
Elli dört farzdan yirmi sekizincisi gökleri, yeri ve içindeki varlıkları, onların düzenini tefekkür ederek, her şeyin yaratıcısı Allah teâlâyı ve insan olarak kendi varlığını daha iyi anlamaktır. Bunun bir diğer adı ‘düşünme ibadetidir.’
Allah teâla buyurdu:
“Evelem yenzurû fî melekûtissemâvâti velardi vemâ ḣalekallâhu min şeyin veen asâ en yekûne kadikterabe eceluhum febieyyi hadisin badehu yuminûn / Peki Allah'ın göklerdeki ve yerdeki mutlak egemenliğini, yarattığı bütün o nesneleri hiç göz önüne almıyorlar mı? Ve sormuyorlar mı kendilerine, ya vakit tükenip ecelleri gelmişse? Artık bundan sonra, başka hangi habere inanacaklar?” (A’râf 185)
Resulullah (sav) de konuyla ilgili şu tavsiyede bulundu:
“Allahü azimüşşanın yarattığı varlıkları tefekkür ediniz, fakat Allah teâlânın Zât’ını tefekkür etmeyiniz; çünkü mütefekkirin tefekkürü mahlûklarla sınırlıdır.”
Bir âlime denilmiş ki:
“Sen fikri uzatıyorsun!” Cevabı şöyle olmuş: “Düşünce/fikir; ‘fikrî ibadetin’ özüdür.”
Hasan el-Basri şu eleştiriyi yapmıştır:
"Kuran düşünmek ve onunla hayatı yaşamak için aşağı indi, insanlar da Kuran’ın ezberden okunmasını bir eylem olarak benimsediler."
*
İnsan düşüncesi zorunlu ve aslında tabii bir eylemdir. Durakta beklerken hangi otobüse bineceğimizi takip etmek bir düşünce hâlidir, fakat bu türden düşünce durumu insanın düşünme kapasitesinin en alt seviyesidir.
‘Düşünme ibadeti’, Kuran’da, ‘akletmez misiniz, düşünmez misiniz, görmeyecek misiniz, şükretmez misiniz, işitmeyecek misiniz, sabredecek misiniz, emin misiniz?’ vb. ihtarlarla en derin bir şekilde vurgulanmıştır.
Düşünen insanlar evrendeki muhteşemliği görüp bilecek ve Kuran evrenine girip ondan yararlanabileceklerdir.
En etkili ibadet düşünülerek yapılan ibadettir.
Her şeyin bir beyni varsa ibadetin beyni de ‘düşünmektir.’ Allah karşı ‘itaat ruhu’, ‘samimiyet’, ‘korku ve sevgi’, ‘güven ve umut’ hep düşünmenin nimetleridir.
Düşünme eylemi olmadan insan taklit eden bir varlık mertebesinden kurtulamaz. Kendini değiştirenler, dini konularda taklitten tahkike ulaşanlar, ancak hayatı düşünerek yaşayanlardır.
İnsan kişisel hayatının değerini, nasıl bir insan olduğunu, sadece kendi düşünce aynasında apaçık şekilde görebilir.
(Not: Biz millet olarak düşünmeyi öğreten bir eğitim sistemine sahip değiliz; ezberci ve gelenekçiyiz. Önce, basit gelebilir, ama yine de, ‘çatal, kaşık nedir?’ gibi bilinen şeyler hakkında sorular sorarak, ‘düşünme’ eylemiyle ilk temasa geçilebilir. Daha sonra dini yahut dünyevi konularda düşünülerek, ilgili okumalar yapılarak, sağlam fikirler oluşturulur. Tabii, insan eğer, ürettiği yahut ulaştığı fikirden ikna olmuşsa, gereğini yaparak, kendini değiştirmek için kendine karşı mücadele etmelidir ki, düşünmekten umulan yarar elde edilebilsin.)
Allah teâla buyurdu:
“Evelem yenzurû fî melekûtissemâvâti velardi vemâ ḣalekallâhu min şeyin veen asâ en yekûne kadikterabe eceluhum febieyyi hadisin badehu yuminûn / Peki Allah'ın göklerdeki ve yerdeki mutlak egemenliğini, yarattığı bütün o nesneleri hiç göz önüne almıyorlar mı? Ve sormuyorlar mı kendilerine, ya vakit tükenip ecelleri gelmişse? Artık bundan sonra, başka hangi habere inanacaklar?” (A’râf 185)
Resulullah (sav) de konuyla ilgili şu tavsiyede bulundu:
“Allahü azimüşşanın yarattığı varlıkları tefekkür ediniz, fakat Allah teâlânın Zât’ını tefekkür etmeyiniz; çünkü mütefekkirin tefekkürü mahlûklarla sınırlıdır.”
Bir âlime denilmiş ki:
“Sen fikri uzatıyorsun!” Cevabı şöyle olmuş: “Düşünce/fikir; ‘fikrî ibadetin’ özüdür.”
Hasan el-Basri şu eleştiriyi yapmıştır:
"Kuran düşünmek ve onunla hayatı yaşamak için aşağı indi, insanlar da Kuran’ın ezberden okunmasını bir eylem olarak benimsediler."
*
İnsan düşüncesi zorunlu ve aslında tabii bir eylemdir. Durakta beklerken hangi otobüse bineceğimizi takip etmek bir düşünce hâlidir, fakat bu türden düşünce durumu insanın düşünme kapasitesinin en alt seviyesidir.
‘Düşünme ibadeti’, Kuran’da, ‘akletmez misiniz, düşünmez misiniz, görmeyecek misiniz, şükretmez misiniz, işitmeyecek misiniz, sabredecek misiniz, emin misiniz?’ vb. ihtarlarla en derin bir şekilde vurgulanmıştır.
Düşünen insanlar evrendeki muhteşemliği görüp bilecek ve Kuran evrenine girip ondan yararlanabileceklerdir.
En etkili ibadet düşünülerek yapılan ibadettir.
Her şeyin bir beyni varsa ibadetin beyni de ‘düşünmektir.’ Allah karşı ‘itaat ruhu’, ‘samimiyet’, ‘korku ve sevgi’, ‘güven ve umut’ hep düşünmenin nimetleridir.
Düşünme eylemi olmadan insan taklit eden bir varlık mertebesinden kurtulamaz. Kendini değiştirenler, dini konularda taklitten tahkike ulaşanlar, ancak hayatı düşünerek yaşayanlardır.
İnsan kişisel hayatının değerini, nasıl bir insan olduğunu, sadece kendi düşünce aynasında apaçık şekilde görebilir.
(Not: Biz millet olarak düşünmeyi öğreten bir eğitim sistemine sahip değiliz; ezberci ve gelenekçiyiz. Önce, basit gelebilir, ama yine de, ‘çatal, kaşık nedir?’ gibi bilinen şeyler hakkında sorular sorarak, ‘düşünme’ eylemiyle ilk temasa geçilebilir. Daha sonra dini yahut dünyevi konularda düşünülerek, ilgili okumalar yapılarak, sağlam fikirler oluşturulur. Tabii, insan eğer, ürettiği yahut ulaştığı fikirden ikna olmuşsa, gereğini yaparak, kendini değiştirmek için kendine karşı mücadele etmelidir ki, düşünmekten umulan yarar elde edilebilsin.)