
İnsanların en hayırlısı olan Peygamber Efendimiz (asm ) hayatının her safhasında bizlere örmek olmuştur. Yalnızca ibadetlerinde değil, sosyal hayatında, beşeri ilişkilerinde de bu husus geçerlidir.
Hz. Peygamber (asm), Allah Teâlâ’nın eşsiz lütuflarına mazhar olmasına rağmen mütevazı bir kul olmayı, Allah’ın kulu olarak anılmayı tercih etmiş ve bunu pek çok vesilelerle dile getirmiştir.
“Acemlerin birbirlerini ta’zim ederek ayağa kalktıkları gibi benim için ayağa kalkmayın. Çünkü ben kulun yediği gibi yemek yiyen, kulun oturduğu gibi oturan bir kulum.”
Buyurması, ondan bahsederken sahabelerin, “Merkebe binerdi, arkasına adam bindirirdi, yoksulları ziyaret ederdi, fakirlerin yanına otururdu, kölenin davetine icabet ederdi, sahabelerin arasında oturduklarında kimseyi rahatsız etmeden mecliste boş bulduğu yere otururlardı.” şeklinde ifadeler kullanması onun tevâzuuna işaret etmektedir.
Saadet Asrından
Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a.)’tan dedi ki: Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu:
“Zünnun (lakaplı Hz. Yunus -a.s.-)’ın balığın karnında iken yaptığı: «Lâ ilâhe illâ ente, sübhâneke, innî küntü mine’z-zâlimîn» «Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Şüphesiz ben zalimlerden oldum.» (Enbiya, 21/87) duasını herhangi bir müslüman kişi, herhangi bir şey hakkında yapacak olursa, mutlaka onun duası kabul olunur.” [Tirmizî]