
“Aşk nedir? dediler Mansur’a. Sabredip bekleyin dedi. Üç güne varmaz görürsünüz.
Önce kollarını, ayaklarını kestiler. Her uzvu Aşk dedi.
Astılar bedenini, o yine Aşk dedi.
Yakıp küllerini nehre saçtılar. Her bir zerresi Aşk ile Enel-Hak dedi.”
Âşıktan Maşuk’a gayrılık sadır olmaz.
Mansur, (Allah sırrını kutsasın) Enel-Hak dedi, görenlerin bedel sandığı müjdenin bahtiyarlığıyla sarhoş oldu.
O, ben Hakk’ım derken; ‘ben yokum var olan yalnızca O’dur!’ dedi. Aşk şaşıları, biri iki görmekte kararlılık gösterdi.
O, ‘Vedud varken âşık da kim oluyormuş, O’nun sevgisinde erimeyen adama âşık mı denir?’ dedi. Aşk sağırlarının kulaklarına, kâfir sözüymüş gibi çalındı.
O, ‘ben yokum!’ dedi. Aşk bezirgânları varsın diye ısrar ettiler.
Nihayet üç güne varmadan aşkını canıyla delillendirdi.
Mansur, Hazreti Peygamber’in (sav) kendisine esir düşen amcası Abbas’a sorduğu sorunun kendi lisanıyla cevabını vermiş oldu.
Abbas esir düştüğünde Hazreti Muhammed’e “Tevbe ettim, bulunduğum halden döndüm.” dedi.
Hazreti Peygamber’de ona; Allah bu iddia ettiğin şey için delil göstermeni istiyor.” cevabını verdi.
En çok seven ve sevilmeye en layık olan, kuru sevgiden hazzetmez!
Zaten ölü gibi bir sevginin kalpleri dirilten habbeden meydana çıktığına insaflı kim olsa inanmaz.
Hazreti Mevlâna’da “Aşk davasında bulunmak, kolay; Ama ona delil gerek, burhan gerek.” diyerek katılıyor Mansur’larının cezbesinde eriyip giden aşk sarhoşlarının kervanına.
“…Allah onları sever, onlar Allah’ı severler…”Maide/54
O zaman Sevilen ne ister aşığından?
Aşk davasını bu soruya getirip dayayabildiysen eğer, hakikat şarabının uzaktan gelen kokusuyla mest olmayı özlemeye başladın demektir.
Sevilmeye en layık olanın aşkıyla pervane olmaksa emelin, burhan göstermeye mecbursun.
Bu âlemde bile yâr ile hemhal olabilmenin türlü cilveleri zevk edinmekle mümkün olduğu ortadayken, Vedud ismiyle lütfedenin karşısına eli boş varmak, yakışır mı âşıklık iddiasında bulunana?
…Her kim verdiği sözü yerine getirir ve sakınırsa şüphesiz, Allah o sakınanları sever. Ali İmran/76
Ey muhabbetiyle cümle âlemi elinin tersiyle öteye iten, sözlerini yerine getirmeyenlerde âşıklık istidadı bulunmaz bilesin.
Kim sever ki zaten sözüne sadık kalmayanı, hem de aşkıyla kül olmayı göze aldığını söyledikten sonra.
…Allah, iyilik yapanları sever. Ali İmran/148
İyilikten gayrısına meyledip hem âşık hem zalim olmayı hedefliyorsan vay ki vay sana!
… Allah âdilleri sever. Maide/42
Sen olsan başkalarını mı severdin?
…Allah sıkıntılara göğüs gerenleri sever. Ali İmran/146
Sevmenin bedeli sevgiliden ne gelse eyvallah demek, ödülü ise sonsuz bir güvenle sevgisinin karşılık bulduğuna emin olmaktır.
Hallac-ı Mansur, Aşk nedir sorusunu; azalarını teker teker kestirip, ipin gölgesine başına koyup, küllerini nehre saçtırarak cevapladı.
Umulur ki, vedud olanın karşılığı da “sen şimdiden o rüya(nın amacı)nı yerine getirmiş oldun!" İşte iyilik yapanları Biz böyle ödüllendiririz.” Saffat/105 olsun.
Umalım ki, aşk bizi o cevabın muhatabı kılsın!
Önce kollarını, ayaklarını kestiler. Her uzvu Aşk dedi.
Astılar bedenini, o yine Aşk dedi.
Yakıp küllerini nehre saçtılar. Her bir zerresi Aşk ile Enel-Hak dedi.”
Âşıktan Maşuk’a gayrılık sadır olmaz.
Mansur, (Allah sırrını kutsasın) Enel-Hak dedi, görenlerin bedel sandığı müjdenin bahtiyarlığıyla sarhoş oldu.
O, ben Hakk’ım derken; ‘ben yokum var olan yalnızca O’dur!’ dedi. Aşk şaşıları, biri iki görmekte kararlılık gösterdi.
O, ‘Vedud varken âşık da kim oluyormuş, O’nun sevgisinde erimeyen adama âşık mı denir?’ dedi. Aşk sağırlarının kulaklarına, kâfir sözüymüş gibi çalındı.
O, ‘ben yokum!’ dedi. Aşk bezirgânları varsın diye ısrar ettiler.
Nihayet üç güne varmadan aşkını canıyla delillendirdi.
Mansur, Hazreti Peygamber’in (sav) kendisine esir düşen amcası Abbas’a sorduğu sorunun kendi lisanıyla cevabını vermiş oldu.
Abbas esir düştüğünde Hazreti Muhammed’e “Tevbe ettim, bulunduğum halden döndüm.” dedi.
Hazreti Peygamber’de ona; Allah bu iddia ettiğin şey için delil göstermeni istiyor.” cevabını verdi.
En çok seven ve sevilmeye en layık olan, kuru sevgiden hazzetmez!
Zaten ölü gibi bir sevginin kalpleri dirilten habbeden meydana çıktığına insaflı kim olsa inanmaz.
Hazreti Mevlâna’da “Aşk davasında bulunmak, kolay; Ama ona delil gerek, burhan gerek.” diyerek katılıyor Mansur’larının cezbesinde eriyip giden aşk sarhoşlarının kervanına.
“…Allah onları sever, onlar Allah’ı severler…”Maide/54
O zaman Sevilen ne ister aşığından?
Aşk davasını bu soruya getirip dayayabildiysen eğer, hakikat şarabının uzaktan gelen kokusuyla mest olmayı özlemeye başladın demektir.
Sevilmeye en layık olanın aşkıyla pervane olmaksa emelin, burhan göstermeye mecbursun.
Bu âlemde bile yâr ile hemhal olabilmenin türlü cilveleri zevk edinmekle mümkün olduğu ortadayken, Vedud ismiyle lütfedenin karşısına eli boş varmak, yakışır mı âşıklık iddiasında bulunana?
…Her kim verdiği sözü yerine getirir ve sakınırsa şüphesiz, Allah o sakınanları sever. Ali İmran/76
Ey muhabbetiyle cümle âlemi elinin tersiyle öteye iten, sözlerini yerine getirmeyenlerde âşıklık istidadı bulunmaz bilesin.
Kim sever ki zaten sözüne sadık kalmayanı, hem de aşkıyla kül olmayı göze aldığını söyledikten sonra.
…Allah, iyilik yapanları sever. Ali İmran/148
İyilikten gayrısına meyledip hem âşık hem zalim olmayı hedefliyorsan vay ki vay sana!
… Allah âdilleri sever. Maide/42
Sen olsan başkalarını mı severdin?
…Allah sıkıntılara göğüs gerenleri sever. Ali İmran/146
Sevmenin bedeli sevgiliden ne gelse eyvallah demek, ödülü ise sonsuz bir güvenle sevgisinin karşılık bulduğuna emin olmaktır.
Hallac-ı Mansur, Aşk nedir sorusunu; azalarını teker teker kestirip, ipin gölgesine başına koyup, küllerini nehre saçtırarak cevapladı.
Umulur ki, vedud olanın karşılığı da “sen şimdiden o rüya(nın amacı)nı yerine getirmiş oldun!" İşte iyilik yapanları Biz böyle ödüllendiririz.” Saffat/105 olsun.
Umalım ki, aşk bizi o cevabın muhatabı kılsın!