!’
Derken vicdanında ilahî ikazı işitmiş:
-Ya kul! Sen bize itaat ettin, biz de senin taatini kabul ettik. Daha sonra bize asi olup günah işledin, fakat pişmanlık gösterdiğinden biz de seni günahlarınla yargılamayacağız. Şimdi eğer kulluğa dönersen seni kabul ederiz.”