
Öğrenim yolculuklarına tanıklık ettiğim çocukların bir kısmı Ankara’da, Bilkent Laboratory and International School’un (BLIS) geçtiğimiz hafta düzenlediği JMUNESCO (Model Birleşmiş Milletler) konferansına katıldılar.
Başka bir grup çocuğumuz da birkaç hafta sonra ev sahipliğini TED Kayseri Koleji’nin yapacağı MUN konferansı için hazırlık yapıyor. Sırada başka konferanslar da var. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de…
Bu harikulade kültürel trafiğin yaşandığı okul, kendi yerleşkesinde bu yıl 6’ncısı gerçekleşen TMUF (TED Mersin Koleji Ulusal Forumu-2020) için Milli Eğitim Bakanlığı onayıyla, 9 farklı okulun inanılmaz derecede zeki, atılgan, yaratıcı, üretken, çalışkan çocuklarını ağırladı. Onların çalışkanlığının ölçüsü, sadece e-okula işlenen notları değil, gerçek dünya ve dünyanın gerçek sorunları için geliştirdikleri yaklaşımlar ve çözümler de ayrı ve çok daha yaşama dönük ölçüler...
Şubat ile martı buluşturan üç gün boyunca ‘Eğitim, çevre, sağlık, spor, kültür, kadın hakları, ekonomi ve hayvan hakları’ konu başlıkları üzerine çalışan 8 farklı komitenin geliştirdiği birbirinden değerli tezler açıklandı Mersin’de…
Diyeceksiniz ki ‘Bunun bizimle (mesela Erzurum’daki ya da Ağrı’daki, Van’daki herhangi bir gazete okuruyla) ilgisi ne?’
Ve yine belki diyeceksiniz ki ‘Millet Suriye’deki çatışmalara, Rusya ile görüşmelere vs. odaklanmışken önemsenecek bir gündem ayrıntısı mı bu?’
Hah, işte benim asıl söylemek istediğim de bu iki muhtemel soruyla ilgili…
Bu ‘muhtemel’ fakat bana göre ‘muazzam doğurgan’ iki soruyu yanıtlamaya sondan başlayalım:
‘Millet Suriye’deki çatışmalara, Rusya ile görüşmelere vs. odaklanmışken önemsenecek bir gündem ayrıntısı mı bu?’
-Elbette çok önemsememiz gereken bir gündem ayrıntısıdır bu!
Çünkü; hatırası önünde eğildiğimiz aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin, kahraman vatan evlatlarının ve hepimizin daimi gündemi, ‘ülkemizi her gün bir önceki durumundan ileriye götürmektir’. Bu uğurda var olan sorunlara objektif yaklaşmak ve bilimsel, akılcı, ulusal çıkarlarımıza uygun, sürdürülebilir fikirler, çareler, çözümler, yollar, yöntemler üretmek herkesin sorumluluğu…
Az evvel sadece birkaçını andığım o konferanslar, hiç kuşkusuz ülkemizin gereksinim duyduğu akılcı ve sürdürülebilir çözüm arayışlarına hizmet eder.
Ar-Ge, inovasyon, yenileşim; ne derseniz deyin…
Bunlar, çocuklarımızı ve gençlerimizi farkındalığa, yüksek sorumluluk bilincine, ulusun kaderine ortak olmaya sevk eder.
Onları liderleştirir ve evrensel boyutta da hayata ortak eder.
Üretime ortak eder…
Hayatta var olan sorunlara ve çözüm arayışlarına…
***
Diğer soru: ‘Bunun bizimle ilgisi ne? Bu arayışın, mesela Erzurum’daki ya da Van’daki bir gazete okuruyla bir ilgisi var mı gerçekten?’
-Var, elbette var!
Uzakta bir yerde gerçekleşiyor olsa da bu etkinliklerin bizimle öyle dolaylı molaylı da değil, doğrudan doğruya ilgisi var!
Hem de çok yakından ilgisi var.
Ama biz ‘hayat memat meselesi’ düzeyindeki o derin ve mutlak ilginin, daha doğrusu ‘birincil-acil ihtiyacın’ belki tam olarak farkında değilizdir!
Böylesi etkinlikler, tam da Milli Eğitim Bakanı Sayın Prof.Dr. Ziya Selçuk’un hemen her platformda, her fırsatta altını özenle çizdiği gibi; ‘duvarlar arasına sıkıştırılmış, gerçek hayattan kopuk derslerin, kuru teorilerin ve geleceğe yönelik hiçbir şey ifade etmeyen işlevsiz karnelerin panzehiridir’.
Eğitimin gerçek hedefi, çocuklarımızı o noktaya, sosyal-toplumsal sorumluluk bilincine taşımaktır.
Ve yine böylesi etkinlikler; okulu duvarların dışına, öğrencileri dünya sorunlarına, sorunları da çözümlere eriştiriyor.
Bu yaklaşım, kitaplara sıkışıp kalmış bir ‘teoriyi’ değil, bizzat saf pratiği ifade ediyor.
Henüz saatler önce, öyle kulaktan dolma değil, bizzat salonda bulunarak, izleyici koltuğuna oturarak tanık olduğum etkinlikler…
Yüreğimi heyecandan patlama noktasına getiren yenilikçi çalışmalar…
Öte yandan Türk milletini yakıp kavuran acıları dindirmeye maalesef yetmese de -ki elbette hiçbir şey dindiremez o acıyı- yine de o acıların gerçek nedenlerini ortadan kaldırmaya adanmış; bölgemize ve dünyaya daha fazla bilgiyi, daha fazla teknolojiyi, daha fazla kültürü, daha fazla barışı üretip ihraç etmeye yönelik; Türkiye’nin çok daha güçlü, çok daha etkili, çok daha müreffeh bir ülke olması için, bu büyük amaç uğruna gerçekleştirilen etkinlikler bunlar.
Dedim ya tam da ‘Ziya Hocamızın’ tarif ettiği gibi…
Bu sadece birkaç akademisyenin ve bir Bakan’ın fikri ve tarifi mi?
Değil !..
Mersin’de, TED Mersin Koleji’nin 6’ncı Ulusal Forum’unda tanıştığım veya yıllar sonra yeniden karşılaştığım birbirinden değerli eğitimciler de böyle düşünüyorlar:
Afyon’dan Semih hocam, Samsun’dan Esra hocam, Gaziantep’ten Eyüp, Sinan ve Şeyda hocalarım, Konya’dan Gani hocam, Tarsus’tan Özlem hocam, Hatay’dan Mesrure hocam da böyle düşünüyor.
Aslında memleket sevdalısı, idealist; çocuklarını birer lidere, Türkiye’yi de geleceğin lider ülkesine dönüştürmeyi hayal eden bütün öğretmenler böyle düşünüyorlar.
İşte bu, Erzurum’daki ya da Ağrı’daki, Van’daki herhangi bir gazete okurunu da hepimizi de çok yakından ilgilendirir.
İlgilendirdiği kadar da mutlu eder ya da etmeli diye düşünüyorum.
Başka bir grup çocuğumuz da birkaç hafta sonra ev sahipliğini TED Kayseri Koleji’nin yapacağı MUN konferansı için hazırlık yapıyor. Sırada başka konferanslar da var. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de…
Bu harikulade kültürel trafiğin yaşandığı okul, kendi yerleşkesinde bu yıl 6’ncısı gerçekleşen TMUF (TED Mersin Koleji Ulusal Forumu-2020) için Milli Eğitim Bakanlığı onayıyla, 9 farklı okulun inanılmaz derecede zeki, atılgan, yaratıcı, üretken, çalışkan çocuklarını ağırladı. Onların çalışkanlığının ölçüsü, sadece e-okula işlenen notları değil, gerçek dünya ve dünyanın gerçek sorunları için geliştirdikleri yaklaşımlar ve çözümler de ayrı ve çok daha yaşama dönük ölçüler...
Şubat ile martı buluşturan üç gün boyunca ‘Eğitim, çevre, sağlık, spor, kültür, kadın hakları, ekonomi ve hayvan hakları’ konu başlıkları üzerine çalışan 8 farklı komitenin geliştirdiği birbirinden değerli tezler açıklandı Mersin’de…
Diyeceksiniz ki ‘Bunun bizimle (mesela Erzurum’daki ya da Ağrı’daki, Van’daki herhangi bir gazete okuruyla) ilgisi ne?’
Ve yine belki diyeceksiniz ki ‘Millet Suriye’deki çatışmalara, Rusya ile görüşmelere vs. odaklanmışken önemsenecek bir gündem ayrıntısı mı bu?’
Hah, işte benim asıl söylemek istediğim de bu iki muhtemel soruyla ilgili…
Bu ‘muhtemel’ fakat bana göre ‘muazzam doğurgan’ iki soruyu yanıtlamaya sondan başlayalım:
‘Millet Suriye’deki çatışmalara, Rusya ile görüşmelere vs. odaklanmışken önemsenecek bir gündem ayrıntısı mı bu?’
-Elbette çok önemsememiz gereken bir gündem ayrıntısıdır bu!
Çünkü; hatırası önünde eğildiğimiz aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin, kahraman vatan evlatlarının ve hepimizin daimi gündemi, ‘ülkemizi her gün bir önceki durumundan ileriye götürmektir’. Bu uğurda var olan sorunlara objektif yaklaşmak ve bilimsel, akılcı, ulusal çıkarlarımıza uygun, sürdürülebilir fikirler, çareler, çözümler, yollar, yöntemler üretmek herkesin sorumluluğu…
Az evvel sadece birkaçını andığım o konferanslar, hiç kuşkusuz ülkemizin gereksinim duyduğu akılcı ve sürdürülebilir çözüm arayışlarına hizmet eder.
Ar-Ge, inovasyon, yenileşim; ne derseniz deyin…
Bunlar, çocuklarımızı ve gençlerimizi farkındalığa, yüksek sorumluluk bilincine, ulusun kaderine ortak olmaya sevk eder.
Onları liderleştirir ve evrensel boyutta da hayata ortak eder.
Üretime ortak eder…
Hayatta var olan sorunlara ve çözüm arayışlarına…
***
Diğer soru: ‘Bunun bizimle ilgisi ne? Bu arayışın, mesela Erzurum’daki ya da Van’daki bir gazete okuruyla bir ilgisi var mı gerçekten?’
-Var, elbette var!
Uzakta bir yerde gerçekleşiyor olsa da bu etkinliklerin bizimle öyle dolaylı molaylı da değil, doğrudan doğruya ilgisi var!
Hem de çok yakından ilgisi var.
Ama biz ‘hayat memat meselesi’ düzeyindeki o derin ve mutlak ilginin, daha doğrusu ‘birincil-acil ihtiyacın’ belki tam olarak farkında değilizdir!
Böylesi etkinlikler, tam da Milli Eğitim Bakanı Sayın Prof.Dr. Ziya Selçuk’un hemen her platformda, her fırsatta altını özenle çizdiği gibi; ‘duvarlar arasına sıkıştırılmış, gerçek hayattan kopuk derslerin, kuru teorilerin ve geleceğe yönelik hiçbir şey ifade etmeyen işlevsiz karnelerin panzehiridir’.
Eğitimin gerçek hedefi, çocuklarımızı o noktaya, sosyal-toplumsal sorumluluk bilincine taşımaktır.
Ve yine böylesi etkinlikler; okulu duvarların dışına, öğrencileri dünya sorunlarına, sorunları da çözümlere eriştiriyor.
Bu yaklaşım, kitaplara sıkışıp kalmış bir ‘teoriyi’ değil, bizzat saf pratiği ifade ediyor.
Henüz saatler önce, öyle kulaktan dolma değil, bizzat salonda bulunarak, izleyici koltuğuna oturarak tanık olduğum etkinlikler…
Yüreğimi heyecandan patlama noktasına getiren yenilikçi çalışmalar…
Öte yandan Türk milletini yakıp kavuran acıları dindirmeye maalesef yetmese de -ki elbette hiçbir şey dindiremez o acıyı- yine de o acıların gerçek nedenlerini ortadan kaldırmaya adanmış; bölgemize ve dünyaya daha fazla bilgiyi, daha fazla teknolojiyi, daha fazla kültürü, daha fazla barışı üretip ihraç etmeye yönelik; Türkiye’nin çok daha güçlü, çok daha etkili, çok daha müreffeh bir ülke olması için, bu büyük amaç uğruna gerçekleştirilen etkinlikler bunlar.
Dedim ya tam da ‘Ziya Hocamızın’ tarif ettiği gibi…
Bu sadece birkaç akademisyenin ve bir Bakan’ın fikri ve tarifi mi?
Değil !..
Mersin’de, TED Mersin Koleji’nin 6’ncı Ulusal Forum’unda tanıştığım veya yıllar sonra yeniden karşılaştığım birbirinden değerli eğitimciler de böyle düşünüyorlar:
Afyon’dan Semih hocam, Samsun’dan Esra hocam, Gaziantep’ten Eyüp, Sinan ve Şeyda hocalarım, Konya’dan Gani hocam, Tarsus’tan Özlem hocam, Hatay’dan Mesrure hocam da böyle düşünüyor.
Aslında memleket sevdalısı, idealist; çocuklarını birer lidere, Türkiye’yi de geleceğin lider ülkesine dönüştürmeyi hayal eden bütün öğretmenler böyle düşünüyorlar.
İşte bu, Erzurum’daki ya da Ağrı’daki, Van’daki herhangi bir gazete okurunu da hepimizi de çok yakından ilgilendirir.
İlgilendirdiği kadar da mutlu eder ya da etmeli diye düşünüyorum.