
“Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.” (Mü’min – 19)
Kuran’da kalp kelimesi 168 ayette geçmektedir. Bazı örnekler şu şekildedir:
“Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş, gözlerinin üzerine perde (çekmiştir). Büyük azap onlar içindir.” (Bakara 7)
“Ama bundan sonra kalpleriniz katılaştı, taşa döndü, Hatta taştan da katı bir hale geldi. “ (Bakara 74)
“Allah’tan gelen gerçekleri örtbas etmeleri sebebiyle bunların kalplerini buzağı sevgisi kaplamıştır.” (Bakara 93)
“Bilgisi olmayanlar, Allah bizimle konuşsa yahut bize bir delil bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri ne kadar da birbirine benzedi onların.” (Bakara 118)
“Allah, boş yere yemin ettiğiniz için sizi suçlu tutmaz, kalplerinizde, niyet yüzünden kazandığınız günah dolayısıyla sizi suçlu tutar.” (Bakara 225)
“…Kalplerinde şüphe ve eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve tevillerde bulunmak üzere müteşabih ayetlerin peşine düşmektedir…” (Bakara 7)
“…Şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı bilendir.” (Bakara 283)
“…Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız…” (Al-i İmran 103)
“İnananlar, ancak onlardır ki Allah anılınca yürekleri titrer, onlara ayetleri okununca da inançlarını arttırır ve Rablerine dayanırlar.” (Enfal 2)
“…Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer (layıksa hidayet nurunu artırır, müstahaksa dalâlet yolunu kolaylaştırır) ve siz gerçekten O’na götürülüp toplanacaksınız.” (Enfal 24)
Ayetlerden anlaşıldığı üzere kalp; imanın, imansızlığın, sevginin, şüphenin, doğruluğun, eğriliğin, tasdikin, fitnenin, yorumun merkezidir. İnan-inançsızlık, sevgi-sevgisizlik gibi kalp halleri insanlar arasında ortak kalp halleridir.
Gerçek amelin kaynağı kalptir, imanda olsun küfürde olsun, samimiyet kişinin kalbinin bu halleri teyit etmesi, tabiri caizse kişinin kalbindeki inanca ölesiyle bağlı kalmasıdır.
Kalp, günahın da sevabın da, iyiliğin de kötülüğün de evidir.
Kalp, gerçek barışın, güvenliğin, dostluğun ve kardeşliğin kaynağıdır.
Kalp, cesaretin yahut korkunun merkezidir. (Al-i İmran 151)
Kalp, anlamanın ana vatanıdır. (Nisa 155)
Kalp katılığı kötüye işarettir. (Maide 13)
Kalp, samimi iman sahibinin kalbiyse, Allah ve Resulü sevgisiyle titrer.
Sonuç: Kalp ifadesinin sözlük anlamı; çevirme, döndürme, değiştirme demektir. O, hadiselerin karşısında değişir durur. Kalbin istikameti samimi bir imana sahip olmakla gerçekleşir. Samimi iman sahibi kalpler âdete yirmi dört ayar altın değerindeyken istikamet kazanamamış kalpler ise teneke mertebesine kadar inebilmektedir.
Ayetlerden anlaşıldığı üzere kalp, ‘ilahi hitabın mahalli ve muhatabı, marifet ve irfanın kaynağı, keşif ve ilhamın mahallidir.’ Şuara seksen dokuzuncu ayette altın kalbin tarifini Rabbimiz yapmıştır: “İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm. /Allah’a selim bir kalple (iman ve Kuran’la nurlanmış, istikamet kazanmış, temiz vicdanlı, saf gönüllü ve müspet hareket eden bir kul olarak) gelen başka.”
“O gün onlar meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhar olan tek Allah’ındır.” (Mü’min 16)
Ayette zikredilen ‘o gün’ Kıyamet günüdür. ‘Bârizûn’ ifadesiyse ortaya çıkarmak, aşikâr kılmak; yani ölüleri diriltmek demektir. Öyle bir diriltmedir ki bu, insanların salt fiziki ve ruhsal varlıkları ortaya çıkarılmış değildir, dünyadayken kendilerinden zahir olan duygu, düşünce, tutum ve davranışlar da meydana çıkarılmıştır. Bu, Rabbimizin, Kuran’da sıkça tekrar ettiği en zor gün olan ‘hesap günüdür.’ Her insanın, Mahkeme-i Kübra olan ilahî mahkemeye çıkarılacağı, amelleri karşılığında, cenneti yahut cehennemi kazanacağı gündür. İşte bugünün heybetli seslenişi Rabbimize aittir:
“Bugün mülk (hükümet) kimindir?”
Kim ne cevap verebilir? Herkes mahcup, herkes kul ve herkes perişan. İşte Rabbimiz kendisini yine kendisi cevaplandırarak buyuracak ki:
“Kahhar olan tek Allah’ındır.”
Ayette zikredilen “kahhar” sıfatı Rabbimizin her şeye üstün gelen iradesini ifade etmektedir. O’nun iradesi karşısında varlık, tüm var olma, devam etme, ayakta kalma gayretine karşın bir hiç mesabesindedir. Kahhar olan Rabbimiz dünyayı ve uzayı ortadan kaldırmış ve yeni bir hayatı başlatmıştır. Fani mülk (Âlem) yaratan ve ortadan kaldıran, hiçbir işinde ortağı, eşi, benzeri bulunmayan “tek olan” Rabbimizin kahhariyetinden varlık kokusu almış hiçbir varlık hayatını muhafaza edememiştir. Bütün gücün, -gücün tezahür ettiği varoluştaki heybetin-, sahibi “Kahhar olan Rab Teâlâ’dan başkası değildir.”
Dünyada, “Ey Rabbim! Hükümdarlık bize değil Sana aittir!” diyenler ve bu sözün gereğince amel edenler, Mümin kimselerdir ki, kahhariyet tecellisiyle dirilip rahmaniyet tecellisiyle hesaptan selametle geçip cennete ulaşırlar, inşallah.
Dünyadaki tekebbür sahiplerinin ise ahirette vay hallerine…
Sonuç: Allah Teâlâ öyle bir kahhardır ki, hayatı ölümle, varlığı yoklukla, zenginliği fakirlikle, aydınlığı karanlıkla, sevinci üzüntüyle, iktidarı iktidarsızlıkla… yok eder. O, fani dünyayı baki Ahiretle değiştirir. “O, kullarının üstünde tek galiptir, hâkimdir…” (En’am 18–61); “De ki: Allah tektir, kahhardır.” (Zümer 4); “De ki; Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, tektir, kahhardır.” (Ra’d 16); “Ey Peygamber, de ki: Ben uyarıcıyım. Tek ve kahhar Allah’tan başka ilah yoktur.“ (Sâd 65)
Kuran’da kalp kelimesi 168 ayette geçmektedir. Bazı örnekler şu şekildedir:
“Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş, gözlerinin üzerine perde (çekmiştir). Büyük azap onlar içindir.” (Bakara 7)
“Ama bundan sonra kalpleriniz katılaştı, taşa döndü, Hatta taştan da katı bir hale geldi. “ (Bakara 74)
“Allah’tan gelen gerçekleri örtbas etmeleri sebebiyle bunların kalplerini buzağı sevgisi kaplamıştır.” (Bakara 93)
“Bilgisi olmayanlar, Allah bizimle konuşsa yahut bize bir delil bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri ne kadar da birbirine benzedi onların.” (Bakara 118)
“Allah, boş yere yemin ettiğiniz için sizi suçlu tutmaz, kalplerinizde, niyet yüzünden kazandığınız günah dolayısıyla sizi suçlu tutar.” (Bakara 225)
“…Kalplerinde şüphe ve eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve tevillerde bulunmak üzere müteşabih ayetlerin peşine düşmektedir…” (Bakara 7)
“…Şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı bilendir.” (Bakara 283)
“…Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız…” (Al-i İmran 103)
“İnananlar, ancak onlardır ki Allah anılınca yürekleri titrer, onlara ayetleri okununca da inançlarını arttırır ve Rablerine dayanırlar.” (Enfal 2)
“…Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer (layıksa hidayet nurunu artırır, müstahaksa dalâlet yolunu kolaylaştırır) ve siz gerçekten O’na götürülüp toplanacaksınız.” (Enfal 24)
Ayetlerden anlaşıldığı üzere kalp; imanın, imansızlığın, sevginin, şüphenin, doğruluğun, eğriliğin, tasdikin, fitnenin, yorumun merkezidir. İnan-inançsızlık, sevgi-sevgisizlik gibi kalp halleri insanlar arasında ortak kalp halleridir.
Gerçek amelin kaynağı kalptir, imanda olsun küfürde olsun, samimiyet kişinin kalbinin bu halleri teyit etmesi, tabiri caizse kişinin kalbindeki inanca ölesiyle bağlı kalmasıdır.
Kalp, günahın da sevabın da, iyiliğin de kötülüğün de evidir.
Kalp, gerçek barışın, güvenliğin, dostluğun ve kardeşliğin kaynağıdır.
Kalp, cesaretin yahut korkunun merkezidir. (Al-i İmran 151)
Kalp, anlamanın ana vatanıdır. (Nisa 155)
Kalp katılığı kötüye işarettir. (Maide 13)
Kalp, samimi iman sahibinin kalbiyse, Allah ve Resulü sevgisiyle titrer.
Sonuç: Kalp ifadesinin sözlük anlamı; çevirme, döndürme, değiştirme demektir. O, hadiselerin karşısında değişir durur. Kalbin istikameti samimi bir imana sahip olmakla gerçekleşir. Samimi iman sahibi kalpler âdete yirmi dört ayar altın değerindeyken istikamet kazanamamış kalpler ise teneke mertebesine kadar inebilmektedir.
Ayetlerden anlaşıldığı üzere kalp, ‘ilahi hitabın mahalli ve muhatabı, marifet ve irfanın kaynağı, keşif ve ilhamın mahallidir.’ Şuara seksen dokuzuncu ayette altın kalbin tarifini Rabbimiz yapmıştır: “İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm. /Allah’a selim bir kalple (iman ve Kuran’la nurlanmış, istikamet kazanmış, temiz vicdanlı, saf gönüllü ve müspet hareket eden bir kul olarak) gelen başka.”
İki âlemde tek hükûmet var: İlahî Hükûmet!
“O gün onlar meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhar olan tek Allah’ındır.” (Mü’min 16)
Ayette zikredilen ‘o gün’ Kıyamet günüdür. ‘Bârizûn’ ifadesiyse ortaya çıkarmak, aşikâr kılmak; yani ölüleri diriltmek demektir. Öyle bir diriltmedir ki bu, insanların salt fiziki ve ruhsal varlıkları ortaya çıkarılmış değildir, dünyadayken kendilerinden zahir olan duygu, düşünce, tutum ve davranışlar da meydana çıkarılmıştır. Bu, Rabbimizin, Kuran’da sıkça tekrar ettiği en zor gün olan ‘hesap günüdür.’ Her insanın, Mahkeme-i Kübra olan ilahî mahkemeye çıkarılacağı, amelleri karşılığında, cenneti yahut cehennemi kazanacağı gündür. İşte bugünün heybetli seslenişi Rabbimize aittir:
“Bugün mülk (hükümet) kimindir?”
Kim ne cevap verebilir? Herkes mahcup, herkes kul ve herkes perişan. İşte Rabbimiz kendisini yine kendisi cevaplandırarak buyuracak ki:
“Kahhar olan tek Allah’ındır.”
Ayette zikredilen “kahhar” sıfatı Rabbimizin her şeye üstün gelen iradesini ifade etmektedir. O’nun iradesi karşısında varlık, tüm var olma, devam etme, ayakta kalma gayretine karşın bir hiç mesabesindedir. Kahhar olan Rabbimiz dünyayı ve uzayı ortadan kaldırmış ve yeni bir hayatı başlatmıştır. Fani mülk (Âlem) yaratan ve ortadan kaldıran, hiçbir işinde ortağı, eşi, benzeri bulunmayan “tek olan” Rabbimizin kahhariyetinden varlık kokusu almış hiçbir varlık hayatını muhafaza edememiştir. Bütün gücün, -gücün tezahür ettiği varoluştaki heybetin-, sahibi “Kahhar olan Rab Teâlâ’dan başkası değildir.”
Dünyada, “Ey Rabbim! Hükümdarlık bize değil Sana aittir!” diyenler ve bu sözün gereğince amel edenler, Mümin kimselerdir ki, kahhariyet tecellisiyle dirilip rahmaniyet tecellisiyle hesaptan selametle geçip cennete ulaşırlar, inşallah.
Dünyadaki tekebbür sahiplerinin ise ahirette vay hallerine…
Sonuç: Allah Teâlâ öyle bir kahhardır ki, hayatı ölümle, varlığı yoklukla, zenginliği fakirlikle, aydınlığı karanlıkla, sevinci üzüntüyle, iktidarı iktidarsızlıkla… yok eder. O, fani dünyayı baki Ahiretle değiştirir. “O, kullarının üstünde tek galiptir, hâkimdir…” (En’am 18–61); “De ki: Allah tektir, kahhardır.” (Zümer 4); “De ki; Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, tektir, kahhardır.” (Ra’d 16); “Ey Peygamber, de ki: Ben uyarıcıyım. Tek ve kahhar Allah’tan başka ilah yoktur.“ (Sâd 65)