
Vallahi Üniversite’de tarih yazıyorlar!
Ben de sandım fantazi yapıyor!
Allah müstehakımı versin! Uzun zaman sonra ziyaretine gittiğim Prof.Dr. Atilla Keskin’i bir saat dinlemesem vallahi Atatürk Üniversitesi’nde ki ‘Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesi’nin Rektör hoca Prof.Dr.Ömer Çomaklı’nın bir fantazisidir diye zannedip duracaktım. Yalan yok! Basın’dan takip ettiğim kadarıyla bu Yeni Nesil Üniversite projesini Çomaklı hocanın yeniden atanmak için ‘tribüne oynamalar’ı falan diyordum. Aslında ziraaatcı olan Atilla Keskin hoca, bu projenin koordinatörü. Rektör Ömer Çomaklı en başta isabetli bir iş yapmış, böylesine ‘devrim’ niteliğinde çalışmaların yürütüldüğü bu projenin başına Atilla hocayı getirmiş. Konusuna çok hakim bir defa. Belli, dersine bayağı bir çalışmış. Aylardır çalışıyor ama üzerinde yılların yorgunluğu varmış gibi geldi bana. Valla açıkçası sağolsun, biraz ‘KİŞİYE ÖZEL’ verdiği birifingde anlattığı şeyler tam hayatiyete geçerse kendisi de dahil mevcut Üniversite yönetimi tarihe geçer. Sözüme itimat edin. Zaten ufak ufak da başlanmış zaten tarih yazılmaya. 62 yıllık Üniversitenin logosu bugüne kadar tescilli değilmiş, daha yeni patent alınmış, logoya kurumsal bir işlerlik kazandırılmış. Öyle her fakülte kendine logo yaptırmayacak, hepsi Atatürk Üniversitesi’nin logosu altında faaliyet gösterecek. Logoda Erzurum adı çıkarılmış, sadece Atatürk Üniversitesi yazıyor artık.
***
Herşeyden önce ‘ortak akıl’ hedefleniyor, esnaflar da dahil, herkes dinleniyor, Üniversite’de bildik bütün ezberler bozuluyor. Bazı yerlerde değişim olmaya başlamış. Gözlerimle gördüm. Kampüs içindeki bütün tabelalar hem Türkçe hem de İngilizce olacak, bu konuda hazırlıklar tamamlanmış. 2 binin üzerinde Üniversitede yabancı öğrenci bulunuyor ki, doğru bir adım bu. Öteden beri eleştirilerin odağı haline gelen şehirle entegrasyona ağırlık veriliyor, bu konuda da alkışa değer adımlar atılmış, hocanın sunumunda onları öğrendim. Öğretim üyeleri başta olmak üzere dekanlar ve hatta rektör yardımcıları da bundan böyle ‘’ne kadar ekmek o kadar köfte’’ şeklinde değerlendirebileceğim imtihana tabi tutulacak, sürekli gözetim altında olacak, kimse koltuğunda rahat olamayacak. Üstelik yakın takipte olan YÖK de bu projeyi çok tutuyor, diğer üniversitelere de model olacağını düşünüyor. Satın almalardan tutun da bir çok teknik bilgi de verdi Atilla hoca ama ben onlarla başınızı ağırtmak istemiyorum. Sadece şunu söyleyip yazıyı noktalıyorum. Olmamız gereken şeyi olduğumuz gibi kalarak olamayız! Bravo Ömer hoca. Tebrikler Atilla hoca ve ekibi.

Okuması bir dadaş,
oynaması bir dadaş..
İyi ki tanımışım, iyi ki tanışmışım dediğim ‘adam’lardan olan Hami Akbaba, Erzurum’un eski barcılarındandır. Dadaş kavramı, onun üzerinde çok oturur. Özellikle 70’li yılarda yurt içinde ve yurt dışında Erzurum’u temsil eden bar ekibinde görev almış, şehrin değerlerini taşıyan bir kadim dosttur. Eğitimcidir aynı zamanda. Halen emekli olan ve uzun süredir Pelit Meydanındaki Polat Otel’in müdürlüğünü yapan ağabeyimizin en büyük özelliği bar şiirini çok güzel okumasıdır. Bir TRT’den emekli Mücahit Küleri’yi bilirim öyle güzel o şiiri okuyanı, bir de Hami Akbaba’yı. Tecrübeyle sabittir! Hami hoca bar şiirini okurken kendinden geçer, dinleyenleri de tir tir titretir. Bir yazımda onun için ‘bar şiirinin Hamisi’ demem o yüzdendir. İşte o milli barcı Hami ağabeyi, yıllar sonra barbaşı olmuş, bar tutmuş. Küçük oğlu Muhammet’in düğününde göstermiş bildik tüm hünerlerini.. Yanarım da ona yanarım. O an orada olmayı çok isterdim. Hami Akbaba’yı bar oynarken uzun zamandır seyretmemiştim, göreyim isterdim. Artık başka zamana inşallah. Bu vesileyle evliler kervanına katılan Muhammet’i kutluyor, Hami ağabeyime de selam, saygı ve hürmetlerimi gönderiyorum.
Reyhani için rica edilmez, emredilir!
Bu haftaki CIFIT’ı yazarken merhum halk ozanımız Yaşar Reyhani’nin kızı Yasemin Reyhani Şahbaz mesaj attı bana. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, babası Aşık Yaşar Reyhani’nin bir heykelinin yapılacağına dair kendilerine söz vermiş, o sözün bir an önce yerine getirilmesini istiyor. Sanırım Reyhani’nin ne denli önemli bir isim olduğunu Sekmen de biliyordur. Yaşar Reyhani’yi gelecek nesillere aktarmak için bir heykel ile önemli bir işe imza atacağına inandığım Sekmen başkanın yoğun iş proğramı arasına bu aralar bunu da alacağına inanıyorum. Yasemin hanım ile mesajlaşırken özellikle de benden bu işin zorla yapılıyor havası verilmesinden de uzak durulmasına dikkat etmemi istedi. Bir iki şiirini ezbere bildiğim, her yerde okumaktan da zevk aldığım o Reyhani’nin heykeli konusunda Yasemin hanıma dediğimi şimdi buradan diyorum. Reyhani için Erzurum’da bir şey rica edilmez, ancak emredilir! Çünkü Reyhani Erzurum’a malolmuş, bu asrın o denli önemli ozanlarından biridir.
Bir yaşıma daha girdim!
Gören, bilen var mı bilmiyorum ama Erzurum’da yapılan direksiyon sınavlarının yerini ben gördüm, şok oldum. Bir yaşıma daha girdim demem de zaten o yüzden. Ölüme açık davetiye adeta! Başıma geçmemiş olsa, Cumartesi günü oraya gidip görmesem bu sınavda insanların can güvenliğinin bu denli hiçe sayıldığını hiç bilmeyecektim. Yazarken bile ürperiyorum. Bu nasıl bir ihmaldir öyle. Bayanların da olduğu yüzlerce ilk sınavı kazanan acemi sürücü adayına direksiyon imtihanı hem de hiç güvenli olmayan bir bölgede veriliyor. Yıldızkent yolu üzeri Dadaşkent girişinde gerçekleşen, vızır vızır araç trafiğinin olduğu bir yerde acemi sürücü adayları araçlara bindiriliyor, direksiyon imtihanı ediliyor. Çoğu da genç olan acemi şoför adayına o trafikte araç kullandırılıyor, onlar da bile bile ölüme direksiyon sallıyorlar. Baktım, çoğu sürücü kursu yönetici ve öğreticileri de çok sakin. Sakinlikleri zaten beni benden aldı! Hele hele bunu polis nasıl görmüyor, onu doğrusu hiç anlamış değilim. Daha güvenli bir şekilde bu direksiyon sınavları verilebilir, ona göre şartlar oluşturulabilir. Kaldı ki o esnada yaşanacak bir kötü hadisenin hesabını kim ve nasıl verecek? Aman, aman! Polis yetkililerinden isteğim, bir an önce bir sonraki direksiyon sınavında ya o bölgede gerekli tedbirler alınsın, bu tehlikeye davetiye çıkartan yol araç trafiğine kapalı tutulsun, ya da daha güvenli bir bölge ihdas edilsin. Bu benim son kararımdır.
TUTTUĞUM BABAL LAFLAR: Dalından düşen yaprak, rüzgarın oyuncağı olur!
DUVARIN DİLİ: Bu sokaklar bizi elele görmeden güzelleşmiyecek!
Ben de sandım fantazi yapıyor!
Allah müstehakımı versin! Uzun zaman sonra ziyaretine gittiğim Prof.Dr. Atilla Keskin’i bir saat dinlemesem vallahi Atatürk Üniversitesi’nde ki ‘Yeni Nesil Üniversite Tasarım ve Dönüşüm Projesi’nin Rektör hoca Prof.Dr.Ömer Çomaklı’nın bir fantazisidir diye zannedip duracaktım. Yalan yok! Basın’dan takip ettiğim kadarıyla bu Yeni Nesil Üniversite projesini Çomaklı hocanın yeniden atanmak için ‘tribüne oynamalar’ı falan diyordum. Aslında ziraaatcı olan Atilla Keskin hoca, bu projenin koordinatörü. Rektör Ömer Çomaklı en başta isabetli bir iş yapmış, böylesine ‘devrim’ niteliğinde çalışmaların yürütüldüğü bu projenin başına Atilla hocayı getirmiş. Konusuna çok hakim bir defa. Belli, dersine bayağı bir çalışmış. Aylardır çalışıyor ama üzerinde yılların yorgunluğu varmış gibi geldi bana. Valla açıkçası sağolsun, biraz ‘KİŞİYE ÖZEL’ verdiği birifingde anlattığı şeyler tam hayatiyete geçerse kendisi de dahil mevcut Üniversite yönetimi tarihe geçer. Sözüme itimat edin. Zaten ufak ufak da başlanmış zaten tarih yazılmaya. 62 yıllık Üniversitenin logosu bugüne kadar tescilli değilmiş, daha yeni patent alınmış, logoya kurumsal bir işlerlik kazandırılmış. Öyle her fakülte kendine logo yaptırmayacak, hepsi Atatürk Üniversitesi’nin logosu altında faaliyet gösterecek. Logoda Erzurum adı çıkarılmış, sadece Atatürk Üniversitesi yazıyor artık.
***



oynaması bir dadaş..
İyi ki tanımışım, iyi ki tanışmışım dediğim ‘adam’lardan olan Hami Akbaba, Erzurum’un eski barcılarındandır. Dadaş kavramı, onun üzerinde çok oturur. Özellikle 70’li yılarda yurt içinde ve yurt dışında Erzurum’u temsil eden bar ekibinde görev almış, şehrin değerlerini taşıyan bir kadim dosttur. Eğitimcidir aynı zamanda. Halen emekli olan ve uzun süredir Pelit Meydanındaki Polat Otel’in müdürlüğünü yapan ağabeyimizin en büyük özelliği bar şiirini çok güzel okumasıdır. Bir TRT’den emekli Mücahit Küleri’yi bilirim öyle güzel o şiiri okuyanı, bir de Hami Akbaba’yı. Tecrübeyle sabittir! Hami hoca bar şiirini okurken kendinden geçer, dinleyenleri de tir tir titretir. Bir yazımda onun için ‘bar şiirinin Hamisi’ demem o yüzdendir. İşte o milli barcı Hami ağabeyi, yıllar sonra barbaşı olmuş, bar tutmuş. Küçük oğlu Muhammet’in düğününde göstermiş bildik tüm hünerlerini.. Yanarım da ona yanarım. O an orada olmayı çok isterdim. Hami Akbaba’yı bar oynarken uzun zamandır seyretmemiştim, göreyim isterdim. Artık başka zamana inşallah. Bu vesileyle evliler kervanına katılan Muhammet’i kutluyor, Hami ağabeyime de selam, saygı ve hürmetlerimi gönderiyorum.

Bu haftaki CIFIT’ı yazarken merhum halk ozanımız Yaşar Reyhani’nin kızı Yasemin Reyhani Şahbaz mesaj attı bana. Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, babası Aşık Yaşar Reyhani’nin bir heykelinin yapılacağına dair kendilerine söz vermiş, o sözün bir an önce yerine getirilmesini istiyor. Sanırım Reyhani’nin ne denli önemli bir isim olduğunu Sekmen de biliyordur. Yaşar Reyhani’yi gelecek nesillere aktarmak için bir heykel ile önemli bir işe imza atacağına inandığım Sekmen başkanın yoğun iş proğramı arasına bu aralar bunu da alacağına inanıyorum. Yasemin hanım ile mesajlaşırken özellikle de benden bu işin zorla yapılıyor havası verilmesinden de uzak durulmasına dikkat etmemi istedi. Bir iki şiirini ezbere bildiğim, her yerde okumaktan da zevk aldığım o Reyhani’nin heykeli konusunda Yasemin hanıma dediğimi şimdi buradan diyorum. Reyhani için Erzurum’da bir şey rica edilmez, ancak emredilir! Çünkü Reyhani Erzurum’a malolmuş, bu asrın o denli önemli ozanlarından biridir.
Bir yaşıma daha girdim!
Gören, bilen var mı bilmiyorum ama Erzurum’da yapılan direksiyon sınavlarının yerini ben gördüm, şok oldum. Bir yaşıma daha girdim demem de zaten o yüzden. Ölüme açık davetiye adeta! Başıma geçmemiş olsa, Cumartesi günü oraya gidip görmesem bu sınavda insanların can güvenliğinin bu denli hiçe sayıldığını hiç bilmeyecektim. Yazarken bile ürperiyorum. Bu nasıl bir ihmaldir öyle. Bayanların da olduğu yüzlerce ilk sınavı kazanan acemi sürücü adayına direksiyon imtihanı hem de hiç güvenli olmayan bir bölgede veriliyor. Yıldızkent yolu üzeri Dadaşkent girişinde gerçekleşen, vızır vızır araç trafiğinin olduğu bir yerde acemi sürücü adayları araçlara bindiriliyor, direksiyon imtihanı ediliyor. Çoğu da genç olan acemi şoför adayına o trafikte araç kullandırılıyor, onlar da bile bile ölüme direksiyon sallıyorlar. Baktım, çoğu sürücü kursu yönetici ve öğreticileri de çok sakin. Sakinlikleri zaten beni benden aldı! Hele hele bunu polis nasıl görmüyor, onu doğrusu hiç anlamış değilim. Daha güvenli bir şekilde bu direksiyon sınavları verilebilir, ona göre şartlar oluşturulabilir. Kaldı ki o esnada yaşanacak bir kötü hadisenin hesabını kim ve nasıl verecek? Aman, aman! Polis yetkililerinden isteğim, bir an önce bir sonraki direksiyon sınavında ya o bölgede gerekli tedbirler alınsın, bu tehlikeye davetiye çıkartan yol araç trafiğine kapalı tutulsun, ya da daha güvenli bir bölge ihdas edilsin. Bu benim son kararımdır.
TUTTUĞUM BABAL LAFLAR: Dalından düşen yaprak, rüzgarın oyuncağı olur!
DUVARIN DİLİ: Bu sokaklar bizi elele görmeden güzelleşmiyecek!