
Eli dört farzın yedincisi Allah teâlânın kısmet ettiği şeye kanaat etmektir.
Rabbimiz Kuran’da buyurdu: “Rabbinin rahmetini onlar mı dağıtıyorlar? Dünyadaki geçimliklerini Biz paylaştırdık. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye, onların bir kısmını bir kısmının üzerine yükselttik...” (Zuhruf 32)
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Her kulun Hak tarafından ayrılmış bir rızkı vardır ki o rızık mutlaka o kula ulaşır. Bir kimse ki kısmetine razı olur, Allah azimüşşan, o kimse için rızkında bereket halk ederek rızkını genişletir. Bir kimse ki Allah tarafından takdir edilen rızka razı olmaz o rızık o kişi için bereketlenmez ve genişlemez.”
Malum; her şeyin kader ile takdir edilmiştir. Kadere iman eden kederden emin olur, denilmiştir. Bunun için müminler çalışır çabalarlar, fakat sonuçta kısmetlerine razı olurlar ki, rahat etsinler. Allahü teâla peygamberlerine indirdiği kitaplarda şu tür nasihatlerde bulunmuştur:
“Ey âdemoğlu! Eğer dünyanın tamamı senin olsa o dünyadan gerçek anlamda senin olacak şey ancak azığındır...”
“Ey Âdemoğlu! Eğer dünyaya çalıştığın kadar ahiret için çalışsaydın, hesapsız Cennete girerdin...”
“Ey Âdemoğlu! Seni dünyalık toplaman için değil, bana ibadet edesin diye yarattım…”
Nasip-kısmet, çalışıp çabalayarak, maldan, evlattan, paradan, makamdan vb. pay almak demektir. Yapılan çalışmanın verilen emeğin sonucunda ortaya çıkan şey nasiptir-kısmettir.
Öte yandan insan iradesine tabi olmayan haller de pek çoktur. Mesela hayvan değil de insan olarak yaratılmak ilahi bir takdir, bir kısmettir. Erkek ya da kadın yaratılmak, şu bu özelliklere sahip olmak, falanın ya da filanın çocuğu olmak, şu bu bölgede dünyaya gelmek, hiçbiri insanın elinde değildir; takdiri ilahidir, kısmettir.
Bunun dışındaki hususlar insan iradesine bırakılmıştır: Hayattan pay almak kimse için engellenmemiştir. Bu konuda peygamberler en güzel örneklerdir. Allah’ın emr ve yasaklarına uyan peygamberler, çalışıp çabalamış, kimi meslek ve sanat öğrenmiş, ama hepsi de el emeği ve alın teriyle hayatını sürdürmüştür.
Nasibim yok, kısmetsiz bir insanım, dememelidir; bazen öyle zamanlar olur ki, insan bir iş bulamaz, bir iş, bir yuva kuramaz olur, çaresiz kalır ve umutsuzluğa düşer. Kişinin, aklının, çabasının derdine deva olmadığını yaşayarak görmesi, aslında kişinin lehine bir durumdur; çünkü o artık, Allah’a samimi dua ederek, yardım talep etmeye layık bir noktaya gelip dayanmıştır; semaya açılan kalbiyle yeri tutan eli bir olduğunda, nasip-kısmet kapıları açılır, inşallah.
Rabbimiz Kuran’da buyurdu: “Rabbinin rahmetini onlar mı dağıtıyorlar? Dünyadaki geçimliklerini Biz paylaştırdık. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye, onların bir kısmını bir kısmının üzerine yükselttik...” (Zuhruf 32)
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
“Her kulun Hak tarafından ayrılmış bir rızkı vardır ki o rızık mutlaka o kula ulaşır. Bir kimse ki kısmetine razı olur, Allah azimüşşan, o kimse için rızkında bereket halk ederek rızkını genişletir. Bir kimse ki Allah tarafından takdir edilen rızka razı olmaz o rızık o kişi için bereketlenmez ve genişlemez.”
Malum; her şeyin kader ile takdir edilmiştir. Kadere iman eden kederden emin olur, denilmiştir. Bunun için müminler çalışır çabalarlar, fakat sonuçta kısmetlerine razı olurlar ki, rahat etsinler. Allahü teâla peygamberlerine indirdiği kitaplarda şu tür nasihatlerde bulunmuştur:
“Ey âdemoğlu! Eğer dünyanın tamamı senin olsa o dünyadan gerçek anlamda senin olacak şey ancak azığındır...”
“Ey Âdemoğlu! Eğer dünyaya çalıştığın kadar ahiret için çalışsaydın, hesapsız Cennete girerdin...”
“Ey Âdemoğlu! Seni dünyalık toplaman için değil, bana ibadet edesin diye yarattım…”
Nasip-kısmet, çalışıp çabalayarak, maldan, evlattan, paradan, makamdan vb. pay almak demektir. Yapılan çalışmanın verilen emeğin sonucunda ortaya çıkan şey nasiptir-kısmettir.
Öte yandan insan iradesine tabi olmayan haller de pek çoktur. Mesela hayvan değil de insan olarak yaratılmak ilahi bir takdir, bir kısmettir. Erkek ya da kadın yaratılmak, şu bu özelliklere sahip olmak, falanın ya da filanın çocuğu olmak, şu bu bölgede dünyaya gelmek, hiçbiri insanın elinde değildir; takdiri ilahidir, kısmettir.
Bunun dışındaki hususlar insan iradesine bırakılmıştır: Hayattan pay almak kimse için engellenmemiştir. Bu konuda peygamberler en güzel örneklerdir. Allah’ın emr ve yasaklarına uyan peygamberler, çalışıp çabalamış, kimi meslek ve sanat öğrenmiş, ama hepsi de el emeği ve alın teriyle hayatını sürdürmüştür.
Nasibim yok, kısmetsiz bir insanım, dememelidir; bazen öyle zamanlar olur ki, insan bir iş bulamaz, bir iş, bir yuva kuramaz olur, çaresiz kalır ve umutsuzluğa düşer. Kişinin, aklının, çabasının derdine deva olmadığını yaşayarak görmesi, aslında kişinin lehine bir durumdur; çünkü o artık, Allah’a samimi dua ederek, yardım talep etmeye layık bir noktaya gelip dayanmıştır; semaya açılan kalbiyle yeri tutan eli bir olduğunda, nasip-kısmet kapıları açılır, inşallah.