Yazıda başlık ayrı bir ihtisas konusudur. Kelime oyunlu, şarkılı-türkülü gibi 9 ayrı başlık çeşidi vardır ve ‘yakıştırma’ türüne giren biri de bu benimkidir. Belki anlatacağım konu ile alakalandırmayanınız olur ama ben bu başlığı koydum, dilerim mazur görürsünüz artık. Herşeyden önce yazının içeriği bana aitse başlığı da canımın istediği gibi atma özgürlüğüm olmalıdır diye düşünüyorum.. Her neyse..
***
Konya maçının değerlendirmesini yaptığımda da dedim. Dünkü PUSULA’da var. BB Erzurumspor’un şu an itibariyle karşı karşıya kaldığı en önemli sorun ne oyuncu ne de teknik kadro sorunu! Bizzatihi kurumsal yapısı ve kimliği! Şimdi Büyükşehir Belediyesi yöneticileri alınmasın ama belediyenin takımı hüviyeti illa ki bugün olmasa da yarın dert olur gibi geliyor. Kaldı ki daha dakika bir gol bir oldu! Konya maçının orta hakemi Suat Aslanboğa’nın tavrı daha ilk maçta bunun böyle olacağını ortaya koymuşsa da yarın o durum katlanarak devam edecektir diye düşünüyorum. ‘’Nasıl olsa bir belediye takımı. Bir belediye bir takımı ne kadar koruyabilir, kollayabilir ki?’’ düşüncesi yerleşirse olan bu takımın puan ve puanlarına olur! Allah korusun, bu da elbette ki BB Erzurumspor’un sonu olur!
***
Bir diğer sorun şu sponsorluk sorunudur. Gerçi bugün süper ligde de bir çok kulübün sorunlarından biridir ama bu sorun BB Erzurumspor’da konuşmuyor, adeta bağırıyor! Henüz bir forma reklamı bile alınmamış olması önüne çıkan afilli-kallavi markalarla donatılmış formaları giyen rakip oyuncuların karşısında bir defa ‘ezik’ duruma gelir. Sadece Federasyondan gelen para ve seyirci hasılatıyla bir yere kadar gider ki sadece yazık değil çok yazık edilmiş olunur. Lig devam ederken bir kafa da buna yorulmalı ve bu iş bir şekilde halledilmeli. Aksi taktirde atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur, bize de geçmiş olsun olur!
***
Yoksa rüştünü ispat etmiş olan, en az birkaç yıl mukaveleye imza atmasını istediğim Mehmet Altıparmak ve talebelerinde çok sorun yok. Sorun işte bu sorun. O kahredesi yalnızlık hissi sorunu. Bu arada meraktan soruyorum. Yazıyı okuduktan sonra halen daha başlığa homurdananınız var mı?
NOT: Şu santrafor işi iş işten geçmeden savsaklanmamalı, halledilmesi gereken bir mini sorun daha orta yerde duruyor. Leo ve Lokman gibi 2 savunma oyuncusunun gol atması onların diğer maçlarda da atacağı anlamına gelmemeli! Onlar da bir yere kadar!
--
Helalı hoş olsun hocam!
Yakutiye’de 2 yıl müftülük de yapmıştı Dr.İhsan İlhan. 6 yıldır Ankara Keçiören Müftüsüydü. Tayini çıkan Erzurumlu bu doktoralı müftü bundan böyle Alanya Müftüsü olarak görev yapacak. Üst makamlar hizmeti görmüş ve de taltif etmiş olacak ki oraya tayini oldu. Bir Müftünün hem de 6 yıl görev yaptığı bir yerde bu kadar sevilip tutulduğuna ilk defa şahit oluyorum.. O sevgiyi bizzat Keçiören’de gördüm. Doğrusu bir Erzurumlu olarak da Dr.İhsan İlhan ile gurur duydum. Burada tek tek anlatmama gerek yok. Keçiören’de çok hayırlı hizmetleri olmuş müftümüzün. Keçiörenliler ile vedalaştığı gün ben de o gün arkadaşım Hikmet Eren ile oradaydım. Geçtiğimiz Cuma günü vaaz verdiği Mustafa Asım Köksal camiinde kurban hadisesini öyle güzel anlattı ki, saatlerce konuşsun istedik. Böylesine hassas bir konu bu kadar mı sade ve güzel anlatılır. Bayıldım. Bu arada aynı müftümüz vaazının sonunda çoğunu yakından tanıdığı cemaatten helallık istedi. O kadar ortam samimiydi ki aynı cemaat de Cuma namazı öncesinde son kez karşılarına çıkan müftümüze hep bir ağızdan helal olsun dedi, haklarını helal ettiler. Çok gurur duydum, çok.. Çiçeği burnundaki yeni il müftümüze yeni yerinde de başarılar, güzel hizmetler vermesini diliyorum.
--
Olmayan duaya amin deyip duruyorum!
Salı günleri yayınlanan Cıfıt Çarşısı, önümüzdeki hafta yok. Çünkü bayram! Bayram dedim de aklıma geldi, bayram tamam, bayram da, Erzurum Büyükşehir mi? Bence Büyükşehir ama çok değil! Büyükşehir olsak bu şehirde bayramda da lokantalar, pastaneler filan açık olur. Kaç bayramdır yakından biliyorum. Çoğu afilli lokanta ve pastaneler bayramları açmıyor. Bayram kaç günse onlar da o kadar gün kapalı! İnanamıyorum. Daha bayramda fırınların yüzde 99’unun kapalı olduğunu söylemiyorum bile! Herhalde diyorum Türkiye’de arife gününden çuvallara eve ekmek alınan tek il Erzurum! Dikkat edin Büyükşehir demiyorum. Çünkü Büyükşehirde öyle şey olmaz. Olsa olsa illerde olur. Bayram süresince bayat ekmeğin yenildiği tek şehrin Erzurum olduğunu söylediğimde en yakın arkadaşlarım bile ters ters bakıyor bana. O işyerlerini bayram boyunca kapalı tutan işyeri sahipleri gibi onlar da ‘’Çalışanın bayram yapmaya hakkı yok mu?’’ mazeretinin arkasına saklanıyor. Ters ters bakmakla kalmıyor, en yakındakilerim bile kızıyor, öyle düşündüğüm için. Sanki abartıyorum gibi. Sanki yalan söylüyorum gibi. 2026 kış olimpiyatlarına aday olan, her yıl yaz ve kış turizmi için yüzlerce yerli ve yabancının geldiği bir ilde bayramda bir çok yerin açık olmaması bu şehire yakışmıyor. En çok da zaten o mazerete uyuz oluyorum. Hizmet sektörü fedakarlık ister. Bir şehrin gelişmişliği hizmet sektörünün hizmet kalibre ve kalitesiyle alakalıdır. Bir yabancı düşünün, şehirde çorba içecek yer bulamıyor. Daha geçen Ramazan bayramının ikinci gününde hem de Bölge Eğitim Hastanesi’nin civarında çorbacı açık olur diye düşünüp dağdaki oteline geri gelen yerli turistlerle karşılaştım. Çoğu o bahsettiğim bayramları kapalı lokanta, pastane ve fırınların sahiplerini her defasında şahsen uyarmama rağmen, bir netice almış da değilim. Adım Reşit, ben söylüyor ben işitiyorum! Olmayan duaya amin diyor, duruyorum. O yüzden de en azından Erzurum’u ben bayramları Büyükşehir görmüyorum. Zorla değil, göremiyorum!
--
O fotoğraf hoş değil!
Ülke genelinde olduğu gibi Erzurum’da da çok sayıda bekçi alımı yapıldı ve bu sayede özellikle geceleri hırsızlık olaylarından önemli azalma oldu. İçişleri Bakanlığınca yeniden devreye sokulan mahalle ve çarşı bekçisi uygulaması sayesinde ülke genelinde hırsızlık olaylarında yüzde 20’lik bir azalma olduğu belirtiliyor ki, bu oran önemli bir oran. Bildiğim kadarıyla bu bekçilerin büyük bir bölümü de eğitimli gençlerden oluyor. Zaman zaman görüşüp sohbet ettiklerim de oluyor, son derece saygılı ve kibarlar. Ne var ki bu yeni emniyet mensuplarımızın bir zaafı var, ona değinmeden geçemeyeceğim. Bir çoğu görevdeyken ve de yaya halinde devriye gezerken ellerinden telefon düşmüyor. Ne zaman görsem ya ikisi ya da biri kesinlikle telefonuyla meşgul! Doğrusu günümüzde çoğu kişi telefonla bu kadar haşır neşir ama görevli bekçilerimizin hem de devriye anında bu fotoğrafı vermesini doğru bulmuyorum. Son zamanlarda ne görsem o görüntüler. Ve o tür görüntüleri gördükçe de ‘’Acaba o eski mahalle bekçilerimiz ne yapıyordu? O zamanlar cep telefonları da yoktu, boş zamanlarında ne ile meşgul oluyordu?’’ diye sormaktan da kendimi alamıyorum. Yetkililer bu mahalle ve cadde bekçilerini bu konuda bir uyarsa iyi olur diye düşünüyorum..
--
Sen ne güzel abiydin Muhsin abi!
BBP’nin Genel Başkanı olarak her Erzurum’a geldiğinde genelde ben takip ederdim Muhsin Yazıcıoğlu’nu. Onu en son görmem ve konuşmam 90’lı yılların sonundaydı. Bugün bir marketin faaliyet gösterdiği Atatürk Üniversitesi kampüsündeki Atakonağı’nda bir ikindi vakti öğlen yemeği için biraradaydık. Öğlen derken ikindide yenilen bir öğlen yemeğiydi. Yanımızda dönemin İl Başkanı Emrullah Önalan ile Merkez İlçe Başkanı Cevat Özer de vardı. Her ikisi de Yazıcıoğlu’nun gerçek dostlarındandı. Rahmetli seçim gezisini tamamlamış, apar-topar yemeğini burada yiyip, karayoluyla Ankara’ya gidecekti. Erzurum gezilerinde hep karşılaştığımız için de İHA muhabiri olarak beni ismen bilir ve tanırdı. Aramızda biraz da Cevat Özer’in sayesinde güzel bir samimiyet oluşmuştu. Dün gibi hatırlıyorum. Ona o gün o yemekte ‘’Yahu ağabey, seni seviyoruz ama oy’a geldi de mi vermiyoruz. Bu ne iştir?’’ diye takıldım! O da ‘’Bu da benim kaderim olsa gerek! Sadece sen değil, bir Türkiye öyle!’’ cevabını vermiş, sanki ‘’O ayıp da size yeter’’ der gibiydi. Bu diyalog karşısında masamızda bulunan herkes kahkaha atmıştı. Yazıcıoğlu ile son görüşmem o görüşmeydi. 29 Mart 2009’da bir helikopter kazası sonucu hayatını kaybetmiş, tüm ülkeyi yasa boğmuş, yüreğimizi yakmıştı. Her Ankara’ya gittiğimde çok niyetlenirdim ama bir türlü de yapamıyordum. Sonunda Kızak Federasyonunun seçimi için geçen hafta sonunda gittiğim başkentte Yazıcıoğlu’nu kabri başında ziyaret ettim. EKO AVRASYA Derneği Başkanı hemşehrim ve arkadaşım Hikmet Eren’in sayesinde Tacettin Dergahındaki mezarını ziyaret ettik ve Fatiha okudum. Nurlar içerisinde yatsın. Gün içinde onca ziyaretçiye rağmen kendisi gibi mezarı da son derece temizdi. Tanıdığım güzel ağabeylerden biriydi o. Rabbim rahmetini esirgemez inşallah çileli ağabeyime…
--
Anna sporcularıyla geliyor..
Sürat Pateni Milli takım başantrenörlüğü için prensip anlaşmasına varılan Polonya Milli takım antrenörü Anna Lukanova, bayram ertesi Erzurum’da.. 28 Ağustos tarihinde Erzurum’da yapılacak olan Sürat Pateni (Short Track) Milli takım aday kadrosu kampı ile görevine başlayacak olan Anna Lukanova, çeşitli yai gruplarındaki Polonyalı 8 sporcusuyla geliyor. 15 gün sürecek olan kampta her iki ülkenin takımını çalıştıracak olan Anna, çalışma proğramını da Buz Pateni Federasyonu’na sundu. 2 ülke sporcularının ortak kampı sonrasında milli takıma seçilecek olan sporcular Eylül ayında yapılacak olan Avrupa yarışlarına katılacaklar..
---
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an. Bozmadım! (Özdemir Asaf)
DUVARIN DİLİ : Naber lan ziyan olduğum!
---
***
Konya maçının değerlendirmesini yaptığımda da dedim. Dünkü PUSULA’da var. BB Erzurumspor’un şu an itibariyle karşı karşıya kaldığı en önemli sorun ne oyuncu ne de teknik kadro sorunu! Bizzatihi kurumsal yapısı ve kimliği! Şimdi Büyükşehir Belediyesi yöneticileri alınmasın ama belediyenin takımı hüviyeti illa ki bugün olmasa da yarın dert olur gibi geliyor. Kaldı ki daha dakika bir gol bir oldu! Konya maçının orta hakemi Suat Aslanboğa’nın tavrı daha ilk maçta bunun böyle olacağını ortaya koymuşsa da yarın o durum katlanarak devam edecektir diye düşünüyorum. ‘’Nasıl olsa bir belediye takımı. Bir belediye bir takımı ne kadar koruyabilir, kollayabilir ki?’’ düşüncesi yerleşirse olan bu takımın puan ve puanlarına olur! Allah korusun, bu da elbette ki BB Erzurumspor’un sonu olur!
***
Bir diğer sorun şu sponsorluk sorunudur. Gerçi bugün süper ligde de bir çok kulübün sorunlarından biridir ama bu sorun BB Erzurumspor’da konuşmuyor, adeta bağırıyor! Henüz bir forma reklamı bile alınmamış olması önüne çıkan afilli-kallavi markalarla donatılmış formaları giyen rakip oyuncuların karşısında bir defa ‘ezik’ duruma gelir. Sadece Federasyondan gelen para ve seyirci hasılatıyla bir yere kadar gider ki sadece yazık değil çok yazık edilmiş olunur. Lig devam ederken bir kafa da buna yorulmalı ve bu iş bir şekilde halledilmeli. Aksi taktirde atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur, bize de geçmiş olsun olur!
***
Yoksa rüştünü ispat etmiş olan, en az birkaç yıl mukaveleye imza atmasını istediğim Mehmet Altıparmak ve talebelerinde çok sorun yok. Sorun işte bu sorun. O kahredesi yalnızlık hissi sorunu. Bu arada meraktan soruyorum. Yazıyı okuduktan sonra halen daha başlığa homurdananınız var mı?
NOT: Şu santrafor işi iş işten geçmeden savsaklanmamalı, halledilmesi gereken bir mini sorun daha orta yerde duruyor. Leo ve Lokman gibi 2 savunma oyuncusunun gol atması onların diğer maçlarda da atacağı anlamına gelmemeli! Onlar da bir yere kadar!
--
Helalı hoş olsun hocam!
Yakutiye’de 2 yıl müftülük de yapmıştı Dr.İhsan İlhan. 6 yıldır Ankara Keçiören Müftüsüydü. Tayini çıkan Erzurumlu bu doktoralı müftü bundan böyle Alanya Müftüsü olarak görev yapacak. Üst makamlar hizmeti görmüş ve de taltif etmiş olacak ki oraya tayini oldu. Bir Müftünün hem de 6 yıl görev yaptığı bir yerde bu kadar sevilip tutulduğuna ilk defa şahit oluyorum.. O sevgiyi bizzat Keçiören’de gördüm. Doğrusu bir Erzurumlu olarak da Dr.İhsan İlhan ile gurur duydum. Burada tek tek anlatmama gerek yok. Keçiören’de çok hayırlı hizmetleri olmuş müftümüzün. Keçiörenliler ile vedalaştığı gün ben de o gün arkadaşım Hikmet Eren ile oradaydım. Geçtiğimiz Cuma günü vaaz verdiği Mustafa Asım Köksal camiinde kurban hadisesini öyle güzel anlattı ki, saatlerce konuşsun istedik. Böylesine hassas bir konu bu kadar mı sade ve güzel anlatılır. Bayıldım. Bu arada aynı müftümüz vaazının sonunda çoğunu yakından tanıdığı cemaatten helallık istedi. O kadar ortam samimiydi ki aynı cemaat de Cuma namazı öncesinde son kez karşılarına çıkan müftümüze hep bir ağızdan helal olsun dedi, haklarını helal ettiler. Çok gurur duydum, çok.. Çiçeği burnundaki yeni il müftümüze yeni yerinde de başarılar, güzel hizmetler vermesini diliyorum.
--
Olmayan duaya amin deyip duruyorum!
Salı günleri yayınlanan Cıfıt Çarşısı, önümüzdeki hafta yok. Çünkü bayram! Bayram dedim de aklıma geldi, bayram tamam, bayram da, Erzurum Büyükşehir mi? Bence Büyükşehir ama çok değil! Büyükşehir olsak bu şehirde bayramda da lokantalar, pastaneler filan açık olur. Kaç bayramdır yakından biliyorum. Çoğu afilli lokanta ve pastaneler bayramları açmıyor. Bayram kaç günse onlar da o kadar gün kapalı! İnanamıyorum. Daha bayramda fırınların yüzde 99’unun kapalı olduğunu söylemiyorum bile! Herhalde diyorum Türkiye’de arife gününden çuvallara eve ekmek alınan tek il Erzurum! Dikkat edin Büyükşehir demiyorum. Çünkü Büyükşehirde öyle şey olmaz. Olsa olsa illerde olur. Bayram süresince bayat ekmeğin yenildiği tek şehrin Erzurum olduğunu söylediğimde en yakın arkadaşlarım bile ters ters bakıyor bana. O işyerlerini bayram boyunca kapalı tutan işyeri sahipleri gibi onlar da ‘’Çalışanın bayram yapmaya hakkı yok mu?’’ mazeretinin arkasına saklanıyor. Ters ters bakmakla kalmıyor, en yakındakilerim bile kızıyor, öyle düşündüğüm için. Sanki abartıyorum gibi. Sanki yalan söylüyorum gibi. 2026 kış olimpiyatlarına aday olan, her yıl yaz ve kış turizmi için yüzlerce yerli ve yabancının geldiği bir ilde bayramda bir çok yerin açık olmaması bu şehire yakışmıyor. En çok da zaten o mazerete uyuz oluyorum. Hizmet sektörü fedakarlık ister. Bir şehrin gelişmişliği hizmet sektörünün hizmet kalibre ve kalitesiyle alakalıdır. Bir yabancı düşünün, şehirde çorba içecek yer bulamıyor. Daha geçen Ramazan bayramının ikinci gününde hem de Bölge Eğitim Hastanesi’nin civarında çorbacı açık olur diye düşünüp dağdaki oteline geri gelen yerli turistlerle karşılaştım. Çoğu o bahsettiğim bayramları kapalı lokanta, pastane ve fırınların sahiplerini her defasında şahsen uyarmama rağmen, bir netice almış da değilim. Adım Reşit, ben söylüyor ben işitiyorum! Olmayan duaya amin diyor, duruyorum. O yüzden de en azından Erzurum’u ben bayramları Büyükşehir görmüyorum. Zorla değil, göremiyorum!
--
O fotoğraf hoş değil!
Ülke genelinde olduğu gibi Erzurum’da da çok sayıda bekçi alımı yapıldı ve bu sayede özellikle geceleri hırsızlık olaylarından önemli azalma oldu. İçişleri Bakanlığınca yeniden devreye sokulan mahalle ve çarşı bekçisi uygulaması sayesinde ülke genelinde hırsızlık olaylarında yüzde 20’lik bir azalma olduğu belirtiliyor ki, bu oran önemli bir oran. Bildiğim kadarıyla bu bekçilerin büyük bir bölümü de eğitimli gençlerden oluyor. Zaman zaman görüşüp sohbet ettiklerim de oluyor, son derece saygılı ve kibarlar. Ne var ki bu yeni emniyet mensuplarımızın bir zaafı var, ona değinmeden geçemeyeceğim. Bir çoğu görevdeyken ve de yaya halinde devriye gezerken ellerinden telefon düşmüyor. Ne zaman görsem ya ikisi ya da biri kesinlikle telefonuyla meşgul! Doğrusu günümüzde çoğu kişi telefonla bu kadar haşır neşir ama görevli bekçilerimizin hem de devriye anında bu fotoğrafı vermesini doğru bulmuyorum. Son zamanlarda ne görsem o görüntüler. Ve o tür görüntüleri gördükçe de ‘’Acaba o eski mahalle bekçilerimiz ne yapıyordu? O zamanlar cep telefonları da yoktu, boş zamanlarında ne ile meşgul oluyordu?’’ diye sormaktan da kendimi alamıyorum. Yetkililer bu mahalle ve cadde bekçilerini bu konuda bir uyarsa iyi olur diye düşünüyorum..
--
Sen ne güzel abiydin Muhsin abi!
BBP’nin Genel Başkanı olarak her Erzurum’a geldiğinde genelde ben takip ederdim Muhsin Yazıcıoğlu’nu. Onu en son görmem ve konuşmam 90’lı yılların sonundaydı. Bugün bir marketin faaliyet gösterdiği Atatürk Üniversitesi kampüsündeki Atakonağı’nda bir ikindi vakti öğlen yemeği için biraradaydık. Öğlen derken ikindide yenilen bir öğlen yemeğiydi. Yanımızda dönemin İl Başkanı Emrullah Önalan ile Merkez İlçe Başkanı Cevat Özer de vardı. Her ikisi de Yazıcıoğlu’nun gerçek dostlarındandı. Rahmetli seçim gezisini tamamlamış, apar-topar yemeğini burada yiyip, karayoluyla Ankara’ya gidecekti. Erzurum gezilerinde hep karşılaştığımız için de İHA muhabiri olarak beni ismen bilir ve tanırdı. Aramızda biraz da Cevat Özer’in sayesinde güzel bir samimiyet oluşmuştu. Dün gibi hatırlıyorum. Ona o gün o yemekte ‘’Yahu ağabey, seni seviyoruz ama oy’a geldi de mi vermiyoruz. Bu ne iştir?’’ diye takıldım! O da ‘’Bu da benim kaderim olsa gerek! Sadece sen değil, bir Türkiye öyle!’’ cevabını vermiş, sanki ‘’O ayıp da size yeter’’ der gibiydi. Bu diyalog karşısında masamızda bulunan herkes kahkaha atmıştı. Yazıcıoğlu ile son görüşmem o görüşmeydi. 29 Mart 2009’da bir helikopter kazası sonucu hayatını kaybetmiş, tüm ülkeyi yasa boğmuş, yüreğimizi yakmıştı. Her Ankara’ya gittiğimde çok niyetlenirdim ama bir türlü de yapamıyordum. Sonunda Kızak Federasyonunun seçimi için geçen hafta sonunda gittiğim başkentte Yazıcıoğlu’nu kabri başında ziyaret ettim. EKO AVRASYA Derneği Başkanı hemşehrim ve arkadaşım Hikmet Eren’in sayesinde Tacettin Dergahındaki mezarını ziyaret ettik ve Fatiha okudum. Nurlar içerisinde yatsın. Gün içinde onca ziyaretçiye rağmen kendisi gibi mezarı da son derece temizdi. Tanıdığım güzel ağabeylerden biriydi o. Rabbim rahmetini esirgemez inşallah çileli ağabeyime…
--
Anna sporcularıyla geliyor..
Sürat Pateni Milli takım başantrenörlüğü için prensip anlaşmasına varılan Polonya Milli takım antrenörü Anna Lukanova, bayram ertesi Erzurum’da.. 28 Ağustos tarihinde Erzurum’da yapılacak olan Sürat Pateni (Short Track) Milli takım aday kadrosu kampı ile görevine başlayacak olan Anna Lukanova, çeşitli yai gruplarındaki Polonyalı 8 sporcusuyla geliyor. 15 gün sürecek olan kampta her iki ülkenin takımını çalıştıracak olan Anna, çalışma proğramını da Buz Pateni Federasyonu’na sundu. 2 ülke sporcularının ortak kampı sonrasında milli takıma seçilecek olan sporcular Eylül ayında yapılacak olan Avrupa yarışlarına katılacaklar..
---
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an. Bozmadım! (Özdemir Asaf)
DUVARIN DİLİ : Naber lan ziyan olduğum!
---