
Türkiye pandemide normalleşme sürecine adım atmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı 2021 yılı Ocak ayına kadar hangi aşamaların devreye gireceğini belirleyen 34 sayfalık bir çalışma hazırladı. Bu çalışmaya göre Haziran ayında başlayacak normalleşmenin kademeli olarak ay ay önü açılacak.
1 Haziran’dan itibaren hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamaları tamamen kaldırılacak. Kafe, restoran, ören yerleri ve piknik alanları gibi yerler kademeli olarak hizmete açılacak. 1 Temmuz’da ise düğün ve nikâh salonlarının %25 kapasitenin aşılmaması şartına uyarak açılması ön görülüyor.
Sınır kapılarından kontrollü geçişler yine aynı tarihlerde planlanıyor. Üniversite ve okulların eğitime başlama tarihi olarak da Haziran ayının ortalarına işaret ediliyor.
Tüm bunların yapılabilmesi için ülkedeki vaka sayısının artmaması gerekiyor.
Gelin görün ki insanoğlunu hiç bir şey akıllandırmıyor. Sokaklarda hala insanlar hiçbir şey olmamış gibi gezip, normal hayatına devam ediyor.
Van’da virüs taşıyan bir kişi gittiği taziye çadırında bulunan herkese virüs bulaştırdı. Çadırdan çıkanlar ailelerine, onlar etrafına derken bir kişi koca bir şehrin kaderi ile oynadı. Kars’ta da durum aynı...
Şunu iyi kavramamız ve anlamamız lazım; Ya kurallara uyup kısa zamanda bu belayı bertaraf edeceğiz ya da keyfi davranıp milyonlarca insanın hayatını mahvedeceğiz.
Erzurum’da, Artvin’de, Sivas’ta virüsün bitmiş olması bir şey ifade etmiyor. Ülkede bu anlayışın bitmesi lazım...
Eğer bir an önce normal hayatımıza devam etmek istiyorsak, kurallara uymamız uymayanları da uyarmamız gerekiyor.
Detaylar ürkütücü
Erzurum’da geçen akşam yaşanan cinayetin detayları kan dondurdu. Hasta ruhlu biri baldızı ve bacanağını mübarek günde kurşun yağmuruna tuttu. Eşine de cinayet anını telefonda dinletti.
Bu vahşete birde kılıf buldu. Karısını bacanağından kıskandığı için cinayeti işlemiş. Kişi kendindeki özelliği bir başkasında görür. Zira bu kişi evli bir hanımı taciz ettiği için ceza almış ve TSK’dan atılmış.
Bu haber beni de ciddi etkiledi. Hem insan olarak hem de öldürülen Fatih’i tanırdım. Bu genç benim kuaförümün kalfasıydı. Güler yüzlü son derece ahlaklı bir gençti. Onun Hülya’ya olan sevdasını herkes bilirdi. Her gördüğümde sorardım var mı bir gelişme? Gülerdi “yok daha açılamadım” derdi.
O kadar çekingen mesafeli ve namuslu bir gençti ki bir tek Hülya’yı sevdi. “Ya onu alırım ya toprağa girerim” diyen Fatih, hem hülyasını aldı hem de onunla birlikte toprağa girdi.
Onu bu hayattan koparan cani, kendisinden boşanan karısına ömürlük yara izi bıraktı.
Aile gidene mi yansın kalana mı?
1 Haziran’dan itibaren hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamaları tamamen kaldırılacak. Kafe, restoran, ören yerleri ve piknik alanları gibi yerler kademeli olarak hizmete açılacak. 1 Temmuz’da ise düğün ve nikâh salonlarının %25 kapasitenin aşılmaması şartına uyarak açılması ön görülüyor.
Sınır kapılarından kontrollü geçişler yine aynı tarihlerde planlanıyor. Üniversite ve okulların eğitime başlama tarihi olarak da Haziran ayının ortalarına işaret ediliyor.
Tüm bunların yapılabilmesi için ülkedeki vaka sayısının artmaması gerekiyor.
Gelin görün ki insanoğlunu hiç bir şey akıllandırmıyor. Sokaklarda hala insanlar hiçbir şey olmamış gibi gezip, normal hayatına devam ediyor.
Van’da virüs taşıyan bir kişi gittiği taziye çadırında bulunan herkese virüs bulaştırdı. Çadırdan çıkanlar ailelerine, onlar etrafına derken bir kişi koca bir şehrin kaderi ile oynadı. Kars’ta da durum aynı...
Şunu iyi kavramamız ve anlamamız lazım; Ya kurallara uyup kısa zamanda bu belayı bertaraf edeceğiz ya da keyfi davranıp milyonlarca insanın hayatını mahvedeceğiz.
Erzurum’da, Artvin’de, Sivas’ta virüsün bitmiş olması bir şey ifade etmiyor. Ülkede bu anlayışın bitmesi lazım...
Eğer bir an önce normal hayatımıza devam etmek istiyorsak, kurallara uymamız uymayanları da uyarmamız gerekiyor.
Detaylar ürkütücü
Erzurum’da geçen akşam yaşanan cinayetin detayları kan dondurdu. Hasta ruhlu biri baldızı ve bacanağını mübarek günde kurşun yağmuruna tuttu. Eşine de cinayet anını telefonda dinletti.
Bu vahşete birde kılıf buldu. Karısını bacanağından kıskandığı için cinayeti işlemiş. Kişi kendindeki özelliği bir başkasında görür. Zira bu kişi evli bir hanımı taciz ettiği için ceza almış ve TSK’dan atılmış.
Bu haber beni de ciddi etkiledi. Hem insan olarak hem de öldürülen Fatih’i tanırdım. Bu genç benim kuaförümün kalfasıydı. Güler yüzlü son derece ahlaklı bir gençti. Onun Hülya’ya olan sevdasını herkes bilirdi. Her gördüğümde sorardım var mı bir gelişme? Gülerdi “yok daha açılamadım” derdi.
O kadar çekingen mesafeli ve namuslu bir gençti ki bir tek Hülya’yı sevdi. “Ya onu alırım ya toprağa girerim” diyen Fatih, hem hülyasını aldı hem de onunla birlikte toprağa girdi.
Onu bu hayattan koparan cani, kendisinden boşanan karısına ömürlük yara izi bıraktı.
Aile gidene mi yansın kalana mı?