
Normal bir insan hastalıklar güncesi tutmaz; ama doğumunuzdan şu yaşınıza kadar herhalde güncesi tutulacak sayıda doktor kapısı çalmışsınızdır.
Düşünsenize; başınız ağırdı, bademciğiniz şişti, grip oldunuz, menüsküsten şüphelendiniz, romatizmanız azdı, öksürük tuttu, ayağınızı burktunuz…
Allah beterinden saklasın!
Kim bilir kaç kez oldu bunlar?
Yılda ortalama kaç kez, bütün hayatınız boyunca toplam kaç kere?
Saymamışsınızdır tabii.
Sorun değil, dedim ya normal bir insan zaten böyle şeyleri saymaz.
Ama eminim ki çaldığınız o kapının ardında sizi karşılayan yüzleri hiç unutmamışsınızdır:
Çocuğunuza şakalar yapan o sempatik aile hekimi…
Ser verip sır vermeyen ve fakat bir yandan da ‘Kaygılanma’ diye size göz eden dahiliyeci…
Sizi en sıkıntılı anınızda güldürmeyi başaran diş hekimi…
‘Vay hocam, Ayhan Işık gibi çıkmışsın’ deyip röntgendeki korkunç kara deliği aydınlatan radyoloji uzmanı…
Ve dahası…
Öyleleri, birer dehadır.
Harika insanlardır onlar.
Çünkü sağlığınız yerindeyken sizi mutlu etmeyi, güldürmeyi belki herkes başarabilir. Halbuki hastayken, yoğun kaygı ve stres altında olduğunuz zaman, hele de sağlık sorununuz azıcık ciddi boyuttaysa, bunu başarmak dahiyane bir yetenek gerektirir.
***
Hayatıma girmiş müthiş doktorlar var:
Çocukluğumun kahramanı, şark hizmeti için uğradığı kasabamızı değiştirmiş sıradışı insan Ülkü Ulukılıç…
Benim öğretmenliğe başladığım, onun hekimliğe merhaba dediği 90’lı yılların başından beri, çeyrek asırdır dostluğumuzu hep geliştirerek sürdürdüğümüz müthiş sosyal analist Mustafa Kunt…
Alanya’da tanıştığım eğitim gönüllüsü harikulade çift Yasemin ve Erbaş Tercan…
Görkemli sükûnetiyle ve müthiş ilerigörüşlülüğüyle bana hep ilham veren Levent Baltacı…
Afrika ülkelerinde uzun zaman bulunmuş, idealist ve yürekli arkadaşım Özer Kasap…
Çarpıcı, bilge, sporsever kişiliğiyle Mehmet Naci Özmenoğlu…
Hem cömert dostluğuyla hem alçakgönüllülüğüyle kafamdaki ‘aydın insan’ imajını baştan sona değiştiren akademisyen, hekim, sanatçı Sait Eğrilmez ve eşi, tevazu anıtı sevgili Deniz Eğrilmez…
Doktor olmayı seçmiş öğrencilerim: Bilgecan, Kâmil, Melis, Ali Kemal, Zeki, Hüseyin…
Ve bu mesleği mükemmel icra eden, birbirinden değerli velilerim…
Onların hepsinin tek ortak yönü meslekleri değil. İyi insan olmakı, hepsinin esas ortak tarafı…
Yüreklerinde ve beyinlerinde magma gibi devinip duran o ‘iyi insan olma cevheri’, onları doğal olarak ‘etkileyici, sıcakkanlı, alçakgönüllü, bilgi aşığı, bununla birlikte dünya malına tapınmayan, yardımsever’ birer kahramana dönüştürüyor.
Allah beterinden saklasın ama sağlığınızı yitirip doktor kapısı çaldığınızda; ister devasa bir üniversite hastanesinde, ister lüks bir özel hastanede, ister ücra bir kasabanın derme çatma sağlık ocağında; çaldığınız o kapıyı açacak doktorun, bir önceki paragrafta betimlediğim gibi ‘içindeki insanı öldürmemiş’ biri olmasını istersiniz.
Ki sizi de kendisi gibi hayatta tutabilsin.
İşte bütün bunlardan ötürü, aileme vasiyetimdir:
Başıma sağlık-sıhhatle ilgili bir iş gelirse sakın ha bi’gözü karalık edip çareyi Amerika’da Çin’de aramayın!
Yukarıya not ettiğim isimlerin her biri çok güvenilir, deha düzeyinde mesleki bilgiye, kültüre, harikulade iletişim gücüne sahip hekimlerdir.
Dostlarım oldukları için böyle demiyorum; harbiden çok iyidirler.
İnsan gibi insandırlar.
O halde tıpkı Ata’mın dediği gibi: ‘Beni (de) Türk hekimlerine emanet ediniz’!
Şaka bir yana, ben doktorların iyilikleri ile tabiyetleri arasında bir ilişki olmadığını, olamayacağını düşünüyorum. İyi doktor olmak -tıpkı iyi öğretmen, iyi mühendis olmak gibi- herhangi bir ırka, bir dine mensup olmaktan veya belli bir dili konuşmaktan çok, o mesleğe uygun ruha, karaktere sahip olmakla ilgilidir. Yine o mesleği doğru biçimde icra etmeye yetecek eğitim, deneyim ve olanağa sahip olmakla da ilgili bir durumdur.
Bundandır ki İngiltere’de yaşayan çok başarılı İranlı doktorlar var…
Bundandır ki Amerika’da ünlü olmuş Mehmet Öz adında bir doktor var…
Bundandır ki nüfusunun %99’u Müslüman olan Afrika ülkesi Somali’de Müslüman gönüllü doktorlarla omuz omuza çalışan yüzlerce Hıristiyan doktor da var.
***
Diplomaları, ihtisasları, referansları, ettikleri meslek yemini bir yana, hastasıyla ve hasta yakınıyla empati kurmayı başarabilen, duygu ve vicdan sahibi bütün hekimlerimizin ‘14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyorum.
Eksik olmasınlar.
Hayatlarımızın daima başköşesindedir onlar.
Düşünsenize; başınız ağırdı, bademciğiniz şişti, grip oldunuz, menüsküsten şüphelendiniz, romatizmanız azdı, öksürük tuttu, ayağınızı burktunuz…
Allah beterinden saklasın!
Kim bilir kaç kez oldu bunlar?
Yılda ortalama kaç kez, bütün hayatınız boyunca toplam kaç kere?
Saymamışsınızdır tabii.
Sorun değil, dedim ya normal bir insan zaten böyle şeyleri saymaz.
Ama eminim ki çaldığınız o kapının ardında sizi karşılayan yüzleri hiç unutmamışsınızdır:
Çocuğunuza şakalar yapan o sempatik aile hekimi…
Ser verip sır vermeyen ve fakat bir yandan da ‘Kaygılanma’ diye size göz eden dahiliyeci…
Sizi en sıkıntılı anınızda güldürmeyi başaran diş hekimi…
‘Vay hocam, Ayhan Işık gibi çıkmışsın’ deyip röntgendeki korkunç kara deliği aydınlatan radyoloji uzmanı…
Ve dahası…
Öyleleri, birer dehadır.
Harika insanlardır onlar.
Çünkü sağlığınız yerindeyken sizi mutlu etmeyi, güldürmeyi belki herkes başarabilir. Halbuki hastayken, yoğun kaygı ve stres altında olduğunuz zaman, hele de sağlık sorununuz azıcık ciddi boyuttaysa, bunu başarmak dahiyane bir yetenek gerektirir.
***
Hayatıma girmiş müthiş doktorlar var:
Çocukluğumun kahramanı, şark hizmeti için uğradığı kasabamızı değiştirmiş sıradışı insan Ülkü Ulukılıç…
Benim öğretmenliğe başladığım, onun hekimliğe merhaba dediği 90’lı yılların başından beri, çeyrek asırdır dostluğumuzu hep geliştirerek sürdürdüğümüz müthiş sosyal analist Mustafa Kunt…
Alanya’da tanıştığım eğitim gönüllüsü harikulade çift Yasemin ve Erbaş Tercan…
Görkemli sükûnetiyle ve müthiş ilerigörüşlülüğüyle bana hep ilham veren Levent Baltacı…
Afrika ülkelerinde uzun zaman bulunmuş, idealist ve yürekli arkadaşım Özer Kasap…
Çarpıcı, bilge, sporsever kişiliğiyle Mehmet Naci Özmenoğlu…
Hem cömert dostluğuyla hem alçakgönüllülüğüyle kafamdaki ‘aydın insan’ imajını baştan sona değiştiren akademisyen, hekim, sanatçı Sait Eğrilmez ve eşi, tevazu anıtı sevgili Deniz Eğrilmez…
Doktor olmayı seçmiş öğrencilerim: Bilgecan, Kâmil, Melis, Ali Kemal, Zeki, Hüseyin…
Ve bu mesleği mükemmel icra eden, birbirinden değerli velilerim…
Onların hepsinin tek ortak yönü meslekleri değil. İyi insan olmakı, hepsinin esas ortak tarafı…
Yüreklerinde ve beyinlerinde magma gibi devinip duran o ‘iyi insan olma cevheri’, onları doğal olarak ‘etkileyici, sıcakkanlı, alçakgönüllü, bilgi aşığı, bununla birlikte dünya malına tapınmayan, yardımsever’ birer kahramana dönüştürüyor.
Allah beterinden saklasın ama sağlığınızı yitirip doktor kapısı çaldığınızda; ister devasa bir üniversite hastanesinde, ister lüks bir özel hastanede, ister ücra bir kasabanın derme çatma sağlık ocağında; çaldığınız o kapıyı açacak doktorun, bir önceki paragrafta betimlediğim gibi ‘içindeki insanı öldürmemiş’ biri olmasını istersiniz.
Ki sizi de kendisi gibi hayatta tutabilsin.
İşte bütün bunlardan ötürü, aileme vasiyetimdir:
Başıma sağlık-sıhhatle ilgili bir iş gelirse sakın ha bi’gözü karalık edip çareyi Amerika’da Çin’de aramayın!
Yukarıya not ettiğim isimlerin her biri çok güvenilir, deha düzeyinde mesleki bilgiye, kültüre, harikulade iletişim gücüne sahip hekimlerdir.
Dostlarım oldukları için böyle demiyorum; harbiden çok iyidirler.
İnsan gibi insandırlar.
O halde tıpkı Ata’mın dediği gibi: ‘Beni (de) Türk hekimlerine emanet ediniz’!
Şaka bir yana, ben doktorların iyilikleri ile tabiyetleri arasında bir ilişki olmadığını, olamayacağını düşünüyorum. İyi doktor olmak -tıpkı iyi öğretmen, iyi mühendis olmak gibi- herhangi bir ırka, bir dine mensup olmaktan veya belli bir dili konuşmaktan çok, o mesleğe uygun ruha, karaktere sahip olmakla ilgilidir. Yine o mesleği doğru biçimde icra etmeye yetecek eğitim, deneyim ve olanağa sahip olmakla da ilgili bir durumdur.
Bundandır ki İngiltere’de yaşayan çok başarılı İranlı doktorlar var…
Bundandır ki Amerika’da ünlü olmuş Mehmet Öz adında bir doktor var…
Bundandır ki nüfusunun %99’u Müslüman olan Afrika ülkesi Somali’de Müslüman gönüllü doktorlarla omuz omuza çalışan yüzlerce Hıristiyan doktor da var.
***
Diplomaları, ihtisasları, referansları, ettikleri meslek yemini bir yana, hastasıyla ve hasta yakınıyla empati kurmayı başarabilen, duygu ve vicdan sahibi bütün hekimlerimizin ‘14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyorum.
Eksik olmasınlar.
Hayatlarımızın daima başköşesindedir onlar.