
Elli dört farzdan kırk altıncısı büyüklük taslamayı terk etmektir.
Allahu teâla buyurdu:
“tilke’d-Daru’l-ahiratu necaluha lillezine la yuridune uluvven fi’l-erdi vela fesada / İşte Ahiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara veririz.” (Kasas 83)
“ve la temşi fi’l-erdi meraha / yeryüzünde büyüklenerek yürüme” (İsra 37)
“"Büyüklük peşinde koşmayanlar, Allah'ın ardında bizzat kendi yüceliklerini (!) tesis gibi bir ihtirası olmayanlardır. Azgınlar, zorbalar ve büyüklenenler gibi değil, mütevazı kullar gibi yaşayanlardır. Allah'ın kullarını kendi köleleri yapmak istemeyenlerdir.”
Rasulullah (sav) ise şu uyarılarda bulundu:
“Nefsini büyükletip salınarak ve şımarık tavırlarla yürüyen kimseye Allah ğadap eder ve O’nun öfkesini kazanmış bir kimse olarak ahirette huzuruna çıkar.”
Muhammed b. Vâsi bir gün şımarık tavırlar ile böbürlenerek yürüyen oğlunu gördü. Onu yanına çağırıp dedi ki:
“Sen kim olduğunu biliyor musun? Senin anneni iki yüz dirhem karşılığında satın aldım. (Annesi cariye imiş), baban da Müslümanlar arasında zengin kimselerden değildir. Sen ne diye böyle kibirli yürüyorsun peki?“
İbn Abbas (ra)’dan rivayet olundu. Buyurdu ki:
“Rasulullah (sav) ile beraber yürüyordum. O, bir yere varınca durdu ve dedi ki: Burada bir adam kasıla kasıla kendini beğenerek üzerindeki bir parçalık güzel elbisesini omuz başlarından sarkıtmış, çalımla etrafı süzerek yürüyordu ki, Allah (cc) onu yerin dibine geçiriverdi. O adam kıyamete kadar debelenerek yerin dibini boylamaya devam edecektir.”
*
“Ey örümcek ağı gibi evi olan! Ne vakte kadar dava, çalım; ne vakte kadar kibir, azamet!..
Akıllı, bu varlığı, bu kibir ve gururu terkeder; çünkü Firavun’un halini hatıra getirir. Eğer ululanmayı bırakmaz, ibret almazsa onun azgınlığından başkaları ibret alır!...
Büyüklük davası, hırs, şehvet kokusu, söz söylerken soğan gibi kokar. Yemin eder de ‘Ben onları ne zaman yedim? Soğandan da çekinmekteyim, sarımsaktan da’ dersin, O yalan yemini ederken nefesin, kovuculuk eder, kokusu seninle beraber oturanların dimağına vurur. O koku yüzünden dualar reddedilir. O kötü kalp sözle kendisini gösterir…
Pek kibirlenme, işin önüne bakıp böbürlenme, sonuna bak!..” (Mesnevi)
Allahu teâla buyurdu:
“tilke’d-Daru’l-ahiratu necaluha lillezine la yuridune uluvven fi’l-erdi vela fesada / İşte Ahiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara veririz.” (Kasas 83)
“ve la temşi fi’l-erdi meraha / yeryüzünde büyüklenerek yürüme” (İsra 37)
“"Büyüklük peşinde koşmayanlar, Allah'ın ardında bizzat kendi yüceliklerini (!) tesis gibi bir ihtirası olmayanlardır. Azgınlar, zorbalar ve büyüklenenler gibi değil, mütevazı kullar gibi yaşayanlardır. Allah'ın kullarını kendi köleleri yapmak istemeyenlerdir.”
Rasulullah (sav) ise şu uyarılarda bulundu:
“Nefsini büyükletip salınarak ve şımarık tavırlarla yürüyen kimseye Allah ğadap eder ve O’nun öfkesini kazanmış bir kimse olarak ahirette huzuruna çıkar.”
Muhammed b. Vâsi bir gün şımarık tavırlar ile böbürlenerek yürüyen oğlunu gördü. Onu yanına çağırıp dedi ki:
“Sen kim olduğunu biliyor musun? Senin anneni iki yüz dirhem karşılığında satın aldım. (Annesi cariye imiş), baban da Müslümanlar arasında zengin kimselerden değildir. Sen ne diye böyle kibirli yürüyorsun peki?“
İbn Abbas (ra)’dan rivayet olundu. Buyurdu ki:
“Rasulullah (sav) ile beraber yürüyordum. O, bir yere varınca durdu ve dedi ki: Burada bir adam kasıla kasıla kendini beğenerek üzerindeki bir parçalık güzel elbisesini omuz başlarından sarkıtmış, çalımla etrafı süzerek yürüyordu ki, Allah (cc) onu yerin dibine geçiriverdi. O adam kıyamete kadar debelenerek yerin dibini boylamaya devam edecektir.”
*
“Ey örümcek ağı gibi evi olan! Ne vakte kadar dava, çalım; ne vakte kadar kibir, azamet!..
Akıllı, bu varlığı, bu kibir ve gururu terkeder; çünkü Firavun’un halini hatıra getirir. Eğer ululanmayı bırakmaz, ibret almazsa onun azgınlığından başkaları ibret alır!...
Büyüklük davası, hırs, şehvet kokusu, söz söylerken soğan gibi kokar. Yemin eder de ‘Ben onları ne zaman yedim? Soğandan da çekinmekteyim, sarımsaktan da’ dersin, O yalan yemini ederken nefesin, kovuculuk eder, kokusu seninle beraber oturanların dimağına vurur. O koku yüzünden dualar reddedilir. O kötü kalp sözle kendisini gösterir…
Pek kibirlenme, işin önüne bakıp böbürlenme, sonuna bak!..” (Mesnevi)