
“O, bakışlarda (saklı) ihaneti ve yüreklerin gizlediği şeyleri bilir.” Mü’min Suresi / 19
Aralarında fısır fısır konuşanlar var. Devekuşlarıyla dolu etrafımız. Kum doldurunca gözlerini âlemin de kör olduğunu sanıyorlar.
Kem bakışlı adamlar dolaşıyor etrafımızda, akılarınca en akıllı belleyip kendilerini, kimsenin işitmediğinden emin, kirli planlarıyla yüreklerini kalaylıyorlar.
Bilmiyorlar gizlinin gizini yitireceği günün elbet çıkacağını karşılarına. Gizlenmekten başka çarelerinin olmayacağı gün geldiğinde, gizliliğin ellerinden çekip alınacağından habersiz hainler dolaşıyor aramızda.
Gizli saklı işlerden kâr umanlar var çevremizde. Ellerini ovuşturarak geziniyorlar… elleri alev alıyor fısıltılarının şimşeğinde. Avuçlarının tutuştuğundan habersiz, ateşin ortasında kıs kıs gülerek, yalaz yalaz yandıklarından habersiz dolaşıyorlar sahte bir heybetle.
Sessizce dudaklarından ihanet heceleri dökenler bulunuyor masumların yanı başlarında. Tertemiz yürekleri kıskaca alıp, olmadık pusularda mahvetmek için olmadık planlar işletmeye çalışanlarla dolu her yan.
Gizleniyorlar, yürek avluları kirlenmiş ateş yoldaşları, uzun istikametlerinde emin adımlarla yürüdükleri zannındalar. Küstahça bir bencillik dairesi örüp etraflarına, düşmeksizin sonsuza kadar koşabileceklerini sanıyorlar.
Bilseler gözlerinin yuvalarından fırlayacağı dehşetli günün nasıl bir gazapla kendilerini beklediğini, korkarım bilmezden gelecekler. Umursamadıklarının nasıl bir alev topu olduğunu anlamak ferasetinden yoksun gulyabaniler, geleceğinden şüphesiz günün inkârıyla beslenip bir güne kadar çirkin bakışlarının şehvetiyle tatmin olabilirler elbet.
İzin verilen güne kadar, iyiliklerin üzerine salyalarını akıtmaya devam etmeleri mümkün. Mümkünlerin sona erdiği gün, kirli bakışlarının korkuttuğu herkesin günü olacak, şüphe yok. Ve o gün onlar, Rablerinin hatırlattığı ancak umursamayarak gözardı ettikleri dehşetle baş başa kalacaklar.
“Elbet kendini harcayanlar ateşin yoldaşlarıdır.” Mü’min Suresi/ 43
Ey ateşe yoldaşlık eden gafil, şimdi kıskıvrak yakalayıp alaz alaz yaktığını sandıkların, adaletin kusursuz işlediği gün başına bela olacaklar bilmiş ol!
Bilmesen de o gün geldiğinde bilmediğini bile dudaklarına fısıldatamayacağını bilmiş ol. Yalanın ellerini kaldırıp teslim olduğu gün, yalancılığın hiç işe yaramayacak.
Güzel işlere nazar edesin diye sana verilmiş bakışları kem işlere alet eden zalim, gözlerinden ihaneti okuyamayıp tuzağına düşenlerin sonsuza kadar çıkımsız sandığın derinlerde mahvolacağını sanıyorsan, yalancı yanılgının bir bela gibi üzerine yapışacağı gün, çok yakındır bilmiş ol.
Yüreğinde gizlediklerinin ortaya döküleceği günden korkmadığını sanan ahmak, kork çünkü korkudan titremenin anlamsız olacağı zamanda, korkmanın anlamsızlığı titretecek zavallı bedenini.
“Zira o güçlüdür, cezası pek çetindir. “ Mü’min Suresi / 22
Bilesin merhameti âlemlere sığmayan Sahibin, cezasının da pek çetin olduğunu bildiriyor. Bilmek ve vazgeçmek şansını kullanmak için önünde bir fırsatın daha var. Kullan ve güçsüz olmanın sana kazandıracağı kuvvetin elinden uçup gitmesine mani ol.
Yanacaksın, yaktıkların kadar alev alacak bedenin. Yakmaman gerektiğini anlayacaksın.
Aralarında fısır fısır konuşanlar var. Devekuşlarıyla dolu etrafımız. Kum doldurunca gözlerini âlemin de kör olduğunu sanıyorlar.
Kem bakışlı adamlar dolaşıyor etrafımızda, akılarınca en akıllı belleyip kendilerini, kimsenin işitmediğinden emin, kirli planlarıyla yüreklerini kalaylıyorlar.
Bilmiyorlar gizlinin gizini yitireceği günün elbet çıkacağını karşılarına. Gizlenmekten başka çarelerinin olmayacağı gün geldiğinde, gizliliğin ellerinden çekip alınacağından habersiz hainler dolaşıyor aramızda.
Gizli saklı işlerden kâr umanlar var çevremizde. Ellerini ovuşturarak geziniyorlar… elleri alev alıyor fısıltılarının şimşeğinde. Avuçlarının tutuştuğundan habersiz, ateşin ortasında kıs kıs gülerek, yalaz yalaz yandıklarından habersiz dolaşıyorlar sahte bir heybetle.
Sessizce dudaklarından ihanet heceleri dökenler bulunuyor masumların yanı başlarında. Tertemiz yürekleri kıskaca alıp, olmadık pusularda mahvetmek için olmadık planlar işletmeye çalışanlarla dolu her yan.
Gizleniyorlar, yürek avluları kirlenmiş ateş yoldaşları, uzun istikametlerinde emin adımlarla yürüdükleri zannındalar. Küstahça bir bencillik dairesi örüp etraflarına, düşmeksizin sonsuza kadar koşabileceklerini sanıyorlar.
Bilseler gözlerinin yuvalarından fırlayacağı dehşetli günün nasıl bir gazapla kendilerini beklediğini, korkarım bilmezden gelecekler. Umursamadıklarının nasıl bir alev topu olduğunu anlamak ferasetinden yoksun gulyabaniler, geleceğinden şüphesiz günün inkârıyla beslenip bir güne kadar çirkin bakışlarının şehvetiyle tatmin olabilirler elbet.
İzin verilen güne kadar, iyiliklerin üzerine salyalarını akıtmaya devam etmeleri mümkün. Mümkünlerin sona erdiği gün, kirli bakışlarının korkuttuğu herkesin günü olacak, şüphe yok. Ve o gün onlar, Rablerinin hatırlattığı ancak umursamayarak gözardı ettikleri dehşetle baş başa kalacaklar.
“Elbet kendini harcayanlar ateşin yoldaşlarıdır.” Mü’min Suresi/ 43
Ey ateşe yoldaşlık eden gafil, şimdi kıskıvrak yakalayıp alaz alaz yaktığını sandıkların, adaletin kusursuz işlediği gün başına bela olacaklar bilmiş ol!
Bilmesen de o gün geldiğinde bilmediğini bile dudaklarına fısıldatamayacağını bilmiş ol. Yalanın ellerini kaldırıp teslim olduğu gün, yalancılığın hiç işe yaramayacak.
Güzel işlere nazar edesin diye sana verilmiş bakışları kem işlere alet eden zalim, gözlerinden ihaneti okuyamayıp tuzağına düşenlerin sonsuza kadar çıkımsız sandığın derinlerde mahvolacağını sanıyorsan, yalancı yanılgının bir bela gibi üzerine yapışacağı gün, çok yakındır bilmiş ol.
Yüreğinde gizlediklerinin ortaya döküleceği günden korkmadığını sanan ahmak, kork çünkü korkudan titremenin anlamsız olacağı zamanda, korkmanın anlamsızlığı titretecek zavallı bedenini.
“Zira o güçlüdür, cezası pek çetindir. “ Mü’min Suresi / 22
Bilesin merhameti âlemlere sığmayan Sahibin, cezasının da pek çetin olduğunu bildiriyor. Bilmek ve vazgeçmek şansını kullanmak için önünde bir fırsatın daha var. Kullan ve güçsüz olmanın sana kazandıracağı kuvvetin elinden uçup gitmesine mani ol.
Yanacaksın, yaktıkların kadar alev alacak bedenin. Yakmaman gerektiğini anlayacaksın.