
Selahattin Demirtaş'ın yazdığı kitabın sahne de uyarlamasına Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş, Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu katıldı. Tabi yanlarında bonus olarak Kadir İnanır'da vardı. Bu mesaj, eşi cezaevinde olan bir kadını yalnız bırakmama mesajı değil, birlikteyiz mesajıdır. Öncelikle şu hususu belirtmem gerekir ki Bayan İmamoğlu'nun, eşinin bilgisi olmadan böyle ses getirecek bir 'terör tiyatrosuna' katılma imkanı yoktur.
Gelelim İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'na. Eşi Dilek İmamoğlu'nun 'terör tiyatrosuna' gidişini "Benim eşim iyi eğitim almış, üniversite bitirmiş, masteri, doktorası olan bir Türk kadını. Benim eşim nereye gideceğini bilir" cümlesiyle savundu. Yani "ilkokul, lise mezunu kadınlar nereye gideceğini bilmez", demek istiyor. Size bir örnek vereyim mi Sayın Başkan. Düşmanla göğüs göğüse çarpışan Nene Hatun ev hanımıydı. Binlerce okumuş kadından daha cesur, daha yürekli, daha vatanseverdi. Vatansever olmak, çok okumakla olsaydı sizin gibi terör seviciler ortaya çıkmazdı. Ve 15 temmuzda halkın üzerine bomba atma talimatını verenler yüksek lisans yapmış teröristler olmazdı. Bunun yanında Stalin de çok iyi bir fizikçiydi. Şu an terör örgütüne yöneticilik yapmaktan cezaevinde yatan Selahattin Demirtaş'da hukuk fakültesi mezunu.
Tüm terör örgütlerinden ayaklarımızda ki prangaları çözmeye çalıştığımız şu günlerde PKK, CIA, Kandil, Suriye, NATO ve Mossad ayağını bile bile, Demirtaş eşittir PKK olduğunu bile bile bir kaç oy için Demirtaş sevdası da ne ola Sayın Başkan? Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan, yanlış yoldasınız.! Şimdi bana Oslo, Habur, Dolmabahçe ve Çözüm Süreci'nden bahsedenler olacaktır. Şu gerçeği hepimiz çok iyi biliyoruz ki devlet sorunun diyalogla çözülmesi noktasında çok mücadele etti. Ancak bunların dertleri Kürt halkı olmadığı ve bazı ülkelerin maşalığını yaptıkları için amaçları üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti. PKK'nın derdi Kürt halkı olsaydı, bu süreci çok iyi şekilde yönetebilir bu soruna çözüm oluşturulabilirdi. Devletin diyalog noktasında gerekli adımları attığı ve tavizler verdiği bir ortamı değerlendirmek yerine; çukur kazmayı, mahalle aralarına varana kadar örgütlenmeyi, dağa daha fazla terörist temin etmeyi tercih eden bir örgütün lider kadrosunda ki birine siz hangi şansı veya desteği vermek için tiyatro düzenliyorsunuz Sayın Başkan!?
Son olarak Güneydoğu'da konuştuğumuz pek çok vatandaş; "Artık korku ile yaşamıyoruz", diyorlar. "Çocuklarımızın dağa götürülme korkusu artık yok. Geceleri Güneydoğu öksüzdü. Şimdi seyyar satıcılar bile gece geç saatlere kadar dışarda geziyor. Eskiden çocuğumuzu fırına göndermeye korkuyorduk. Şimdi ailemizle istediğimiz zaman parklara gidebiliyoruz. Önceleri biri birine haksızlık etti mi güçlü güçsüzü ezerdi. Şimdi devletin gücü ve adaleti hakim", diyorlar. Terör örgütü yöneticiliğinden tutuklu yargılanan ve sizin de destek verdiğiniz birilerinin yokluğunda Güneydoğu'nun son halini bilin istedim Sayın Başkan...
Gelelim İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'na. Eşi Dilek İmamoğlu'nun 'terör tiyatrosuna' gidişini "Benim eşim iyi eğitim almış, üniversite bitirmiş, masteri, doktorası olan bir Türk kadını. Benim eşim nereye gideceğini bilir" cümlesiyle savundu. Yani "ilkokul, lise mezunu kadınlar nereye gideceğini bilmez", demek istiyor. Size bir örnek vereyim mi Sayın Başkan. Düşmanla göğüs göğüse çarpışan Nene Hatun ev hanımıydı. Binlerce okumuş kadından daha cesur, daha yürekli, daha vatanseverdi. Vatansever olmak, çok okumakla olsaydı sizin gibi terör seviciler ortaya çıkmazdı. Ve 15 temmuzda halkın üzerine bomba atma talimatını verenler yüksek lisans yapmış teröristler olmazdı. Bunun yanında Stalin de çok iyi bir fizikçiydi. Şu an terör örgütüne yöneticilik yapmaktan cezaevinde yatan Selahattin Demirtaş'da hukuk fakültesi mezunu.
Tüm terör örgütlerinden ayaklarımızda ki prangaları çözmeye çalıştığımız şu günlerde PKK, CIA, Kandil, Suriye, NATO ve Mossad ayağını bile bile, Demirtaş eşittir PKK olduğunu bile bile bir kaç oy için Demirtaş sevdası da ne ola Sayın Başkan? Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan, yanlış yoldasınız.! Şimdi bana Oslo, Habur, Dolmabahçe ve Çözüm Süreci'nden bahsedenler olacaktır. Şu gerçeği hepimiz çok iyi biliyoruz ki devlet sorunun diyalogla çözülmesi noktasında çok mücadele etti. Ancak bunların dertleri Kürt halkı olmadığı ve bazı ülkelerin maşalığını yaptıkları için amaçları üzüm yemek değil bağcıyı dövmekti. PKK'nın derdi Kürt halkı olsaydı, bu süreci çok iyi şekilde yönetebilir bu soruna çözüm oluşturulabilirdi. Devletin diyalog noktasında gerekli adımları attığı ve tavizler verdiği bir ortamı değerlendirmek yerine; çukur kazmayı, mahalle aralarına varana kadar örgütlenmeyi, dağa daha fazla terörist temin etmeyi tercih eden bir örgütün lider kadrosunda ki birine siz hangi şansı veya desteği vermek için tiyatro düzenliyorsunuz Sayın Başkan!?
Son olarak Güneydoğu'da konuştuğumuz pek çok vatandaş; "Artık korku ile yaşamıyoruz", diyorlar. "Çocuklarımızın dağa götürülme korkusu artık yok. Geceleri Güneydoğu öksüzdü. Şimdi seyyar satıcılar bile gece geç saatlere kadar dışarda geziyor. Eskiden çocuğumuzu fırına göndermeye korkuyorduk. Şimdi ailemizle istediğimiz zaman parklara gidebiliyoruz. Önceleri biri birine haksızlık etti mi güçlü güçsüzü ezerdi. Şimdi devletin gücü ve adaleti hakim", diyorlar. Terör örgütü yöneticiliğinden tutuklu yargılanan ve sizin de destek verdiğiniz birilerinin yokluğunda Güneydoğu'nun son halini bilin istedim Sayın Başkan...