
Medine"de bir Kurban Bayramı günü idi. Hz. Âişe"nin yanında iki küçük kız def çalıp şarkı söylüyor, Medine’nin İslâm’la şereflenmesinden önce kabileler arasında yaşanan Buâs Savaşı"na dair şiirlerden oluşan nağmeleri dillendiriyorlardı. Allah Resûlü ise aynı odada örtüsüne bürünerek yatağında uzanmış, sırtı dönük vaziyette istirahata çekilmişti. Derken içeriye Hz. Ebû Bekir girdi ve muhtemelen istirahat hâlindeki Hz. Peygamber’i rahatsız ettikleri düşüncesiyle, "Peygamber"in (sav) yanında şeytan işi çalgılar ha!" diyerek kızı Âişe’ye çıkıştı.(Buhari, İdeyn, 2) Hz. Ebû Bekir"in bu tepkisi üzerine Peygamber Efendimiz yüzünü açtı ve “Ebû Bekir! Onlara karışma! Çünkü bunlar bayram günleridir.” Buyurdu (Buhari, İdeyn, 2)
Allah Resûlü, dostu Hz. Ebû Bekir’e eğlenmenin insan hayatındaki yerini hatırlatırken, “Her toplumun bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.”( Buhari, İdeyn, 3) diyerek bayramların özel günler olduğunu ifade etmişti. Zira bayramlar hüzün ve sıkıntının paylaşıldığı, sevinçlerin çoğaltıldığı günlerdir. Bugünler insanların meşru çerçevede eğlendiği, topluma aidiyet bilincinin geliştirildiği ve kimliklerinin korunmasına katkı sağlandığı günlerdir.
Dini Bayramlar hicretin birinci yılında belirlenmelerine rağmen her iki bayram da ilk defa hicretin ikinci yılında kutlanmıştır. Medine’de Ramazan ve Kurban Bayramlarının ilk günlerinde kadın ve çocukların da katılımıyla bayram namazları musallâda eda edilirdi. “Musallâ”, bayram namazının topluca kılındığı açık ve geniş alandı. Allah Resûlü"nün musallâya giderken ve gelirken farklı yollar kullandığına dair haberlere bakılırsa musallâ mescitten uzak bir yerde olmalıdır. Bayram; Bayram namazı ile başlar namazdan hemen sonra ilk bayramlaşma musallada (namazgâh) olurdu. Ebû Hüreyre"nin rivayetine göre, bayram namazlarını hemen her zaman musallâda kılan Sevgili Efendimiz, bir bayram yoğun yağmur sebebiyle musallâya çıkamamış, namazı mescitte kıldırmıştı.(Ebu Davut, Salat, 248) Bu uygulama bayram namazlarının namazgâhta kılınmasının bir tercih sebebi olmakla beraber camilerde de kılınabileceğini göstermiştir.
Peygamberimiz (sav) bayram sabahı namaza katılma konusunda son derece titiz davranır, hatta bayramlık elbisesi olmayan hanımların bile bir arkadaşından ödünç elbise alarak musallâya gelmelerini isterdi.( Ebu Davut, Salat, 248) Ensar hanımlarından Ümmü Atıyye"nin anlattığına göre Resûlullah (sav) genç yaşlı, evli bekâr bütün hanımların bayram günü musallâya çıkmasını, hatta âdetli olanların da musallaya gelerek namaz kılmaksızın bir kenarda durmalarını ve duaya iştirak etmelerini istemişti. (Buhari, Salat, 2) Böylece herkesin mutlu olduğu günde bazı kadınların özel hâlleri nedeniyle bayram sevincine ortak olmaktan mahrum kalmalarına gönlü elvermemiş, bu sevincin herkese ulaşmasını arzu etmişti. (DİB. Hadislerle İslam cilt 7,s 110)
Bayramlar, aynı zamanda dayanışma ve yardımlaşma içerisinde müminlerin birbirlerine kenetlendikleri günlerdi. Nitekim bir bayram namazından sonra Hz. Peygamber, Bilâl ile birlikte hanımların yanına giderek onlara, “Ey hanımlar topluluğu! Sadaka verin, zira sadaka sizin için daha hayırlıdır!” buyurmuş (İbn Hambel,4-248 )yoksullar için onlardan yardım talep etmişti. Resûlullah"ın bu çağrısına kadınlar yüzüklerini, küpelerini ve çeşitli ziynet eşyalarını bağışlamak suretiyle cevap vermişlerdi.(Müslim,İyd,2) Bayramlar, birlikte yeme içme ve ikramda bulunma günleridir. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz bayram günlerinde oruç tutulmasını yasaklamıştır.(Buhari,Savm,67) Her zaman önemi sıkça vurgulanan, tutulması emredilen orucun, bayram günlerinde bırakılmasının istenmesi herkesin aynı duygu ve coşkuyu birlikte paylaşması arzu edilmiştir.
Bayram coşkusunun bireysel ve toplumsal güvenliği tehdit etmemesi önemlidir. Bu günlerde kardeşliğin ruhuna uymayan hatta güvensizliği çağrıştıracak hiçbir davranışa meydan verilmez. Meselâ, bayramda silah taşımak bile yasaklanmıştır. (İbni Mace ikame,168) Böyle bir davranış, herhangi bir kazaya ya da fevri bir hareket sonucu yaşanacak üzüntüye sebebiyet verme ihtimalinden dolayı bayramın ruhuna aykırı görülmüştür. Günümüzde ortaya çıkan acıların bazısını bir kaza kurşununun başlattığını göz önüne getirdiğimizde, Allah Resûlü"nün bu uygulamasının ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. İslâm dinin âdet ve merasimlerinde insana kendini unutturan bir eğlence sarhoşluğuna izin vermemiştir. Dinimiz insanî değerleri yücelten, erdemleri yok saymayan bir eğlence anlayışını öncelemiş, eğlenmenin de bir edebi olduğunu hatırlatmıştır. Müslüman kültürde bayramlar, ne toplumdan kaçma vesilesi ne de sıradan bir eğlence ânı gibi algılanmıştır. İki önemli ibadete bitişik olarak tayin edilen bu kıymetli günleri, ibadetlerin kendilerine kazandırdığı huzur ve bilinç içerisinde yaşanmalıdır.
Bu vesileyle Pazar günü idrak edeceğimiz mübarek Ramazan bayramını en içten dileklerimle tebrik ediyor, Pandemi kurallarına en güzel şekilde uyarak bir an önce özlediğimiz bayramlara kavuşmamızı Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Allah Resûlü, dostu Hz. Ebû Bekir’e eğlenmenin insan hayatındaki yerini hatırlatırken, “Her toplumun bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.”( Buhari, İdeyn, 3) diyerek bayramların özel günler olduğunu ifade etmişti. Zira bayramlar hüzün ve sıkıntının paylaşıldığı, sevinçlerin çoğaltıldığı günlerdir. Bugünler insanların meşru çerçevede eğlendiği, topluma aidiyet bilincinin geliştirildiği ve kimliklerinin korunmasına katkı sağlandığı günlerdir.
Dini Bayramlar hicretin birinci yılında belirlenmelerine rağmen her iki bayram da ilk defa hicretin ikinci yılında kutlanmıştır. Medine’de Ramazan ve Kurban Bayramlarının ilk günlerinde kadın ve çocukların da katılımıyla bayram namazları musallâda eda edilirdi. “Musallâ”, bayram namazının topluca kılındığı açık ve geniş alandı. Allah Resûlü"nün musallâya giderken ve gelirken farklı yollar kullandığına dair haberlere bakılırsa musallâ mescitten uzak bir yerde olmalıdır. Bayram; Bayram namazı ile başlar namazdan hemen sonra ilk bayramlaşma musallada (namazgâh) olurdu. Ebû Hüreyre"nin rivayetine göre, bayram namazlarını hemen her zaman musallâda kılan Sevgili Efendimiz, bir bayram yoğun yağmur sebebiyle musallâya çıkamamış, namazı mescitte kıldırmıştı.(Ebu Davut, Salat, 248) Bu uygulama bayram namazlarının namazgâhta kılınmasının bir tercih sebebi olmakla beraber camilerde de kılınabileceğini göstermiştir.
Peygamberimiz (sav) bayram sabahı namaza katılma konusunda son derece titiz davranır, hatta bayramlık elbisesi olmayan hanımların bile bir arkadaşından ödünç elbise alarak musallâya gelmelerini isterdi.( Ebu Davut, Salat, 248) Ensar hanımlarından Ümmü Atıyye"nin anlattığına göre Resûlullah (sav) genç yaşlı, evli bekâr bütün hanımların bayram günü musallâya çıkmasını, hatta âdetli olanların da musallaya gelerek namaz kılmaksızın bir kenarda durmalarını ve duaya iştirak etmelerini istemişti. (Buhari, Salat, 2) Böylece herkesin mutlu olduğu günde bazı kadınların özel hâlleri nedeniyle bayram sevincine ortak olmaktan mahrum kalmalarına gönlü elvermemiş, bu sevincin herkese ulaşmasını arzu etmişti. (DİB. Hadislerle İslam cilt 7,s 110)
Bayramlar, aynı zamanda dayanışma ve yardımlaşma içerisinde müminlerin birbirlerine kenetlendikleri günlerdi. Nitekim bir bayram namazından sonra Hz. Peygamber, Bilâl ile birlikte hanımların yanına giderek onlara, “Ey hanımlar topluluğu! Sadaka verin, zira sadaka sizin için daha hayırlıdır!” buyurmuş (İbn Hambel,4-248 )yoksullar için onlardan yardım talep etmişti. Resûlullah"ın bu çağrısına kadınlar yüzüklerini, küpelerini ve çeşitli ziynet eşyalarını bağışlamak suretiyle cevap vermişlerdi.(Müslim,İyd,2) Bayramlar, birlikte yeme içme ve ikramda bulunma günleridir. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz bayram günlerinde oruç tutulmasını yasaklamıştır.(Buhari,Savm,67) Her zaman önemi sıkça vurgulanan, tutulması emredilen orucun, bayram günlerinde bırakılmasının istenmesi herkesin aynı duygu ve coşkuyu birlikte paylaşması arzu edilmiştir.
Bayram coşkusunun bireysel ve toplumsal güvenliği tehdit etmemesi önemlidir. Bu günlerde kardeşliğin ruhuna uymayan hatta güvensizliği çağrıştıracak hiçbir davranışa meydan verilmez. Meselâ, bayramda silah taşımak bile yasaklanmıştır. (İbni Mace ikame,168) Böyle bir davranış, herhangi bir kazaya ya da fevri bir hareket sonucu yaşanacak üzüntüye sebebiyet verme ihtimalinden dolayı bayramın ruhuna aykırı görülmüştür. Günümüzde ortaya çıkan acıların bazısını bir kaza kurşununun başlattığını göz önüne getirdiğimizde, Allah Resûlü"nün bu uygulamasının ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. İslâm dinin âdet ve merasimlerinde insana kendini unutturan bir eğlence sarhoşluğuna izin vermemiştir. Dinimiz insanî değerleri yücelten, erdemleri yok saymayan bir eğlence anlayışını öncelemiş, eğlenmenin de bir edebi olduğunu hatırlatmıştır. Müslüman kültürde bayramlar, ne toplumdan kaçma vesilesi ne de sıradan bir eğlence ânı gibi algılanmıştır. İki önemli ibadete bitişik olarak tayin edilen bu kıymetli günleri, ibadetlerin kendilerine kazandırdığı huzur ve bilinç içerisinde yaşanmalıdır.
Bu vesileyle Pazar günü idrak edeceğimiz mübarek Ramazan bayramını en içten dileklerimle tebrik ediyor, Pandemi kurallarına en güzel şekilde uyarak bir an önce özlediğimiz bayramlara kavuşmamızı Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.