
CHP, 17 yıl içerisinde yapılan seçimlerin tamamında mağlup olarak ayrıldı. Son yerel seçimlerde elde edilen başarısını küçümsememekle birlikte, kazanılan belediyelerin büyük bir koalisyona ait olduğu tespitini de yapmak durumundayız. Seçim mağlubiyetleri, siyasi atmosferin büyük oranda ayrışma ve kümeleşmeye fırsat sağladığı dikkate alınırsa parti tabanlarının muhkemleştiğinin de altını çizmek gerekiyor.
CHP neden kaybediyoru biraz da dünyada yaşanan muhafazakarlık dönüşümünde, sosyalizmin ve sosyal demokrat politikaların halk kitlelerine daha az hitap etmesinde arayabiliriz. Fakat CHP’de özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin hemen öncesinde değişim yaşanmaya başladı. Örneğin önemli CHP’lilerin darbeye kadeh kaldırmalarını medyadan öğrendik. Gönülden geçen sanırım Erdoğan’ı kim devirirse devirsin biz kazandık duygusuydu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si her kesimden aykırı tipleri, çeşitli örgütleri kucaklar çizgi izlemeye başladı. Bu çizginin muradı nedir iyi sorgulamak gerekiyor. Örneğin CHP’li Veli Ağbaba ki, Genel Başkan Yardımcısıdır; YPG saflarında Rasulayn’da Türk askerine bombalı saldırı düzenlemek üzereyken öldürülen terörist ile milletin meclisinde basın toplantısı yapabilmiş olmasını gösterebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’den cezaalan Ahmet Altan ile kucaklaşması, FETÖ’den ceza alan sözde gazetecilerin kitlelere alkışlatılması, terör olaylarını tetikleyen çağrısıyla masumların ölümüne yol açan HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’a çağrıları, FETÖ’nün networkünün kullanıldığına dair izlenimler gösterilebilir.
Yine büyük bir koalisyonla İstanbul seçimlerini kazanan Ekrem İmamoğlu’nun Kayyumla görevden alınan ve terörle iltisaklı oldukları belirtilen HDP’li belediye başkanlarına destek vermesi, Avrupa’da Türkiye’yi şikayet etmesi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanının Kıbrıs’ın birtür Türkiye işgalinde olduğu anlamına gelebilecek “Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakmalıyız” açıklaması, Kürtçe’nin kamuda dil olarak kullanımı ve Özerklik talepleri ciddi bir duruma işaret ediyor.
Halkın ekonomik ve işsizlikle ilgili yoğun gündemleri arasında kayboluyor gibi görünen tartışmalar aslında önemli bir şeyin habercisi olabilir mi? Bunun çeşitli açılardan izlenmesi ve sağlam verilerle değerlendirilmesi gerekiyor.
İktidar uğruna, iktidardakini ne pahasına olursa olsun, hangi yollarla olursa olsun ve hatta dış güçlerin katkısıyla hedefe ulaşma arzusu son derece tehlikeli bir yaklaşım değil midir?
Ve bir konunun altını çizerek her fırsatta Atatürk’ün perdesi arkasına sağlanan ancak Atatürk’ün hiçbir değerine sahip çıkmayan, hatta örtülü Atatürk’ü CHP’den silen bugünkü CHP’yi Atatürk yaşasaydı acaba kapatır mıydı? diye insanın aklına bir deli soru gelmiyor değil.
Kulağa küpe bir öğütle noktalayalım. Hacı Bektaş-ı Veli derki; İnsanın üç askere ihtiyacı vardır: Sabır, Utanmak ve Kanaat.
Aynı Veli Ağbaba, yakın zaman öncesinde Gazi Mecliste de ''Allah, teröristin ağzıyla konuşanın belasını versin'' diye de etkili bir konuşma yapmıştı...
CHP neden kaybediyoru biraz da dünyada yaşanan muhafazakarlık dönüşümünde, sosyalizmin ve sosyal demokrat politikaların halk kitlelerine daha az hitap etmesinde arayabiliriz. Fakat CHP’de özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin hemen öncesinde değişim yaşanmaya başladı. Örneğin önemli CHP’lilerin darbeye kadeh kaldırmalarını medyadan öğrendik. Gönülden geçen sanırım Erdoğan’ı kim devirirse devirsin biz kazandık duygusuydu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si her kesimden aykırı tipleri, çeşitli örgütleri kucaklar çizgi izlemeye başladı. Bu çizginin muradı nedir iyi sorgulamak gerekiyor. Örneğin CHP’li Veli Ağbaba ki, Genel Başkan Yardımcısıdır; YPG saflarında Rasulayn’da Türk askerine bombalı saldırı düzenlemek üzereyken öldürülen terörist ile milletin meclisinde basın toplantısı yapabilmiş olmasını gösterebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’den cezaalan Ahmet Altan ile kucaklaşması, FETÖ’den ceza alan sözde gazetecilerin kitlelere alkışlatılması, terör olaylarını tetikleyen çağrısıyla masumların ölümüne yol açan HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’a çağrıları, FETÖ’nün networkünün kullanıldığına dair izlenimler gösterilebilir.
Yine büyük bir koalisyonla İstanbul seçimlerini kazanan Ekrem İmamoğlu’nun Kayyumla görevden alınan ve terörle iltisaklı oldukları belirtilen HDP’li belediye başkanlarına destek vermesi, Avrupa’da Türkiye’yi şikayet etmesi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanının Kıbrıs’ın birtür Türkiye işgalinde olduğu anlamına gelebilecek “Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakmalıyız” açıklaması, Kürtçe’nin kamuda dil olarak kullanımı ve Özerklik talepleri ciddi bir duruma işaret ediyor.
Halkın ekonomik ve işsizlikle ilgili yoğun gündemleri arasında kayboluyor gibi görünen tartışmalar aslında önemli bir şeyin habercisi olabilir mi? Bunun çeşitli açılardan izlenmesi ve sağlam verilerle değerlendirilmesi gerekiyor.
İktidar uğruna, iktidardakini ne pahasına olursa olsun, hangi yollarla olursa olsun ve hatta dış güçlerin katkısıyla hedefe ulaşma arzusu son derece tehlikeli bir yaklaşım değil midir?
Ve bir konunun altını çizerek her fırsatta Atatürk’ün perdesi arkasına sağlanan ancak Atatürk’ün hiçbir değerine sahip çıkmayan, hatta örtülü Atatürk’ü CHP’den silen bugünkü CHP’yi Atatürk yaşasaydı acaba kapatır mıydı? diye insanın aklına bir deli soru gelmiyor değil.
Kulağa küpe bir öğütle noktalayalım. Hacı Bektaş-ı Veli derki; İnsanın üç askere ihtiyacı vardır: Sabır, Utanmak ve Kanaat.
Aynı Veli Ağbaba, yakın zaman öncesinde Gazi Mecliste de ''Allah, teröristin ağzıyla konuşanın belasını versin'' diye de etkili bir konuşma yapmıştı...