
Erzurum’da düzenlenen ‘Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi’ konulu konferansta konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Av. Mehmet Uçum, “Başkanlık modeli olacak mı ? olmayacak mı ? demek yerine bu başkanlık modelinin nasıl olması gerektiği yönünde kafa yormalıyız.
Ok yaydan çıktı. Süreç devam ediyor, bunun engellenmesi mümkün değil” dedi.
Recai UYGUR /ERZURUM

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Av. Mehmet Uçum, Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi’nde ‘Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi’ konusunda gençleri aydınlattı.
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Vali Yardımcısı Hatice Bayar Özdemir, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Eyüp Tavlaşoğlu, öğretim görevlileri ve öğrencilerin katıldığı program sonunda gençler Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı kongre kararını sordu. Merhum Necmettin Erbakan’ın başbakanlık döneminde istifaya zorlandığını hatırlatan Uçum’a öğrencilerden beklenen soru geldi. Uçum, “Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 22 Mayıs’ta yapılacak kongrede aday olmamasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan etkisi var mı? şeklindeki soruyu şöyle değerlendirdi:
“İl ve ilçe teşkilatların ve başkanların görevden alınması ve yeni görevlendirme yapılması yetkisi zaten tüzük gereği MKYK’da olan bir yetkidir. Geçici olarak genel başkan ve teşkilat başkanına devredilmiş yetki geri alınır. O günden sonra bugüne kadar Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında çeşitli görüşmeler yapıldıktan sonra erken genel kurul kararı alındı. 22 Mayıs’ta bu kongre olacak, mevcut başbakan ve genel başkan aday olmayacağını açıkladı. Bunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir etkisi var mıdır, tabi ki olabilir. Pelikan dosyasında yazılanlar doğru mudur? tabi ki olabilir. Bütün bunları aktüel siyaset karşısında farklı okuyabilirsiniz. Benim ilgilendiğim konu bu değil. AK Parti bu krizi çözer, başka bir ortamda olmuş olsaydı, piyasalar alt üst olurdu. Çok soğukkanlı yönetimleri için bugün kongre tarihi açıkladıklarında piyasalar normale dönmüştür. Aynı siyasi mecradan gelen iki siyasi olmalarına rağmen bir uyumsuzluk çıktı mı? Bu uyumsuzluk kendisiyle alakalı değil. Sistemle alakalıdır. Sistemdeki bu iki başlılık asla devam edemez, edemediği gibi bu hükümet modelini değiştirmek zorunludur. Bu olay dahi tek başına hızlı biçimde bizim hükümet modelini başkanlık sitemine değiştirmek için bir zorunluluk olarak gözüküyor.”
Anayasa Mahkemesi millet iradesine el koydu
Başkanlık sistemini, yenilenmeyi kopuş şeklinde değil de, süreklilik içerisinde inşa edici olacağına dikkat çeken Uçum, tek ilkenin bu olacağını söyledi.
Türkiye modeli denildiğinde evrensel müktesebattan yararlanırken, kendi yeniliğimizin de içerisine katılacağını ifade eden Uçun şöyle konuştu:
“Bu evrensel müktesebatın içerisinde Anadolu gelir. Aynı zamanda Anadolu’nun İslam medeniyeti gelir. Dünyanın ilk anayasal metni batı demokratikleşme sürecinin belgelerinden söz edilir. Size göre ilk anayasal metni Medine vesikasıdır. Dünyanın ilk anayasal insan hakları belgesi Veda Hutbesi’dir. Biz anayasal yaklaşıma sahip kültürden geldiğimizi inkar mı edeceğiz. İnsan haklarına dayalı bir anlayıştan, bir kültürden, bir değer sisteminden geldiğimizi inkar mı edeceğiz. Tam tersine bunları da müktesebatın bir parçası sayacağız. Evrensel değerler içerisinde bir payı var. Ancak en büyük pay Anadolu’ya aittir. En önemli paylardan biri de İslam medeniyetidir. Biz kağıt üzerinde kalan kurallar koymak istemiyoruz. Bizim bazı kurallarımız var, mesela medeni kanun 300 tane madde var ancak birini kullanamıyoruz. Bizim değerlerimize terk düşüyor. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi dediğinizde bu organik bağ neden Türkiye’de kaçınılmaz olarak görülüyor. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesinin nedeni neydi. Yıl 2007 TBMM cumhurbaşkanını seçti. Bu yetkiyi ona millet verdi, anayasa verdi. Cumhurbaşkanlığı seçimini anayasa mahkemesi iptal etti. Seçim sırasında 367 milletvekili mecliste yoktu. Böyle bir kural yok. Anayasa Mahkemesi milletin ve meclisin iradesine el koydu. Dönemin başbakanı erken seçim aldı, ikincisi bir anayasa ile cumhurbaşkanını halk seçsin denildi. Bunun anlamı şudur. 2007 yılında halk cumhurbaşkanına hukuken el koymuştur.”
Bir Beştepe gerçeği ortaya çıktı
Yıl 2014 öncesinde üç adayın Cumhurbaşkanlığı için sahaya çıktığını dile getiren Uçum sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu adaylar halka indi ve birinin sloganı ekmek için Ekmeleddin idi. Ekmek siyaset için önemli bir konudur. Bütün siyasetçiler bütün siyaseti ekmek üzerine koyar. Bir diğeri bütün ‘Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olacağım’ dedi. Mevcut Cumhurbaşkanı da, ‘bir Beştepe gerçeği olacak’ dedi. Halkımız yüzde 52 oyla seçti. Bu seçimden iki sonuç çıktı. Bir halkın Cumhurbaşkanı seçme hakkı iki, seçilen Cumhurbaşkanının aktif olması, yani siyasetin merkezi 10 Ağustos 2014’ten itibaren Beştepe’ye kaymıştır. Bu siyasi bir gerçektir. Tartışılması gereken anayasal sistemde bu gerçek dikkate alınmalıdır. Cumhurbaşkanı ve başbakan aynı akımda gelmesine rağmen uyum çok kolay değildir.
Başkanlık modeli olacak mı olmayacak mı demek yerine bu başkanlık modelinin nasıl olması gerektiği yönünde kafa yormalıyız. Daha demokratik, denge ve denetleme mekanizmasına uygun olan, hak ve özgürlüklerine ilişkisi sağlam kurulmuş bir şekilde bu modeli nasıl kurgulayacağız ona kafa yormalıyız. Ok yaydan çıktı. Süreç devam ediyor, bunun engellenmesi mümkün değil. Bizim demokratik daha çoğulcu, daha kapsayıcı bir sistemi nasıl kurgulayacağımızı ve bu manada daha gelişkin bir hükümet modeli kurgulayacağımız asıl gündemimizdir. Gerçekten halkın devleti kurma imkanına sahip oldu. Dolaysıyla yeni anayasa meselesini halk devletiyle ilişkisini yeni yapılandırma gözüyle bakmalı, her türlü talebini ortaya koymalı ve bu işin seyircisi değil, öznesi olmalıdır.”
Ok yaydan çıktı. Süreç devam ediyor, bunun engellenmesi mümkün değil” dedi.
Recai UYGUR /ERZURUM

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Av. Mehmet Uçum, Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezi’nde ‘Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi’ konusunda gençleri aydınlattı.
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Vali Yardımcısı Hatice Bayar Özdemir, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Eyüp Tavlaşoğlu, öğretim görevlileri ve öğrencilerin katıldığı program sonunda gençler Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı kongre kararını sordu. Merhum Necmettin Erbakan’ın başbakanlık döneminde istifaya zorlandığını hatırlatan Uçum’a öğrencilerden beklenen soru geldi. Uçum, “Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 22 Mayıs’ta yapılacak kongrede aday olmamasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan etkisi var mı? şeklindeki soruyu şöyle değerlendirdi:
“İl ve ilçe teşkilatların ve başkanların görevden alınması ve yeni görevlendirme yapılması yetkisi zaten tüzük gereği MKYK’da olan bir yetkidir. Geçici olarak genel başkan ve teşkilat başkanına devredilmiş yetki geri alınır. O günden sonra bugüne kadar Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında çeşitli görüşmeler yapıldıktan sonra erken genel kurul kararı alındı. 22 Mayıs’ta bu kongre olacak, mevcut başbakan ve genel başkan aday olmayacağını açıkladı. Bunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir etkisi var mıdır, tabi ki olabilir. Pelikan dosyasında yazılanlar doğru mudur? tabi ki olabilir. Bütün bunları aktüel siyaset karşısında farklı okuyabilirsiniz. Benim ilgilendiğim konu bu değil. AK Parti bu krizi çözer, başka bir ortamda olmuş olsaydı, piyasalar alt üst olurdu. Çok soğukkanlı yönetimleri için bugün kongre tarihi açıkladıklarında piyasalar normale dönmüştür. Aynı siyasi mecradan gelen iki siyasi olmalarına rağmen bir uyumsuzluk çıktı mı? Bu uyumsuzluk kendisiyle alakalı değil. Sistemle alakalıdır. Sistemdeki bu iki başlılık asla devam edemez, edemediği gibi bu hükümet modelini değiştirmek zorunludur. Bu olay dahi tek başına hızlı biçimde bizim hükümet modelini başkanlık sitemine değiştirmek için bir zorunluluk olarak gözüküyor.”

Başkanlık sistemini, yenilenmeyi kopuş şeklinde değil de, süreklilik içerisinde inşa edici olacağına dikkat çeken Uçum, tek ilkenin bu olacağını söyledi.
Türkiye modeli denildiğinde evrensel müktesebattan yararlanırken, kendi yeniliğimizin de içerisine katılacağını ifade eden Uçun şöyle konuştu:
“Bu evrensel müktesebatın içerisinde Anadolu gelir. Aynı zamanda Anadolu’nun İslam medeniyeti gelir. Dünyanın ilk anayasal metni batı demokratikleşme sürecinin belgelerinden söz edilir. Size göre ilk anayasal metni Medine vesikasıdır. Dünyanın ilk anayasal insan hakları belgesi Veda Hutbesi’dir. Biz anayasal yaklaşıma sahip kültürden geldiğimizi inkar mı edeceğiz. İnsan haklarına dayalı bir anlayıştan, bir kültürden, bir değer sisteminden geldiğimizi inkar mı edeceğiz. Tam tersine bunları da müktesebatın bir parçası sayacağız. Evrensel değerler içerisinde bir payı var. Ancak en büyük pay Anadolu’ya aittir. En önemli paylardan biri de İslam medeniyetidir. Biz kağıt üzerinde kalan kurallar koymak istemiyoruz. Bizim bazı kurallarımız var, mesela medeni kanun 300 tane madde var ancak birini kullanamıyoruz. Bizim değerlerimize terk düşüyor. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi dediğinizde bu organik bağ neden Türkiye’de kaçınılmaz olarak görülüyor. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesinin nedeni neydi. Yıl 2007 TBMM cumhurbaşkanını seçti. Bu yetkiyi ona millet verdi, anayasa verdi. Cumhurbaşkanlığı seçimini anayasa mahkemesi iptal etti. Seçim sırasında 367 milletvekili mecliste yoktu. Böyle bir kural yok. Anayasa Mahkemesi milletin ve meclisin iradesine el koydu. Dönemin başbakanı erken seçim aldı, ikincisi bir anayasa ile cumhurbaşkanını halk seçsin denildi. Bunun anlamı şudur. 2007 yılında halk cumhurbaşkanına hukuken el koymuştur.”
Bir Beştepe gerçeği ortaya çıktı
Yıl 2014 öncesinde üç adayın Cumhurbaşkanlığı için sahaya çıktığını dile getiren Uçum sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu adaylar halka indi ve birinin sloganı ekmek için Ekmeleddin idi. Ekmek siyaset için önemli bir konudur. Bütün siyasetçiler bütün siyaseti ekmek üzerine koyar. Bir diğeri bütün ‘Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olacağım’ dedi. Mevcut Cumhurbaşkanı da, ‘bir Beştepe gerçeği olacak’ dedi. Halkımız yüzde 52 oyla seçti. Bu seçimden iki sonuç çıktı. Bir halkın Cumhurbaşkanı seçme hakkı iki, seçilen Cumhurbaşkanının aktif olması, yani siyasetin merkezi 10 Ağustos 2014’ten itibaren Beştepe’ye kaymıştır. Bu siyasi bir gerçektir. Tartışılması gereken anayasal sistemde bu gerçek dikkate alınmalıdır. Cumhurbaşkanı ve başbakan aynı akımda gelmesine rağmen uyum çok kolay değildir.
Başkanlık modeli olacak mı olmayacak mı demek yerine bu başkanlık modelinin nasıl olması gerektiği yönünde kafa yormalıyız. Daha demokratik, denge ve denetleme mekanizmasına uygun olan, hak ve özgürlüklerine ilişkisi sağlam kurulmuş bir şekilde bu modeli nasıl kurgulayacağız ona kafa yormalıyız. Ok yaydan çıktı. Süreç devam ediyor, bunun engellenmesi mümkün değil. Bizim demokratik daha çoğulcu, daha kapsayıcı bir sistemi nasıl kurgulayacağımızı ve bu manada daha gelişkin bir hükümet modeli kurgulayacağımız asıl gündemimizdir. Gerçekten halkın devleti kurma imkanına sahip oldu. Dolaysıyla yeni anayasa meselesini halk devletiyle ilişkisini yeni yapılandırma gözüyle bakmalı, her türlü talebini ortaya koymalı ve bu işin seyircisi değil, öznesi olmalıdır.”