
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir;O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En’âm 59)
Gayb kelimesi Kur’an’da otuz bir ayette geçmektedir. Sözcüğün geçtiği âyetlerde gayb, gizli bilgi demektir. Ahiret hayatı, cennet ve cehennem, melekler, şeytan, cin, geçmiş milletlerin haberleri, gaybdır. Günümüzden geriye gidildiğinde, on yıl yahut yüz yıl ya da on bin yıl önce (X) şahsının dakika dakika saat saat kişisel öyküsünü bilmenin imkânı yoktur. “(Resulüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem’i himayesine alacak diye kur’a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar çekişirken de yanlarında değildin.” (3/44) Demek ki her varlığın bir gaybı vardır ve o gaybı mutlak manada bilen sadece Rabbimizdir. O, gaybından dilediği kadarını insanlara vahiy yahut ilham yoluyla aşikâr kılmaktadır.
Biraz sonra başıma ne gelecek? Yahut öldükten sonra bize ne olacak? Bu türden bilgiler de bir gaybdır: “Allah, müminleri bulunduğu durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takva sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır.” (3/179)
Gayb olmadan iman mümkün olmaz; her şeyi bilen insan artık insan değildir; o bir tanrıdır! Bunun kanıtı post modern toplum bireyleridir. Onlar her şeyi bildiklerini, her sırrı çözdüklerini sanmakta ve bu sanıylada dine, imana rağbet göstermemektedirler. Oysa bu algı gerçek değildir: Gizliyi açığı ve onlardaki nedenleri (hikmet) bilen Allah’tır. İnsan; mazi, an ve gelecek karşısında zanla hareket eden bir varlıktır. Her şeyi bilen liderler neden anket şirketlerine kamuoyu yoklamaları yaptırır; borsa analizleri, tahminler, olasılık hesapları insanın aczini, cehaletini ve gaybın varlığını gösterir.
Her an her şey olabilir! Olacak olan nerede ve nasıl olacaktır peki? Belirsizlik varoluşun bir ‘varoluş’ biçimidir. “O, gökleri ve yeri hak ile yaratandır. Ol! dediği gün her şey oluverir. O’nun sözü gerçektir. Sur’a üflendiği gün de hükümranlık O’nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.” (6/73) Gayba iman, Allah’a güven kişiyi gerçek manada güvene kavuşturabilir. Çünkü ancak mümin kişi gaybın insanın yeryüzü sınavıyla ilgili olduğunu bilir.
Kişi, kuruluş ya da devlet; olmasını arzu ettiği bir iş için her şeyi plânladığını düşünür; fakat gelişmeler beklenen gibi sonuçlanmaya bilir. Bunu herkes kişisel yahut kurumsal hayatında yaşar ve görür. O halde gaybı (bilinmezlik) ortadan kaldırmanın imkânı yoktur. Modern toplum bireyindeki deprasif tutum ve davranışın temelinde yatan gerçeklik de aslında budur: Gaybın bilinmemesi. Mezun olabilecek miyim? Mezun oldum, iş bulabilecek miyim? Ameliyatım nasıl geçer? Uçağı indi mi? Yağmur yağar mı? Eve ulaştı mı? Onunla evlenmeli miyim? Acaba o kâğıda para yatırsam mı? Gayb karşısında kişi durmadan soru sorar. Nerede bir soru varsa arkasındaki neden gayptır. Beklentiler içindeki yedi milyar insan her gün soru sormakta ve az çok bir gerginlik içinde gününü tamamlayabilmektedir. Sorusu en az kimse Allah’a teslim olmuş, tefviz-i umur etmiş kimsedir. İnsan her şeyi bilmez; fakat Allah, görüleni ve görülmeyeni bilir. “İşte, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O’dur.” (32/6)
Gaybın varlığı kesinliği mümkün kılmaz. Akıllı insan bu durumun farkına varır ve gaybın sahibine, Rabbine, O Yüce Varlığa, görmeden teslim olur. Mümin kimse gaybı görüyormuş gibi kabul eder ve yaşarsa ona her iki âlemde yücelikler vardır. “Sen ancak zikre (Kur’an’a) uyan ve görmeden Rahman’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.” (36/11). “De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” (62/8) “Fakat daha görmeden Rablerinden (azabından) korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükâfat vardır.” (67/12)
Sonuç: Rabbimiz, Kur’an’da, gaybıyla ilgili olarak insanın bilmesi gerektiği kadar bilgiyi, açıklamıştır. Gaybi şeylerin mahiyeti iman ve imtihan sırrı gereği insana meçhul bırakılmıştır. “O, bütün görülmeyenleri bilir; sırlarına kimseyi muttali kılmaz.” (72/26)
Gayb kelimesi Kur’an’da otuz bir ayette geçmektedir. Sözcüğün geçtiği âyetlerde gayb, gizli bilgi demektir. Ahiret hayatı, cennet ve cehennem, melekler, şeytan, cin, geçmiş milletlerin haberleri, gaybdır. Günümüzden geriye gidildiğinde, on yıl yahut yüz yıl ya da on bin yıl önce (X) şahsının dakika dakika saat saat kişisel öyküsünü bilmenin imkânı yoktur. “(Resulüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem’i himayesine alacak diye kur’a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar çekişirken de yanlarında değildin.” (3/44) Demek ki her varlığın bir gaybı vardır ve o gaybı mutlak manada bilen sadece Rabbimizdir. O, gaybından dilediği kadarını insanlara vahiy yahut ilham yoluyla aşikâr kılmaktadır.
Biraz sonra başıma ne gelecek? Yahut öldükten sonra bize ne olacak? Bu türden bilgiler de bir gaybdır: “Allah, müminleri bulunduğu durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takva sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır.” (3/179)
Gayb olmadan iman mümkün olmaz; her şeyi bilen insan artık insan değildir; o bir tanrıdır! Bunun kanıtı post modern toplum bireyleridir. Onlar her şeyi bildiklerini, her sırrı çözdüklerini sanmakta ve bu sanıylada dine, imana rağbet göstermemektedirler. Oysa bu algı gerçek değildir: Gizliyi açığı ve onlardaki nedenleri (hikmet) bilen Allah’tır. İnsan; mazi, an ve gelecek karşısında zanla hareket eden bir varlıktır. Her şeyi bilen liderler neden anket şirketlerine kamuoyu yoklamaları yaptırır; borsa analizleri, tahminler, olasılık hesapları insanın aczini, cehaletini ve gaybın varlığını gösterir.
Her an her şey olabilir! Olacak olan nerede ve nasıl olacaktır peki? Belirsizlik varoluşun bir ‘varoluş’ biçimidir. “O, gökleri ve yeri hak ile yaratandır. Ol! dediği gün her şey oluverir. O’nun sözü gerçektir. Sur’a üflendiği gün de hükümranlık O’nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.” (6/73) Gayba iman, Allah’a güven kişiyi gerçek manada güvene kavuşturabilir. Çünkü ancak mümin kişi gaybın insanın yeryüzü sınavıyla ilgili olduğunu bilir.
Kişi, kuruluş ya da devlet; olmasını arzu ettiği bir iş için her şeyi plânladığını düşünür; fakat gelişmeler beklenen gibi sonuçlanmaya bilir. Bunu herkes kişisel yahut kurumsal hayatında yaşar ve görür. O halde gaybı (bilinmezlik) ortadan kaldırmanın imkânı yoktur. Modern toplum bireyindeki deprasif tutum ve davranışın temelinde yatan gerçeklik de aslında budur: Gaybın bilinmemesi. Mezun olabilecek miyim? Mezun oldum, iş bulabilecek miyim? Ameliyatım nasıl geçer? Uçağı indi mi? Yağmur yağar mı? Eve ulaştı mı? Onunla evlenmeli miyim? Acaba o kâğıda para yatırsam mı? Gayb karşısında kişi durmadan soru sorar. Nerede bir soru varsa arkasındaki neden gayptır. Beklentiler içindeki yedi milyar insan her gün soru sormakta ve az çok bir gerginlik içinde gününü tamamlayabilmektedir. Sorusu en az kimse Allah’a teslim olmuş, tefviz-i umur etmiş kimsedir. İnsan her şeyi bilmez; fakat Allah, görüleni ve görülmeyeni bilir. “İşte, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O’dur.” (32/6)
Gaybın varlığı kesinliği mümkün kılmaz. Akıllı insan bu durumun farkına varır ve gaybın sahibine, Rabbine, O Yüce Varlığa, görmeden teslim olur. Mümin kimse gaybı görüyormuş gibi kabul eder ve yaşarsa ona her iki âlemde yücelikler vardır. “Sen ancak zikre (Kur’an’a) uyan ve görmeden Rahman’dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.” (36/11). “De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.” (62/8) “Fakat daha görmeden Rablerinden (azabından) korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükâfat vardır.” (67/12)
Sonuç: Rabbimiz, Kur’an’da, gaybıyla ilgili olarak insanın bilmesi gerektiği kadar bilgiyi, açıklamıştır. Gaybi şeylerin mahiyeti iman ve imtihan sırrı gereği insana meçhul bırakılmıştır. “O, bütün görülmeyenleri bilir; sırlarına kimseyi muttali kılmaz.” (72/26)